sumeyye
Wed 21 September 2011, 12:57 pm GMT +0200
8. Sahabenin Sünnet Kelimesini Aynı Manada Kullanması
İbni Bureyde, Abdullah el-Müzenî'nin Peygamber (SA.V.)'den şöyle rivayet ettiğini nakleder: "Akşam namazından önce namaz kılınız." Allah Rasûlü aynı ifadeyi üçüncü kez tekrar ettiğinde "ancak bu dileyenler içindir" cümlesini ilave ermiştir. Allah Rasûlü, insanlar bunu adet (sünnet) haline getirmesin diye bu açıklamayı yapma gereği duymuştur. [94]
İbni Hacer bu rivayetteki sünnet kelimesinin şeriat ve sürekli izlenen yol anlamına geldiğini belirtir. [95]
İbni Hacer, bu açıklamayla kelimenin burada kast olunan manasını beyan etmek istemiştir. Zira burada sünnet kelimesi şer'î bir durumu yani namazı nitelemek için kullanılmıştır. Dolayısıyla buradaki sünnet kelimesi sözlük anlamında (yol/adet) anlamında kullanılmakla beraber, bununla şeriata dayalı yol ve gelenek manası da irade edilmiştir.
Enes b. Malik (r.a.) anlatıyor: Yemen ahâlisi Allah Rasûlüne varıp "bize sünneti ve İslam'ı öğretecek birini gönder" dediler. Bunun üzerine Allah Rasûlü Ebu Ubeyde'nin elinden tutup "işte bu, ümmetimin eminidir." buyurdu.[96]
Ebu Musa el-Eş'arî anlatıyor: Allah Rasûlü bize hitapta bulundu. Bize sünneti beyan edip namazı nasıl kılacağımızı öğretti ve şöyle buyurdu: "Namaza durduğunuz zaman saflarınızı düzeltin ve biriniz İmam olsun. [97]
Hz. Ömer naklediyor: "Diz kapaklarını avuçlamak size sünnet kılındı. Binânaleyh [rukûda] diz kapaklannızı tutunuz." İkinci bir varyantta (rivayette) "diz kapaklarını avuçlamak sünnettir." ifadeleri yer almaktadır. [98]
Cabir b. Abdullah (r.a.) anlatıyor: "Allah Rasûlü [kurban olarak kesilecek] bir deve veya sığın yedi kişiye yeterli olduğunu sünnet olarak vaz'etti. [99]
Allah Rasûlünden ve sahabeden aktarılan bu naslar konuyla ilgili bir çok örnekten seçilmiş bazı örneklerdir. Yeterli olur düşüncesiyle bu kadarıyla yetiniyoruz.
Bu naslan bir bütün olarak ilim ve insaf ölçüleriyle değerlendiren herkes bu örneklerde yer alan iyelik (yâu'l-mütekelhm) edatına veya Hz. Peygamber'e (sünnetu'n-nebf) izafe edilen ya da "e/" takısı ile birlikte kullanılan sünnet kelimesinin kesinlikle "dinde izlenen Peygamber yolu" anlamında olduğunu anlamakta zorlanmaz. Dinde izlenen mezkur yolun ve uygulamanın Kuran'a veya nebevi söz, fiil ve takrirlerden herhangi bir delile dayanması farketmez. Keza sünnet dediğimiz bu uygulamaya kaynaklık eden nebevi söz, fiil ve takrirlerin âhâd veya tevatür yoluyla gelmiş olması da sonuç itibariyle farketmez. Zira seleften hiç kimse sünneti mütevatir rivayetlerle ya da hakkında fikirbirliği {icmâ'} edilen konularla smırlandırmamiştır.
İşte sünnetin bu anlamı sahabe, tabiin ve müteakip nesillerin salih alimleri arasında şöhret bulmuş ve karar kılınmış manadır. İleride genişçe izah edileceği üzre onlar, istidlal[100] ve itaat makamında ya da bid'a mukabilinde sünnet kelimesini kullandıkları zaman bu manayı kastediyorlardı. Bu sebebe binâen sahabe veya tabundan biri "falan şey sünnettendir" (mine's-sünneti keza) dediği zaman bununla nebevi söz, fiil ve takrirleri de içine alan Peygamber sünnetini kastetmektedir. Bu tür sözler hükmen merfû' hadis kısmına girer.[101]
[94] Buharı, Teheccüd, 35, hadis nr: 1183
[95] İbni Hacer, Fethu'l-Bârî, 3/6
[96] Müslim, Fezâilu's-Sahâbe, 7, hadis nr: 6203
[97] Müslim, Salât, 16, hadis nr: 902
[98] Nesâî, Salât, et-Tatbîk 2/185; Tirmizî, Ebvâbu's-Salât, 190, hadis nr: 257
Tirmizî, bu hadisin hasen ve sahih olduğunu belirtir.
[99] Ahmed, eJ-Müsned, 3/335 Bu hadis, hasen bir senedle rivayet edilmiştir.
[100] İleride de izah edileceği üzere bu bağlamda kullanılan sünnet kelimesinin asıl anlamı dinde izlenen nebevi yol şeklindedir. Ancak keiime, bazı durumlarda -mesela serî delillerin beyan edildiği bir makamda mukabele karinesi gereği- zorunlu olarak tahsise uğramakta ve "Kur'an dışında Peygamber (Saüallâhu Aleyhi ve Alihi Sellem)'den sadır olan söz, fiil ve takrirler" anlamıyla sınırlandırılmaktadır. ~Çev.-
[101] Muhammed Salih Ekinci, Hüccet Değeri ve Tedvin Açısından Sünnet, Rağbet Yayınları: 54-56.