- Selimiye Camiini Nasıl Yaptım?

Adsense kodları


Selimiye Camiini Nasıl Yaptım?

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
reyyan
Sat 22 October 2011, 05:17 pm GMT +0200
Selimiye Camii'ni Nasıl Yaptım?


Şubat 2005 74.SAYI


Akif GÜLER
kaleme aldı, TAVAN ARASI bölümünde yayınlandı.


Sa'yî Mustafa Çelebi, Mimar Sinan'ın hayatını anlattığı “ Tezkiretü'l -Bünyan” adlı eserinde, Selimiye Camii'nin yapılışını yine ulu mimarın diliyle şöyle anlatır:

“Sultan Selim Han, Edirne'yi çok severlerdi. Bu şehirde büyük bir cami yaptırmak arzu ettiler. Bana ferman buyurdular ki: ‘ Rûzgârda (devrinde) misali olmaya'.

Edirne'ye gidip çalışmaya başladım. Caminin dört minaresini kubbenin dört tarafına oturttum. Her birine üçer şerefe yaptım. İki minarenin üçer merdiveni vardır. Çıkanlar birbirini görmezler. Edirne'de benim camimden evvel en büyük cami üç şerefeliydi, minaresi azametli ise de kuleye benziyordu, gayet kalındı.

Sultan Selim Camii'nin minareleri ise hem naziktir, hem de üçer merdiveni vardır ki, bu kadar ince minarede üç yol yapmanın gayet müşkül olduğunu aklı başında olanlar anlar. Kubbesi de pek azametlidir. Yapılırken herkes, “daire-i imkandan hariçdir ” (yapılması mümkün değildir) diye dedikodu yapmışlardı. Kâfirlerin mimar geçinenleri, Ayasofya'nın kubbesini hatırlatarak ‘Müslümanlara galebemiz vardır' derlerdi. ‘O kadar büyük kubbe oturtmak gayet müşküldür!' demeleri bana dert olmuştu.

Sultan Selim Camiini yaparken, Allah'ın yardımı ve Sultan Selim Han'ın arzusu üzerine kubbesini Ayasofya'nın kubbesinden altı arşın boydan, dört arşın derinlikten ziyade eyledim.”

Başarının Önündeki Altı Büyük Engel


Bir çoğu kendi tercihimiz olan, bir çoğu da hayatın bize gösterdiği hedeflere doğru yürüyoruz. Yolunu ve hedeflerini kendisi belirleyememek çok büyük bir sorun. İnsanı mutsuz, karamsar ve ne yaptığını bilmeyen biri haline getirir. Daha da tehlikeli olanı ise, hayatımızı anlamsız hale getiren tembellik ve dertsizlik hastalığına yakalanmak. Halbuki her zaman marifet denizinde seyir halinde olması gereken, “erme” ve “olma” yolunda her engeli aşma kabiliyeti olan insan için, başarısızlık bataklığına saplanmak ne kadar acı !.. Ve bunun farkında bile olmamak...

Aslında bir şeyi başarmamızın önündeki en büyük engel kendimiziz . Kendimizi tanımıyor olmamız. Bizi tutan engellerin sayısı çok da önemli değil. Ancak başarının önündeki bizden kaynaklanan engellerin sıralamasını uzmanlar şöyle yapmı ş lar :

1. Ahmaklık: Ahmaklık, yanlış yapmak demek değildir. Yapılan yanlışlardan, yaşanan tecrübelerden hiçbir şey öğrenmemek demektir! Ahmaklık, sadece istiyor olmanın ve beklemenin her şeyi almak için yeterli olacağını düşünmektir.

2. Olumsuzluk: Başarısız olacağım diye endişe mi ediyorsunuz? Olumsuz “iç sesiniz” size hemen daha başlamadan vazgeçmeniz için binbir neden sunar. Sizi korkutan ya da sinirlerinizi bozan bir durum mu var? Olumsuz “iç sesiniz” size hemen herhangi bir durumdaki en kötü ihtimali hatırlatarak sinirlerinizi daha da törpüler.

3. Tembellik: Hepimiz tembelliğe meyilliyiz. Herhangi bir işkoliği alın, onun içinde bile dışarı çıkmayı bekleyen tembel biri vardır. Onların işkolik olmasının nedeni de budur. Bir daha başlayamam korkusuyla durmaya yanaşmazlar. Koltuğa bir kez uzandınız mı, bir daha ayağa kalkmaya yanaşmayabilirsiniz. Bir mola verdiniz mi, bu, hayat boyu sürebilir.

4. Dert etmemek: Başarmayı kendinize dert edecek misiniz? Harcayacağınız çabalar buna değecek mi? Bunu iyi düşünün. Hedefinizi yeterince dert ediyor musunuz? Etmiyorsanız daha başlamadan vazgeçseniz iyi edersiniz.

5. Suçlama: Suçlama ile “yapamam” kelimeleri kol kola giderler. Kendi başarısızlığınız için başkalarını ya da şartları suçluyorsanız, bunun anlamı sizin hatalı olmadığınızdır. Suçlama çok kullanışlıdır, çünkü her şeye ve herkese yöneltilebilir ve siz suçu kabul etmediğiniz sürece nadiren geri teper.

6. Hata yapmak: Herkes hayatında yanlış yapar. Ancak kimileri bu hataları başkalarına kıyasla daha uzun süre yanlarında taşıma eğilimindedir. Yanlışlardan öğrenilebilecek bir şey varsa öğrenin ve sonra da şu tekniği kullanın: Sil ve devam et!

Ataullah İskenderî k.s.'den Müminin Tarifi


• İyi insanlarla kötü insanlar birbirlerinden çok farklıdırlar.

İyiler, bir kimseyi kötülük işlerken gördüklerinde görünüşte onu kınasalar da, içten içe onun için dua ederler. Kötü insanların kınaması ise yalnızca intikam almak ve kendilerini rahatlatmak içindir.

Kötüler genellikle onur kırıcıdırlar.

Halbuki gerçek mümin, kardeşine yalnız olduğu bir anda öğüt verir. Topluluk içinde onun hatasını örter. Kötü insanlarsa bunun tersini yaparlar. Birini günah işlerken gördüklerinde, onu hemen oracıkta rezil- rüsvay ederler. İşte onlar basiretsiz ve Allah'ın merhametinden uzak kimselerdir.

• Bir kişinin aklını sınamak istersen, onun yanında birini öv ve ne diyeceğine bak!

Şayet o, onun kötülüklerini sıralayarak kötülemeye çalışırsa, anla ki onun içi yıkık bir viranedir.

Onda irfan ve marifet arama!

Fakat söz konusu kişiyi kötülemek yerine iyiliklerini söyler, onun kusurları dile getirildiğinde hüsn -ü zan ederek “belki yanılmıştır” ya da “geçerli bir özrü vardır” gibi sözlerle onun kusurlarını örtmeye çalışırsa, bil ki onun içi şenlikli ve sıhhatlidir. İrfan ve marifet ondadır. Çünkü gerçek mümin, bir kardeşinin şeref ve namusunun lekelenmemesi için çalışır.


sümeyra
Sat 22 October 2011, 07:09 pm GMT +0200


     Farklı konulara değinilmiş..Hepsi de birbirinden güzel..İbret almak ve faydalanmak mümkün olur,inşaallah..