- Sened metin ilişki

Adsense kodları


Sened metin ilişki

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sidretül münteha
Thu 16 June 2011, 03:37 pm GMT +0200
V- Sened-Metin İlişki


Sened; metnin bize ulaştığı yolu bildiren ravi zinciridir. Arap di­linde "Falanca seneddir" denir ve bununla söz konusu kişinin güvenilir olduğu belirtilir. Hadisin sahih ve zayıf olduğu hususunda hadis âlimleri­nin ravi zincirine itimat etmeleri sebebiyle ona bu ad verilmiştir.

Metin ise kendisiyle mânaların oluştuğu hadis lafızlarıdır [130].

Senedin tarifinden, hadis hakkındaki sahih veya zayıf hükmünün onun üzerine bina edildiği anlaşılmaktadır. Ancak, herhangi bir hadise sahih veya zayıf hükmü verebilmek için, isnadın bulunması zorunlu ise de bu, yeterli bir esas olmayıp daha başka şartların da bulunması gerekmek­tedir. Söyleyenine ait olup olmadığının tespiti noktasından, naklinde sene­di olmayan sözün hiçbir kıymeti yoktur. Bugün herhangi bir kimse, me­selâ bir asır önce ölmüş bir başka kimseden nakille, falan âlim şöyle söy­ledi dese, fakat ona ulaşan bir sened zikretmese, onunla karşılaştığı ve doğrudan bu bilgiyi ondan aldığı da bilinmiyorsa naklettiği bu sözün hiçbir kıymeti yoktur. Onların görüşmelerinin imkansızlığı devam ettiği sürece, herhangi bir kimse bu sözü ona nisbet de edemez.

Buna göre, bir rivayette isnadın olmaması, nakledilen bilginin söy­leyenine nisbetini değersiz hâle getirmektedir. Bu konuda muhaddisler arasında görüş birliği bulunmaktadır. Hatta bu durum onların kesin ka­bullerindendir. Dolayısıyla, isnadı olmadığı zaman Resûlullah'a nisbet edilen bir sözün de elbette hiçbir kıymeti yoktur. Sözü isnadsız nisbet etmenin en ufak bir değeri olsaydı, yalancıların Resûlullah'a ait olduğu bilinmeyen hususları ona nisbet imkânları doğar, uydurmacılar Hz. Peygamber'e yalan isnad etme cesareti bulurlardı. Bu sebeple rivayetleri na­ilde isnad, zaruriyyattan kabul edilmişür. Nitekim İbn Şîrîn:

"Bu ilim (hadis) dindir; o halde dininizi kimden aldığınıza dikkat edin" [131], İbnü'l-Mübarek de "İsnat dindendir, isnad olmasaydı, dileyen dilediğini söylerdi" [132] demişlerdir.

İsnadın hiç bulunmaması, isnadda yalancı bir ravi bulunması gibi­dir. Yalancının hiçbir hadisi alınmaz. O, bazan doğru söylese; bir kere bi­le olsa uydurma cüretinde bulunması sebebiyle hiçbir hadisi kabul edil­memek suretiyle cezalandırılır.

Hadis hakkında veya herhangi bir sözün sahibine aidiyetine hüküm verebilmek için, senedin bulunması zarurî olduğuna göre; muhaddislerin öncelikle isnada önem vermelerinde garipsenecek herhangi bir durum yoktur. Zira hadis hakkında hüküm vermek, ancak isnadını tetkikten son­ra mümkün olabilmekteydi.

Ancak muhaddislere göre, bir hadise sahih hükmü vermek için is­nadında yalancı birinin bulunmaması yeterli görülmemekte, bundan baş­ka ravi ve bizzat rivayete yönelik diğer şartları da taşıması gerekmektedir. Nitekim İmam Şafiî bu şartları şu şekilde özetlemiştir:

"Haber-i hâssa (haber-i vahid) şu şartları taşımadıkça delil olamaz. Haberi rivayet edenin, dininde güvenilir (sika), doğru sözlülüğü bilinen, ne rivayet ettiğini iyi bilip anlayan ve lafız yönünden hadisin mânasını bozacak şeylere vakıf..., hıfzından rivayet ediyorsa naklettiğini iyice ezberlemiş, kitabından rivayet ediyorsa onu iyi korumuş, hafızası güçlü olan kimselerin rivayet ettiği bir hadisi naklediyorsa onların rivayetine ters düşmeyen, karşılaştığı kimse­den işitmediği şeyi rivayet etmek suretiyle müdellis olmaktan ve güvenilir ravilerin Hz. Peygamber'den rivayet ettiklerine aykırı olarak hadis rivayet etmekten sakınan biri olması gerekir. Bu şartlar, kendisinden hadis rivayet ettiği kimsede de bulunmalı ve bu durum kesintisiz olarak Hz. Peygamber'e veya ondan sonraki kimseye varıncaya kadar devam etmelidir... [133].

Ayrıca hadisin, gerek diğer rivayetlerine, gerek o konudaki hadis­lere gerekse Hz. Peygamber'den rivayet edilen başka hadislere nisbetle şaz da olmaması şarttır. Nitekim İmam Şafiî de bu konuda şöyle demiştir:

"Şaz hadis, güvenilir ravinin tek başına rivayet ettiği hadis değil, diğer güvenilir ravilere aykırı olarak rivayet ettiği hadistir."[134]

Bu açıklamadan, hadisteki sazlığın senedden daha çok, metinle ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü hadisin şaz olup olmadığı, onun ancak kendisine aykırı olan diğer hadislerle karşılaştırılmasıyla bilinebilir.

Bu sebeple muhaddisler, sahih hadisin tarifini yaparken bu hususu göz önünde bulundurarak şaz ve muallel olmamasını şart koşmuşlardır. İllet genellikle isnadda bulunurken, sazlık bazan isnadda da olmakla bir­likte, çoğunlukla metinde bulunmaktadır. Bazılarının sazlığı, "muhalefet söz konusu olmaksızın sadece rivayetinde tek kalmaktır" şeklindeki gö­rüşüne aykırı olsa da, ben, İmam Şafiî'nin şazzı tariflndeki:

"Güvenilir ravinin diğer güvenilir ravilere muhalif olarak rivayet etmesi" ifadesin­den de açıkça anlaşıldığı gibi, sazlığın çoğunlukla metinde olduğu kanaa­tindeyim. İslâm âlimlerinin çoğunun görüşü de bu şekildedir. Nitekim güvenilir ravilerin rivayetinde tek kaldığı nice hadisler vardır ki şaz oldu­ğu söylenmemiş; aksine sahih olduğunda ittifak edilmiştir. Ömer b. Hattab'ın rivayet ettiği niyet hadisi bunun en açık misalidir [135].

Metnin tetkiki ancak senedin güvenilirliğini tespitten sonra olduğu­na göre, isnada verilen önemin, gerçekte metne verilen önemden kaynak­landığı ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla metni olmayan isnadın hiçbir an­lam ve kıymeti yoktur. Resûlullah'a nispet edilen metnin bizzat kendisi nakledilmemişse, "bize falan falandan rivayet etti" demenin ne faydası olabilir?

Ayrıca, sadece ravilerinin güvenilir olması sebebiyle metnin sahih olduğuna hükmedilemez. Aksine, bunun dışında daha başka şartları da taşıması gerekir. İbn Kayyim bu konuda şu açıklamayı yapmaktadır:

"İs­nadın sahih olması, hadisin sahih olmasının şartlarındandır. Ancak sadece senedin sahih olması, hadisin sahih olmasını gerektirmez. Zira bir hadis, ancak senedinin sahih olması; illetli, şaz ve münker olmaması; ravisinin sika ravilere aykırı rivayet etmemesi veya onlardan farklı rivayette bulun­maması gibi şartların hepsini bir arada taşımakla sahih olur." [136]

İbnü'l-Cevzî de şöyle demektedir:

"Bazan isnaddaki ravilerin hep­si güvenilir olur, fakat hadis uydurma, maklub (kelimelerin yerleri değiş­tirilmiş) veya müdelles olabilir. Böyle bir durumun tespiti son derece zor olup, bunu ancak hadis tenkitçileri bilebilir." [137]

İleride tam olarak metnini vereceğimiz dinen ve aklen kabulü im­kansız olan bir muhtevaya sahip bir başka hadis hakkında ise o:

"Böylesi hadisin ravilerini tetkike gerek yoktur. Zira imkansız olan bir hususu güvenilir raviler de rivayet etse reddedilir ve burada ravilerin yanıldığı söylenir" [138] demiştir.

Şu halde isnad ile metin iç içe olup bunları birbirinden ayırmak zor; hatta mümkün değildir. Herhangi bir isnad hakkında zayıf hükmü vermek, dolayısıyla bu tarikle gelen metne de zayıf hükmü vermek demektir, Bir metin hakkında ancak isnadında herhangi bir bozukluk bulunması durumunda şaz veya zayıf hükmü verilebilir. Nitekim Şu'be, "Şaz hadis, ancak şaz kimseden gelir" [139] demiştir. [140]



[130] Tîbî, el-Hulâsa, s.30.

[131] Müslim, Mukaddime, I, 14.

[132] Müslim, Mukaddime, I, 15.

[133] Şâftî, er-Risâle, s. 370-371.

[134] İbnü's-Salâh, Mukaddime, s. 173.

[135] Bulkinî, Mehasinü'l-Istılah, s. 174-176.

[136] Îbnü'l-Kayyim, el-Furüsiyye, s. 64.

[137] İbnü'l-Cevzî, el-Mevzuât, I, 99-100.

[138] İbnü'l-Cevzî, a.e., I, 105-106.

[139] Hatîb, el-Kifaye. s. 224.

[140] Misfir B. Gurmullah Ed-Dümeyni, Hadiste Metin Tenkidi Metodları, Kitabevi Yayınları, İstanbul 1997: 47-50.