- Sağlık

Adsense kodları


Sağlık

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
neslinur
Sat 19 June 2010, 04:03 am GMT +0200
SAĞLIK

SORU: Bir kadın bir erkek doktora muayene olabilir mi, röntgen çektirebilir mi?

CEVAP: Eğer kadın mütehassıs varsa, onu bulmağa gayret eder. Mümkün olduğu kadar, kendi cinsinden olan kadın bir doktora muayene olmağa gayret eder. Bunu istemek kendisinin de hakkıdır. Amma, çare yoksa müslüman, aklı başında, terbiyeli bir doktora muayene olabilir, röntgen çektirebilir. Çâre varsa, mümkün oldukça kadına çektirmeğe çalışmalıdır. Biz elhamdü lillah, doktor kardeşlerimizle bir kadın polikliniği açmağa da çalışıyoruz.

Bu büyük bir derttir Türkiye'de... İslâm düşmanlarının inadı vardır: Erkek kadın-doğum mütehassısı yetiştiriyorlar, kadın-doğum bölümüne hanım asistan bile almıyorlar inatlarından... İlle erkekler doğum yaptırsın kadınlara filân diye, inatları var böyle... Biz de hanımlarımızı mümkün oldukça hanım doktorlara muayene ettirmeğe gayret ediyoruz.

Birisini bir kadın doktora gönderdik. Kadın hastalığı yâni... Nâmahrem yeri açılacak, bakılacak, yâni soyunacak... Kadın doktor, biz gönderdiğimiz halde demiş ki: "Seni talebelerin önünde soyacağım, öyle muayene edeceğim!" demiş. Hasta şaşırmış, olur mu öyle şey filân diye... "Peki, bu talebeler nasıl öğrenecek bu hastalıkları?.." demiş. Ayarlarsan başka türlü de olur. Ne diye inat ediyorsun, ille erkeğe baktırtacaksın, müslümanın inancını zedeletmeğe çalışıcaksın?.. Bizim inancımız böyle olduğuna göre, ona göre ayarla!..

Ankara'da röntgeni çekilecek bir kadıncağızın... Kadın gitmiş bakmış, posbıyıklı bir röntgen uzmanı... "Soyun hanım!" demiş. "Ben hanım röntgenci istiyorum!" demiş kibarca hanımefendi... "Ooooh, bırak bu kafayı kadın! Bırak, biraz Avrupa gör, medeniyet gör!" demiş. O da boynunu bükmüş: "Ben zaten İngilizim!" demiş.

Yâni, kadıncağız İngiltere'de bizim kardeşlerimizden biriyle evlendi de, ordan gelin geldi Türkiye'ye... İngiliz aslında... Bu taraftaki bizim dangalak böyle diyor.

Bu mantık değil... Kadın bölümünü ayır, bir kadın mütehassıs koy, bir kadın röntgenci koy!.. Kadınların gönlü olsun. Maalesef böyle bir inatlaşma vardır. Müslümanların kusurudur. Müslümanlar kendilerinin camisini, kadın hastanesini, müesseselerini kuramıyorlar. Faizsiz müsseselerini kuramıyorlar, kendi inançlarına uygun helâl müesseselerini kuramıyorlar...

Yahudiler kuruyor. Dünyanın her yerinde uçaklarda yahudi yemeği vardır. "Ben yahudiyim, yahudi yemeği istiyorum!" deyince, hahamın kestiği etten yapılmış yemek gelir ona... Ama, dünyanın her yerinde müslüman vardır. "Ben müslümanın etini istiyorum, bana müslüman yemeği getirin!" diye diretmiyorlar. Domuzu yiyorlar. Veyahut adam, "Bu et domuz eti değildir." diyor. Olsun, isterse domuz eti olmasın. Ama, kafası kesilmemişse hayvanın, yine murdardır. O da haramdır. Sen kafasına indiriyorsun bir tokmağı; hayvanı murdar ediyorsun. Ondan sonra, "Tamam bu sığır etidir." diyorsun. Sığır etidir ama murdar... Koyunun bile boynuna ip dolansa, boğulsa, eti yenmez! Kesilecek, kanı çıkacak...

Şimdi yirminci yüzyılda yeni yeni anlaşılmış, kan çıkmadığı zaman, damarlarda kaldığı zaman, orda mikroplanıyormuş ve et bozuluyormuş. Haa, uyandınız maşaallah bindörtyüz yıl sonra!.. İslâm bunu bindörtyüz yıl önceden, kan akacak diye söylemiş. Eti yenilecekse kesilecek, kanı şorlatılacak, akıtılacak ve işte et o zaman dayanacak. Kafasına bir tokmak vuruyorlar, bir elektrik şoku... Hayvan küt bayılıyor, ondan sonra murdar oluyor.

Bu müsseseleri kuramamışız. Neden?.. Müslümanlar gevşek olduğundan, dikkatsiz olduğundan...

--E canım, ne olur yerse?..

--Elinin körü olur. Sen müesseseni kurmağa çalışsan ne olur?.. Sen müesseseni kurma, kendi inancına uygun olan şeyi kurma; ondan sonra, "Acaba çişli şeyi yesek olur mu, içsek olur mu?.." bilmem ne... E adam içmemeğe çalış, temizini bulmağa çalış! Ne diye murdarı ille yiyeceğim diye, haramı ille içeceğim diye çalışıyorsun?..

Evet ölüm tehlikesi varsa, başka doktor yoksa, çare yoksa erkek doktor muayene eder ama, niye kadın doktor muayene etmesin?.. Çünkü kafaları bozuk... Çeşit çeşit şeyler duyuyoruz. Ben doktorların ağzından duyuyorum çeşit çeşit menfi şeyler...

Askerlikte bir doktor vardı, terbiyesiz neler anlatıyordu. --İnsan tabii askere gitmiş, mecburen her çeşit insanla harman, orda askerlik yapıyorsun.-- Yaptığı mel'anetleri, günahları saya saya bitiremiyordu. Şimdi ona, muayeneye gidilir mi böyle bir hayduta?.. Gidilmez!.. O zaman, tedbir alması lâzım müslümanların...

SORU: Misvak yerine diş fırçası kullanmak doğru mudur; izah eder misiniz?

CEVAP: Misvak yerine dişleri temizleyecek bir başka vasıta kullanmak câizdir. Çünkü Peygamber (SAS) bir hadislerinde buyurdular ki:

(El'esâbiu tecrî mecres sivâk) "Parmaklar da misvak yerine geçer." Misvak olmadığı zaman, parmaklarıyla şöyle dişlerinin içini dışını temizlese, o sarılık gitse, o kir, o koku gitse; olur.

Demek ki, misvak olmadığı zaman parmakla olabildiği gibi, misvak yerine diş fırçası kullamak sûretiyle de olabilir.

Yalnız, misvak denilen dal parçasının çok şifası olduğunu doktorlar söylüyorlar. İnceleyen mütehassıslar, araştırıcılar söylüyorlar.

Biliyorsunuz, bu diş fırçası çıkmazdan önce, asırlar boyu misvak kullanmıştır müslümanlar... Ama sonra, bu asırda diş fırçası icad edildi. Naylondan veya kıldan, çeşit çeşit diş fırçaları yapıldı. Kılların zararlı olduğunu diş mütehassısları söylüyorlar.

Şöyle izah ediyorlar: Kılların içinde yaradılışı dolayısıyla bir kanal vardır. Her kılın kendisinin içinde kanalı vardır. İçi deliktir kılın... Yekpâre değildir. Kılın içi boştur, kemiğin içi gibi... Diş fırçalandığı zaman, dişlerde bulunan mikroplar, bakteriler, o fırçanın kıllarının arasına yerleşirler, orada çoğalırlar. Bu sefer ikinci bir fırçalama yaptığın zaman, tekrar oraya geçerler.

Onun için, bir kere kıl fırça kullanmayın!.. Fırça kullanacaksanız, kaliteli sentetik malzemeden yapılmış fırça kullanın!.. Bazı naylon fırçaların kılları bir iki kullanışta kopuyor, insanın ağzına düşüyor. Onlar da yutulduğu zaman, naylonun hazmı olmadığından, bir yere saplanıp kalıp kanser sebebi olabiliyormuş diye duyuyoruz. Kanserojen diyorlar; yâni kanser tevlid edici malzeme diyorlar.

Buna mukabil, misvağın böyle bir tehlikesi yok... Bil'akis misvağın telleri yutulsa, mideye de faydası varmış. O bakımdan misvağın tahtından, kimse onu aşağıya indiremez!.. Ama misvağın olmadığı yerde, diş fırçası veya parmakla dişleri temizlemek mümkündür. Esas gaye, dişlerin temizlenmesidir. Bu gayeyi tahakkuk ettirmede en güzel malzeme, hal-i hazırda misvak oluyor. Dişler sıhhat kazanıyor.

Benim Ankara'da şu anda sağ olan bir tanıdığım var... Beraber dişçiye gitmiştik. Dedi ki: "Benim üç dört sene önce her abdest alışta dişlerim kanardı, başım derde girerdi. Sonra ben misvaka başladım, şimdi o dertten kurtuldum." dedi. "Ağzını bir görelim!" dedi diş doktoru... Diş koltuğuna oturttuk onu... Doktor eğildi baktı, biz eğildik baktık. Ömrümde o kadar güzel ağız ve diş görmedim gibi geldi bana... İnci gibi dişler... Son derece sıhhatli, pembemsi tatlı güzel bir diş eti... Gayet sıhhatli... Doktor da şaştı, biz de şaştık. Her abdest alışta ağzını çalkalarken kanayan diş etleri, ondan sonra nasıl bu kadar sıhhat bulmuş; hayretler içinde kaldık.

Onun için, bu misvakın tahtı çok yükseklerde... Ona öyle başkası kolay kolay denk olamayacak gibi görünüyor. Ama yoklukta ne yapacaksın?.. Başka vasıtalarla da temizlemek câizdir.

SORU: "Çay dervişin mazotudur." sözü doğru mu?

CEVAP: İlk defa duyuyorum böyle bir sözü... Enteresan bir benzetme... Mazot değildir, enerji vermiyor; sadece birazcık insanın içini ısıtıyor. Meselâ pekmez içse, "Pekmez dervişin mazotudur." dese, doğrudur. Hakîkaten kamyonu itecek hale gelir insan, pekmez içtiği zaman... Güçlenir, kuvvetlenir. Ama, çayda öyle büyük bir kalori vs. yok... İçine konulan şeker kadar biraz kalorisi var, biraz da sıcaklığı kadar bir şeyi var...

Daha ziyade içi ısıtmak için içiliyor. Münebbih madde, uyarıcı madde tein var içinde... O madde sinirleri uyarıyor; uykusu gelmişse, uykusunu kaçırıyor insanın...

SORU: Tavuklar kesileceği zaman, beş voltluk cereyan verilmiş suya daldırılarak uyuşturuluyor. Bu şekilde kesilen tavukları yemekte bir sakınca var mı?

CEVAP: Uyuşturulan hayvanın kesilmesinde sakınca yoktur. Hayvan ölmüşse, o zaman murdar olur. Ölmeden kesildiği zaman, bir mahzur olmaz!.. Uyuşur, bayılır... Canlı ise, kalbi tık tık atıyorsa, kestiğin zaman kanı çıkıyorsa; bir şey değil, yenilir.

SORU: Saç dökülmesini önlemek için, formülünde alkol olan, hap şeklindeki bir ilâcı kullanmak câiz olur mu?

CEVAP: "Haram maddelerle tedâvi olmayın!" diyor Peygamber Efendimiz... Allah derdi de, devâyı da indirmiştir. Her şeyin devası vardır ama, haramla tedâvi olmayın!" diyor. Helâl madde bulmağa çalışın, helâl çâre bulmağa çalışın! İlle gidip de, o haramla tedâvi olmağa çalışmayın!

SORU: Cinlerle irtibat kurarak haber veren ve cinleri yakarak bazı hastalıkları tedavi ettiğini söyleyen kimseler duyuyoruz; İslâm'da bu tür tedavi var mı?

CEVAP: Benim bildiğime göre, böyle bir tedavi tarzı yok ve bu cinlerle uğraşanların da sonunda büyük sıkıntılara, zor durumlara düştüklerini, bir kenarda, köşede çatladıklarını, patladıklarını görüyoruz.

Bize dua tavsiye edilmiştir, Kur'an-ı Kerim okumak bildirilmiştir. Cinlere de müessir olacak "Kulhüvallah", "Kul eûzü birabbil felak", "Kul eûzü birabbin nâs", "Ayetel kürsî", "Fatiha-i Şerife" gibi herkesin bilebildiği, söyleyebildiği dualar vardır. Peygamber Efendimiz bunları okumayı tavsiye etmiştir.

Bu duaları ettiği zaman insan, insin ve cinnin şeytanlarının şerlerinden, hattâ her türlü mahlûkatın şerrinden emin olur. O bakımdan, biz dua ederek tedavi olmağa çalışırız.

Dua ederek tedavi vardır. Fatiha okuyarak, Sûre-i İhlâs okuyarak, Kur'an-ı Kerim'in ayetlerini okuyarak tedavi vardır. Bu şekilde Peygamber Efendimiz tedavi etmiştir. Hastalanan bir kimsenin hasta olan uzvuna elini koyup:

(Es'elullahel azîm, rabbel arşil azîm, en yeşfiyek) tarzında, yedi defa dua etmeyi hadis-i şeriflerde bize tavsiye etmiştir. Bu çeşit dualar vardır. Fakat yakma, yıkma vs. şeyler ve cinlerle uğraşmak pek uygun şeyler değildir.

SORU: Büyüden korunmanın çaresi nedir?

CEVAP: Ben büyü işlerinden pek anlamam. Yalnız anladığım bir şey var, "Kul hüvallahu ehad" "Kul eûzü birabbil felak" "Kul eûzü birabbin nâs", büyüyü de bozar, şifa da verir. Allah-u Teâlâ Hazretleri'ne dua edince hepsi geçer. Ben böyle bilirim.

Bu büyüye de aklımı fazla takmayı da uygun görmüyorum, sizin de takmanızı uygun görmüyorum. Her şeyi de büyüye bağlamanızı da uygun görmüyorum.

Bazı şehirlerde bu büyü lafı pek büyümüş, iki kişi kavga ediyor; "Büyü yaptılar buna!" diyorlar. Siz kendiniz hatadasınız, karılığı kocalığı iyi bilmiyorsunuz, büyü yaptılar diye suçu başka yerde arıyorsunuz. Sabuna iğne batırmış da, kuyunun içine atmış da, eriyince şöyle olmuş da, böyle kalmış da...

Zararı Allah verir, faydayı Allah verir. Hastalığı Allah verir, şifayı Allah verir. Esmâ-i Hüsnâ'nın içinde, Allah'ın mübârek isimlerinden birisi de "Ed-Dârr", zarar veren... "En-Nâfî'" onun arkasından geliyor; o da fayda veren demek... Zarar veren de Allah'tır, fayda veren de Allah'tır. İnsan Allah'a dayandı mı, ne büyü tesir eder, ne şeytan tesir eder.

Şeytanın tesir etmediğini ayet-i kerimede bildiriyor Allah-u Teâlâ Hazretleri:

(İnnehû leyse lehû sultànün alellezîne âmenû ve alâ rabbihim yetevekkelûn) "Sağlam iman edip de Allah'a tevekkül edenlere onun zararı olmaz." diye bildiriyor.

Onun için, büyüye filân aklınızı takıp da, hiç kafanızı karıştırmayın!.. Çünkü, bunlar bir takım psikolojik bozukluklara yol açıyor. Allah'a dayanın, Allah korur.

SORU: Burundaki kemiği ameliyatla aldırmak câiz midir?

CEVAP: Nefes almaya zararı olduğu zaman, tıbbî zaruret olduğu zaman aldırılır. Tıbbî bir zaruret yokken, sırf düzelsin diye estetik bir ameliyat yapılacaksa, o da olabilir.

SORU: Kaplama diş gusle mâni olur mu?

CEVAP: Mahzuru yoktur, guslü tamamdır.

SORU: Altın diş taktırmak haram mıdır?

CEVAP: Altın diş taktırmak haram değildir. Altın okside olmayan bir metal olduğu için, o işte kullanılıyor. Başka madde kullanıldığı zaman koku yaptığından dolayı, ağız için bir şart oluyor. Ağızda altın diş kullanılması yasak değildir. Peygamber Efendimiz'in zamanında da kullanılmıştır.

SORU: Dişlerin doldurulmasında dînî bir sakınca var mı?..

CEVAP: Yoktur. Diyânet İşleri Başkanlığı'nda Din İşleri Yüksek Kurulu'na da sorulmuştur. Dişlerin dolgu yapılmasında bir mahzur yoktur. Dolgu yapılırken abdestli olmak mecburiyeti de yoktur. Başka bir mezhebe kaymak mecburiyeti de yoktur. O bakımdan endişe etmeyin.

SORU: Çarpık olan, ısırmakta zorluk çıkaran ve dudaklara rahatsızlık veren ön dişlerin düzelttirilmesine ve yaptırılmasına cevaz var mıdır.

CEVAP: Düzelttirilmesine cevaz vardır; çünkü, mahzur var... Mahzurun telâfisi caiz olur.

SORU: Dişe sabit damak yaptırmak câiz midir?

CEVAP: Olabilir, caizdir. Dişe sabit damak yaptırmak abdeste mânî olmaz.

SORU: Misvak yerine diş fırçası kullanmak câiz midir; izah eder misiniz?

CEVAP: Misvak yerine dişleri temizlemek için bir başka vasıta kullanılması câizdir. Çünkü, Peygamber (SAS) Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde buyurdular ki:

(El'esâbîu tecrî mecras sivâk) "Parmaklar da misvak yerine geçer." Misvak olmadığı zaman, parmaklarıyla şöyle dişlerinin içini dışını temizlese, o sarılık gitse, o kir ve koku gitse; olur.

Demek ki, misvak olmadığı zaman parmakla olabildiği gibi, misvak yerine diş fırçası kullanmak sûretiyle de olabilir. Yalnız, misvak denilen dal parçasının çok şifası olduğunu doktorlar söylüyorlar. İnceleyen mütehassıslar, araştırıcılar söylüyorlar.

Biliyorsunuz bu diş fırçası çıkmazdan önce, asırlar boyu misvak kullanmıştı müslümanlar ama, sonra bu asırda diş fırçası icad edildi. Naylondan veya kıldan çeşit çeşit diş fırçaları yapıldı. Kılların zararlı olduğunu diş mütehassısları söylüyorlar. Şöyle izah ediyorlar:

"Kılların içinde yaratılışı dolayısıyla bir kanal vardır. İçi deliktir kılın... Yekpâre değildir. Kemiğin içinde ilik yeri oluyor, boş oluyor ya, onun gibi kılın da içi boştur. Böyle bir fırça ile diş fırçalandığı zaman, dişlerde bulunan mikroplar, bakteriler diş fırçasının kıllarının içine yerleşir, orada çoğalırlar. Bu sefer sen ikinci bir diş fırçalama yaptığın zaman, oraya geçerler. Diş etleri rahatsız olur."

Bir kere kıl fırça kullanmayın!.. Kullanırsanız, kaliteli sentetik malzemeden yapılmış fırça kullanın!.. Kaliteli dediğim şudur: Bazı naylon fırçalar bir iki fırçalayışta kopuyor, insanın ağzına düşüyor. Onlar da yutulduğu zaman, naylonun hazmı olmadığından bir yere saplanıp kalıp kanser sebebi olabiliyormuş diye duyuyoruz. Kanserojen, kanser tevlid edici malzeme diyorlar.

Buna mukabil misvağın böyle bir tehlikesi yok... Bilakis, misvağın telleri yutulsa, mideye de faydası da varmış. O bakımdan, misvağı tahtından kimse aşağıya indiremez!..

Misvağın olmadığı yerde, diş fırçası ile veya parmakla dişleri temizlemek mümkündür. Esas gaye dişlerin temizlenmesidir. Bu gayeyi tahakkuk ettirmede en güzel malzeme, halihazırda misvak oluyor. Dişler sıhhat kazanıyor.

Benim Ankara'da şu anda sağ olan bir tanıdığım var... Beraber dişçiye gitmiştik. Dedi ki:

"--Benim üç dört sene önce, her abdest alışta dişlerim kanardı, başım derde girerdi. Sonradan misvaka başladım. Şimdi o dertten kurtuldum." dedi.

"--Getir bakalım, ağzını bir görelim!" dedi diş doktoru...

Dişçi koltuğuna oturttuk onu... Diş doktoru eğildi baktı, biz eğildik baktık. Ömrümde o kadar güzel ağız ve diş görmedim gibi geldi bana... İnci gibi dişler... Son derece sıhhatli, pembemsi, tatlı, güzel bir diş eti... Doktor da şaştı, biz de şaştık. Her abdest alışta, ağzına su verirken, çalkalarken kanayan diş etleri, ondan sonra bu kadar sıhhat nasıl bulmuş; hayretler içinde kaldık.

Onun için, bu misvakın tahtı çok yükseklerde... Ona öyle kolay kolay başkası denk olamayacak gibi görünüyor. Ama, yoklukta ne yapacaksın; kullanılabilir. Başka vasıtalarla da temizlemek câizdir.

SORU: İçim daralıyor, ne yapmamı tavsiye edersiniz.

CEVAP: Kur'an okuyunca iç darlığı gider, ilme çalışınca iç darlığı gider. Böyle içim daralıyor diye de, kendi içinizi fazla dinlemeyin!.. İnsan kendisini fazla dinledi mi, iyi olmaz; biraz dışa dönün!..

Bu gibi duygular gençlik çağında çok olur. Büluğdan ve sâireden kaynaklanıyor. Fizyolojik değişiklikler oluyor, hormonlar değişiyor. Bu gibi durumlarda ilim öğrenecek, bir sanatla meşgul olacak, spor yapacak... Oruç tutacak. Kendi içine de fazla yüz vermeyecek.

SORU: Şu anda askerlik yapmakta olan bir gencim. Kalabalığa çıktığım zaman çok sıkılıyorum, mecbur kalmadıkça insan içine çıkamıyorum. Ne tavsiye edersiniz?

CEVAP: Bu güzel bir şey... Müslüman gençler hayalı, edepli oluyorlar, utanıyorlar; normal... Bu hepimizde vardır. Bende onun söylediğinden daha fazlası vardı. Şimdi karşınızda konuşuyorum, görüyorsunuz. Zamanla geçer. Konuşmanın âdâbını öğrendiği zaman ve konuşacak bir fikri olduğu zaman, insan konuşur.

Hatiplik kitapları diyor ki: "En konuşamayan, en aciz bir insanı bile, yolda gidin, itin meselâ... Yere düşürün... Adam kalkınca ne yapar?.. Hatip kesilir... Birinci sınıf hatip kesilir, birinci sınıf avukat kesilir, birinci sınıf kanun adamı kesilir... Neler söyler!.. Anayasadan, insan haklarından, hürriyetlerden, haksızlıktan, insaftan, edebden, ahlâktan, dinden, imandan, ahiretten, cezâdan... Aklına ne gelse, hepsini söyler. Neden?.. Demek ki, söylenecek şeyi oldu mu, insan söyleyebiliyormuş.

Korkmayın, utanmak da Allah'ın bir ikramıdır.

(Elhayâü minel imân) Hayâlı olmak, hayâsız olmaktan iyidir. Utangaç olmak iyidir. Konuşacak şeyiniz olduğu zaman konuşursunuz.

İlim öğrenin, hadis öğrenin, Kur'an öğrenin, büyüklerimizin hallerini öğrenin; söylenecek yerde onları söyleyin!.. "Bak aziz kardeşim! Ben kitaplarda şöyle okudum ki, senin bu yaptığın yanlıştır; sen böyle yapma!" veyahut, "Aziz kardeşim! Bugün kitapta şöyle bir fıkra okudum, çok hoşuma gitti; sana da anlatayım!" filân diyerek, böyle egsersizlerle düzelir.

SORU: Elinde veya abdestte yıkanması farz olan bir yerinde küçük bir yara olup, üzerine bant yapıştıran kimse bu bantın üzerine mesh edebilir mi?..

CEVAP: Evet, mesh edebilir. O bantı çıkarmasına lüzum olmadan üstüne mesheder. Eğer mahzuru varsa, suyu da geçirmesine lüzum yoktur. Sargı üzerine mesh babına girer bu... Belli bir zamanı da yoktur, istediği kadar, dayandığı kadar sargıyı yerinde tutabilir.

SORU: Tedavi için kadın veya erkeğin fitil kullanması guslü gerektirir mi?

CEVAP: Gusül gerektirmez. Abdesti bozulur, abdesti yeniden alması icab eder.

SORU: Bir bayan, kadın hastalıklarından dolayı bir uzmana muayene olunca, gusl abdesti gerekir mi?

CEVAP: Kadınların tenâsül uzuvlarında bir rahatsızlık olduğu zaman, doktorlar bakıyorlar. Mümkünse, kadın doktor olacak tabii... Bakarken de oralara aletler sokmak gerekiyor. Bazı alimlere göre gusletmek gerekir. Bazıları, "Bu tıbbî bir şeydir. Şehevî bir şey değildir." diye olmayabilir demişler ama, yıkanmak ihtiyata daha uygundur. Çünkü, ondan sonra bir sürü ibadet yapılacak; onun için, yıkanıvermesi daha uygundur.

SORU: Benim kızım baygınlık geçiriyor, dua eder misiniz?

CEVAP: Dua ederiz ama, tabîb-i müslim-i hâzıka, yâni mesleğinde mâhir bir müslüman doktora da göstersinler, o baygınlığın sebebini araştırsınlar.

Bal şerbeti içirsin, çörek otu yedirsin. Şifâ ayetleri vardır evrad kitabımızda; onları da okusun.

SORU: Kardeşimin yüzünde, kendisini rahatsız edecek kadar benek benek çiller var... Kendisine çok nasihat etmeme rağmen bunlardan kurtulmak istiyor. Ne tavsiye edersiniz?

CEVAP: Bu cild mütehassıslarının bileceği bir şeydir. Çillerin bir kısmı belki tedavi ile geçer, belki de öyle kalacak. Allah öyle yaratmış. Hilkat, Allah'ın yaratması, ne yapalım?.. Kimisini uzun boylu yaratıyor, kimisini kısa boylu yaratıyor... Sarışın, esmer, vs. olabiliyor... Kaşı, gözü şöyle, böyle olabiliyor.

Kadere rızâ gösterecek, o da sevaptır. "Allah beni böyle yaratmış." diyecek, korkmayacak, çekinmeyecek!.. Ne yapalım, Allah'ın takdiri...

Tedavisi var mı diye, cildiye mütehassısına göstersin.

SORU: Katı yağlarda domuz yağı olduğu söyleniyor; acaba hepsinde var mı?

CEVAP: Hayır, hepsinde olduğunu söyleyemeyiz. Ayçiçek yağını veya pamuk yağını hidrojenize ediyorlar, margarin oluyor. Bazılarında domuz yağı da olabiliyor. Avrupa'da bunların formüllerini kâğıtlarına yazmak mecburiyeti var... "Hayvânî yağ vardır içinde..." dediler mi, domuz yağı oluyor. "Hayvânî yağ yoktur, sadece nebâtî yağ vardır." dedi mi, domuz yağı olmuyor.

Türkiye'de bunlar garantili değil... Ben bu bakımdan değil de, sıhhatiniz bakımından kat'iyyen kullanmamanızı tavsiye ederim. Bunlar sıhhate zararlı ve insanın kanında kolesterolü arttırıp damar sertliği yapıyor diye bildiriyor doktorlar... Onun için, likid yağları, akıcı yağları kullanın!..

Yağların en güzeli zeytin yağıdır. Zeytin yağının en güzeli de naturel olanıdır, tabii olanıdır. Onu bulup, onu kullanmağa çalışın! Öteki yağlara pek itibar etmeyin!..

SORU: Oğlum her işini sol eliyle yapmaktadır. Zorlamama rağmen yemeyi içmeyi de sol eliyle yapıyor. Baba olarak ben ne yapayım, ne tavsiye edersiniz?

CEVAP: Bu solaklık, bir mecburiyetten oluyor. Zorlandığı zaman, bir takım psikolojik problemler ortaya çıkıyor. Yumuşaklıkla onu geçirmeğe çalışsın. Geçiremediği zaman mâzur oluyor.

SORU: Hipnotizma ile uyutularak bir kimsenin ameliyat edilmesinin dinimizce bir mahzuru var mı?..

CEVAP: Ben bir mahzur bilmiyorum.

SORU: Psikiyatride akrofobi, aerofobi; yâni yükseklikten korkma, açık alandan korkma denilen psikolojik hastalıklar var... Bunlarla ilgili bir şey tavsiye eder misiniz?

CEVAP: Kendilerine itimad ettiğimiz doktor kardeşlerimiz var; onlara müracaat edilebilir.

Bu daha ziyade insanın Allah'a tevekkülünün artmasıyla geçebilecek bir rahatsızlıktır. Allah'a tevekkül etmeyi öğrenmemiz lâzım!

Tevekkeltü alellah, laf olarak ağzımızdan çıkıyor ama, Allah'a dayanmak, "Yâ Rabbi ben sana güvendim. Elbette sana güvenen insana bir şey olmaz." diye içine yerleştirmek lâzım!..

Tevekkeltü alellah'ı çok söylesin bu kardeşimiz. Bir de Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm'i çok çeksin; doksandokuz derde devadır diye hadis-i şerifte geçiyor.

Ayrıca Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Hastalarınıza Fâtiha ve Kulhüvallahu ehad okuyun! Kur'an-ı Kerim bir hastayı tedâvi etmiyorsa, o hiç bir şeyle tedavi olmaz." Hadis-i şerifte böyle geçti. Okuyalım, Allah-u Teâlâ Hazretleri şifasını verir. Şifa Allah'tan...

Kulhüvallah okusun, Fâtiha'yı okusun; ondan sonra, Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm'i çeksin! Allah şifa verir inşaallah...

Denedik bunları... Ben böyle hadis-i şeriflerde gördüğüm şeyleri bazı arkadaşlara söylüyorum; adam güle oynaya geliyor karşıma... "Allah senden râzı olsun hocam! Çok iyi oldu, iyi oldum tamamen..." diyor. Hadis-i şerifler haktır. Onun için öğrendiğimizi sıdk ile tatbik edelim!..

SORU: Yedi yaşında bir oğlum var; sürekli sancısı oluyor. Doktora götürdük, bir teşhis koyamadılar. Ne tavsiye edersiniz?

CEVAP: Allah şifa versin... Bazı hastalıkların böyle mahiyeti anlaşılamıyor. Çörekotuyla bal yedirsin çocuğuna... Çünkü Peygamber Efendimiz, çörekotunun ölümden başka her derde şifa olduğunu hadis-i şerifinde bildirmiş. Balın da,

(Fîhi şifâün linnâs) diye ayet-i kerimede şifâlı olduğu söylenmiş olduğundan, onlara devam ettirsin! Çörekotunun 21 tanesini ayırsın, herbiri için besmele okusun, balla karıştırıp sabah, öğle, akşam yedirsin!

SORU: Organ bağışı caiz midir, değil midir?

CEVAP: Bazı şartlarla caizdir. Organı alınacak şahsın rızâsı olması lâzım, hayatı bitmiş olması lâzım!.. Tam ölmeden orasını burasını alıp dağıtmak, kimsesi yok diye organlarını yağmalamak doğru değildir.

Ama hayatta iken de bazı kimseler organlarını bağışlayabiliyorlar. Fedâkâr bir anne, çocuğu yaşasın diye bir böbreğini aldırtıyor, ona bağışlayabiliyor. Bu fedâkârlığa dayanıyor. Kendi hayatı bir böbrekle de devam edebilirmiş diye, birisini veriyor. Olabilir.

SORU: Kadın-doğum ihtisası yapmaktayım. İki senesi bitti, tamamı dört sene... Tesettürlü olarak çalışıyorum. Ancak kadınlı erkekli bir ortamda çalıştığım için ve evdeki iki ufak çocuğumu bırakıp çalıştığım için vebale girer miyim? Çalışmaya devam edeyim mi?..

CEVAP: Başlanan bir şeyin devamı iyi olur, yarım bırakılmaması iyi olur. Evet, kadınlı erkekli bir ortamda çalışıyor ama, kadın doğum mütehassısı olduğu zaman, öteki kadınlarımızın doğumlarını kurtaracak, onlara hizmet verecek... Binâen aleyh, o niyetle çalışsın, Allah-u Teâlâ Hazretleri yardımcısı olsun, korusun...

Evdeki çocuğa da anneanne bakar, hizmetçi bakar, dadı bakar... Biraz da dikensiz gül olmuyor; mihnetsiz, meşakkatsiz, sıkıntısız iş olmuyor. Yarısı bitmiş, kalmış yarısı... Sabretsin, tamamlasın!..

ceren
Thu 27 August 2015, 02:57 pm GMT +0200
Esselamu aleyküm.Rabbim razı olsun bilgilerden Reyyan abla...