neslinur
Thu 15 July 2010, 04:06 pm GMT +0200
b. Şefkat
Şefkat ve merhamet, katı kalpliliği yumuşatan, insan-birbirine yaklaştıran ve bağlayan, kin ve düşmanlığı eriten, nefretin yerine muhabbeti koyan bir duygudur. Bunlardan dolayı eğitimci, şefkat ve merhametle davranmaya mecburdur. Bütün bir insan]ığa şefkat ve merhamet duymak, Öylece davranmak, Kur'ân'm ve Sünnet'in emrettiği bir husustur. [71]
Eğitimcinin, istisnasız bütün bir insanlığa şefkat ve merhamet duyması gerektiğini anlamak için Cenâb-ı Hakk'm kullarına hidâyet yollarını sınırsız olarak açmasına bakmak yeterlidir. O, rahmet ve merhametinden dolayı insanlara peygamberlerini göndermiştir. Nitekim, Rasûlü hakkında "Biz, seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik." [72] buyurur:Bu konunun anlaşılmasında Rasûlullah(s.a.v.)'ın hayatına göz atmak, yeterli olacaktır. Kendisinden düşmanlarına beddua ve lanet etmesini talep edenlere onun verdiği cevap, kendisinin lanet için değil, rahmet ve merhamet için gönderildiği şeklinde olmuştur. [73]
Allah Rasûlü, bütün insanlara, Özellikle kadınlara, küçüklere ve yaşlılara karşı şefkat ve merhamet doludur. Bir gün torunlarını öpüp okşarken bir bedevî, huzuruna gelmişti. Evlat şefkatinden mahrum olan bu adam gördüğü manzaraya duyduğu hayretini gizleyemedi ve "Benim on çocuğum var. Bunlardan hiçbirini öpmüş değilim." dedi. Rasûlullah: "Şayet senin kalbinden Cenâb-ı Hak, merhameti söküp almışsa ben nenavım?" buyurdu ve ilâve etti: "Merhamet etmeyene merhamet edilmez." [74]
gir seferinde de Ashâb-ı Kiram, Hz. Peygam-ber(s.a.v.)'in nasihatini pür dikkat dinlerken onunla görüşmek isteyen yaşlıca bir zat kalabalık arasından Rasûlul-lah(s.a.v.)'a yaklaşmaya gayret etti. Rasûlullah(s.a.v.)'m sohbetini bölen bu ihtiyara yol açmada biraz ağır davranan Ashabın bu tavrı gözünden kaçmayan rahmet ve merhamet peygamberi, derhal onları ikaz etti: "Küçüklerimize şefkat, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir." [75]
Bu sebeple, Müslüman eğitimci, din ve inançları, millet ve grupları, meşrep ve meyilleri ne olursa olsun Allah'ın bütün kullarına rahmet ve şefkatle muamele eden bir kalp taşımalı, insanlara karşı hissedebileceği kin, düşmanlık ve öfkesini yenebilen, insanlığın hep hayrını isteyen bir ruha sahip olmalıdır.
Kin ve düşmanlık, din açısından asla kazandırıcı, neticeye götürücü olamaz; binâenaleyh eğitimci, kin ve öfkesine mağlup olmayacak, muhatabına karşı öfke değil, muhabbet ve merhamet besleyecektir. Sözün burasında Rasûlullah Efendimizin;
"Amellerin en hayırlısı, Allah için sevmek ve Allah ıÇİn bnğzetmektir." [76]
hadisine değinmek gerekecektir. Allah için buğzun da bu hadiste ifade edildiği şekilde gerekliliği karşısında kalpte buğz ile şefkat ve merhameti telife uğraşmanın çelişki olacağı zannedilmemelidir. Günah işleyenlere karşı aynı anda hem rahmet ve ş ;£kat beslemek hem de Allah için buğzda bulunmak arasında hiçbir çelişki yoktur. Allah için buğz bir Müslümanm, günahlar içerisinde bulunan bir kimseye hatası, isyanı dolayısıyla, nefsinde onun şahsına karşı hiçbir tiksinti bulunmaksızın, buğz etmesidir. Yani onun günahını ve gafletini hoş görme-mesidir ve sürekli olarak onu îkâz etmesidir. Günah ve isyana karşı yapılan buğz, bunları işleyenin şahsına duyulan şefkat, merhamet, acıma ve esirgemeden ileri gelmektedir. Bu demek olur ki Allah için duyulan buğz ile sevgi bir tezat değil bir uyum ve kaynaşmadır.
Kur'ân'm İnsanı eğitme konusundaki genel prensipleri incelendiğinde, bunların sevgi ve şefkat duygularının hâkim olduğu bir çerçeveye oturtulduğu görülür.
"Şefkat duygusu, çevresindeki insanlara hoş olmayan bir olay isabet ettiği zaman bundan müteessir olup, onların elemleri ile elemlenmek ve o olayın etkisini gidermek İçin onlara yardımcı olmaktır." [77] Çocuğa şefkat, onun başına hoş olmayan bir durumun gelmesini Önlemeye çalışmak, böyle bir durumla karşılaştığı zaman ise, bertaraf edebilmesi için ona yardım etmektir. "Evladın, yakınlarının ve komşularının terbiyeli yetişmesini arzu edip onları helake sürükleyecek çirkin davra nışlardan, kötü amellerden koruma isteği de, şefkatten doğan
bir nev'ıdır. [78]
Eğiticinin sevgi ve şefkat duygularının tezahürü, iki türlü ortaya çıkar:
1-Tatlı söz ve öğüt verme,
2-Hoşgörü ve yumuşak davranış.
Bunlar insana her türlü eğitim kilidini açacak anahtarlardır. Çünkü bu yaklaşımlar, insanın yapısı ve karakterine uygundur. Bundan dolayı, İslâmî tebliğin ana yöntemi, tatlı söze (nasihate) ve yumuşak davranışa dayanır. Gerek gayr-i müslimi imana davet etme, gerekse bir mü'mine hayrı tavsiye ve kötülükten nehyetme işi, ilk defa nasihatle gerçekleştirilmeye çalışılır. Ona kolaylık, af ve müsamaha yolları gösterilir. Davette ancak böyle bir yöntemin muhatap üzerinde müspet bir tesir bırakacağı haber verilir. [79]
Şefkat ve merhamet, katı kalpliliği yumuşatan, insan-birbirine yaklaştıran ve bağlayan, kin ve düşmanlığı eriten, nefretin yerine muhabbeti koyan bir duygudur. Bunlardan dolayı eğitimci, şefkat ve merhametle davranmaya mecburdur. Bütün bir insan]ığa şefkat ve merhamet duymak, Öylece davranmak, Kur'ân'm ve Sünnet'in emrettiği bir husustur. [71]
Eğitimcinin, istisnasız bütün bir insanlığa şefkat ve merhamet duyması gerektiğini anlamak için Cenâb-ı Hakk'm kullarına hidâyet yollarını sınırsız olarak açmasına bakmak yeterlidir. O, rahmet ve merhametinden dolayı insanlara peygamberlerini göndermiştir. Nitekim, Rasûlü hakkında "Biz, seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik." [72] buyurur:Bu konunun anlaşılmasında Rasûlullah(s.a.v.)'ın hayatına göz atmak, yeterli olacaktır. Kendisinden düşmanlarına beddua ve lanet etmesini talep edenlere onun verdiği cevap, kendisinin lanet için değil, rahmet ve merhamet için gönderildiği şeklinde olmuştur. [73]
Allah Rasûlü, bütün insanlara, Özellikle kadınlara, küçüklere ve yaşlılara karşı şefkat ve merhamet doludur. Bir gün torunlarını öpüp okşarken bir bedevî, huzuruna gelmişti. Evlat şefkatinden mahrum olan bu adam gördüğü manzaraya duyduğu hayretini gizleyemedi ve "Benim on çocuğum var. Bunlardan hiçbirini öpmüş değilim." dedi. Rasûlullah: "Şayet senin kalbinden Cenâb-ı Hak, merhameti söküp almışsa ben nenavım?" buyurdu ve ilâve etti: "Merhamet etmeyene merhamet edilmez." [74]
gir seferinde de Ashâb-ı Kiram, Hz. Peygam-ber(s.a.v.)'in nasihatini pür dikkat dinlerken onunla görüşmek isteyen yaşlıca bir zat kalabalık arasından Rasûlul-lah(s.a.v.)'a yaklaşmaya gayret etti. Rasûlullah(s.a.v.)'m sohbetini bölen bu ihtiyara yol açmada biraz ağır davranan Ashabın bu tavrı gözünden kaçmayan rahmet ve merhamet peygamberi, derhal onları ikaz etti: "Küçüklerimize şefkat, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir." [75]
Bu sebeple, Müslüman eğitimci, din ve inançları, millet ve grupları, meşrep ve meyilleri ne olursa olsun Allah'ın bütün kullarına rahmet ve şefkatle muamele eden bir kalp taşımalı, insanlara karşı hissedebileceği kin, düşmanlık ve öfkesini yenebilen, insanlığın hep hayrını isteyen bir ruha sahip olmalıdır.
Kin ve düşmanlık, din açısından asla kazandırıcı, neticeye götürücü olamaz; binâenaleyh eğitimci, kin ve öfkesine mağlup olmayacak, muhatabına karşı öfke değil, muhabbet ve merhamet besleyecektir. Sözün burasında Rasûlullah Efendimizin;
"Amellerin en hayırlısı, Allah için sevmek ve Allah ıÇİn bnğzetmektir." [76]
hadisine değinmek gerekecektir. Allah için buğzun da bu hadiste ifade edildiği şekilde gerekliliği karşısında kalpte buğz ile şefkat ve merhameti telife uğraşmanın çelişki olacağı zannedilmemelidir. Günah işleyenlere karşı aynı anda hem rahmet ve ş ;£kat beslemek hem de Allah için buğzda bulunmak arasında hiçbir çelişki yoktur. Allah için buğz bir Müslümanm, günahlar içerisinde bulunan bir kimseye hatası, isyanı dolayısıyla, nefsinde onun şahsına karşı hiçbir tiksinti bulunmaksızın, buğz etmesidir. Yani onun günahını ve gafletini hoş görme-mesidir ve sürekli olarak onu îkâz etmesidir. Günah ve isyana karşı yapılan buğz, bunları işleyenin şahsına duyulan şefkat, merhamet, acıma ve esirgemeden ileri gelmektedir. Bu demek olur ki Allah için duyulan buğz ile sevgi bir tezat değil bir uyum ve kaynaşmadır.
Kur'ân'm İnsanı eğitme konusundaki genel prensipleri incelendiğinde, bunların sevgi ve şefkat duygularının hâkim olduğu bir çerçeveye oturtulduğu görülür.
"Şefkat duygusu, çevresindeki insanlara hoş olmayan bir olay isabet ettiği zaman bundan müteessir olup, onların elemleri ile elemlenmek ve o olayın etkisini gidermek İçin onlara yardımcı olmaktır." [77] Çocuğa şefkat, onun başına hoş olmayan bir durumun gelmesini Önlemeye çalışmak, böyle bir durumla karşılaştığı zaman ise, bertaraf edebilmesi için ona yardım etmektir. "Evladın, yakınlarının ve komşularının terbiyeli yetişmesini arzu edip onları helake sürükleyecek çirkin davra nışlardan, kötü amellerden koruma isteği de, şefkatten doğan
bir nev'ıdır. [78]
Eğiticinin sevgi ve şefkat duygularının tezahürü, iki türlü ortaya çıkar:
1-Tatlı söz ve öğüt verme,
2-Hoşgörü ve yumuşak davranış.
Bunlar insana her türlü eğitim kilidini açacak anahtarlardır. Çünkü bu yaklaşımlar, insanın yapısı ve karakterine uygundur. Bundan dolayı, İslâmî tebliğin ana yöntemi, tatlı söze (nasihate) ve yumuşak davranışa dayanır. Gerek gayr-i müslimi imana davet etme, gerekse bir mü'mine hayrı tavsiye ve kötülükten nehyetme işi, ilk defa nasihatle gerçekleştirilmeye çalışılır. Ona kolaylık, af ve müsamaha yolları gösterilir. Davette ancak böyle bir yöntemin muhatap üzerinde müspet bir tesir bırakacağı haber verilir. [79]