- Seyyid Onbaşı

Adsense kodları


Seyyid Onbaşı

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
rabia
Sat 20 March 2010, 10:26 am GMT +0200




“Siz Allâh’ın dînine (onu muhlisler olarak yaşayarak ve başkalarına da ileterek) yardım ederseniz, Allâh da size yardım eder” (Muhammed, 7)

Bu yardıma mazhar olan Koca Seyyid’in hâtırâsı, unutulmayan gerçeklerdendir.

Koca Seyyid

Rumeli Mecidiye Tabyası, korkunç bir düşman saldırısı neticesinde neredeyse tamamen imhâ edilmişti Cephaneliğin büyük kısmı havaya uçmuş, onaltı topçumuz şehîd olmuştu Koca Tabya’dan ayakta kalabilen bir yüzbaşı, iki nefer, bir de vinci kırılmış, ağzına mermi alamayan tek bir top idi.
 
Yüzbaşı, etraftaki birliklere durumu haber vermek için uzaklaşmıştı ki, erlerden Koca Seyyid, denizin üzerinde ateş ve ölüm püskürerek ilerleyen düşman gemilerine bakarak derin derin içini çekti Gözleri doldu Acziyyet içinde çırpınan yüreğinin mahzûniyetiyle ellerini yüce Mevlâ’ya kaldırdı ve:

“Yâ Rab! Ey kudret sâhibi Allâh’ım! Bana şu an öyle bir kuvvet ver ki, hiçbir kulun benden daha güçlü olmasın!” diyerek Rabbine sığındı, O’ndan yardım istedi.

Koca Seyyid, dünyâ âleminden sıyrılmıştı ve sadece Rabbinin huzûrunda idi Gözlerinden akan yaşlar yanaklarından aşağı süzülüyordu Vird hâlinde bir müddet:

"La halevela kuvvete illa billah" dedi.Sonra birden "Yâ Allâh" diye haykırdı ve arkadaşının hayret ve şaşkınlık dolu nazarları arasında 215 okkalık (yaklaşık 276 kiloluk) mermiyi kavrayıp kaldırdı Demir basamakları üç kez inip çıktı Göğüs ve omuz kemiklerinin çatırtıları duyuluyordu Sel gibi ter döküyordu Koca Seyyid, çatlamış dudaklarıyla:

“Allâhım! Benden kuvvetini esirgeme!” duâsına devam ediyordu.
Nihâyet topun ağzına sürdüğü meşhûr üçüncü mermiyle savaşın kaderi değişti İngilizler’in “Oşin” isimli zırhlı gemisi vurulmuş ve denizin üzeri cehennemî bir aleve bürünmüştü.
 
Hâdiseyi öğrenip Cenâb-ı Hakk’a şükreden Cevat Paşa, Koca Seyyid’i tebrîk ederken ondan aynı ağırlıkta bir başka mermiyi tekrar kaldırmasını istediğinde Koca Seyyid, şu cevabı verdi:

“–Paşam! Ben bu mermiyi kaldırırken gönlüm Allâh’ın feyziyle dopdolu ve te’yîd-i ilâhîye mazhar idi Kendimde bir başkalık hissetmekteydim Bu ağırlığı kaldıracak bir makama ulaşmışsam, Cenâb-ı Hakk’a yaptığım duâların mukâbilinde O’nun nusret ve inâyetinin tecellîsi idi ki bu, o âna mahsûstur Şimdi kaldıramam kumandanım; mâzur görün!”Seyyid’in bu sözleri üzerine Cevat Paşa:

“–Evlâdım! Büyük bir iş başardın Bir mükâfât iste benden?” dedi
Allâh’a kulluktan başka her şeyi gönlünden silmiş bulunan fedâkâr yiğit, rûhundaki ikinci kahramanlığı da:

“–Kumandanım! Hiçbir talebim yoktur; lâkin ben pehlivan yapılı olduğumdan dolayı günde bir somun yetmiyor Düşman karşısında daha güçlü olmam için emretseniz de bana iki somun verseler!” diyerek sergiledi.

Bu isteğe tebessüm eden Cevat Paşa, onu onbaşılıkla mükâfatlandırdı.
Koca Seyyid’in bu hâli, kalbinin samîmiyyet ve saflığını ne güzel ifâde etmektedir
Dâimâ mâneviyat, maddeden üstün gelince, onu te’sîri altına alır Nitekim Çanakkale Harbi’ndeki İngiliz kumandanı târihçi Hamilton da, bu hakîkati şöyle îtiraf etmiştir:
“Bizi Türkler’in maddî gücü değil, mânevî gücü mağlûb etmiştir Çünkü onların atacak barutu bile kalmamıştı Fakat biz, gökten inen güçleri müşâhede ettik!”
Yine Hamilton’un bir kâbus diyerek anlattığı şu rü’yâsı da ibretlidir:

“… Korkunç bir rü’yâ gördüm Bu, rü’yâdan ziyâde bir kâbus idi Helles kıyılarında boğulmak üzere idim Boğazımı demir kıskaç gibi sıkan bir el beni suyun dibine doğru çekiyordu Uyandığım zaman ter içerisinde idim ve titriyordum İçimde, çadırımda yabancı birisi varmış gibi bir his vardı…

Şimdiye kadar böyle korkunç bir rü’yâ görmemiştim Çanakkale’nin meş’um (uğursuz) olduğu fikri aklımda yer etmeye başladı Bu histen saatlerce kurtulamadım Sanki biz daha buralara gelmeden âkıbetimiz kararlaştırılmıştı ve şimdi de üzerimizde icrâ ediliyordu…”
O sırada İngiliz Harbiye Nâzırı olan ve müttefiklerin, husûsiyle mütereddid İngiliz hükûmetinin Çanakkale’ye saldırma kararı almasını:

“–Merak etmeyin! Ben üzerimdeki şu bahriye kıyafetiyle Türkler’in payitahtına oturacağım!” şeklindeki sözlerle te’mînat üstüne te’mînat vererek sağlamış bulunan Churcill, muhârebe sonrası niçin mağlûb olduğu sebebiyle muhâkeme edilirken itâb edici ağır suâller karşısında iyice darlandığı bir sırada mahkeme hey’etine şöyle haykırmıştır:
“–Anlamıyor musunuz, biz Çanakkale’de Türkler’le değil, Allâh ile harbettik! Tabiî ki yenildik…”

Düşman kumandanlarına bu itirafları yaptıran Çanakkale harbinde yaşanan ulvî hâdiseler, Cenâb-ı Hakk’ın nusret ve inâyetini açıkça sergilemektedir.