- Seksendördüncü Mektup

Adsense kodları


Seksendördüncü Mektup

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
derya
Fri 22 January 2010, 08:49 am GMT +0200
SEKSENDÖRDÜNCÜ MEKTUP

Yine mezkur Molla Abdülkerim’e, Manevi kalb hastalıklarının giderilmesi vacib olmasının ve Nakşibendi tarikatı bu hususta, yolların en uyğunu olduğunu ve bu tarikatr, nefsini bir varlık, olarak bilmeyen ve ilk yaratılışını, menşel yokluk olup, yokluk ise bütün şerlerin kaynağı olduğunu düşünüp kendini bütün halktan aşağı ve muhtaç bilip, herkesten istimdad ettiği bir kimsenin alanıdır. İşte bu vasıflar, sünneti seniyyeye mütabeat ettikten sonra, mürşidine karşı ihlas ve muhabbette olup kendisine teslim olmakla hasıl olduğu konularını ve onlarla ilgili meselelerin beyanındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM

Bütün hamdler, fazilet ve keremiyle taatini alemin üzerine farz kılan Allah’a mahsusdur. Salat ü selam, Allah’a ne şekilde ibadet edileceğini beyan eden Resulüne, (Sallallahü aleyhi ve sellem) ibadetin tafsilini bize ileten aline ve ashabına olsun!

Bundan sonra bu mektub, Allah yolundaki kardeş, yumuşak huylu Molla Abdülkerim’edir. Allah, (celle ve ala) onu kendine vasıl olanlardan eylesin! Malumunuz ola ki, kalbin manevi hastalıklarının izalesi, farzı aynlardandır. Ve izalesine en yakın oyl yüce Nakşibendi tarikatıdır. Allah, sahiblerinin sırlarını kutlasın! Zira, o tarikat Allah’ın muhabbeti üzere kurulmuştur. Mevlanın aşkı kalb üzerine istila edince, ne olursa olsun, ondan başka içinde hiçbir şey kalmaz. Artık hasatalıkları nerede kalır.

Öyle ise, akıllı olan kimseye velevki canını vermek suretiyle de olsa, işbu çetin dünya zahmetinden kurtulup ebedi saadete muzaffer olması için, mezkur tarikatın yoluna girmesinin keyfiyetinde çalışması lazımdır. Çünkü gözlerin görmediği, kulakların işitmediği hiçbir beşerin kalbine asla vaki olmadığı şeyler, bu çalışmaya terettüp eder. Ustad ı azam (Kaddesallahü sirreh) bu tarikat, kendisine bir varlık olmadığının meydanıdır. Yani tasannu (marifet göstermekle) değil belki yaradılış itibariyle kendi nefsi için, hiçbir şey olduğunu bilmeyenedir. Bu halet, neden yaratıldığını düşünen kimseye hasıl olur.

Adamın birisi, iftihar ederek bazı faziletli kimselere, sen benim kim olduğumu bilmiyorsun, ben kimim? Dediğinde, ben seni bilirim! Sen bir defa, babanın sidik yolundan, ikinci defa annenin sidikyolundan çıktın, dedi.

Hatta her şeyin aslı yokluktur. İnsan dünyadaki şeylerin aslında dikkat ederse, bütün varlıklar ortadan kalkar. Çünkü, o vakit, kendisine hasıl olan bütün şeyleri Allah’dan (celle ve ala) hasıl olduğunu görür. Bununla beraber, bütün insanlar, kendisinde daüha iyi olduğunu bilecek. Ta ki, kendisi cemaatin baş tarafındaki sedirde oturmuş olsa bile, içinden o cemaattan istimdad eder. Aralarında konuştuğu vakit kendini def çalan aşık gibi sayar. Hem kendisi manen, mecliste oturanlara muhtaç olduğunu da görür. Bu ise, sünneti seniyyeye, (sahibinin, alinin ve ashabının üzerine salat ü selam ve sena olsun!) mütabeatinden sonra, ihlas, mürşidine karşı muhabbet ve teslim olmakla hasıl olur.

Bundan sonra, size, Abdülkadir’e, Şeyh Abudllah’a, faki Nadir ve bütün köy halkına selam ederiz. Allah, efendimiz Muhammed’in (Sallallahü aleyhi ve sellem) alinin ve sahabesinin üzerine salat ü selam eylesin!