- Sıra no 41

Adsense kodları


Sıra no 41

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Thu 24 February 2011, 02:48 pm GMT +0200
Sıra No: 41

(Risale-i Nur'a işaret eden Otuz Üçüncü Âyetin istihracına dâir Hafız Ali'nin bir fıkrasıdır.)


Aziz Üstadım Hazretleri,

Dün akşam namazını kılarken ikinci rekâtta Fatiha-i Şerîfeden sonra


(1)

âyetini okurken, hiç düşünmediğim, akıl ve kalbimde birşey, taharrîye bir sebep yokken, birden bire ruhun penceresine şu azîm âyet-i kerimenin Risale-i Nur'a ve müellifine bir münasebet-i mâneviyeyle işareti gösterildi. Namazdan sonra düşündüm. Hakikaten kuvvetli bir münasebet-i mâneviyesi var. Şöyle ki:

Bu kâinata, vahdaniyet-i İlâhiyeyi cin ve ins ve ruhaniyata karşı kat'î bir surette gösterip ispat eden birinci, Kur'ân-ı Azîmüşşân olduğu gibi, bu asırda ikinci, üçüncü derecede kemâl-i adaletle ve sadık ve musaddak hüccetlerle vahdaniyeti vâzıh ve bâhir bir surette kâinat safahatında ins ve cinnin enzarına arz edip ispat eden Risale-i Nur, bütün tabakat-ı beşere hem medrese, hem mektep, hem kışla, hem hakîm, hem hâkim olarak en âmi avamdan en ehass-ı havassa kadar ders verip tâlim ve terbiye etmesi bizce meşhur olmasıyla, bu âyet-i kerimenin bir mevzuu, bir mâsadakı da Risale-i Nur olmasına şüphesiz bir kanaat veriliyor.


İkinci Kelime-i Tevhidden sonra   isimleriyle Cenab-ı Hak (Celle Celâlühü) zâtını tavsif buyurup, ikinci derecede aynı isimlerin mazharı olan Risaletü'n-Nur şahs-ı manevîsine işaret etmesi, Kur'ân-ı Azimüşşanın şe'nine yakışır bir keyfiyettir. Çünkü belki bütün dünyaya muhalif olarak fakr-ı haliyle beraber izzet-i İlâhiye ve izzet-i ilmiyeyi muhafaza için ölümden beter musibetlere karşı göğüs geren, tahammül eden Risale-i Nur tercümanı olduğu gibi, zeminde ve semavatta hikmetle tasarrufatın muammasını açan yine Risale-i Nur olduğu sadık ve musaddaktır. Bu kuvvetli münasebet-i mâneviyeyi teyid eden bir emaresi de şudur ki: makam-ı cifrîsi iki yüz on dört olup, Risale-i Nur'un bir ismi olan Bediüzzaman'ın (şeddeli ze, lâm-ı aslî sayılır) makamı olan iki yüz on dörde tam tamına tevafuku ve müellifinin hakikî ve daimî ismi olan Molla Said'in makamı olan iki yüz on beşe bir tek farkla tevafuku, elbette bu kelime-i kudsiyenin her asra baktığı gibi, bu asra da medar-ı nazar bir ferdi Resailü'n-Nur olduğuna bir emare olduğu gibi, (okunmayan ikinci vav ve hemze sayılmaz) makamı olan altı yüz bir adediyle, Risale-i Nur'un beş yüz doksan dokuz makamına; ve Resailü'n-Nur makamına yalnız iki farkla, iki ismine tevafuku dahi bir emare olduğu ve cümle-i tevhidiye-i kudsiyesinin makam-ı cifrîsi ve ebcedîsi olan bin üç yüz altmış adediyle, tam tamına bu acip isyan, tuğyan, temerrüd asrının ve garip, küfran ve galeyan ve ilhad zamanının bu senesine ve bulunduğumuz bu tarihe tevafuku ve tetabuku elbette kuvvetli bir emaredir ki, bu pek büyük ve geniş ve âmm olan tevhid ve şehadetin medâr-ı nazar ehemmiyetli efradı ve mâsadakları her zamandan ziyade bu şehadete muhtaç, bu asrın bu vaktinde bulunacaktır. Ve şimdilik o şehadeti tesirli bir surette ispat eden Resâilü'n-Nur o efraddan birisi ve hususî medar-ı nazar olduğuna pek çok emareler ve işaretler ve beşaretler vardır


(2)     

Risale-i Nur şakirtlerinden Hâfız Ali (r.a.)

1  "Bütün kâinatı adaletle tedbir ve idare etmekte olan Allah, Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh bulunmadığını ap açık delillerle bildirdi. Buna melekler ve ilim sahipleri de şahitlik ettiler. Ondan başka ilâh yoktur; Onun kudreti herşeye galiptir ve Onun her işi hikmet iledir." Âl-i İmrân Sûresi, 3:18.

2 Gerçek Allah katındadır. Ancak O bilir. Gaybı ancak Allah bilir.