- Sekizinci Şuâ 2.Remiz

Adsense kodları


Sekizinci Şuâ 2.Remiz

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
Esila
Sat 5 February 2011, 07:14 pm GMT +0200
İKİNCİ REMİZ

Kur’ân’ın el-âyetü’l-kübrası olan

تُسَبِّحُ لَهُ السَّمٰوَاتُ السَّبْعُ وَاْلاَرْضُ وَمَنْ فِيهِنَّ وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ 1

nin hakikat-ı kübrâsını ve tefsir-i ekberini gösteren ve Ramazan-ı Şerifin ilhâmî bir hediyesi bulunan Yedinci Şuâ risalesine Hazret-i İmam-ı Ali (r.a.) Mektubat’a işaretten sonra Lem’alar’a işaret içinde Şuâlar’a bakarak

وَبِاْلاٰيَةِ الْكُبْرٰى اَمِنِّى مِنَ الْفَجَتْ 2 HAŞİYE-1 deyip ilm-i belâğatçe “müstetbeatü’t-terakîb” ve “maarîzü’l-kelâm” denilen mânâ-yı zâhirinin tebaiyetiyle ve perdesinin arkasıyla müteaddit karinelerin kuvvetine göre işaret eder. Ve o acip ve yüksek ve tevhidin hüccetü’l-kübrâsı ve el-âyetü’l-kübrânın bir alâmet-i kübrâsı ve bir tefsir-i âzamı olan risaleye “Âyetü’l-Kübrâ” namı veriyor. Ve o namla, hem menbaı olan âyetü’l-kübrânın azametini, hem bu Yedinci Şuâ olan vahdâniyetin ve tevhidin burhan-ı âzamının fevkalâde kuvvetini ilân eder, haber verir. Hazret-i İmam-ı Ali’nin (r.a.) bu büyük iltifatına, bu risalenin liyakatine her kimin bir şüphesi varsa, gelsin, bir defa o risaleyi okusun. Eğer “Evet, lâyıktır” demezse, bana tuh desin!



Dipnot-1

 “Yedi gökle yer ve onların içindekiler Onu tesbih eder. Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp tesbih etmesin.” İsrâ Sûresi, 17:44.
Dipnot-2

 Ey Mevlâm! Âyetü’l-Kübrâ hürmetine, beni bütün sıkıntılardan kurtar.
Haşiye-1

 İmam-ı Ali bu fıkra ile işaret eder ki, Âyetü’l-Kübrâ risalesi yüzünden şakirtleri bir musibete düşecekler ve onun kerameti ve bereketiyle emniyete ve selâmete çıkacaklar. Evet, bu keramet-i Aleviye tam tamına çıktı ki, o risale için hapse düşüp ve onun kuvvetli hakikatleriyle kurtuldular.


Hazret-i İmam-ı Ali: [bk. bilgiler – Ali (r.a.)]   alâmet-i kübrâ: büyük işaret
azamet: büyüklük   bereket: bolluk
binaen: -dayanarak    burhan-ı âzam: çok büyük ve kesin delil
el-âyetü’l-kübra: (mânâca) en büyük âyet   emare: belirti, işaret
emniyet: güven içinde olma   fevkalâde: olağanüstü
hakikat-ı kübrâ: büyük hakikat   haşiye: dipnot açıklayıcı not
hüccetü’l-kübrâ: büyük delil   ilhâmî: ilham şeklinde
ilm-i belâğat: belâğat ilmi   işârî: işâret tarzında olan
karine: karışık bir iş veya gizli bir meselenin anlaşılmasına, çözümlenmesine yarayan durum, ipucu   keramet: ALLAH’ın bir ikramı olarak, Onun sevgili kullarında görünen olağanüstü hal ve fiiller
kerâmet-i Aleviye: Hz. Ali’nin (r.a.) kerameti   liyakat: lâyık olma
maarîzü’l-kelâm: kapalı mânâlar; birden fazla anlamlı kelimelerin en uzak mânâsı   mecmu: bir şeyin tamamı
menba: kaynak   musibet: belâ, felaket, dert
mânâ-yı zâhirî: bir ifadeden ilk başta anlaşılan mânâ   müstetbeatü’t-terakîb: üslup içindeki cümle ve kelimelerin çağrıştırdıkları mânâlar
müteaddit: bir çok, çeşitli   nam: ad, isim
remiz: işaret   risale: mektup; Risale-i Nur’da yer alan bölümlerden her birisi
sair: diğer, başka   sarîh: açık
selâmet: esenlik, güven   tebaiyet: tabi olma, uyma
tefsir-i ekber: büyük tefsir   tefsir-i âzam: çok büyük tefsir
tevhid: birleme; her şeyin bir olan ALLAH’a ait olduğunu bilme ve inanma   vahdâniyet: ALLAH’ın benzersiz ve bir oluşu ve ortağının bulunmayışı
Âyetü’l-Kübrâ: en büyük delil; Yedinci Şua   İmam-ı Ali: [bk. bilgiler – Ali (r.a.)]
şakirt: talebe, öğrenci   şuâ: parıltı

Kaan8/B
Tue 21 April 2015, 05:15 pm GMT +0200
İKİNCİ REMİZ

Kur’ân’ın el-âyetü’l-kübrası olan

تُسَبِّحُ لَهُ السَّمٰوَاتُ السَّبْعُ وَاْلاَرْضُ وَمَنْ فِيهِنَّ وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ 1

nin hakikat-ı kübrâsını ve tefsir-i ekberini gösteren ve Ramazan-ı Şerifin ilhâmî bir hediyesi bulunan Yedinci Şuâ risalesine Hazret-i İmam-ı Ali (r.a.) Mektubat’a işaretten sonra Lem’alar’a işaret içinde Şuâlar’a bakarak

وَبِاْلاٰيَةِ الْكُبْرٰى اَمِنِّى مِنَ الْفَجَتْ 2 HAŞİYE-1 deyip ilm-i belâğatçe “müstetbeatü’t-terakîb” ve “maarîzü’l-kelâm” denilen mânâ-yı zâhirinin tebaiyetiyle ve perdesinin arkasıyla müteaddit karinelerin kuvvetine göre işaret eder. Ve o acip ve yüksek ve tevhidin hüccetü’l-kübrâsı ve el-âyetü’l-kübrânın bir alâmet-i kübrâsı ve bir tefsir-i âzamı olan risaleye “Âyetü’l-Kübrâ” namı veriyor. Ve o namla, hem menbaı olan âyetü’l-kübrânın azametini, hem bu Yedinci Şuâ olan vahdâniyetin ve tevhidin burhan-ı âzamının fevkalâde kuvvetini ilân eder, haber verir. Hazret-i İmam-ı Ali’nin (r.a.) bu büyük iltifatına, bu risalenin liyakatine her kimin bir şüphesi varsa, gelsin, bir defa o risaleyi okusun. Eğer “Evet, lâyıktır” demezse, bana tuh desin!



Dipnot-1

 “Yedi gökle yer ve onların içindekiler Onu tesbih eder. Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp tesbih etmesin.” İsrâ Sûresi, 17:44.
Dipnot-2

 Ey Mevlâm! Âyetü’l-Kübrâ hürmetine, beni bütün sıkıntılardan kurtar.
Haşiye-1

 İmam-ı Ali bu fıkra ile işaret eder ki, Âyetü’l-Kübrâ risalesi yüzünden şakirtleri bir musibete düşecekler ve onun kerameti ve bereketiyle emniyete ve selâmete çıkacaklar. Evet, bu keramet-i Aleviye tam tamına çıktı ki, o risale için hapse düşüp ve onun kuvvetli hakikatleriyle kurtuldular.


Hazret-i İmam-ı Ali: [bk. bilgiler – Ali (r.a.)]   alâmet-i kübrâ: büyük işaret
azamet: büyüklük   bereket: bolluk
binaen: -dayanarak    burhan-ı âzam: çok büyük ve kesin delil
el-âyetü’l-kübra: (mânâca) en büyük âyet   emare: belirti, işaret
emniyet: güven içinde olma   fevkalâde: olağanüstü
hakikat-ı kübrâ: büyük hakikat   haşiye: dipnot açıklayıcı not
hüccetü’l-kübrâ: büyük delil   ilhâmî: ilham şeklinde
ilm-i belâğat: belâğat ilmi   işârî: işâret tarzında olan
karine: karışık bir iş veya gizli bir meselenin anlaşılmasına, çözümlenmesine yarayan durum, ipucu   keramet: Allah’ın bir ikramı olarak, Onun sevgili kullarında görünen olağanüstü hal ve fiiller
kerâmet-i Aleviye: Hz. Ali’nin (r.a.) kerameti   liyakat: lâyık olma
maarîzü’l-kelâm: kapalı mânâlar; birden fazla anlamlı kelimelerin en uzak mânâsı   mecmu: bir şeyin tamamı
menba: kaynak   musibet: belâ, felaket, dert
mânâ-yı zâhirî: bir ifadeden ilk başta anlaşılan mânâ   müstetbeatü’t-terakîb: üslup içindeki cümle ve kelimelerin çağrıştırdıkları mânâlar
müteaddit: bir çok, çeşitli   nam: ad, isim
remiz: işaret   risale: mektup; Risale-i Nur’da yer alan bölümlerden her birisi
sair: diğer, başka   sarîh: açık
selâmet: esenlik, güven   tebaiyet: tabi olma, uyma
tefsir-i ekber: büyük tefsir   tefsir-i âzam: çok büyük tefsir
tevhid: birleme; her şeyin bir olan Allah’a ait olduğunu bilme ve inanma   vahdâniyet: Allah’ın benzersiz ve bir oluşu ve ortağının bulunmayışı
Âyetü’l-Kübrâ: en büyük delil; Yedinci Şua   İmam-ı Ali: [bk. bilgiler – Ali (r.a.)]
şakirt: talebe, öğrenci   şuâ: parıltı