- Saygılı çocuklar saygı duyulan çocuklardır

Adsense kodları


Saygılı çocuklar saygı duyulan çocuklardır

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Wed 21 December 2011, 07:00 pm GMT +0200
Saygılı çocuklar, saygı duyulan çocuklardır

Ocak 2008 28.SAYI

Günümüzde anne babaların, “Bu zamanda çocuk yetiştirmek kolay mı?” diye yakındıklarına sık sık şahit oluruz. Evde büyüklerine, okulda öğretmenine karşı gelen, sosyal ortamların gerektirdiği hassasiyetleri ve kuralları hiçe sayan asi çocuklar, şimdiki neslin profilinde hiç de abes durmuyor. Dizi ve çizgi filmlerdeki karakterlerin uygunsuz davranışları, arkadaş ortamındaki lakayt tutumlar sayesinde önce çocuğun gözünde normalleşiyor, ardından da kişiliğine etki ederek pekişiyor.

Ancak çocuğun saygısız olmasının sorumluluğunu tamamen dış ortama yüklemek doğru değil. Zira kişiliğin oluşmaya başladığı ve ahlaki değerlerin kazanıldığı ilk yer olan ailede iyi bir terbiye alan çocuk, böylesi çevrelerden en az zararla çıkıyor. Sosyal hayata ilk adımlarını ailesinde atan çocuk saygı veya saygısızlığı da ailesinden öğrenir. Bu nedenle çevre şartları ne denli kötü olsa da, çocuğundan şikayetçi olan ebeveynlerin önce aile içindeki eğitim metotlarını gözden geçirmeleri gerekiyor.

Sadece büyüklerin değil miniklerin de sevgi ve saygısını kazanan Efendimiz (s.a.v) evlatlarının saygılı olmasını isteyen anne babalara şu tavsiyede bulunuyor: “Çocuklarınıza saygılı olun ve onlara en seçkin ve edepli biçimde davranın.” Bir başka hadisi şerifte ise Efendimiz “Çocuklarınıza ikram edin ve güzel terbiye verin” diyor. Uzmanların görüşleri de Efendimiz’in hadislerine paralel. Saygıyı sadece çocuktan beklemenin yanlışlığı olduğunu vurgulayan pedagoglar, saygının ancak karşılıklı olduğunda bir anlam ifade edeceğinin üzerinde duruyor.
Ancak birçok anne baba duruma bu açıdan bakamıyor. “Çocuğunuza yeterince saygı gösteriyor musunuz?” sorusuna, “Neden ben saygı duyayım, o bana saygı duysun, ben anneyim/babayım!” cevabını verebiliyorlar. Bazı ebeveynler ise fazla düşünmeden “Tabii ki saygı duyuyorum!” diyerek kestirip atabiliyorlar. Oysa olay irdelendiğinde hiç de göründüğü kadar kolay olmadığının farkına varılır. Zira çocuğa saygı duymanın da bazı incelikleri var.

Çocuklarımız mülkümüz değil

Ebeveynlerin çocuğundan saygı beklerken ona saygı duymaya gerek görmemeleri, çocuklarını bir ferd olarak kabul etmeyip kendilerine ait bir mülk gibi değerlendirmelerinden kaynaklanıyor. Oysa onların da kendilerine ait his dünyalarının olduğu, olaylar ve tavırlar karşısında birtakım düşüncelere sahip olabileceği unutulmaması gereken bir gerçek.

“Ben çocuğuma saygı gösteriyorum” diyen anne babalardan bazıları da saygı kavramını yanlış değerlendirebiliyor. “Çocuğumun bütün ihtiyaçlarını elimden geldiğince karşılıyorum. Yemeyip yediriyorum. Onu gözümden sakınıyorum, daha ne yapayım?” diyor. Fakat çocuğun ihtiyaçlarını gidermek veya her istediğini vermek onu saygılı bir birey olarak hayata hazırlamak için yeterli değil. Ebeveynler çocuklarının nasıl olmasını istiyorsa, o şekilde davranmalılar. Anne baba tarafından kibar davranılan çocukların nezaket ve görgü kurallarını kazanması da kolay olur. Ebeveynler çocuktan bir şey istediğinde ricada bulunarak “teşekkür ederim”, “lütfen” gibi ifadeler kullanmaya özen göstermeliler. Özellikle argo kelimeler “lan, hişt, ulan…” gibi sözleri kullanmamalılar.

Saygı ve nezaket eleştiriyle değil takdirle öğretilir

Çocuk eğitimi uzmanlarına göre, saygılı ve erdemli bireyler yetiştirmenin en etkili yolu olumlu davranışları takdir etmektir. Örnek olarak yemeği çatal kaşık kullanmadan eliyle yiyen bir çocuğa, “Elinle yeme” diye bağırılmamalı. Çünkü olumsuz davranışlara verilen bu tarz tepkiler, çocuğu inatçılığa sevk edebilir. Bunun yerine yemeğini güzel bir şekilde yediği bir an yakalandığında “Çatalını ne kadar kibar tutuyorsun. Yemeğini kendi önünden yediğin için aferin sana” gibi ifadeler çocuğun olumlu davranışlar kazanmasını pekiştirir. Öte yandan çocuğa konu hakkında ne yapılması gerektiği de net bir biçimde belirtilmeli. Nitekim yemek konusunda Efendimiz (s.a.v) bir çocuğu şöyle uyarmıştır: “Ey çocuk besmele çek ve önünden ye.”
Çocuğunuzun hatalarını toplum içinde onurunu zedelemeden anlatmalı, gerekli ikazı da aynı şekilde yapmalısınız. Toplum içinde utandırılan bir çocuk kendisini dışlanmış hisseder ve size karşı saygısı zedelenir. Ayrıca öfke duygularını kazanmasına zemin hazırlamış olursunuz. İlla ki bir şeyler söylemeniz gerekiyorsa çocuğu nazikçe bir kenara çekerek konuşmalısınız.

Evde, olumsuz davranışları olumluya çevirmek için aile içi provalar yapabilir, oyunlar oynayabilirsiniz. Örnek olarak çocuğunuzun kendi cümleleriyle kendini tanıtmasını isteyebilirsiniz. Önce kendinizi tanıtarak başladığınızda bunun aile boyu eğlenceye dönüştüğünü göreceksiniz. Tanışmanın nasıl olacağı, selam verme adabı, teşekkür edilmesi gerekli olan yerler, özür dileme usulü, sofra adabı, misafir karşılama ve uğurlamanın ve kapı çalmanın usulü gibi konular; aile içerisinde piyes veya oyun şeklinde eğlenceli bir metotla öğretildiğinde çocuğun bu davranışları benimsemesi daha kolay olacaktır.

Çocuk da olsa her insanın kendine ait duygu ve düşünceleri vardır

Ebeveynlerin en çok yaptığı hatalardan biri de çocuğu bir ferd olarak kabul etmemeleridir. Oysa çocuk da olsa her insanın kendine ait duygu ve düşünceleri vardır. Bu nedenle fikirlerine saygı gösterilmelidir. Ancak bu, çocuğun yanlışlarına göz yummak anlamına gelmez. Hataları görmezden gelmekle, fikirlerine saygı duymak ayrı şeylerdir. Mesela kış mevsiminde kısa kollu giymek isteyen çocuğun dediği yapılmaz, fakat renk seçimi konusunda anne babanın çocuğa saygı duyması gerekir.

Çocuğun kendine ait odası veya eşyalarına, ebeveyn bile olsa kimse tarafından izinsiz dokunulmaması gerektiği bilinmelidir ki, o da başkalarının eşyalarına saygı duymayı öğrenebilsin. Bu tarz davranışlara dikkat edilmezse saygıyı öğretmek için söylenen sözler havada kalır. Özellikle “Bu ne biçim davranış! Ne yapmaya çalışıyorsun sen!” gibi olumsuz ifadeler, yüksek ses tonu ile konuşma ve kaba tutumlar çocuğu ebeveynden uzaklaştırır.

Anne babaların en çok şikayet ettikleri konulardan biri de konuşurken çocukların söz arasına girmesidir. Bu durumdan rahatsız olan ebeveynler çocukların bazı olaylar karşısında heyecana kapılıp, anne baba veya büyükler sohbet ederken dahil olmak isteyebileceklerini unutmamalılar. Bu gibi durumlarda kızıp bağırmak yerine, “Bak kızım, şimdi babanla konuşuyorum. Sözüm bitince seni dinleyeceğim” demeliler. Konuşma biter bitmez de “Evet kızım, şimdi seni dinliyorum” diyerek çocukla konuşma ortamını geciktirmeden sağlamalılar. Çocuk bu şekilde duygularına ve kendisine önem verildiğini hissedecektir. Yeni konuşmaya başlayan ve sürekli sorular sorup bir şeyler öğrenmek isteyen çocukları sabırla dinlemek gerekir. Anne ve babası tarafından ilgiyle dinlenen bir çocukta, başkalarına saygı duyma ve değer bilinci gelişir.

Eşler arası saygısızlık çocuğu etkiler

Eşlerin birbirine karşı takındıkları kötüleyici ve küçük düşürücü tavırlar, saygıyı ve aile birliğini bozan şeylerdendir. Çocuğuna verdiği sözleri tutmayan, ev içinde veya toplulukta birbirine saygısızca bağıran, küçümseyici tavırlar takınan ebeveynler, çocuklarının kendilerine duymakta olduğu saygıyı ortadan kaldırır. Çünkü onun için en değerli varlık ebeveynidir. Anne babası arasında saygı olmadan onun ebeveynini gerçekten beğenip sevmesi mümkün olmaz.
Profesör Dr. Nevzat Tarhan, çocuklara saygı bilincini kazandırmada anne baba tutumlarının önemli bir etken olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Büyükler rehberlik rolünü doğru üstlenebilirlerse çocuk hayatı tanır. Nerede, nasıl davranacağını öğrenir. Aileler saygısızlık, haksızlık yapan çocuğa mutlaka müdahale etmelidir. Fakat bunu çocuğa konuyla ilgili farkındalık kazandırarak, yaptığının neden yanlış olduğunu anlatarak yapmalıdırlar. Çocuğun saygısızlık yapmayı bir yöntem haline getirmemesi ve huy edinmemesi için çaba göstermek gerekir.”

Açıklama yapın

Davranışları eleştirilen çocuk soru sorarak itiraz ettiğinde anne veya babasından doğru ve açıklayıcı cevaplar almalıdır. Kendi fikirlerini oluşturmayı, mantık yürütmeyi, muhakeme etmeyi öğrenmesine fırsat verilmelidir. Çocuğun kendine olan saygısını artırmanın bir diğer yolu da, onun tercihleri ve duygularını kabul etmektir. Daha faydalı gördüğü konularda veya kendi düşüncesine yakın olanı tercih etme noktasında çocuğunu zorlayan anne baba, çocuğunun olumsuz tavırlar sergileyebileceğini ve özgüvenini olumsuz etkileyeceğini bilmelidir.

Çözüm, saygı ve sevgi içinde verilen bir eğitim

Saygı ve sevgi kavramı her milletin örf, adet ve gelenekleriyle şekillenerek bir bütün oluşturur ve eğitimde etle kemik gibidir. Hadisi şeriflere göre çocuğun babası üzerindeki haklarından biri de güzel ahlak sahibi olarak yetiştirilmektir. Efendimiz (s.a.v) bu hususta “Bir baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha iyi bir miras bırakmış olamaz” buyuruyor.

İnsan, fıtratından dolayı her çevreye uyabilecek kabiliyet ve yapıda yaratılmıştır. Yaratılmışların en mükemmeli olan insan, eğitilmediği takdirde en aşağılık duruma düşebiliyor. Terbiye edilerek yaradılışının özüne uygun yetiştirilirse paha biçilmez bir cevher olabiliyor. Bu anlamda, insanı bir inciye benzeten Mevlana’nın sözleri hepimiz için önemli mesajlar içeriyor: “Sen samanla karıştırılmış balçık içinde gizlenmiş bir incisin. / Ey güzel yüzlü! Yüzündeki çamurları yıkasan ne olur.”

Ev içinde veya toplulukta birbirine saygısızca bağıran, küçümseyici tavırlar takınan ebeveynler, çocuklarının saygısını zamanla kaybeder. Çünkü çocuk için en değerli varlık ebeveynidir. Anne babası arasında saygı olmadan onun ebeveynini gerçekten beğenip sevmesi mümkün olmaz.

Çocuk ne gördüyse onu taklit eder

Son Osmanlı hanımefendilerinden yetmiş beş yıllık bir ömrün tecrübesini bizlerle paylaşan Günay Selçuk Hanım, Osmanlı’da öğretmenlik yapmış bir annenin kızı olarak Osmanlı aile yapısını şöyle anlatıyor: “Osmanlı ev kültüründe aileler genellikle birlikte oturduğu için, dedeler ve ninelerin çocukların eğitimi konusunda müspet tesiri vardı. Dini yönde telkin olurdu. Sureler, dini bilgiler çocuklara küçük yaşta öğretilirdi. Çünkü yedi yaşından sonra zihin köreliyor. Küçük yaşta öğrenmek lazım. Evlatlarımızı iyi yetiştirmeliyiz. Tabii yabancı dil de öğretmek gerekir. Fatih Sultan Mehmet’in yedi lisan bildiğini unutmayalım. Çocuklarımıza anlamaz öğrenemez diye bakmayalım. Onların beyni işlenmemiş bembeyaz bir kumaş gibidir. Ne yaparsak hepsini kaydediyor. Evde çok iyi olmak zorundayız. Aile içinde yalan söylememek lazım. Çocuk ne gördüyse onu taklit eder. ‘Bundan bir şey olmaz’ deyip yanlış davranışlar yapmamak lazım.”

Efendimiz’in çocuklara sevgi ve saygısı

Sahabeden Ebu Na’im (r.a) çocukluk yıllarında yaşadığı bir olayı şöyle anlatıyor: “Peygamber’in (s.a.v) kervanı Medine’ye yaklaşınca oyuna son verdik; sabırsızlıkla onun şehre girişini seyrediyorduk. Hiçbir şey bizi oyun oynamaktan alıkoymazken, onun mübarek ve güler yüzü bunu başarıyordu. Hz. Peygamber bizim için durdu ve sahabilerinden bize yolu açmalarını istedi. Bazı arkadaşlarım kendilerini onun kucağına atıverdiler, bazıları da yaramaz çocuklar gibi omuzlarına çıkmak isterken, sahabiler onlara mani olmak istediler. Fakat Peygamber (s.a.v) onları engelledi, sabır ve şefkatle çocukları kucakladı. Ben de diğer çocuklar gibi ona yaklaşmak için sabırsızlanıyordum. Fakat utanarak bir köşede durup diğerlerini seyrediyordum. O arada Efendimiz (s.a.v) beni fark etti. Tatlı gülümseyişi ile bana yaklaştı. Daha da yakınlaşınca ellerini açtı ve ben de ona adım adım yaklaştım. Beni kucaklayıp öptü ve başımı sevgi ile okşadı. Büyük bir mutluluk içindeydim. Hayatım boyunca Hz. Peygamber’in yanında olduğum o tatlı anları unutamam. Keşke o günlere geri döne bilseydim.”

Kadriye BAYRAKTAR