- Sevgili sizi sizsiz olarak çağırıyor

Adsense kodları


Sevgili sizi sizsiz olarak çağırıyor

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
hafız_32
Mon 25 October 2010, 12:15 pm GMT +0200
180. Sevgili sizi sizsiz olarak çağırıyor.

MefS'îlün, MefS'îlün,
(c.I, 343)

• Yol arkadaşlarından ayrılmak doğru değildir. Karanlık gecede eline fener aImadan, ışıksız yola düşmek uygun olmaz!

•Padişahlık saltanatı gördükten sonra dilencilik etmeğe kalkışmak doğru olmaz!

• Sevgili sizi sizsiz çağırıyor. Bu sebeple size "sizle beraber olmak" uygun düşmez!

 "Ben"siz, "sen"siz, "biz"siz, "siz"siz olmak üstün bir merhaledir. Hz. Mevlana Dîvan-ı Kebtr'ın başka bir yerinde aynen şöyle buyurur: 

"Gel de ben bensiz sen de sensiz olarak şu aşk ırmağına dalalım. Yokluk mertebesine ulaşalım. Çünkü bu korulukta, yani yeryüzünde zulümden, haksızlıklardan başka birşey yoktur!" (c. I, nr. 331)

• Madem ki Allah lütfetti, dünyaya gök sofrası geldi. Bundan sonra gıdasız kalmak, yoksulluğa düşmek olmaz!

 • Canların kurban edildiği bu mutfakta şerefsiz insanlar gibi ekmek çalmak,acınacak bir haldir.

•  0 yol kesen hırsa ve tama'a söyle, hile yapmaya kalkışmak, kötü görünüşe bürünmek doğru değildir!

•  Ayağın olmasa sana kanat verirler. Kanatsız havalanıp uçmak mümkün değildir!

•  Kanat bulursan Hakk'ın tuzağına doğru uç! Çünkü onun tuzağından kurtuluş akıl kan değildir!




181. însana aşktan başka ne akraba vardır, ne de baba!

Mef'ulii, Mefa'îlü, Mefa'îlü, Fe'ulün
(c.I, 333)

• Kimin gönlünde aşktan eser yoksa, onun üstüne bir bulut çek! Çünkü o ay'a düşmandır. Gönül aydınlığından kaçar.

"Bir sînede kim nar-ı muhabbet eseri yok;
Zulmette ol nur-ı Huda'dan haberi yok!"

(Bir gönülde aşk ve muhabbet ateşi yoksa, o kişi karanlıklarda. Allah'ın nürundan haberi yoktur.)

• Aşk bahçesinde yetişmeyen ağaç kupkuru bir ağaçtır. Onun ne yaprağı vardır, ne de meyvesi. Fakat aşk bahçesinde yetişen meyveli, yapraklı ağacın gölgesinde bulunmayan değerli bir kişi de, değerini kaybeder, hor ve hakîr bir kişi olur.

• Bir kişi çok değerli, eşsiz bir inci gibi olsa, aşktan haberi yoksa ondan uzaklaş! Çünkü dünyada insana aşktan başka ne akraba vardır, ne de baba!..

• Aşıkların mezhebinde hergün aşk derdinden daha beter bir hale gelmeyen kişi, ölüm hastalığına tutulmuştur.

• Kimin yüzünde aşktan bir eser, bir nür görürsen, gerçek olarak şunu bil ki, o bildiğin, tanıdığın insanların cinsinden değildir.

 

182. Bu mest oluş, bu kendinden geçiş, bu aşk nereden geliyor?

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ülün
 (c. I, 337)


• Gözünü kapadın, yani "Uyku vakti geldi!" demek istedin. Her kaba giren, her kabın şeklini alan kimseye uyku yoktur.

• Sen de bilirsin ki biz o kadar fazla bekleyemeyiz. Fakat, senin mest olmuş gözlerin acele ediyor.

• Sen durmadan bana cefa et, keder ver, gam ver! Senin bütün cefaların lutuftur, zevktir, neşedir! Hata et, senin hatan doğrudur, sevaptır!

• Şarap sunan sakînin gözü su gibi olan şarabın kılıcı ile nice başlar aldı. birçok insanları mest etti, kendinden geçirdi.

• Bu işe şaşanlardan birisi der ki: "Bu mest oluş, bu kendinden geçiş sakînin gözlerinin güzelliğinden, onun aşkından oluyor." Birisi de der ki: "Hayır, bu iş şarabın ma'rifeti; şarap içmeseydi mest olmazdı."

• Şarap nedir? Sakî nedir? Hakk'dan başka birşey yok.! Ne şarap var, ne de sakî! Bu mest oluş, bu kendinden geçiş, bu aşk hangi kapıdan geliyor; Allah bilir!

 

183. Kendinle dost olma da, kimle dost olursan ol!

Mefa-îliin, Mefa'îlün, Fe'uliin
(c.I, 342)

• Ben vefasız değilim! Kıyamete kadar benim sevgilim budur. Benim işim gücüm de mest olmaktır,ne harap olmaktır.

• Bende ne akıl kaldı, ne fikir kaldı, ne de gönül! Bunların hepsi de elden cıktı. Ben ne yapabilirim; hiç! Bütün bunlar o güzel yüzün işi, onun tesiri.

• Gül sevgilinin yüzünü gördü de; "Ey bülbül!" dedi: "Ne ötüp duruyorsun? neyi arıyorsun? Beni mi arıyorsun? Galiba sen bir hayale kapıldın? Ben de yoğum, gül bahçesi de yok. Ancak 0 var. O'nun güzel yüzü var!"

• Güzeller gayb aleminin kuşlarının gölgeleri oldukları için sevgilim, sen de gayb alemine git, işte kuş buradadır.

• Sevgili dudağını açınca, güzel güzel konuşunca bütün canlar: "Her hastanın canına şifa, derdine derman bu hoş sözlerdir." dediler.

• Aşk hastaları aşkın elinden bir kadeh can şarabı içtiler de, hepsi de çok iyi anladılar ki asıl meyhaneci aşktır; başkası değil!

• Yüsufu kardeşleri pazarda satıyorlar diye bir haber geldi. îyi ama pazar burada ise Yüsuf nerede?

• Alemin malına mülküne bir çarem var. Çalışarak onları elde edebilirim. Fakat ben dinime de gönlüme de çare bulamıyorum.

• Sen kendinle, kendi nefsinle dost olma da, kiminle dost olursan ol! Aklını başına al da sen kendinden, kendi nefsinden kaç kurtul! Senin asıl korkunç düşmanın onlardır.

 

184. Allah'a hamdolsun ki, haçın ve mihrabın hüküm sürdüğü şu daracık yerden
onun aşkı ile sıçradık kurtulduk.

Mefa'îlün, Mefa'îliin, Fe'Hlün
(c.I, 355)


• Ey gönül! Bu beden evinde bazen eğri hareket ediyorsun, bazen de doğru! Bu davramşların bizi rahatsız ediyor. Ey gönül; çık dışarı! Bu evi terket! Bu ev, bizim evimizdir.

• Ey gönül! Sen rüzgar gibisin. Bazan sıcak esiyorsun, bazan da soğuk. Sen ötelere git, orada ne yaz var, ne de kış!

• Sen benim gizli kalmamı istiyorsun. Halbuki ben gündüz gibiyim. Gündüz gizlenemez ki, o hep meydandadır.

• Sen su emîrisin. Elbette ırmak senin emrindedir. Ona hükmün geçer. Ama can ırmağa sığmaz. Çünkü can deniz gibidir.

•Senin kuş gibi kanatların var. Kolu kanadı olan mert kişilerin korkusu olur mu? Korkma; kanatlarını aç, göklere, ötelere yüksel!

•Ey mekansızlık güneşi, doğ! Herşey, her varlık, zerre zerre Ülker yıldızı gibi .parlamadadır.

•Allah'a hamdolsun ki biz, haçın ve mihrabın hüküm sürdüğü şu daracık dünyadan onun aşkı ile sıçradık, kurtulduk.

 

185. Senin uğruna canımı vereyim de halk, sevgi nasıl olurmuş görsün!

Mefa'îlün, Mefa'îliin, Fe'nlün
(c.I, 358 )

• 0 hoş, o tatlı varlık, o eşsiz güzel nasıldır? Yüzümüzün gözümüzün nuru ne haIdedir?

• Acaba o güzellik pazarının meşhuru, güzelliği dillere destan olan o sevgili  ne haldedir? Yüzünün güzelliğinden gül bahçelerine renk ve koku veren varlık nasıldır?

• Gönlüm onun aşkı yüzünden yaslara bürünmüştür. Acaba onun gönlünde bana karşı bir sevgi var mıdır?

• Geçenlerde lütfetti de bana: "Sevgilim!" diye seslendi. Acaba o sevgili bu sevdiğinden uzak düştüğü için ne haldedir?

• Görünüşte kendisine gönül veren kullarını okşamada, hatırlarını sormadadır. acaba bu okşayış, bu soruş gönülden mi geliyor? Yoksa sözde mi kalıyor?

• Aşıkların hekimine lütfen bir daha sorun! Aşıkları hasta eden o nergis göz nasıl olmuş?..

• Sevgilim, seni bir kere olsun göreyim de, senin uğruna canımı vereyim,  sana kurban olayım da, halk, sevgi nasıl olurmuş görsün!..

• Sana karşı duyduğum sevginin anlatılması kelimelere, söze sığmaz.  Böylece söze son yok ama, sadece aşktan bahsediş nasıl olurmuş, onu göstermek istedim.

 

186. Gördüğün her zerreden dilsiz, dudaksız haber var, haber var!

Mefa'îlün, Mefa'îlün, Fe'ülün
(c.I, 356)

• Sevgilim! Sen çok güzelsin, güzelliğine diyecek yok! Güzelliğin anlatılamaz ki! Ben de aşığım, derdim de aşk, hastalığım da aşk.

• Senin güzel yüzünden başka bir yüze aşık olmak haramdır, haramdır haram!

• Herşey fanî, herşey gelip geçici. Fakat senin vahdet (=birlik) sofran daimîdir, daimîdir, daimî!

• "Dünyada senden başka birisi var mı?" diye göziimü ovuşturup bakıyorum. Senden başka kim var? Senden başka kim var? Senden başka kim var?

• Onu görmeye tahammül edemeyeceğin için dünya senin yüzüne örttüğün bir perdedir. Bir örtiidür, bir örtüdür, bir örtüdür!

• Her an aşkın dilinden bize bir selam var, bir selam var, bir selam var!

• Gördüğün her şeyden, her zerreden dilsiz, dudaksız haber var, haber var, haber var!

 

187. Aşk ırmağına dalmışsın, gizli bir diken seni yaralıyor.

Mefa'îliin. Mefa'îlıln Mefa-îlün, Mefa'îltin,
(c.I, 347)

• Yaşayışın rahatı, huzuru o güzelle beraber bulunmadadır. Ondan ayrı düşersen, o güzel rahatı da, huzuru da alır götürür. Sen de rahattan ve huzurdan ayrı düşersin.

• Senin sevgin eteğimi tutmuş da bana diyor ki: "Benim bu sevgim, o sevgilinin sevgisinden; aslmda bu sevgi benim sevgim değil, gerçek sevgilinin sevgisidir." Sana bu sevgiyi lütfettiği için ona şükret! 

• Yeni yeni ateşlere düşen, yanan yakılan benim, artık o eski dostlarla ne alış verîrişim var? Gönlüm de sevgilinin canı gibi kararsız bir halde feryat edip duruyor.

Hafız Şirazî hazretleri şöyle buyurur: 

"Bilmiyorum benim bu hasta gönlümde kim var? Ben susuyorum. 0 feryat edip duruyor."

• Can aşktan kendisinin de yaralı olduğunu, gönlüne diken battığını bilmez de sevdiği halde seni hırpalar, yaralar, onu hoş gör! Çünkü o da bir aşk hastasıdır.

• Sen aşk ırmağına dalmışsm, orada bulunan, kendisini göstermeyen gizli bir diken seni yaralamaktadır.

• Sen o dikenden kaç, güle git, gül bahçesine git! Gül de, gül bahçesi de Tebrizli Şems'in gönlündedir. Çünkü Tebrizli Şems baştanbaşa bir bahardır.

 

188. Aslında kendinden, kendi varhğından haber veren de kendisi!

Mefulü, Mefa'îliin, Fe'dlün
 (c.I, 369)


• Haberiniz var mı? Sizin şehrinizde çok güzel bir dilber var! Akıl da onun yüzünden kararsız, gönül de!...

• Herkese kendi kabiliyetine göre ondan manevî bir nasib var. Her insan ondan ruhanî bir zevk duymada. Her bahçeye baharı gönderen 0, çiçekleri gülleri açtıran 0, bülbülleri terennüm ettiren O!

• O'nun yüzünden her tarafta bir feryat var! Rüzgar da onun yüzünden esip durmada, O'nun yüzünden her yolda bir toz bulutu yükseliyor.

• O'ndan her kulakta hoş sesler var! Müzik var, ney onun yüzünden inliyor, rebab onun yüzünden ağlıyor. Her gözde ondan, O'nun yarattıklanndan bir ibret var, hayranlık var, şaşkınlık var!

• Ey hayatlannı kazanmak için uğraşan, didinen insanlar! Biraz da ruhlarınızın ihtiyacı için didinin, uğraşın! Bizim burada büyük bir işimiz, büyük bir vazifemiz var! Yarattıklarına bakarak yaratıcıyı düşünelim, ötemize geçirerek onu gönlümüzde arayalım!

• Bir dost benim kimsesiz kalışıma acıdı da, gizlice kulağıma dedi ki: "Haberin yok mu? Burada gizlenmiş bir güzel sevgili var! O'nu arasana!"

 Mevlana: "Burada gizlenmiş birisi var. Kendini yalnız zannetme!" (Dîvdn-ı Kebîr, c. I, nr. 188) diye buyurmuştur.

• O'nun bu müjdesinden, bu haber verişinden anlaşılıyor ki burada benim gibi zayıf gönüllü bir aşık var!

• Aslında o kendisinden elçi olarak gelmiş; kendinden, kendisinin varlığından haber veren de kendisi. 0 padişahın adeti bu! Hem kendini göstermez, hem kendinden haber verir.

 

189. Bütün canlar senin sıfatlarına gark olmuşlardır.

Mefülü, Mefa'îliin, Fe'uliin
 (c.I, 368c)

•  Şeker gibi tatlı sözlerinizden mi bahsedeyim; ab-ı hayat kaynağının hikayesine mi dalayım?

•  Tatlılığına, güzelliğine güvenme! Sızlanmadan, şikayet etmeden Halil gibi kendini aşk ateşine at, yan ki o dertlerden, belalardan seni kurtarsın!

• Aklın yüzlerce kadir gecesi gördü. Yüzlerce bayram gördü. Senin beratın aşk ile kesildi. Sen aşk ile yaşayacaksın.

• Bu hususta zatına yemin edemiyomm da, güzel, latîf gölgene yemin ediyorum.

• Diyorum ki, bütün canlar senin sıfatlarına gark olup gitmişlerdir, onlar senin zatına nasıl erişebilirler?

• Günahlarından arındırmak için seni ırmak gibi akıttı, secdelere kapandırdı.

• Seni imtihan etmek için, her cihetten bir bela verdi de; seni cihetsizlik yönüne çekmek istedi.

• "Susayım, artık konuşmayayım." dedin ama, susamadın, konuşmaya devam ettin. Senin bu haline aşk bile gülüyor.

 

190. Sevgilim, bana yüzünü göster ki, ben gül bahçesi seyretmek istiyorum!

Mefülü, Pa'ilat, Mefa'îlü, Fa'ilat
 (c.I, 441)

• Sevgili bana yüzünü göster ki, ben bağ görmek, gül bahçesi seyretmek istiyorum. Dudaklannı aç konuş, sözler söyle, ben bol bol şekerler, ballar istiyorum!

• Ey güzellik güneşi! Bir an için olsun bulut altından çık, görün! 0 parıl parıl parlayan, nürlar saçan yüzü görmek istiyom!

• Sen nazlandın da; "Beni bundan fazla üzme, incitme, bırak git!" dedin. 0;"Bundan fazla üzme, incitme!" demen yok mu; işte, o sözü istiyorum!

• "Git, padişah evde değil!" dedin, beni kovdun ya; ben kapıcının o nazını, o sert davranışını istiyorum.

• Herkeste onun güzelliğinden kırıntılar var. Fakat ben o güzellik madenini, o güzellik hazinesini istiyorom!

• Hz. Yakup misali vah yazıklar olsun, deyip duruyorum. Böylece ben Yüsuf-ı Ken'an'ımın güzel yüzünü istiyomm.

• Allah'a yemin ederim ki, şehir sensiz bana bir hapishane oluyor. Başıboş dağlara çıkmak, ovalara düşmek istiyorum!

• Canım Firavun'dan da usandı, onun zulmünden de... Artık ben îmran oğlu Müsa'nın yüzündeki nüru istiyorum!

• Dün, şeyh eline bir fener almış, şehrin etrafında dönüp duruyor; "Şeytandan, devden usandım, bıktım. Ben insan istiyorom, insan!" diyordu.

• Etrafta bulunanlar; "Biz de çok aradık, bulunmuyor!" dediler. Şeyh dedi kı: "0 bulunmuyor dediğiniz var ya, işte ben onu istiyorum!"

• Gözlerden gizli, fakat bütün gözler ve görüşler hep onun, hep 0 yaratmış, hep O'ndan meydana gelmiş. tşte ben o olan gizli san'atı müşahede etmek istiyorum!

•Zaten iş işten geçti. Her istekten, her tama'dan kurtuldum. Ben artık varlıktan, mekan aleminden ,dört unsurun ayak izlerini istiyomm! .

•Kulağım iman kıssasını duydu da mest oldu, kendinden geçti. îmanın güzel gözü nerede? Ben onu görmek istiyom.

•Rebab diyor ki: "Beklemekten öldüm, güzel rebab çalan Osman'ın elini kucağını, yayını istiyorum!"

•Ben de, bir aşk rebabıyım. Aşkım da rebabın rebabcıya duyduğu aşka bennziyor. Ben de Rabbinün lütuf yayını, ihsan mızrabını istiyorum.

mevlüde06
Thu 11 February 2016, 09:40 am GMT +0200
her bir mısra ,söz o kadar anlamlı ki.ayrı ayrı üzerinde düşünmek gerekiyor.Allah razı olum paylaşım için

Yağmur Gümüş 8-B
Thu 11 February 2016, 01:45 pm GMT +0200
Bismillah...
Rabbim sen bizlere sana ve efendimize karşı olan öyle bir sevgi ver ki biz bile bu sevgiye inanamayalım. Çok güzel ve anlamlı satırlar.
Allah cc. razı olsun.