bengisu
Tue 11 December 2007, 02:52 pm GMT +0200
Birincisi; amele başlamadan önceki riyâdır. Bu riyâ, yapılacak olan işin Allah için değil, gösteriş, hesap için olduğunu önceden tayin eder. En kötü riyâ budur.
İkincisi; amel esnasında oluşan riyâdır. Bu olayda amele, Allah rızası için başlanır, fakat onun yapılması sırasında riyâ meyli doğar ve güçlenip ağır basar. Bu iki riyâ ameli bozar.
Üçüncüsü; amel Allah rızası için yapılıp tamamlanır. Fakat ondan sonra riyâ duygusu kendisini gösterir ve kişi, yaptığı ameli söyleyip teşhir eder ve duyulup takdir edilmesinden hoşlanır. Bu riyâ, amelin aslını bozmaz fakat sevabını götürür.
Bir adam gece şu kadar Kur’an okuduğunu söyleyince, Abdullah ibn-i Mesud radıyallahu anh ona: “Senin bu okumandan nasibin onu söylemekten ibarettir.” demiştir.
Başkalarını hayra teşvik etmek niyetiyle amelini söylemek riyâ değildir. Ancak niyet aldatıcı da olabilir. Bu sebeple amelini teşvik için söylediğini zanneden bir kimsenin, aslında kendi nefsini tatmin etmek ve gösteriş yapmak için de söylemiş olması muhtemeldir. Bu yüzden çok zorunlu bir durum hasıl olmadıkça amelini diline dolamaktan sakınmak, onun sevabını muhafaza etmek açısından en selâmetli yoldur.
İnsanı riyâ yapmaya götüren iki sebeb vardır. Bunlardan birisi çıkar beklentisi, diğeri de sevgi kazanmak ve takdir toplamak hevesidir. Riyâyı doğuran sebepler bunlar olduğuna göre, ondan kurtulmanın çaresi de bunlardan sakınmaktır. Bize lâzım olan da budur. Eğer hakikaten nefsimizi seviyorsak onun istek ve arzularına uymayıp, Allah-u Zülcelal’in emir ve nehiylerine sarılmamız lazımdır.
Ebu Osman el-Medeni şöyle anlatmıştır:
Bir gün Medine’ye gittim. Orada insanların bir kimsenin etrafında toplandıklarını gördüm. “Bu kimdir?” diye sordum. “Ebu Hureyre!” dediler. Ona yaklaştım ve önüne oturdum. İnsanlara hadis rivayet ediyordu. Sözlerini bitirince ona:
“Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’dan işitip anladığın ve hatırında kalan bir hadis rivayet etmeni istiyorum!” dedim. Ebu Hureyre radıyallahu anh:
“Sana Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bana söylediği, ezberlediğim bir hadis-i şerifi rivayet edeyim.” dedi ve dedikten sonra bayıldı. Biz biraz bekledik, Ebu Hureyre ayılınca şöyle dedi:
“Sana Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in buyurduğu bir hadis-i şerifi rivayet edeceğim. Bir gün Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte Beytullah’ta idim. Yanımızda ikimizden başka hiç kimse yok idi.” dedi ve tekrar bayıldı. Sonra ayılınca yüzünü sildi ve şöyle devam etti:
“Sana Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’ın buyurduğu bir hadis-i şerifi rivayet edeceğim. Bir gün Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte Beytullah’ta idim. Yanımızda ikimizden başka hiç kimse yok idi.” dedi ve tekrar bayıldı, neredeyse yüz üstü düşecekti. Ben düşmemesi için onu tuttum. Ayılınca:
“Bana Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu; Kıyamet gününde Allah-u Teala kulları arasında hüküm vermek için tecelli eder. Bütün ümmetler dizleri üzerinde oturmuşlardır. İlk sorguya çekilecekler; Allah yolunda şehit düşen, Kur’an okumayı öğrenen ve çok malı olan zengin kişilerdir.
Kıyamet günü halktan ilk hüküm verilecek şehit olmuş kimsedir ki huzura getirilir. Allah-u Teala ona nimetlerini bildirir. O da onları bilir. Allah-u Teala:
“Bu nimetlere karşılık ne yaptın?” buyurur. O kimse;
“Sen’in yolunda savaştım. Ve şehid düştüm.” der. Allah-u Teala:
“Yalan söyledin. Çünkü sana cesur desinler diye savaştın ve sana da bu söz söylenmişti.” buyurur. Sonra emredilir. Ve yüzü üzerine sürüklenerek cehenneme atılır.
İlim öğrenip, öğreten ve Kur’an okuyan kimse getirilir. Allah-u Teala ona iyilik nimetlerini bildirir, o da nimetleri ikrar eder. Allah-u Teala:
“Bu nimetlere karşılık ne yaptın?” buyurur. O kimse:
“Ya Rabb ilim öğrendim. Kur’an okudum.” cevabını verince, Allah-u Teala:
“Hayır, yalan söylüyorsun. İlmi sana âlim desinler diye öğrendin. Kur’anı sana ne güzel okuyor desinler diye okudun ve sana da böyle denildi.” buyurur. Sonra emredilir. Bu kimse yüzü üstüne sürüklenerek cehenneme atılır.
Allah-u Teala’nın kendisine zenginlik verdiği ve her türlü servetten ihsan buyurduğu kimsedir ki, huzura getirilir. Allah-u Teala ona ihsan buyurduğu nimetleri sayar. O da itiraf eder. Allah-u Teala:
“Bu nimetlere karşılık ne yaptın?” buyurur. O kimse:
“Ya Rab! Servetimi sadece senin uğrunda, sevdiğin yollarda harcadım.” deyince, Allah-u Teala:
“Hayır! Yalan söylüyorsun, bunları sana cömert desinler diye yaptın.” buyurur. Sonra emrolunur. O kimse yüzü üstüne sürüklenerek cehenneme atılır.
Ey Ebu Hureyre! Bu üç sınıf kimse Allah-u Teala’nın kulları içerisinde kıyamet gününde cehennemi tutuşturan ilk odun olacaklardır.” (Müslim)
Buradan da anlaşıldığına göre riyânın sayılamayacak kadar çok zararı vardır. Her insan riyâdan uzak durmanın çaresine başvurması lâzımdır. İnsan biraz kendisine çeki düzen vermeli, riyâ niyetini kalbinden söküp atmalı ve niyetinin sadece ve sadece Allah-u Zülcelal’in rızası için olmasına gayret göstermelidir. İnsanın bünyesi zayıf olduğundan dolayı bu riyâdan muhafaza olmak için Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in emrettiği şu dua her sabah üç kez okunmalıdır;
“Allahümme innâ neûzü bike min en nüşrike bike şey’en na’lemühü ve netağfiruke limâ lâ na’lemühü.”
Kim bu duayı her sabah üç defa okursa, Allah-u Zülcelal o kimseyi İnşaallahu Teala riyâdan muhafaza eder...
İkincisi; amel esnasında oluşan riyâdır. Bu olayda amele, Allah rızası için başlanır, fakat onun yapılması sırasında riyâ meyli doğar ve güçlenip ağır basar. Bu iki riyâ ameli bozar.
Üçüncüsü; amel Allah rızası için yapılıp tamamlanır. Fakat ondan sonra riyâ duygusu kendisini gösterir ve kişi, yaptığı ameli söyleyip teşhir eder ve duyulup takdir edilmesinden hoşlanır. Bu riyâ, amelin aslını bozmaz fakat sevabını götürür.
Bir adam gece şu kadar Kur’an okuduğunu söyleyince, Abdullah ibn-i Mesud radıyallahu anh ona: “Senin bu okumandan nasibin onu söylemekten ibarettir.” demiştir.
Başkalarını hayra teşvik etmek niyetiyle amelini söylemek riyâ değildir. Ancak niyet aldatıcı da olabilir. Bu sebeple amelini teşvik için söylediğini zanneden bir kimsenin, aslında kendi nefsini tatmin etmek ve gösteriş yapmak için de söylemiş olması muhtemeldir. Bu yüzden çok zorunlu bir durum hasıl olmadıkça amelini diline dolamaktan sakınmak, onun sevabını muhafaza etmek açısından en selâmetli yoldur.
İnsanı riyâ yapmaya götüren iki sebeb vardır. Bunlardan birisi çıkar beklentisi, diğeri de sevgi kazanmak ve takdir toplamak hevesidir. Riyâyı doğuran sebepler bunlar olduğuna göre, ondan kurtulmanın çaresi de bunlardan sakınmaktır. Bize lâzım olan da budur. Eğer hakikaten nefsimizi seviyorsak onun istek ve arzularına uymayıp, Allah-u Zülcelal’in emir ve nehiylerine sarılmamız lazımdır.
Ebu Osman el-Medeni şöyle anlatmıştır:
Bir gün Medine’ye gittim. Orada insanların bir kimsenin etrafında toplandıklarını gördüm. “Bu kimdir?” diye sordum. “Ebu Hureyre!” dediler. Ona yaklaştım ve önüne oturdum. İnsanlara hadis rivayet ediyordu. Sözlerini bitirince ona:
“Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’dan işitip anladığın ve hatırında kalan bir hadis rivayet etmeni istiyorum!” dedim. Ebu Hureyre radıyallahu anh:
“Sana Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bana söylediği, ezberlediğim bir hadis-i şerifi rivayet edeyim.” dedi ve dedikten sonra bayıldı. Biz biraz bekledik, Ebu Hureyre ayılınca şöyle dedi:
“Sana Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in buyurduğu bir hadis-i şerifi rivayet edeceğim. Bir gün Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte Beytullah’ta idim. Yanımızda ikimizden başka hiç kimse yok idi.” dedi ve tekrar bayıldı. Sonra ayılınca yüzünü sildi ve şöyle devam etti:
“Sana Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’ın buyurduğu bir hadis-i şerifi rivayet edeceğim. Bir gün Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte Beytullah’ta idim. Yanımızda ikimizden başka hiç kimse yok idi.” dedi ve tekrar bayıldı, neredeyse yüz üstü düşecekti. Ben düşmemesi için onu tuttum. Ayılınca:
“Bana Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu; Kıyamet gününde Allah-u Teala kulları arasında hüküm vermek için tecelli eder. Bütün ümmetler dizleri üzerinde oturmuşlardır. İlk sorguya çekilecekler; Allah yolunda şehit düşen, Kur’an okumayı öğrenen ve çok malı olan zengin kişilerdir.
Kıyamet günü halktan ilk hüküm verilecek şehit olmuş kimsedir ki huzura getirilir. Allah-u Teala ona nimetlerini bildirir. O da onları bilir. Allah-u Teala:
“Bu nimetlere karşılık ne yaptın?” buyurur. O kimse;
“Sen’in yolunda savaştım. Ve şehid düştüm.” der. Allah-u Teala:
“Yalan söyledin. Çünkü sana cesur desinler diye savaştın ve sana da bu söz söylenmişti.” buyurur. Sonra emredilir. Ve yüzü üzerine sürüklenerek cehenneme atılır.
İlim öğrenip, öğreten ve Kur’an okuyan kimse getirilir. Allah-u Teala ona iyilik nimetlerini bildirir, o da nimetleri ikrar eder. Allah-u Teala:
“Bu nimetlere karşılık ne yaptın?” buyurur. O kimse:
“Ya Rabb ilim öğrendim. Kur’an okudum.” cevabını verince, Allah-u Teala:
“Hayır, yalan söylüyorsun. İlmi sana âlim desinler diye öğrendin. Kur’anı sana ne güzel okuyor desinler diye okudun ve sana da böyle denildi.” buyurur. Sonra emredilir. Bu kimse yüzü üstüne sürüklenerek cehenneme atılır.
Allah-u Teala’nın kendisine zenginlik verdiği ve her türlü servetten ihsan buyurduğu kimsedir ki, huzura getirilir. Allah-u Teala ona ihsan buyurduğu nimetleri sayar. O da itiraf eder. Allah-u Teala:
“Bu nimetlere karşılık ne yaptın?” buyurur. O kimse:
“Ya Rab! Servetimi sadece senin uğrunda, sevdiğin yollarda harcadım.” deyince, Allah-u Teala:
“Hayır! Yalan söylüyorsun, bunları sana cömert desinler diye yaptın.” buyurur. Sonra emrolunur. O kimse yüzü üstüne sürüklenerek cehenneme atılır.
Ey Ebu Hureyre! Bu üç sınıf kimse Allah-u Teala’nın kulları içerisinde kıyamet gününde cehennemi tutuşturan ilk odun olacaklardır.” (Müslim)
Buradan da anlaşıldığına göre riyânın sayılamayacak kadar çok zararı vardır. Her insan riyâdan uzak durmanın çaresine başvurması lâzımdır. İnsan biraz kendisine çeki düzen vermeli, riyâ niyetini kalbinden söküp atmalı ve niyetinin sadece ve sadece Allah-u Zülcelal’in rızası için olmasına gayret göstermelidir. İnsanın bünyesi zayıf olduğundan dolayı bu riyâdan muhafaza olmak için Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in emrettiği şu dua her sabah üç kez okunmalıdır;
“Allahümme innâ neûzü bike min en nüşrike bike şey’en na’lemühü ve netağfiruke limâ lâ na’lemühü.”
Kim bu duayı her sabah üç defa okursa, Allah-u Zülcelal o kimseyi İnşaallahu Teala riyâdan muhafaza eder...