GizEmLi_yAzaR
Tue 11 December 2007, 03:57 am GMT +0200
Şah-ı Nakşibend kuddise sırruh, miladî IX. Asır'dan itibaren, önemli bir ilim ve irfan merkezi haline gelen Mâveraünnehir Havzasında, Buhârâ şehrine dokuz km. uzaklıktaki Kasr-ı Hindüvan (Kasr-ı Ârifan)'da dünyaya teşrif ettiler. (H. 718; m. 1318) Asıl adı, Muhammed b. Muhammed Buhârî'dir.
Şah-ı Nakşibend kuddise sırruh Hazretleri'nin doğduğu ve içinde büyüdüğü, sosyal ve siyasi şartlar; dinin aslına dönmeyi ve müslümanların tekrar eski düzenlerini kurmalarını gerektiren acziyet ve güçlüklerle dolu bir ortam oluşturmuştu.
Buhara, 1221'de Cengiz Han tarafından, ardından 1273'te ve son olarak da 1316'da, üç defa talan edilmiş, yakılmış ve hemen bütün ilmî eserler tahrib edilmiştir. Şehir bir daha o eski canlı günlerine hemen hemen hiçbir zaman kavuşamadı. Fakat müslüman halk, bir daha böyle musibetlerle karşılaşmamak için dinlerine sarılmayı da ihmal etmediler.
Nakşibend kuddise sırruh, daha ilk çocukluk yıllarındayken, Hacegan Tarikati şeyhlerinden Muhammed Baba Semmâsî kuddise sırruh (ö. 740/1339), müridleriyle beraber o köye gelmiş ve Muhammed Bahauddin'i manevî evlatlığına kabul etmiştir. Baba Semmâsî kuddise sırruh’un, müridi olan Emir Külal kuddise sırruh’a hitaben: "Bu erin terbiyesi sana aittir." dediği rivayet edilmektedir.
Hakikaten de Muhammed Bahauddin, Emir Külal kuddise sırruh’a intisab etmiş, tarikat âdâbının öğrenilmesi, sohbet ve zikir telkinlerini ondan almıştır. Burada bir meseleyi açıklığa kavuşturmakta fayda var. Şah-ı Nakşibend kuddise sırruh zahiri terbiyesini Emir Külal kuddise sırruh’dan almışsa da batınî-manevî terbiyeyi Abdulhalik Gücdevanî kuddise sırruh’dan almıştır.
Abdulhalik Gücdevânî kuddise sırruh (ö. 1220) Hacegan Tarikati pirlerinden olup Şah-ı Naksibend Hazretlerini rûhânî yolla irşad etmiştir. Bu rûhâniyet yoluyla terbiye usulüne, Veysel Karânî Hazretlerine izafeten "Üveysîlik yolu" denilmektedir.
Şah-ı Nakşibend kuddise sırruh’un intisab ettiği Hacegan Tarikatinde; mürid tek başına olduğunda hafî (gizli), toplu haldeyken cehrî (açıktan) zikir yapılıyordu. Fakat kendisi, Gücdevânî kuddise sırruh’un manevî telkiniyle "hafî zikri" tercih etmiştir.
Emir Külal kuddise sırruh’dan hilafet alan, Şah-ı Nakşibend kuddise sırruh daha sonra yedi sene Mevlana Arif kuddise sırruh, oniki sene de Halil Ata kuddise sırruh ile sohbet ve arkadaşlık yapmıştır. Bu iki şeyh Yesevî tarikatine mensuptur. İki defa Hicaz'a gitmişler, ikinci seferinde bir müddet Merv'de oturduktan sonra Buhara'ya dönmüş ve ömrünün sonuna kadar burada ikamet etmiştir.
Şah-ı Nakşibend kuddise sırruh Hazretleri'nin doğduğu ve içinde büyüdüğü, sosyal ve siyasi şartlar; dinin aslına dönmeyi ve müslümanların tekrar eski düzenlerini kurmalarını gerektiren acziyet ve güçlüklerle dolu bir ortam oluşturmuştu.
Buhara, 1221'de Cengiz Han tarafından, ardından 1273'te ve son olarak da 1316'da, üç defa talan edilmiş, yakılmış ve hemen bütün ilmî eserler tahrib edilmiştir. Şehir bir daha o eski canlı günlerine hemen hemen hiçbir zaman kavuşamadı. Fakat müslüman halk, bir daha böyle musibetlerle karşılaşmamak için dinlerine sarılmayı da ihmal etmediler.
Nakşibend kuddise sırruh, daha ilk çocukluk yıllarındayken, Hacegan Tarikati şeyhlerinden Muhammed Baba Semmâsî kuddise sırruh (ö. 740/1339), müridleriyle beraber o köye gelmiş ve Muhammed Bahauddin'i manevî evlatlığına kabul etmiştir. Baba Semmâsî kuddise sırruh’un, müridi olan Emir Külal kuddise sırruh’a hitaben: "Bu erin terbiyesi sana aittir." dediği rivayet edilmektedir.
Hakikaten de Muhammed Bahauddin, Emir Külal kuddise sırruh’a intisab etmiş, tarikat âdâbının öğrenilmesi, sohbet ve zikir telkinlerini ondan almıştır. Burada bir meseleyi açıklığa kavuşturmakta fayda var. Şah-ı Nakşibend kuddise sırruh zahiri terbiyesini Emir Külal kuddise sırruh’dan almışsa da batınî-manevî terbiyeyi Abdulhalik Gücdevanî kuddise sırruh’dan almıştır.
Abdulhalik Gücdevânî kuddise sırruh (ö. 1220) Hacegan Tarikati pirlerinden olup Şah-ı Naksibend Hazretlerini rûhânî yolla irşad etmiştir. Bu rûhâniyet yoluyla terbiye usulüne, Veysel Karânî Hazretlerine izafeten "Üveysîlik yolu" denilmektedir.
Şah-ı Nakşibend kuddise sırruh’un intisab ettiği Hacegan Tarikatinde; mürid tek başına olduğunda hafî (gizli), toplu haldeyken cehrî (açıktan) zikir yapılıyordu. Fakat kendisi, Gücdevânî kuddise sırruh’un manevî telkiniyle "hafî zikri" tercih etmiştir.
Emir Külal kuddise sırruh’dan hilafet alan, Şah-ı Nakşibend kuddise sırruh daha sonra yedi sene Mevlana Arif kuddise sırruh, oniki sene de Halil Ata kuddise sırruh ile sohbet ve arkadaşlık yapmıştır. Bu iki şeyh Yesevî tarikatine mensuptur. İki defa Hicaz'a gitmişler, ikinci seferinde bir müddet Merv'de oturduktan sonra Buhara'ya dönmüş ve ömrünün sonuna kadar burada ikamet etmiştir.