bengisu
Tue 11 December 2007, 02:51 pm GMT +0200
RİYÂ
İnsanın manevi hayatını hasta eden bazı hastalıklar vardır. Bu hastalıkların başında riyâ gelmektedir. Riyâ İhlâs’ın zıttıdır.
Riyâ; diğer insanların görmesi, bilmesi amacıyla yapılan her türlü iştir. Riyâ kalbi bir niyettir. Yani beni görsünler diyerek Allah-u Zülcelal’in rızasını bırakıp kalben niyet etmek riyâdır. Bu durum çok tehlikelidir. Nitekim Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
“Sizin müptela olmanızdan korktuğum şeylerin en korkuncu küçük şirktir.” Sahabeler:
“Ey Allah’ın Resulü! Küçük şirk nedir?” diye sordular. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Küçük şirk riyâdır. Allah kıyamet gününde kullarına yaptıkları amellerine göre mükâfat verirken, riyâkarlara şöyle seslenecektir; Dünya da riyâkarlık yaptığınız kimselere gidin, bakın. Onların yanında mükâfat bulabilecek misiniz?” (Ahmed bin Hanbel, Beyhaki)
İnsan amelini, emeğini boşa çıkarmamak için, amelden önce niyetini Allah için yapması lazımdır. Allah-u Zülcelal insana bir şey vermedikten sonra, gösteriş yaptığı insanlar ona hiçbir şey veremez. Onun için herhangi bir iş yaparken ilk önce Allah’ın rızasını düşünüp daha sonra o işi yapmak lazımdır.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem başka bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
“Kıyamet günü riyâkar adama, ‘Ey Facir, ey gaddar, ey gösterişçi, amelin mahvoldu, mükâfatın kayboldu! Amelini kime gösteriş için yaptıysan, git ondan mükâfatını al!’ denir.” (İbn Ebi’d-Dünya)
Fudayl bin İyad şöyle demiştir:
“İnsan yaptığı amelle riyâkarlık yapmaya alışırsa, yapmadığı amelle de riyâkarlık yapar.”
Böyle bir kimse kendisine itibar kazandırabilen amelleri yapmadığı halde yaptığını iddia eder veya o vehmi verir. Nitekim Allah-u Zülcelal böyle kimseler hakkında şöyle buyurmuştur:
“Yapmadıkları amellerle övülmek isterler. Sen bunların azaptan kurtulacaklarını zannetme.” (Al-i İmran; 188)
Hasan-ı Basri şöyle demiştir:
“Riyâkar insan, Allah-u Teala’nın takdirini değiştirmeye kalkışır. Çünkü o, Allah-u Teala’nın yanında kötü iken, kendisini iyi göstermeye çalışır. Halbuki yapması gereken şey, kötü olduğu halde, kendisini iyi göstermek değil, iyi olmasını gerçekleştirmektir.”
Katade şöyle demiştir:
“Kul riyâkarlık yaptığı zaman, Allah-u Teala meleklere; ‘Bakın, bu kulum beni hafife alıyor’ der. Çünkü bu kul insanları memnun etmeyi, Allah-u Teala’yı memnun etmekten üstün tutuyor. Bu da dolaylı olarak insanları Allah-u Teala’dan üstün tutmak demektir.”
Riyâkar insan, riyâkarlığını farketmez. Fark etse de inkar eder. İhlâs sahibi insan ise, İhlâsını yeterli bulmadığı için riyâkar olduğunu söyler. Onun için Fudayl bin İyad: “Riyâkar bir kimse görmek isteyenler bana baksınlar.” demiştir.
Hülasa; riyâ yapmak cehalet eseridir. Onun için riyâ yapan bir kimse Âlim de olsa, cehalete mağlup düşmüş demektir. Çünkü riyâ yapan kimse çok yanlış tercihler yapar. O ebedi bir sevabı eline geçip geçmeyeceği belli olmayan kısa ömürlü bir dünya çıkarına feda eder ve kendisi gibi aciz ve zararı yararından fazla olan birkaç insanın rıza ve memnuniyetini, herşeye gücü yeten ve hem rızkını, hem de ecelini elinde bulunduran Allah-u Teala’nın rıza ve memnuniyetinden üstün tutar. Halbuki Allah-u Teala merhamet ve yardımını kesip bu kimseyi gözlerine girmek istediği insanlara bıraksa, tercihte ne kadar büyük bir hata yapmış olduğunu anlamakta gecikmez. Çünkü bu insanlar ona ne bir rızk verebilirler, ne onun ömrünü uzatabilirler, ne de ondan belaları defedebilirler.
İnsanın manevi hayatını hasta eden bazı hastalıklar vardır. Bu hastalıkların başında riyâ gelmektedir. Riyâ İhlâs’ın zıttıdır.
Riyâ; diğer insanların görmesi, bilmesi amacıyla yapılan her türlü iştir. Riyâ kalbi bir niyettir. Yani beni görsünler diyerek Allah-u Zülcelal’in rızasını bırakıp kalben niyet etmek riyâdır. Bu durum çok tehlikelidir. Nitekim Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
“Sizin müptela olmanızdan korktuğum şeylerin en korkuncu küçük şirktir.” Sahabeler:
“Ey Allah’ın Resulü! Küçük şirk nedir?” diye sordular. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Küçük şirk riyâdır. Allah kıyamet gününde kullarına yaptıkları amellerine göre mükâfat verirken, riyâkarlara şöyle seslenecektir; Dünya da riyâkarlık yaptığınız kimselere gidin, bakın. Onların yanında mükâfat bulabilecek misiniz?” (Ahmed bin Hanbel, Beyhaki)
İnsan amelini, emeğini boşa çıkarmamak için, amelden önce niyetini Allah için yapması lazımdır. Allah-u Zülcelal insana bir şey vermedikten sonra, gösteriş yaptığı insanlar ona hiçbir şey veremez. Onun için herhangi bir iş yaparken ilk önce Allah’ın rızasını düşünüp daha sonra o işi yapmak lazımdır.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem başka bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
“Kıyamet günü riyâkar adama, ‘Ey Facir, ey gaddar, ey gösterişçi, amelin mahvoldu, mükâfatın kayboldu! Amelini kime gösteriş için yaptıysan, git ondan mükâfatını al!’ denir.” (İbn Ebi’d-Dünya)
Fudayl bin İyad şöyle demiştir:
“İnsan yaptığı amelle riyâkarlık yapmaya alışırsa, yapmadığı amelle de riyâkarlık yapar.”
Böyle bir kimse kendisine itibar kazandırabilen amelleri yapmadığı halde yaptığını iddia eder veya o vehmi verir. Nitekim Allah-u Zülcelal böyle kimseler hakkında şöyle buyurmuştur:
“Yapmadıkları amellerle övülmek isterler. Sen bunların azaptan kurtulacaklarını zannetme.” (Al-i İmran; 188)
Hasan-ı Basri şöyle demiştir:
“Riyâkar insan, Allah-u Teala’nın takdirini değiştirmeye kalkışır. Çünkü o, Allah-u Teala’nın yanında kötü iken, kendisini iyi göstermeye çalışır. Halbuki yapması gereken şey, kötü olduğu halde, kendisini iyi göstermek değil, iyi olmasını gerçekleştirmektir.”
Katade şöyle demiştir:
“Kul riyâkarlık yaptığı zaman, Allah-u Teala meleklere; ‘Bakın, bu kulum beni hafife alıyor’ der. Çünkü bu kul insanları memnun etmeyi, Allah-u Teala’yı memnun etmekten üstün tutuyor. Bu da dolaylı olarak insanları Allah-u Teala’dan üstün tutmak demektir.”
Riyâkar insan, riyâkarlığını farketmez. Fark etse de inkar eder. İhlâs sahibi insan ise, İhlâsını yeterli bulmadığı için riyâkar olduğunu söyler. Onun için Fudayl bin İyad: “Riyâkar bir kimse görmek isteyenler bana baksınlar.” demiştir.
Hülasa; riyâ yapmak cehalet eseridir. Onun için riyâ yapan bir kimse Âlim de olsa, cehalete mağlup düşmüş demektir. Çünkü riyâ yapan kimse çok yanlış tercihler yapar. O ebedi bir sevabı eline geçip geçmeyeceği belli olmayan kısa ömürlü bir dünya çıkarına feda eder ve kendisi gibi aciz ve zararı yararından fazla olan birkaç insanın rıza ve memnuniyetini, herşeye gücü yeten ve hem rızkını, hem de ecelini elinde bulunduran Allah-u Teala’nın rıza ve memnuniyetinden üstün tutar. Halbuki Allah-u Teala merhamet ve yardımını kesip bu kimseyi gözlerine girmek istediği insanlara bıraksa, tercihte ne kadar büyük bir hata yapmış olduğunu anlamakta gecikmez. Çünkü bu insanlar ona ne bir rızk verebilirler, ne onun ömrünü uzatabilirler, ne de ondan belaları defedebilirler.