sumeyye
Tue 24 July 2012, 01:33 pm GMT +0200
B) Ribâ ve Faiz Terimleri:
Ribâ sözcüğü yerine türkçede daha çok «faiz» terimi kullanılır. Faiz; taşan, taşkın, dolu, ödünç verilen para için alman kâr gibi anlamlara gelir [106]
Elmalılı Hamdi Yazır (ö. 1358/1939), ribâ ile faizin ayni anlama geldiğini belirtirken şöyle der : «Ribâ; aslı lügatte, ziyâdelenmek, fazlalanmak anlamına mastar olup, faiz dediğimiz özel fazlalığın adı olmuştur... Câhiliyye devrinde asıl borca «re'sü'1-mâl» , ziyadesine ise «ribâ» adı verilirdi. Cihanın bugünkü faiz muameleleri nitelik bakımından câhiliyye devrinin bu âdetinden başka bir şey değildir. Zaman zaman faiz mikdarının ve şekillerinin azalması veya çoğalması muamelenin niteliğini değiştirmez. İşte Arap örfünde ribâ tam anlamıyla zamanımızdaki nükudun (nakit paraların) faizi veya neması tabir olunan fazlasıdır. Karz (ödünç para) dan başka borçlar (duyûn)da tatbiki dahi böyledir. Şüphe yok ki lügatte bunun en uygun ismi ribâ, ziyade, artık olması gerekir. Buna faiz veya nema tabirinin kullanılması «Alım- atım ancak ribâ gibidir»[107] âyetinin delaletiyle, alım-satım ve ticarete benzetilerek yalan bir kullanmadır» [108]
Bir şeyin nitelikleri değişmedikçe, adının değişmesi, hükmünün değişmesini gerektirmez. Böylece, ribânın hükümleri aynı hukukî özellikleri taşıyan faize de uygulanır. Bu, icâre akdine, kira akdi demek gibidir ki, her ikisi de aynı anlama gelen sözlerdir. [109]
[106] M. Z. Pakalın, Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, c. III, s. 35.
[107] Bakara, 275.
[108] Elmalılı, a.g.e., C. II, S. 952, 953.
[109] Dr. Hamdi Döndüren, Çağdaş Ekonomik Problemlere İslami Yaklaşımlar, İklim Yayınları: 58-59.