- Resulullahtan ögütler

Adsense kodları


Resulullahtan ögütler

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
sidretül münteha
Wed 8 June 2011, 03:04 pm GMT +0200
Resulullahtan ögütler

Bismillâhirrahmanırrahım


1. Ebû Hûreyre (ra) Hz. Peygamberden şu rivayette bulun­muştur: Her kim, sabah ya da akşam mescide giderse Allah her bir gidişi için ona cennette bir yer hazırlar.[2]

 

2. Abdullah (ra), Resûlullah'm (sav) huzurunda, uykuda kalıp sabah namazına (kalkamayan) birisinden söz edildiğini,[3] bunun üzerine Hz. Peygamberin (sav) de: İşte bu kimse, şeytanın bir veya iki kulağına bevlettiği kimsedir, dediğini rivayet eder.[4]

 

3. Alkame diyor ki: Hz. Âişe'ye (ra) Resûlullah'm (sav) nasıl namaz kıldığını sordum, bana: " Resûlullah'm (sav) gücünün yetti­ğine hanginizin gücü yeter, onun ameli düzenli ve sürekli idi," di­ye karşılık verdi.[5]

 

4. Hz. Âişe (ra) diyor ki: "Resûlullah (sav) secde ve rükûlarmda sık sık, Allahım! Rabbimiz! Ne kadar da yücesin Al-lahım! Hoşnudluğunla beni bağışla! derdi. Bunu yaparken de Kur'ân'ın: Rabbini hamd ile teşbih et, Onun bağışlamasını iste, şüphesiz ki, tevbeleri çok kabul edendir. (en-Nasr, 110/3) âyetini te'vîl ederek yapardı."[6]

 

5. Hz. Âişe (ra) şöyle buyurmuştur: "Resûlullah (sav) bir yahu-diden veresiye yiyecek satın almış, rehin olarak da karşılığında zırhını bırakmıştır."[7]

 

6. Ebû Abdullah el-Cedelî diyor ki: Hz. Âişe'ye (ra) Resûlul­lah'm ehline karşı tutum ve davranışının nasıl olduğunu sordum. Şöyle karşılık verdi: "O, insanlar içerisinde ahlâkı en güzel olandı. Çirkin ve kaba ifadeler kullanmazdı. Çarşı ve pazarlarda münaka­şaya girip, bağırıp, çağırmaz, kötülüğe, kötülükle mukabelede bu­lunmaz,af ve hoşgörüyü tercih ederdi."[8]

 

7. Hişâm b. Urve bir şahıstan naklen diyor ki: Hz. Âişe'ye (ra) Resûlullah'ın (sav) ev içerisinde nelerle meşgul olduğunu sordum: "Elbise yamamak, ayakkabı tamir etmek ve buna benzer işlerle meşgul olurdu." cevabını verdi. [9]

 

8. el-Esved diyor ki: Hz Âişe'ye (ra) Resûlullah'ın s. evde bu­lunduğu zamanlarda nelerle meşgul olduğunu sordum: "Hanımla­rına ev işlerinde yardım eder; namaz vakti geldiğinde de mescide çıkar ve namaz kılardı" karşılığım verdi.

 

9. Hz. Âişe şöyle r. demiştir: "Resûlullah (sav) vefatından son­raya (miras olarak) ne para, ne pul, ne koyun ve ne de deve bırak­mıştır. Hiçbir vasiyette de bulunmamıştır."[10]

 

10. İbn Abbas (ra.) şöyle demiştir: "Resûlullah vefat ettiğinde, geriye ne para, ne pul, ne de köle bırakmıştır.. (Yalnızca) üç ölçek yiyecek karşılığında, bir yahudiye rehin olarak verdiği zırhı kal­mıştır."

 

11. Ebû Hureyre (ra.) diyor ki: "Resûlullah (sav) katiyyen her­hangi bir yiyeceği kınamaz; canı istediği takdirde yer, istemezse geri çekilirdi." [11]

 

12. Câbir b. Abdullah (ra.) diyor ki: "Resûlullah (s.) kendisin­den istenilen hiçbir şeye karşılık,asla 'Hayır, olmaz' cevabım ver­memiştir."

 

13. Enes b. Mâlik (ra) diyor ki: "Resûlullah (sav) bir gün şöyle buyurdular: "Muhammed'in canı elinde olan Allah'a yemin olsun ki, Muhammed'in hane halkı, asla ne bir ölçek tahıl ve ne de hur­ma ile akşamlamışlardır. O vakit Resûlullah'm dokuz odası ve do­kuz tane de eşi vardı."[12]

 

14. Ebû Hureyre (ra) diyor ki: "Resûlullah (sav)'ın asla her­hangi bir yemeği kınadığını görmedim. İştahı varsa yer yoksa su­sardı."[13]

 

15. Enes b. Mâlik (ra) diyor ki: "Resûlullah (sav)'ı bir yahudi, arpa ekmeği ve biraz bozulmaya yüztutmuş et bulunan bir yemeğe davet etmiş, o da bu davete icabet etmişti."

 

16. Bistâm b. Müslim diyor ki: "Muâviye b. Kurre'nin şöyle de­diğine şahit oldum: "Babam bana: [14] 'Resûlullah (sav) ile pek çok de­fa umre yolculuğunda bulundum. Yanımızda iki kara yiyecekten başka birşey bulunmazdı. Sen bu iki kara şeyin ne olduğunu bili­yor musun?' diye sordu. 'Hayır' cevabım verdim. Bana: 'Onlar hur­ma ve sudur' dedi."[15]

 

17. Hz. Âişe r. Resûlullah (sav)'ı kastederek diyor ki: "Ah! Ba­bam ona feda olsun, bir defa dahi karnını buğday ekmeği ile doyur­madan bu dünyadan çekti gitti.[16]

 

18. Hz. Âişe (r.) diyor ki: "Allaha yemin olsun ki, aylar geçer de, Muhammed (sav)'in evine ekmek girmediği olurdu." (Râvî soru­yor): "Peki, Ey mü'minlerin anası! Resûlullah (sav) bu müddet zar-finda ne yiyip, içerdi?" Hz. Âişe (r.) -Allah kendilerini hayırla mü­kafatlandırsın.- Ensârdan biraz sütü bulunan komşularımız vardı. Onlar, Resûlullah'a (sav) hediyede bulunurlardı" diyor.[17]

 

19. Atâ b. Rabâh şöyle diyor: "Resûlullah (sav)'m yanma bir zât girdi: (Bu sırada) Resûlullah, bir yastığa yaslanmış oturuyor­du. Önünde de içinde ekmek bulunan bir tabak vardı. Ekmeği ta­baktan alıp yere koydu ve yastıktan beri çekilerek: 'Ben sadece her kul gibi yeyip içen, oturup kalkan bir kulum' buyurdu.[18]

 

20. Ebû Salih diyor ki: "Resûlullah (sav) bir yemeğe davet edil­di. Yemek bittikten sonra, Allah'a hamd etti ve: 'Şu kadar zaman­dan beri karnıma sıcak yemek inmemişti' dedi."

 

21. Cerîr b. Hâzim, Hasan Basrî'nin şöyle dediğine şahit oldu­ğunu söylüyor: "Resûlullah (sav) yemek getirildiği zaman, yere ko­nulmasını söyler, ve 'Ben sadece her kul gibi yiyip içen, oturup kal­kan bir kulum' derdi."                                     

 

22. Yezid b. Abdullah b. Kusayt diyor ki: "(Birgün) Resûlullah (sav)'a badem ezmesi getirilmişti. (Bir kapta) karıştırıl diktan son­ra o 'Bu nedir?' diye sormuş. Kendisine: 'Badem ezmesidir' demiş­ler. Bunun üzerine Resûlullah (sav): 'Onu benden uzaklaştırın. Zi­ra o, gününü gün edenlerin meşrubatıdır' buyurmuştur."[19]

 

23. Muâz b. Cebel (ra), Resûlullah (sav)'ın kendisini Yemen'e (vali olarak) gönderirken, ona: "Konfora dalmaktan sakın. Zira Al­lah'ın (has) kulları lükse göz dikmezler" dediğini haber vermiştir.[20]

 

24.  Bedîl el-Ukaylî, Resûlullah'm gömleğinin kolunun bileğine kadar uzandığım söylemiştir.[21]

 

25.  Ali  b.   Zeyd  diyor  ki:   "Resûlullah  (sav)  Alâ  b.   el-Hadramî'nin sırtında alacalı, yenleri uzun, Bahreyn usulü bir gömlek görmüş. Bunun üzerine bir bıçak getirip parmaklarının hi­zasından gömleğin kollarım kesmiştir."

 

26. İmrân b. Husayn (ra), Resûlullah (sav)'ın şöyle dediğini ri­vayet eder: "Ben, ne al (binite) biner ve ne de kırmızı renkli elbise giyerim. Ve ne de kenarlarına ipek geçirilmiş gömlek giyerim." (Râvîlerden biri olan) Hasen, gömleğinin cebine işaret ederek de­miştir ki: "Bilin ki erkekler kokulu fakat renksiz, kadınları ise, renkli fakat kokusuz kozmetik (tîb) kullanmalıdırlar."[22]

 

27. Amr b. Muhacir diyor ki: "(Halife) Ömer b. Abdülaziz'in halvete çekildiği bir evi vardı. Bu evin içerisinde Resûlullah (sav)'tan geriye kalan, üzerinde dar bir örtü ile topraktan bir sedir; su içmek için bir kap; içerisine öteberi koymak için ağzı kırık bir küp; üzerinde Resûlullah (sav)'m saçının kalıntıları bulunan lifle kaplanmış deriden bir yastık ve Acem işini andıran toza belenmiş bir yaygı bulunurdu. Ömer b. Abdülaziz Kureyş'e hitaben şöyle seslenmiştir: 'Ey Kureyşlüer! İşte Allah Teâlâ'nın size ikramda bu­lunduğu ve sizi şereflendirdiği zâtın mirası. O, gördüğünüz şekilde dünyadan ayrılıp gitmiştir/"

 

28. Ebû Abdurrahman'm söylediğine göre, bir zât Hz. Ali'ye (ra) misafir olmuş ve kendisine yemek hazırlanmıştır. Hz. Fâtıma (ra) "Keşke, Resûlullah (sav)'ı da çağırsak da O da bizimle yemek yese!" demiş ve bunun üzerine onu da çağırmışlardır. Resûlullah (sav) da gelmiş. Daha, kapıdan adımını atar atmaz, evin bir köşe­sinde, üzerinde canlı resmi bulunan perdeye gözü ilişmiş ve derhal geri dönmüştür. Hz. Fâtıma'nm (Hz. Ali'ye) "Yetiş ve (niye girme­diğini) sor" demesi üzerine Resûlullah (sav) Süslü püslü bir eve girmek ne bana ve ne de bir peygambere yakışır" buyurmuştur.[23]

 

29. Ebû Ünıâme, (ra) Resûlullah'm üç defa: "Giyim kuşamda, sade ve gösterişsiz olmak imanın gereğidir, Giyim kuşamda, sade ve gösterişsiz olmak imanın gereğidir, Giyim kuşamda, sade ve gösterişsiz olmak imanın gereğidir" buyurduğunu haber vermiş­tir.[24] Babama: "Bezâze"nin ne olduğunu sordum. "Giyimde sadelik­tir" cevabını verdi.

 

30. Hz. Âişe diyor ki: "Resûlullah (sav) bizlerden birinin elbi­sesi üzerinde (izalesi icap eden) birşey gördüğünde onu ovalayarak temizlerdi." O vakitler, kadınların elbiseleri yünden ma'mûldü.[25]

 

31. Ebû Hureyre (ra) diyor ki: "Suffe ehlinden yetmiş kadarını, üzerlerinde sadece bir parça elbise olduğu halde namaz kılarlar­ken gördüm. Kimisinin elbisesi dizlerine kadar uzanırken, kimisi­nin ki biraz daha aşağı sarkıyordu. Onlardan biri ruku'a eğildiği vakit, avret mahalli açılır endişesiyle elbisesini tutardı."

 

32. Enes b. Mâlik (ra) diyor ki: "Resûlullah (sav) ile bir yolcu­luğa çıkmıştık. Kimimiz oruçlu, kimimiz ise oruçsuzdu. Sıcak bir günde bir yerde mola verdik. En fazla gölgelenme imkanına sahip olanlarımız elbisesi olanlardı. Bir kısmımız da eliyle gölge yaparak güneşin sıcağından korunmaya çalışıyordu. Oruç tutanlar takatsiz düştüler. Tutmayanlar kalkıp çadırları kurdu ve develeri suladı-lar. Bunun üzerine Resûlullah (sav): 'Bugün oruç tutmayanlar ecri alıp, götürdüler, buyurdu."[26]

 

33. Ebû Hureyre (ra) diyor ki: "Resûlullah (sav), Ben her gün yüz defa Allah (ccj'a tevbe ve istiğfarda bulunuyorum derdi.[27]

 

34. Abdullah b. Mes'ûd (ra)'dan, Resûlullah (sav)'ın şöyle dedi­ği rivayet edilmiştir: Benim için dünya ne ki! Benimle dünyanın misali, sıcak bir yaz gününde, bir ağaç altında gölgelenip de, son­ra bırakıp giden yolcu misali gibidir. [28]

 

35. Ebû Hureyre (ra), Resûlullah (sav)'ın Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki, eğer benim bildiklerimi sizler de bilmiş olsaydınız, az güler çok ağlardınız dediğini rivayet etmiştir.[29]

 

37. Hilâl b. Süveyd Ebû'l-Muallâ, Enes b. Mâlik (ra)'in şöyle dediğine şahit olduğunu söylüyor: "Resûlullah (sav)'a üç tane kuş hediye edilmişti. O da, onlardan birisini, yemesi için hizmetçisine vermişti. Ertesi gün hizmetçi (kendisine verilen kuşu) Resûlullah (sav)'m önüne getirince, Resûlullah ona: Sana hiçbir şeyi, ertesi gün için geri bırakmamanı söylemedim mi? Allah hergünün rızkı­nı vermeye kefildir, demiştir."[30]

 

38. Enes b. Mâlik (ra) diyor ki: Resûlullah (sav) asla, ne hıvan-da (bir çeşit içine yiyecek konulan kap) ve ne de sükürrüce (yine bir çeşit kap)'den yemek yememiştir. Asla kendisine öğütülmüş undan ekmek de hazırlanmamıştır. Ravi diyor ki: Katâde'ye, Ne üzerinde (yiyorlardı)?" diye sordu. "Yere yayılmış sofra üzerinde yi­yorlardı," cevabını verdi.[31]

 

39. Abdullah b. Amr b. el-Âs (ra) diyor ki; Resûlullah (sav): Allah'a teslim olan, ele muhtaç olmayacak kadar rızkı bulunan ve Allah'ın verdiğine kanaat eden kişi, saadete ermiştir buyurmuş­tur.[32]

 

40. Fadâle b. Ubeyd Resûlullah (sav)'m şöyle dediğine şahit ol­duğunu söylüyor: Müjdeler olsun! İslama hidayet edilen, yetecek kadar rızkı bulunan ve kanaatkar olan kimselere.[33]

 

41.  Hasan (ra) diyor ki: "Üzerinde artık yiyecek kaldığı halde asla Resûlullah'm sofrası kaldırılmadı."

 

42. Abdullah b. Ömer (ra) diyor ki: "Resûlullah (sav) elbisem­den (veya tenimden) yapıştı ve Ey Abdullah! Dünyada ya bir ya­bancı veya bir yolcu gibi ol. Ve kendini (daima) kabir ehlinden te­lakki et,  dedi."[34] Mücâhid diyor ki: "Abdullah (ra) bana: 'Ey Mücâhid! Sabaha çıktığın vakit, kendi kendine (acaba) akşama erecek miyim, diye kuruntulanma. Akşama olunca da sabah için aynı şeyi yapma. Ölümden önce hayatını, hastalanmadan evvel de sıhhatini değerlendir...' diye tavsiyede bulundu."

 

43. Muhammed b. Münkedir (ra) diyor ki: "Resûlullah (sav)'a, Ey Allahm Resulü! Cennet halkı uyku uyuyacaklar mı?' diye sorul­du. Resûlullah (sav) Uyku ölümün kardeşidir. Cennettekiler ise asla Ölmeyeceklerdir, cevabını verdi.[35]

 

44. Hasan (ra) diyor ki: "Resûlullah (sav) asla tek başına et ve ekmekle karnım doyurmamıştır. Ancak cemaatle beraber yemiştir. Mâlik b. Dinar, "Hadiste geçen 'dafâf kelimesini ne mânâya geldi­ğini bilmiyordum. Bir AVâbîye sordum, bana; 'Bu kelime Arapça-dır ve halkın yemek için biraraya gelip yemek yemelerini ifade eder,' diye karşılık verdi, diyor."

 

45. Mesrûk diyor ki: Resûlullah (sav), (Malından) infak et ey Bilâl! Ve Arşın Sahibinin onu azaltacağı endişesine kapılma, bu­yurmuştur.[36]

 

46. İkrime diyor ki: "Hz. Ebû Bekir, Resûlullah'a (sav) 'Yaşlan­dınız ey Allah'ın Resulü' deyince, Resûlullah (sav) ona Beni Hûd, Vakıa, Amme ve Tekvîr sûreleri ihtiyarlattı, cevabım vermiştir."[37]

 

47. Salim b. Abdullah (ra) diyor ki: "Resûlullah (sav): ıAlla-hıml Bana, ağlayan dişler ateşe, gözyaşları kana dönmeden önce, devamlı senin haşyetinden heder olan göz ihsan et' diye dua eder­di."[38]

 

48. Cafer b. Süleyman, Sâbit'in (ra) şöyle dediğine şahit oldu­ğunu haber veriyor: "Resûlullah (sav) yakınlarının başına bir sı­kıntı geldiği zaman, onlara: Namaz kılın! namaz kılın! (veya) dua edin' diye seslenirdi."[39]

 

49. Abdullah b. Ömer (ra) Resûlullah (sav)'m dualarında: aAl-lahım! Bir yavru nasıl korunursa, senden, beni öylece korumanı is-tiyorum" diye yakarışta bulunduğunu söylüyor.[40]

 

50. Ebû Hureyre diyor ki: "Resûlullah (sav) Dünya hayatında zühd insanın kalb ve bedenini rahatlatır, dünyada tamah ise gam ve kederi çoğaltır, buyurmuştur."[41]

 

51. Abdullah b. Amr (ra) diyor ki: "Resûlullah (sav): 'Bu üm­metin evveli, zühd ve yakın ile kurtuluşa ermiştir. Sonu ise cimri­lik ve kuru ümit yüzünden helak olacaktır' buyurmuştur."[42]

 

52. el-Hakem'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav): Ki­şi, ibadetlerinden taviz verdikçe, Allah da onu kuruntu hastalığına mübtelâ kılar" buyurmuştur.[43]

 

53. Hasen (ra) diyor ki: "Bir zat, Resûlullah (sav)'a gelmiş ve İmanın gereği olan işlerden hangisi daha faziletlidir,' diye sormuş. O da: Sabretmek ve hoşgörülü olmak cevabını vermiştir."[44]

 

54. Sa'd b. Mâlik 'Resûlullah (sav)'ın "Rızkın en hayırlısı (kişi­ye) yeteni, zikrin en hayırlısı ise, gizli olanıdır" dediğini haber vermıştır.[45]

 

55. Ebû Ümâme (ra) diyor ki: Resûlullah (sav), Allah Teâ-lâ'nın şöyle dediğim haber vermiştir: "Katımda dostlarımın kendi­sine en fazla gıpta edileni, Rabbine ibadetini en güzel bir şekilde yerine getiren, namaza düşkün, mal ve çocuktan nasibini fazla alamamış olan mü'min kulumdur. O, aynı zamanda halk içerisin­de parmakla gösterilecek kadar sivrilmemiştir de, Ölümü kendisine yakınlaştırılmıştır. Geriye bıraktığı malı ve öldükten sonra arka­sından ağlayanları da oldukça azdır."[46]

 

56. Mahmud b. Lebîd, Resûlullah (sav)'m: "Azız ve Celîl olan Allah Teâlâ, sevdiği kulunu dünyadan, sizin kendisinden endişe ettiğiniz hastalarınızı (onlara dokunacak) yiyecek ve içeceklerden koruduğunuz gibi korur" dediğini haber vermiştir.[47]

 

57. Katâde b. Nu'man, Resûlullah (sav)'ın: "Nasıl ki sizden bi­riniz hastasını sudan alıkorsa, (işte öylece) Allah Teâlâ da, bir ku­lunu sevdiği vakit, onu dünyadan alıkor" dediğini haber vermiş­tir.[48]

 

58. Şu'be, Katâde'den, Mutarrifin babasından (Abdullah b. eş-Şihhîr) naklettiği şu sözü işittiğini haber veriyor: "Resûlullah (sav)'m yanına geldim. O: 'Çokluğunuzla böbürlenmek sizi oyaladı diyordu. Ve: 'Ademoğlu, malım malım diyor; malından sana ne ki? Ancak yiyip tükettiğin, giyip eskittiğin ve bir de sadaka olarak verip geçtiğin senin içindir' dedi.[49]

 

59. Ebû Abdurrahman el-Hubelî, Abdullah b. Amr (ra)'dan şu­nu işittiğini haber veriyor: "(Sahabeden) bir zât, 'Biz muhacirlerin fakirlerinden değil miyiz?' diye sormuş. O da 'Koynuna girdiğin bir eşin var mı?' diye karşılık vermiş. Adam: 'Evet, var' cevabını ver­miş. 'Barındığın bir evin var mı?' demiş. Adam yine 'Evet' cevabını vermiş. Bunun üzerine Abdullah: (o takdirde sen muhacirlerin fa­kirlerinden değilsin' demiştir".

 

60. Abdurabbih b. Saîd el-Medenî şöyle diyor: "Resûlullah (sav) Osman b. Maz'ûn ölüm halinde iken onun yanma girmiş, öp­mek için eğilmiş. Bir yandan da, 'Allah sana rahmet etsin ey Os­man! Ne sen dünyadan birşeyler koparabildin ne de dünya sen­den', diye sesleniyormuş."[50]

 

61. Mus'ab b. Sa'd (ra), Resûlullah (sav)'m: "Dünyadan sakı­nın, zira o, latif ve haz vericidir" dediğini haber vermiştir.[51]

 

62. Ukbe b. Amir diyor ki: Resûlullah (sav) Bütün isyanlarına rağmen, Allah Teâlâ'nın bir kula istediklerini verdiğini görürsen bil ki bu, bir istidraçtır (yani Allah'ın onu yavaş yavaş azaba sev-ketmesidir)" buyurmuştur. [52]Resûlullah (sav) daha sonra Allah Te-âlâ'nın şu âyetini okumuştur: "Kendilerine hatırlatılanı unuttuk­larında, onlara herşeyin kapısını açtık. Kendilerine verilene sevi­nince, ansızın onları yakaladık ve umutsuz kalıverdiler.[53]

 

63. Abdullah (b. Mes'ûd) (ra) diyor ki: "Resûlullah (sav) (bir gün) hasır üzerinde uyumuş ve hasır böğrüne iz yapmıştı. Bunun üzerine biz de kendisine: 'Ey Allanın Resulü! Müsaade buyursanız da altınıza bundan daha kaba birşey sersek' dedik. Bize şöyle ce­vap verdi: "Dünyadan bana ne ki? Benimle dünyanın misali, bir yaz günü yolculuk yapıp da, bir ağaç altında uyuyan, sonra da bı­rakıp yoluna devam eden kimsenin misali gibidir." [54]

 

64. Hasan (ra) diyor ki: "Resûlullah (sav): 'Kul üç şeyden dola­yı sorguya çekilmez. Bunlar, içerisinde (başını sokacak kadar ba­rındığı) evi, belini doğrultacak kadar yiyeceği ve üzerine giydiği el-bisesidir'buyanmıştu.r."[55]

 

65. Hâlid el-Vâsıtî, Beyân'm şöyle dediğini nakletmiş tir: "Duy­duğuma göre Tevrat'ta: 'Ey Âdemoğlu! Başını sokacak bir ev, üstü­nü örtecek bir hırka ve bir parça ekmek sana yeter' şeklinde yazı-lıymış."

 

66. Salim b. Ebû'1-Ca'd diyor ki: "Resûlullah (sav): 'Ümmetim­den öyleleri vardır ki, birinizin kapısına gelse de bir dinar istese vermezsiniz. Bir dirhem istese yine vermezsiniz. Bir kuruş istese onu da vermezsiniz. Fakat o Allah'tan cennetini isteyecek olsa der­hal verir. Şayet dünyayı isteyecek olsa onu vermez. Dünyayı ona vermemesi o zâtı hakir gördüğünden dolayı değildir. Öyleleri, eski elbise giyerler. Kimse de onlara iltifat etmez. Ama, (bir konuda) Al­lah'a yemin edecek olsa, Allah onu doğru çıkarttırır' buyurmuş­tur."[56]

 

67. Muhârib b. Disar diyor ki: "Resûlullah (sav): 'Ümmetim içerisinde elbisesi olmadığından mescide veya namazgaha geleme­yecek durumda olanlar vardır. îmanları onları halka el açıp dilen­mekten akkor. Üveys el-Kârânî ile Furat b. Hayyan el-İclî onlar­dandır' buyurmuştur."[57]

 

68. Enes b. Mâlik (ra) diyor ki: "Resûlullah (sav) Size cennet ehlini haber vereyim mi? Onlar, üzerinde eski püskü elbise bulu­nan zayıf ve düşkün kimselerdir. Şayet (bir konuda) Allah'a yemin edecek olsalar, Allah onları doğru çıkartır,[58]'

 

69. Ebû'l-Cevzâ, İbn Abbâs'dan naklen: "Resûlullah (sav): 'Si­ze cennet ve cehennem ehlini söylüyeyim mi? Cennet ehli, güzel sö­ze kulak veren; cehennem ehli ise kötü söze kulak veren kimsedir' buyurduğunu haber vermiştir."[59]

 

70. Hz. Ali (ra) diyor ki: "Resûlullah (sav) Fâtıma (ra)'ya çeyiz olarak, bir elbise, bir kırba ve içi lifle doldurulmuş deriden bir yas­tık vermiştir."

 

71. Hasan (ra), Resûlullah'm yatağının abaye'den, yastığının ise lif ile doldurulmuş yamalı bir yastıktan ibaret olduğunu söylüyor.[60]

 

72. İbn Abbas (ra) diyor ki: "Resûlullah (sav) bir gün hasır üzerinde uzanmış yatıyordu. Yanma Ömer b. Hattâb (ra) girdi. Hasır, Resûlullah (sav)'m böğründe iz yapmıştı. Ömer (ra) bunu görünce: 'Ey Allah'ın Resulü! Bundan biraz daha kaba bir yatak edinseniz' dedi. Resûlullah da (sav): 'Dünyadan bana ne ki? Be-_ nimle dünyanın misali, ancak bir yaz gününde yolculuk yapan, bir ağaç altında gündüzün bir saatinde gölgelenip, sonra da bırakıp yoluna devam eden kimsenin misali gibidir' karşılığını verdi.[61]

 

73. Abdullah b. Şeddâd, hadisi Resûlullah'a (sav) isnâd ederek şöyle diyor: "Kim ki yünden elbise giyinir, koyun edinir, merkebe biner, köle veya kalender kimselerin davetine icabette bulursa, işte ona kibirle ilgili bir muamele yapılmaz."

 

74. Hasan (ra) diyor ki: "Resûlullah (sav) hanimi arının kıya­fetleri ile namaz kılardı. Onların kıyafetleri ise, o vakitler yünden mamul idi. Üzerlerinde de yine yünden işlenmiş nakışları vardı. Fiyatları ise altı-yedi dirhem civarında idi."[62]

 

75. Hz. Âişe (ra) diyor ki: "Resûlullah'a (sav) (yatması için) iki yatak serdim, yalnızca birinde yatmayı tercih etti."

 

76. Hz. Âişe (ra) diyor ki: "Ensardan bir kadın yanıma gelmiş­ti. Resûlullah (sav)'m yatağının katlanmış örtüden ibaret olduğu­nu görünce, doğru çıkıp evine gitti ve içi yünle doldurulmuş bir ya­tak alıp getirdi. Resûlullah (sav) geldiği vakit 'Bu nedir?' diye sor­du. Ben de 'Ensardan falanca kadın yanıma gelmişti. Senin yatağı­nı gördü ve bunun üzerine bunu gönderdi' dedim. Bana Onu geri yolla' dedi. Ben ise yollamadım, çünkü böyle bir yatağın evimde bulunması hoşuma gidiyordu. Resûlullah ısrarla bana, üç sefer onu geri vermemi söyledi ve: 'Ey Âişe! Allah'a yemin ederim ki, şayet istesem Allah altın ve gümüş dağlarını benimle yürütür' de­di. Bunun üzerine ben de yatağı gerisin geriye yolladım."[63]

 

77. Avf b. Haris b. Tufeyl, Hz. Âişe'nin kendisine Resûlullah (sav)'ın şu sözünü haber verdiğini söylüyor: "Ey Aişe! (aman ha!) Günahları küçük gösteren şeylerden sakın, çünkü onlar için Allah tarafından bir talip vardır.[64]

 

78. Muhammed b. Münkedir diyor ki: "Câbir b. Abdullah son nefesini verirken yanma girdim ve ona: 'Resûlullah'a (sav) benden selam söyle' dedim."

 

79. Abdullah b. Mes'ûd (ra) diyor ki: "Resûlullah (sav): "Aman ha! Günahları küçük gösteren şeylerden sakının. Çünkü onlar bir kişide birikir birikir ve nihayet onu helak eder" dedi. Ve bunu bir misalle açıkladı: 'Bu, çölde konaklamış bir grup kimsenin hazırla­dıklarını ortaya koyduktan sonra, her bir adamın gidip, birer odun parçası getirmelerinden ve hepsini bir küme halinde yığma­larından sonra, ateşi tutuşturup içine attıklarını yakmalarına benzer' dedi."[65]

 

80. Ebû Hüreyre (ra) diyor ki: "Resûlullah (sav): 'Sizden biri­niz nereye varacağını bilmediği bir laf eder ve bu yüzden yetmiş se­ne ateşe düşer' dedi."[66]

 

81. Bilâl b. Haris el-Müzenî diyor ki: "Resûlullah (sav): 'Bir adam vardır ki, Allah'ın hoşnut olacağı bir laf eder. Fakat lafzın değerini de takdir edip bilemez. Ancak Allah Teâlâ, bu sözü yüzün­den kendisine kavuşuncaya kadar o adamdan hoşnud ve razı ol­duğunu kaydeder. Bir adam da vardır ki, Allah'ın gazabını celbe-decek bir laf eder, sözün mahiyetini de idrak edemez. Bu laf yüzün­den Allah Teâlâ kıyamete kadar ona buğzeder' demiştir. Alkame: 'Bilal b. Haris'in bu hadisi, beni nice sözü söylemekten alıkoymuş­tur' diyor."[67]

 

82. Ukbe b. Âmir (ra), Resûlullah'a (sav): u *Ya Rasulullah! Kurtuluş nedir?' diye sormuş. O da: 'Dilini tut, evine kapan ve gü­nahlarını hatırlayıp ağla (işte kurtuluş bunlardadır)' demiştir.[68]

 

83. Câbir b. Semure (ra) diyor ki: "Resûlullah (sav) sabah na­mazım kıldıktan sonra, güneş doğuncaya kadar namazgahında otururdu."[69]

 

84. Târik b. Şihâb, Süleyman'dan (Selmân-ı Fârisî) naklen di­yor ki: "Bir sinek yüzünden bir adam cennete, bir başkası da ce­henneme girmiştir. Kendisine 'Bu nasıl olur?' dedikleri vakit:

İki adam putları olan ve onlara kurban takdim etmek isteyen hiçbir kimseye müsaade vermeyen bir kavimle karşılaşmışlar. Ka­vim, adamlardan birisine 'Putlarımıza bir kurban takdim et' de­yince onun 'Benim verebilecek hiçbir şeyim yok ki' demesi üzerine 'Bir sinek bile olsa yeter' demişler. Bunun üzerine o da, putlara bir sinek takdim etmiş. Yolunu serbest bırakmışlar. Tabiî adam bu yüzden cehennemi boylamış. Diğer adama yönelip, ona da 'Sen de bir sinek dahi takdim etsen yeterlidir' demiş ler. Fakat o, 'Azîz ve Celîl olan Allah'tan başkasına hiçbir şey kur­ban edemem, karşılığını verince, boynunu vurmuşlar. Ve tabiî o da bu yüzden cennete kavuşmuştur."[70]

 

85. İbn Abbas (ra) Resûlullah'ın (sav): 'Bir rekat dahi olsa ge­ce namazı kılın..,' dediğini haber vermiştir.[71]

 

86. Enes b. Mâlik (ra), Hz. Fâtıma'nın (ra) şöyle dediğini ha­ber veriyor: "Ey Enes! Resûlullah'ın üzerine toprak attınız (onu gömdünüz) da, artık gönlünüz müsterih mi? (Fâtıma sözüne de­vamla) Ey Rabbinin kendisine yaklaştırdığı babam! Ey durağı Fir-devs cenneti olan babam! Ey Cebrail'e ölüm haberini verdiğimiz babanı! (Râvî Ebû Kâmil, burada tereddüt etmiş ve Hz. Fâtıma'nm Ey Cibril'e ölüm haberini kendi veren babam!" demiş olabileceğine de işaret etmiştir) Ey Rabbinin davetine icabet eden babam!' de­miştir."[72]

 

87. Hz. Âişe diyor ki: "Resûlullah (sav)'m sırtında, Yemen işi, kaba ve sert iki tane hırka vardı. Ona 'Ey Allah'ın Resulü! Senin bu elbiselerin hem sert ve hem de kaba, ikisini birden giyiyorsun, üzerinde ağırlık yapıyorlar. Falanca kimse, Şam'dan kumaş getir­miş, ona birisini yollasan da elin bolalınca (parasını vermek üzere) sana ondan iki elbiselik kumaş alsa getirse!' dedim. Resûlullah,ona birisini gönderdi. O da, adama gidip: Allah Resulü beni sana gönderdi, eli bolalınca parasını vermek üzere, senden kendisine iki elbiselik kumaş satmanı istiyor' dedi. Adam *Vallahi Resûlullah iki elbiseliği alıp götürmek veya ücreti hususunda beni oyalamak istiyor' deyince, Resûlullah'm gönderdiği şahıs, doğru Hz. Peygam­berin yanına döndü ve olanları kendisine anlattı.[73]

Bunun üzerine, Resûlullah: Yalan söylemiş.. İyice biliyorlar ki, ben onların Allah'tan en çok korkanıyım ve emanetlere en fazla riayet edeniyim' demiştir."[74]

 

88. Câbir b. Abdullah (ra) Resûlullah (sav)'m şöyle dediğini haber vermiştir: "Isrâîloğullarından rivayette bulunabilirsiniz. Bunda bir mahzur yoktur. Zira, onlarda enteresan hadiseler cere­yan etmiştir.    Daha sonra kendisi bir rivayette bulunmuş ve: Isrâîloğullarından bir grup yola çıktılar ve bir mezarlığa geldiler, (kendi aralarında) 'Önce iki rekat namaz kılsak da sonra, ölümden sormak için Allah'a yalvarıp ölmüş birisini bize dirütivermesini is­tesek, dediler ve öyle yaptılar. Onlar bu vaziyette iken, mezarların birisinden alnı secde izi ile lekelenmiş bir adam başını çıkarıverdi. Onlara yönetip: 'Bre adamlar! Ne istiyorsunuz benden1? Ben yüz se­ne evvel öldüm ve şu ana kadar da hâlâ ölümün harareti üzerim­den gitmiş değildir. Allah'a dua edin de, beni eski halime döndür­sün, dedi' demiştir."

 

89.  Ebû Hureyre (ra), Resûlullah'm (sav): 'Ağız tadını bozan ölümü, çok sık arcm'dediğini haber vermiştir.[75]

 

90. Süfyân diyor ki: "Resûlullah (sav)'m yanında bir adamdan sitayişle söz edildi. Resûlullah: 'Ölümü hatırlama hususunda ne vaziyetteydi?' diye bir soru yöneltti. Orada bulunanların 'Pek fazla hatırlamazdı' demeleri üzerine, o zaman 'Söylediğiniz gibi birisi değilmiş' karşılığını verdi."[76]

 

91. Ebû Zer (ra), "Resûlullah'ın (sav): 'Eğer kendilerine azab edersen şüphesiz onlar, senin kullarındır (dilediğini yaparsın). Şayet onları bağışlarsan şüphesiz sen, izzet ve hikmet sahibisin.[77] âyetini sabaha kadar tekrarladığım haber veriyor."

 

92. Ebû Salih, "Allah Resûlü'nün (sav) ayaklan şişinceye ka­dar namaz kıldığını, kendisine 'Ey Allah'ın Resulü! Azîz ve Celîl olan Allah, senin gelmiş geçmiş bütün kusurlarını bağışladığı hal­de (niye kendim bu kadar yoruyorsun?)' denildiğinde, onun '(Rab-bine) şükreden bir kul olmayayım mı?' karşılığını verdiğini haber veriyor."[78]

 

93. Ebû Salih diyor ki: "Hz. Âişe ve Ümmü Seleme'ye (ra) hangi amelin Resûlullah (sav)'a daha sevimli olduğunu sordum: 'Az da olsa, devamlı olanı, cevabım verdiler.'"[79]

 

94.  Enes b. Mâlik (ra) diyor ki: "Bir hizmetçi, Resûlullah (sav)'ın elini tutsa, Resûlullah (sav) da onunla beraber, ihtiyacını giderivermek için gelse, onun ihtiyacını yerine getirmeden geri dönmezdi."

 

95. Hz. Aişe (ra) diyor ki: "Resûlullah (sav) yanıma geldi, be­raberimde de bir kadın vardı. Kendisine kadının nasıl namaz kıldı­ğından bahsedince Allah Resulü: 'Sus! Yapabildiğiniz kadarıyla meşgul olun. Vallahi siz bitap düşersiniz de, Allah usanmaz. Di­nin (amellerin) Allah'a en fazla sevimli olanı kişinin devamlı ola­rak yaptığıdır' dedi."[80]

 

96. Ebû Müslim el-Havlanî diyor ki: "Dünyada zâhidlik, ne helali haram etmek ve ne de malı melali terketmekledir. Dünyada zâhidlik, ancak Allah'ın elinde olana, kendi elindekinden daha faz­la güvenmen; başına bir felâket geldiği zaman, felaket başında ol­duğu müddetçe, onun ecir ve mükafatına son derece ümitli olman-dır."

 

97. Ömer b. el-Hattâb (ra) Hz. Peygamberin (sav) şöyle dediği­ne şahit olduğunu söylüyor: "Eğer siz Allah'a icabettiği gibi tevek­kül etseydiniz, sabahleyin aç çıkıp, akşama tok dönen kuşların rı-zıklandığı gibi rızıklandırılırdiniz.[81]

 

98. Ebû Hureyre (ra),"Allah Resulünün: "(Maddeten) kendi­nizden aşağı durumda olanlara bakınız. Fevkinizde olanlara göz dikmeyiniz. Çünkü, bu Allah'ın size verdiği nimetlerini hakir gör­menize yol açan bir (davranıştır)" dediğini haber vermiştir."[82]

 

99. Ebû Hureyre (ra) diyor ki: "Resûlullah (sav), 'Zenginlik, malın çokluğuyla değildir. Asıl zenginlik, gönül zenginliğidir' de­miştir."[83]

 

100. Hz. Ali (ra) Resûlullah (sav)'ın şöyle dediğini naklediyor: 'Cennette öyle köşkler vardır ki, içerden dışı, dışardan da içi görü­lür/ Bir A'râbî, 'Bunlar kimin içindir ey Allah'ın Resulü?' diye sor­muş. Allahm Resulü de: 'Güzel konuşan, başkalarına ikramda bulunan, oruca devam eden, Allah için herkes uykuda iken, kalkıp namaz kılanlar içindir' cevabını vermiştir.[84]

 

101. Ebû Hureyre (ra), Resûlullah'tan (sav) şöyle bir rivayette bulunmuştur. "Resûlullah (sav) Biliyormusunuz müflis kimdir1? diye sormuş. Oradakiler: 'Bizde müflis, parası pulu, yiyip içeceği olmayan kimsedir, ey Allah'ın Resulü!' cevabım vermişler. Resûlul­lah (sav): 'Ümmetimden müflis olan kimse, kıyamet günü, nama­zıyla, zekalıyla ve orucuyla gelir. Bunun yanında falanın ırzına sövmüş, filana zina iftirasında bulunmuş, falanın malını yemiş, filana haksızlık edip dövmüştür. Bunlar da getirilir ve oturur. Bundan sonra bütün iyilikleri, kötülüklerine kısas olarak alınır. Eğer hataları tükenmeden iyilikleri biterse, haksızlık ettiği kimse­lerin suçları alınıp, ona yüklenir ve sonra cehenneme fırlatılıp atı­lır' demiştir."[85]

 

102. Ebû'd-Derdâ (ra), Resûlullah (sav)'m şöyle dediğini haber vermiştir: 'Güneşin her doğuşunda iki yanında iki melek, cin ve in­sanlardan başka bütün yeryüzü mahlûkâtının duyacağı şekilde, şöyle seslenirler 'Ey insanlar! Rabbinize koşun. Zira az, ama yeten (rızık), çok olup insanı oyalayandan daha hayırlıdır.' Güneşin, her batışında, da iki yanına iki melek gönderilir ve onlar insan ve cin­lerden başka yeryüzündeki bütün mahlûkâtın işiteceği bir şekilde şöyle seslenirler: Yâ Rabbif înfak edenin malını artır! Cimrilik edenin malını telef et!' derler."[86]

 

103.  Saîd b. Cübeyr (ra): "Allah'a tevekkül etmek imanın özü ve menbaıdır" demiştir.

 

104. Abdullah b. Ebû'l-Huzeyl, bana bir arkadaşım, Resûlul-lah (sav)'m şöyle dediğini haber verdi: Yuh olsun şu altına ve gü­müşe!' Hz. Ömer (ra): 'Ey Allah'ın Resulü! Sen, altına ve gümüşe yuh olsun diyorsun, peki biz ne yapalım? Bize ne emredersin?' Al­lah Resulü: Zikreden bir dil, şükreden bir kalb ve ahiretiniz için size yardımcı olan bir eşiniz olsun' buyurdu."[87]

 

105. Abdullah b. Amr b. el-Âs (ra) diyor ki: "Resûlullah (sav), kafatası büyüklüğünde bir şeye işaret ederek, 'Eğer şunun gibi bir kurşun beşyüz senelik mesafede gökten yere gönderilmiş olsa, gece­den önce yeryüzüne erişir. Şayet bir zincirin tepesinden bırakılmış olsa, köküne ulaşmadan gece ve gündüz kırk sene yol gider' demiş­tir."[88]

 

106. Ebû Saîd el-Hudrî (ra) Resûlullah'ın: "Orada dişleri sırı­tırken ateş yüzlerini yalar."[89] âyetini okuduktan sonra; 'Bu ateşin dağlayıp insanın üst çenesinin başının ortasına kadar daha sonra da alt çenesinden göbeğine kadar kemirmesidir' dediğini haber vermiştir.[90]

 

107. Ebû Hureyre (ra) diyor ki: "Resûlullah (sav): 'Cehennem­de) kaynar su, orada bulunanların tepesinden boşaltılır. Kafa tas­larını deler ve karınlarına kadar ulaşır. Karınlarındaki de öğütü­lüp ayaklarından çıkar ve onlar erimiş bir vaziyet alırlar. Daha sonra (yeniden) eski hallerine çevrilirler' demiştir.[91]

 

108. Ebû Ümâme, Hz. Peygamberin, Allah Teâlâmn 'Orada kendisine irinli su içirilecektir [92] âyeti hakkında, "İrinli suya yak­laştırılır, ondan kaçınmak ister; iyice yaklaştırılınca, yüzünü ve kafasının derisini dağlar. Onu içtiği vakitte, bağırsaklarını para­lar ve gerisinden çıkar' dediğini haber vermiştir. Nitekim Allah Teâlâmn 'Bu, ateşte ebedî kalan ve bağırsaklarını parça parça ede­cek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu hiç? [93]dedi­ğini; başka bir âyette de İmdad dileyecek olsalar, imdadlarına, erimiş maden gibi yüzleri dağlayan bir su île cevap verilir. Ne fena bir içecek.![94] ' buyurduğunu söylemiştir.[95]

 

109. Ebû Hâzim, Sehl b. Sa'd es-Saîdfden Hz. Peygamberin (sav) şu sözünü işittiğini haber veriyor: "Allah yolunda bir sabah veya akşam yürüyüşü, dünya ve dünyadakilerden daha hayırlıdır. Yemin olsun ki, sizden birinizin kırbacının cennetteki yeri dünya ve dünyadakilerden daha hayırlıdır."[96]


[2] Buhârî 1/168; Müslim el-Mesâcid, 285.

[3] Birkaç rekat namaz kılmak için gece kalkmamasını kasdediyor. "[Muhakkikin bu notu yanlıştır. Rivayeti iyi anlayamamasından kaynaklanmıştır. —müter­cimler]

[4] Müsned-i Ahmed 1. 427, Beyhâkî 3/15, et-Tergib ve't-terhîb 11445.

[5] Buhârî 3/55, 8/122, Müslim; Salâtü'l-musâfirîn 217.

[6] Buhârî 1/207, 6/220, Müslim; Salât 217.

[7] Müsned-i Ahmed 6/42: Fethıı'l-Bâri bi-Şerh-i Sahîhi'l-Buhârî 4/320, Müslim; Müsâkat 124; Nesâî, Buyu' 83.

[8] Müsned-i Ahmed 6/236; Buhârî 8/55.

[9] Müsned-i Ahmed, 6242;Abdurrezzâk^fusanree/)no:20492.

[10] Buhârî, Fethu'l-Bârî, 5/356, 8/148; Müslim, el-Vasıyye, 18; Ebû Dâvud, el-Vasâyâ,bâb 1;     Nesâî, Ahbâs, bâb 1; İbn Mâce, 2695.

[11] Müslim,Eşribe,no:87,188; Tirmizî, 2031.

[12] Müsned-i Ahmed 3/238.

[13] Fethü'l-Bâri, 9/547; Müslim, Eşribe; no 187, 188; Müsned-i Ahmed, 2/427, 474, 479, 481, 495; Ebû Dâvud, Et'ime bâb 13; Tirmizî, 2031 ve bkz. Zühd no 11.

[14] Müsned-i Ahmed, 3/133, 180, 208, 211, 222, 228, 252, 270, 288, 290; Fethu'l-bârî, 4/302;  Tirmizî, 1215.

[15] Müsned-i Ahmed, 4/19.

[16] Fethu'l-bârî, 9/549.

[17] Müsned-i Ahmed, 6/50, 182.         

[18] ez-Zühd, Ibn Mübarek s.353; Ihyâu ulûmi'd-dîn 2/4 İsnad,zayıf. i.îbnMâce, 4150.

[19] ez-Zühd, İbn Mübarek, 2/55.

[20] Hılyetü'l-evliyâ, 5/155. Mecmau'z-zevâid, 10/250: Ahmed, 2/243 de rivayet et­miş, ricali sikadır, demiştir.

[21] Tirmizî, Bedîl'den rivayet etmiştir.

[22] Müsned-i Ahmed 4/442; Ebû Dâvud, Libâs, bâb 11; Müstedrek 4/191; Beyhakî  3/271.

[23] Müsned-i Ahmed, 5/221.

[24] Müstedrek 1/9. İbn Mâce 4118; el-îhyâ 3/345; Ebû Davud, Tereccül; bâb,l. et-Terğlb ve't-terhîb, 3/108, Munzirî, Ebû Amr en-Nemîrî'nin bu hadis hakkında ileri geri söz ettiğini söylemiştir. Taberânî, Mu'cemu'7-kebîr 1/246-247. Bezâze, giyimde tevâzudur, süsü püsü terkedip orta hallisine razı olmaktır.

[25] Müsned-i Ahmed 6/263.

[26] Buhârî 4/42. Müslim, Sıyâm 100, 101. Fetku'l-bârî, 4/184. Nesâî 21.

[27] Müsned-i Ahmed 2/450; Fethu'l-Bâri 11/101 Ibn Hacer: Onun istiğfarı ümmeti için teşrî'dir. Yani onların günahları için şefaat gibidir, demiştir. Gazalî, îhyâ'da; O daima terakki halinde ilerlediği durumda daha öncesini az görür ve hali için istiğfar ederdi diyor

[28] Müsned-i Ahmed 1/441.                 

[29] qge, 2/267,312,418, 502.'

[30] age, 3/198.

[31] Kitabın orjinalinde 35. rivayetten sonra 37. rivayet gelmektedir.

[32] Müsned4 Ahmed 2/168, 173.

[33] age, 6/19.

[34] age, 2/24.

[35] age, 10/415. Heysemî, Tabaranî (el Evsat't&),ve Bezzâr'm (aynı haberi) rivayet ettiklerini ve Bezzâr'm ricalinin Sahîh ricali olduğunu demiştir. Hılyetü'l-euliyâ'da (7/90) Ebû Nuaym, hadîsin 'garîb' olduğunu söylemiştir.

[36] Mecmau'z-zevâid    3/126,   10/241.  Hılyetü'l-euliyâ   2/280, 6/274. îhyâ  4/270 Tabarânî, el-Keblr, 1/344; et-Terğlb, 2/51.

[37] Tirmizî, 3297. Şerhu's-sünne 14/372. Müstedrek 2/343Hılyetü'l-evliyâ 4/350.

[38] ez-Zühd,   İbnü'l-Mübarek s.165; Hılyetü'l-evliyâ    2/196.  îthâfu's-sâdeti'l-müttekln 9/214.

[39] Tefsîru îbn Kesîr 5/321 thyâ 4/239.

[40] Kenzii'l'Ummâl, no.3678.

[41] Mecma'u'z-zevâid 10/286. et-Tergtb 41,157

[42] age,  10/255, 286. et-Terğîb 4/160, 241. Fethu'l-bârî 11/237 Târîhu Bağdâd 7/186.

[43] Mîzânü'l-i'üdâl 1333. Târîhu Bağdâd 7/111, Kenzu'l-umnıâl 6788.   

[44] Müsned-i Ahmed, 4/385.

[45] Z.age,   1/172,  180,  187,  et-Terğib 4/161. Mevâridü'z-zam'ân 2323. Mecmau'z-zeuâid 10/81.

[46] age, 5/252-255.                             

[47] Müsned-i Ahmed, 5/428.

[48] Mecmau'z-zevâid 10/285, Tabarânî el-Kebîr 4/298,  Tirniizî 2036,  et-Terğib 4/132.

[49] Müsned-i Ahmed   4/24.26, Hılyetü'l-evliyâ  2/211, 6/28, Müstedrek  2/534, Tirmizî 3354, et-Terğîb 4/172. Nesâî, el-Vasaya, bâb 1.    Beyhakî 4/61.

[50] Hılyetü'l-euliyâ 1/105.

[51] Kenzii'l-ummâl 6066.

[52] Müsned-i Ahmed 4/145.                 '

[53] En'âm 6/44.

[54] Müsned-i Ahmed 1/391, 441. Mecmau'z-zevâid 10/326.

[55] ed-Durru'l-mensûr 6/391.

[56] Mecmau'z-zevâid 10/264. Heysemî "Bunu Tabarânî el-Evsat'ta Sevbân'dan da­ha sağlam bir senedle rivayet etmiştir." İhya 3/270.

[57]  Hılyetü'l-evliyâ 2/84.

[58] Buhârî, Fethu'l-bârî 11/541. Tabaranî, el-Kebîr 5111 A. Beyhakî 10/194.

[59] Hılyetü'levliyâ 3/80. ibn Mâce 4224.

[60] Müsned-i Ahmed 6/73.

[61] 63 nolu rivayet.

[62] et-Terğîb 3/110; Beyhakî 2/239; Şerhu's-sünne 2/131.

[63] age, 4/202; Târîhu Bağdâd 11/102; Fethu'l-bârî 11/292.

[64] İbn Mâce, 4243,  et-Terglb 3/312, Meuâridü'z-zam'ân 2497, Hılyetü'l-evliyâ 3/168, Fethu'l-bârî 11/329, Müsned-i Ahmed 6/70,151.

[65] Şerhü's-sünne 14/399, Müsned-i Ahmed 1/402, Mecmau'z-zevâid 10/189.

[66] Müsned-i Ahmed 2/533.

[67] age, 3/469.                                         

[68] age, 4/148,155.

[69] age, 5/97,100, 105, Tirmizî 585, Nesâî Sehv, bâb, 98.

[70] Hadis mercii olarak Kitâbu fethi'l-mecîd Şerku kitâbi't-tevkîdde rivayet edil­miştir.

[71] Mecmau'z-zevâid 2/252.

[72] Müsned-i Ahmed 3/197, Fethu'l-bârî 8/145 Nesâî, Cenâiz. bâb. 13. tbn Mâce 1630.

[73] Hılyetü'l-evliyâ 3/347, Tirmizî 1213.

[74] Hılyetü'l-evliyâ 2/159, 202, 474, 502. 3/46, 56.

[75] 3.age, 2/293.

[76] Hılyetü'l-euliyâ 7/299, ez-Zühd, Îbnü'l-Mübarek s.90.

[77] Mâide 5/118.

[78] Müsned-i Ahmed 4/252, 255, Buhârî 2/63, 6/69, 8/124, Hılyelü'l-evliyâ 7/205, 8/289, Tirmizî 412, Şerhü's-sünne 4145.

[79] Müsned-i Ahmed 6/13,176, 241, Nesâî, Kıyâmü'1-leyl, bab!9. Tirmizî, 2856.

[80] age, 6/51, Buhârî 2/68, Beyhakî 3/17, Nesâî, İmân, bab 29, İbn Mâce 4238.

[81] age, 1/30, 52, Tirmizî 2344, İbn Mâee 4164, Hılyetü'l-evliyâ 10/69, Mevâridü'z-zaman 2548.

[82] age,   2/254,  482, Hılyetü'l-evliyâ  5/60. Fethu'l-bârî 11/322, Şerhü's-sünne 14/293.

[83] age, 2/390, 443, 509, 540. Buhârî 8/118. Müslim, Zekat, 120. Tirmizî 2373, İbn Mâce 4137. Hılyetü'l-evliyâ 4/99.

[84] Mecmau'z-zevâid 10/420, Ahmed 2/173.

[85] Müslim, el-Birru ve's-sıla, 59; Tirmizî 2418, Beyhakî 6/97, Felhu'l-bârî 4/105 5/102

[86] Hılyetü'l-evliyâ   1/226 2/233; 9/60, Mecmau'z-zevâid  3/122, 10/255, Ahmed 5/197.

[87] Müsned-i Ahmed 5/366. Tefsîruİbn Kesîr 4/181

[88] et-Terğîb, 4/473. Ahmed 2/197. Tirmizî, 2588, İbnü'l-Mübarek ez-Zühd 2/84.

[89] Mu'minûn 23/104.

[90] et-Terğîb 4/486. Ahmed 3/88. Tirmizî 2587, 3176. Şerhü's-sünne 15/252, Hılye-tüî-evliyâ 8/182, Tefsîru îbn Kesîr 5/451.

[91] age,   4/477. Tirmizî 3582,,   İbnü'l-Mübarek, ez-Zühd 2/87, Müsned-i Ahmed 2/374; el-Hıîye 8/182.

[92] İbrahim sûresi 14/16

[93] Muhammed sûresi 47/5.

[94] Kehf sûresi 18/25.

[95].et-Terğlb  4/678. Ahmed 5/265. Tirmizî 2583. Hâkim 2/351. el-Hılye 8/182. Dârimî 2189.

[96] Buhârî 4/20, 8/110; Müslim, İmâre 112

ceren
Sat 3 September 2016, 03:12 pm GMT +0200
Esselamu aleykum.Rabbim bizleri peygamber efendimizin yolunda giden ve onun sünnetine tabi kalan kullardan olalim inşallah...

Bilal2009
Sat 3 September 2016, 03:27 pm GMT +0200
Ve aleykümüsselam ve rahmetüllah. Rabbim bizleri Peygamberimiz in yolundan gidenlerden eylesin. Rabbim paylaşım için razı olsun.

RAMAZAN 7/D
Sat 3 September 2016, 04:08 pm GMT +0200
Ve Aleykümüs Selam . Efendimiz s.a.v. 'in yaşayışını örnek alıp  , İslam çerçevesinden hiç çıkmamaksızın bir hayat yaşamak nasip olur inşALLAH .
Bu altın değerindeki sözleri unutmayalım inşALLAH .

ALLAH cc razı olsın

Sevgi.
Sat 2 April 2022, 04:09 am GMT +0200
Aleyküm Selam. Rabb'im bizleri herzaman Peygamber Efendimizin yolundan gidenlerden eylesin inşaAllah

ceren
Wed 27 April 2022, 03:36 am GMT +0200
Esselamu aleyküm.rabbim bizleri peygamber efendimizin sünnetine tabi yasayan onun şefaati ne nail olan kullardan olalım inşallah..