- Rebî’ B. Haysem´in Zühdü

Adsense kodları


Rebî’ B. Haysem´in Zühdü

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
derya
Thu 31 December 2009, 02:26 pm GMT +0200
Rebî’ B. Haysem´in Zühdü İle İlgili Haberler

1931. Abdullah b. Mes´ûd´un anlattığına göre Hz. Peygamber (sav) bir gün eliyle yere bir kare çizer, sonra karenin içine bâzı çiz­giler çizer. Bir çizgi de dışardan karenin merkezine doğru çizer. Sonra: "Bu nedir biliyor musunuz?" diye sorar. Çevresindekiler: "Allah ve Resulü daha iyi bilir" dediklerinde, "Şu ortadaki çizgi insandır. Şu etrafındaki çizgiler ona musallat olan arızî şeylerdir. Eğer birisinde hatâ ederse diğerinde isabet eder. Kare çizgileri onu kuşatan ecelidir. Dışarıdaki çizgi ise emelidir" der.[17]

1932. Beşîr´in naklettiğine göre bir gün Rebi b. Heysem´in kapısına bir dilenci gelir. Rebi ehline: "Şu dilenciye şeker verin" der. Ailesi: "Ekmek kırığı istiyor, onu verelim" derler. Rebf ise: "Hayır, Rebf şeker sever, öyleyse şeker vereceksiniz" der.

1933. Aynı rivayete göre Beşîr der ki: "Rebi' in yanında gece­ledim. Namaza kalktı, namazda okurken: Yoksa kötülük işleyen­ler ölümlerinde ve hayatlarında kendilerini, inanıp iyi ameller iş­leyen kimseler ile bir mi tutacağız sandılar, ne kötü hüküm veri­yorlar [18] âyetine gelince ağlamaya başladı; öyle ki başka âyete ge­çemedi."

1934. Ebû Vâil, Rebi b. Haysem´in şöyle dediğini nakleder: "Ad kavmi Yemen ile Şam arasında karınca gibi yaygındır. Her kim birisini getirirse ona mükafaat vardır."

1935. Hamnâd el-Esanım el-Hammânî bazı arkadaşlarından naklen der ki: "Rebf b. Haysem´in akşamki halini, gider sabah da görürdük ve hiç yatmadığını anlardık."

1936. Bişr b. Hâris´in kitabında geçtiğine göre Rebi b. Hay­sem´in yanında bir adamdan söz edilir. O bunun üzerine: "Allah´ı anmak adamı anmaktan daha hayırlıdır" der.

1937. Asım´ın naklettiğine göre, Rebi' e: "Senin arkadaşların şiirlerden misaller getirdi. Sen neden hiç şiir okumuyor ve onlar­dan misaller getirmiyor s un?" denilir. Şöyle cevap verir: "Konuşu­lan her şey yazılıyor. Kıyamet günü elime verilen kitaptan şiirler okumayı istemiyorum.

1938. Bekr b. Mâiz´in rivayet ettiğine göre Abdullah b. Mes´ûd, Rebi' b. Haysem ile birlikte Fırat kıyısında-bir yere gider. Rebî' orada demircileri görünce bayılır. İbn Mes´ûd alır evine götü­rür; öğle namazını kılar, gelir, uyandırmak ister, hâla uyanmamış-tır. Ertesi gün sahur vaktine kadar uyanmaz. [Tabiî ki Rebi, de­mirciler kendisine cehennemi hatırlattıkları için bayılmıştır.]"

1939. Aynı isnadla gelen habere göre Rebi 'e, "Nasıl sabahla­dın?" diye sorduklarında, "Zayıf ve günahkar olarak, rızkımızı yi­yor ve ecelimizi bekliyoruz" cevabını vermiştir.

1940. Aynı rivayete göre Rebi b. Haysem şöyle demiştir: "İn­sanlar iki kısımdır; mü´min ve câhil, mü´mine eziyet etmeyiz, câhili de techil etmeyiz."

1941. Süfyân´ın rivayet ettiğine göre, Rebi b. Haysem´e felç isabet etmiş, kendisine: "Tedavi olsan olmaz mı?" dediklerinde şöyle cevap vermiştir: "Ben de Önce tedavi olmak istedim sonra Ad, Semûd ve diğer kavimleri hatırladım. Bunların da çok doktorları vardı; onları tedavi ediyorlardı. Fakat ne tedavi edilenler ne de te­davi edenlerden kimse kalmadı. Bunun üzerine vazgeçtim."

1942. Abdullah b. Zebîd´in naklettiğine göre bir soğuk kış ge­cesinde bir dilenci Rebf b. Haysem´in kapısını çalar. Kapıyı açar bakar ki, sanki çıplak gibidir. Hemen üzerindeki çok kıymetli kaf­tanı verir ve şu âyeti okur: ´Sevdiklerinden Allah yolunda infak et­medikçe iyilerden olamazsınız.´[19]

1943. Ebû Vâil der ki: "Rebî b. Haysem´in yanma gittik. Bize: "Niye geldiniz?" dedi. Biz de: "Seninle beraber Allah´a hamdetmek ve O´nu zikretmek için geldik" deyince, "Allah´a hamdolsun ki se­ninle beraber içki içmeye, zina etmeye geldik demiyorsunuz" der.

1944. Alâ b. Museyyeb´in anlattığına göre Rebî´ b. Haysem´in atı çalınır. Kendisine: "Hırsıza beddua et" derler. O da elini açar, şöyle dua eder: "Allahım, eğer zengin ise kalbini mal sevgisinden çevir; eğer fakir ise onu zengini eştir."

1945. Bekr b. Mâiz´in rivayet ettiğine göre Rebi b. Haysem hizmetçisine: "İşlerin yarısı bana, yarısı sana aittir. Çöpleri sü-pürmek de bana ait olsun" demiştir.

1946. Aynı rivayete göre bir gün küçük kızı Rebî´e gelir, "Ba­bacığım, gidip oynayabilir miyim?" der. O da, "Hayır" der. Etrafın­dakiler: "İzin ver de oynasın" derler. O da şöyle cevap verir: "Be­nim kitabımda ´git oyna´ yazmaz; ancak ´git hayır söyle veya hayır işle´ diyebilirim."[20]

1947. Bekr b. Mâiz, er-Rebî´in şöyle söylediğini bildirir: "Hü­küm verme hususunda verebileceğim yegâne misâl.[21]

1948. Bekr b. Mâiz´in rivayetine göre Rebf b. Haysem otuz bin dirheme bir at satın alır, onunla gazvelere katılır. Bir yerde atını bağlar, kölesini ot toplamaya gönderir, kendisi de namaza durur. Kölesi geldiğinde atın nerede olduğunu sorar. Rebi çalındı­ğını söyler; köle: "Senin gözlerinin önünde mi çalındı?" deyince şu cevabı verir: "Yâ Yesâr, elimi açmış Rabbime yalvarıyordum hiç birşey beni bundan alıkoyamazdı." Daha sonra da şöyle dua eder: "Allahım, eğer zenginse Sen onu ıslah et, eğer fakirse zenginleştir." ve üç defa tekrarlar.

1949. Aynı isnadla gelen rivayete göre Rebi b. Haysem: "Hiç bir sözde hayır yoktur. Sadece şunlar hariç: Allah´ı tehlil etmek, O´na hamdetmek, O´nu teşbih etmek, O´ndan hayır dilemek, ser­den O´na sığınmak, ma´rufu emretmek, münkeri yasaklamak ve Kur´ân okumak."

1950. Münzir es-Sevrî, Rebi b. Haysem´in şöyle dediğini nak­leder: Allah´ın, Peygaberine gönderdiği her şeyi idrak edemediğiniz gibi her okuduğunuzu da biliyor değilsiniz."

1951. Bilâl b. Münzir´in haberine göre bir adam: "Bugün de Rebi b. Haysem´den birileri için kötü bir sözü çıkaramazsam hiç bir zaman çıkaramam demektir" der ve kendisine: "Ey Ebû Yezîd, Hz. Fâtıma´nın oğlunu öldürdüler" dedi. O da dönerek şu âyeti okudu: ´De ki, ey gökleri ve yeri yaratan, gizliyi ve aşikarı da bilen Allah! Kullarının arasında ayrılığa düştükleri şeyin hükmünü an­cak Sen verceksin.[22] Adam: "Peki bu konuda ne dersin?" der. Rebf ise: "Ne diyebilirim, varacakları yer Allah´tır. Hesaplarını görecek olan da Allah´tır" cevabını verir.

1952. er-Rebî´nin seriyyesi onun babasının bütün amellerinin gizli olduğunu hatta birisi kendisine geldiğinde Mushaf önünde açıksa elbisesiyle örttüğünü rivayet eder,

1953. Saîd b. Mesrûk´un haber verdiğine göre Rebî´ b. Hay­sem, birgün üç veya dört dirheme bir gömlek satın alıp giyer. Kol­larını uzattığı zaman ucu tırnaklarına değer. Kaldırdığı zaman da mafsallarına kadar düşer. Gömleğin parlaklığını görünce kendi kendisine: "Ey Allah´ın kulu! Rabbin için bunu bırak" der ve sözle­rine şöyle devam eder: "Ey etim, ey kanım, dağlar yürütülüp parça parça olduğu gün Melekler saf saf (emir beklerken) Allah´ın emri geldiği zaman ve o gün cehennem getirildiği zaman´[23] siz ne yapa­caksınız?"

1954. Ebû Vâil rivayet eder, der ki: "Abdullah b. Mes´ûd ile birlikte gezintiye çıkmıştık. Yanımızda Rebî´ b. Haysem de vardı. Bir demirciye uğradık. Abdullah b. Mes´ûd ateşteki demire baktı. Rebî´ de ibretle baktı; sallandı, neredeyse düşecekti. Daha sonra Fırat´ın kenarında büyük bir ateşin yakıldığı yere gittik. İbn Mes´ûd büyük ateşin alevlerini görünce şu âyeti okudu: ´Cehen­nem ateşi uzak bir mesafeden kendilerine görününce, onun müthiş kaynamasını ve uğultusunu işitirler, elleri boyunlarına bağlı ola­rak onun dar bir yerine atıldıkları vakit yok oluvermeyi isterler.[24] Bunun üzerine Rebî´ b. Haysem yere yıkıldı. Biz onu taşıyarak evi­ne götürdük. İbn Mes´ûd öğleye kadar gözetledi, uyanmadı; ikindi­ye kadar gözetledi, yine ayılmadı; nihayet gece ayıldı da İbn Mes´ûd evine gidebildi."

1955. İbnü´l-Mübârek, Rebi b. Haysem´in bir kardeşine yaz­dığı mektupta şöyle dediğini haber verir: "Yüzüne karşı seni öveni yer, arkandan yerenden kork, nefsinin vâsisi sen ol, başkaları ol­masın."

1956. Isâ b. Ferrûh´un bildirdiğine göre Rebî b. Haysem, gece herkes yatıp gaflete dalınca kabristana gider ve onlara: "Ey kabir ehli, siz bizim gibiydiniz; biz de sizin gibi olacağız" derdi. Sabah olunca kabir ehli gibi görünürdü.

1957. Nuseyr b. Zalûk´un haber verdiğine göre İbn Mes´ûd, Rebî b. Haysem ile karşılaşınca şöyle demiştir: "Allah´a yönelenle­ri müjdele!"[25] Eğer Hz. Peygamber (sav) seni görseydi severdi."

1958. Bekr b. Mâiz, Rebi'n in kendisine: "Ey Bekr, dilini tut... Zira dilinden dolayı insanlar seni itham ederler" dediğini haber ve­rir.

1959. Saîd b. Mesrûk´un bildirdiğine göre, Ebû Vaü´e: "Sen mi büyüksün Rebî´ b. Haysem mi?" diye soruldu. "Ben yaşça, o da akıl yönünden büyüktür" cevabını verdi.

1960. Şakîk es-Sevr' nin rivayetine göre, Rebî´ b. Haysem bir oğlunun ölümü üzerine şu şiiri okumuştur: "Ben bir tabibi, tıbbı için çağırmıyorum; ancak Seni çağırıyorum ey gökten yağmur yağ­dıran Allahmı. Tâ ki musibetimden dolayı bana sabır veresin. Doğ­ru bir şekilde işlerim yoluna girsin. Senden dileğim, bilmesem de musibetim bana ecir getirsin."

1961. Münzir´in naklettiğine göre, Rebi b. Haysem bir gün ailesinden hurma tatlısı yapmasını istemiş. Yapıldıktan sonra da aklını kaybetmiş bir komşusuna göndermiş. Komşusu salyasını akıta akıta yiyince ailesi: "Neden ona gönderdin? O ne yediğini bil­mez ki" demişler. Rebf ise: "Lâkin ne yediğini Allah biliyor" karşı­lığını veriyor.

1962. Yasin ez-Zeyyât´ın rivayetine göre, bir adam Rebî' b. Haysem´e gelerek: "Bana senden daha hayırlı bir adam gösterir misin?" diye sorar. O da şu cevabı verir: "Konuşması zikir, susması tefekkür, yürüyüşü tedebbür olan kimse benden daha hayırlıdır."

1963. Rivayet edildiğine göre Rebî' b. Haysem, ´Her kim Al­lah´tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu gösterir´[26] âyetini tefsir ederken: "İnsanın başına gelen her türlü darlıktan kurtarır" de­miştir.

1964. Muhammed b. Nadr, Rebf b. Haysem´in şöyle dediğim nakleder: "Önce nkıh öğrenin (ilim tahsil edin) sonra inzivaya çeki­lin."

1965. Munzir, Rebî' b. Haysem´in, ´Gebe develer başıboş salı-verildiğinde´[27] âyetini tefsir ederken: "Sütleri ne sağılmış ve ne de göğüsleri sıralanmıştır" demiştir.

1966. Saîd b. Rebî´ babasının iki bin dirhem maaş aldığını binikiyüz dirhemini kendisi harcamak için aldığını, gerisini de ta-sadduk ettiğini nakleder.

1967. Aynı tarikle gelen rivayete göre Rebî' b. Haysem sabah kalkınca şöyle derdi: "Hayır işleyin, iyi işlere devam edin uzun emelli olmayın yoksa kalbiniz katılaşır. İşitmedikleri halde işittik diyenlerden olmayın.[28]

1968. İbrahim en-Nehaî, Rebî´ b. Haysem´in şöyle dediğim haber verir: "Allah kıyamet günü herkesi uhdesinde toplar ve ´Ne­rede zorbalar, nerede kibirliler, Allah´tan başka ilahlara dua eden­ler nerede? Allah´tan başka ilah yoktur´ der,"

1969. Ebû Vâil der ki: "Ben, Kays b. Useyl, Hayye b. Useyl, Abdurrahman b. Seleme, Rebî´ b. Haysem´in yanına gittik. Evini sorduk, bize şöyle dediler: ´Siz öyle bir adama gelmişsiniz ki, ko­nuştuğu zaman yalan söylemez, emanet ettiğiniz zaman ihanet et­mez, söz verdiğinde sözünde durur. İşte onun evi de şudur.´ Biz evine girdik kendisi mescidinde idi. Ona: ´Seninle beraber Allah´ı zikretmeye geldik´ dedik. Bunun üzerine ellerini kaldırarak: ´Alla-hım, bunlar bana Seni zikretmek için gelmişler, içki içmek ya da zina etmek için değil´ dedi. Daha sonra bize konuşmaya başladı ve şöyle dedi: ´Dokuz şey hariç hiçbir sözde hayır yoktur: Tesbîh (Sübhânallâh), Tahmîd (Elhamdülillah), Tehlîl (Lâ ilahe illallah), Kur´ân okumak, ma´rufu emretmek, münkeri nehyetmek, hayır duada bulunmak ve serden Allah´a sığınmak.´"

1970. Münzir es-Sevrî, Rebî' b. Haysem´in şöyle dediğim nak­leder: "Gizlilikler insanlara gizli kalır. Onlar Allah´a ayandır. (Giz­li günahların) devasını arayın. Onların tek devası bir daha yapma­mak üzere tevbe etmektir."

1971. Süfyân´ın bildirdiğine göre, Rebî´ b. Haysem´i Cuma gü­nü mahallesinden bir genç takip eder; istirahata çekildiği zaman eliyle (o gence) işaret ederek: "Sizin şerrinizden Allah´a sığınırım" derdi.

1972. İbnü´l-Munzir, Rebî' b. Haysem´in şu sözünü nakleder: "Allah´ın rızâsı gözetilmeyen herşey izmihlale mahkumdur."

1973. Munzir es-Sevrî´nin rivayetine göre, Rebî´ b. Haysem ölümü esnasında şöyle tavsiye etmiştir: "Rebî' b. Haysem´in nefsi için ikrarı şudur: Salih kullarına mükâfaatı veren Allah´ı şâhid kı­larak söylüyorum ki, ben Rabb olarak Allah´ı, nebî olarak Muham-med´i (as), din olarak İslâm´ı kabul ettim. Kendim ve tebam için âbidlerle beraber ibadet etmeyi, hâmidlerle beraber hamdetmeyi, müslüman cemaate katılmayı tercih ettim."

1974. Saîd b. Mesrûk´un rivayet ettiğine göre Abdullah b. Mes´ûd, Rebî* b. Haysem´e: "Resûlullah seni görseydi severdi." de­miştir.

1975. Nüseyr Ebû Ta´me şöyle demiştir: "Rebî b. Haysem na­maz kılmış ve namazda: Yoksa kötülükleri işleyen kimseler, ina­nıp iyi ameller işleyenler gibi yapacağımızı mı sandılar´[29] âyetini okuyarak sabaha çıkmıştır. Geceyi sabaha kadar rüku´ ve secde ile geçirmiştir."

1976. Rivayet edildiğine göre Abdullah b. Mes´ûd, Rebî´ b. Haysem´e gelir, içeri girdiğinde: "Muhsinlere müjdeler olsun" der­di.

Ebû Hayyân babasının: "Rebi b. Haysem´in dünya işle­riyle ilgili birşey konuştuğunu işitmedim, sadece bir defasında ´Kaç mescidiniz var´ demişti" dediğini nakleder.

1977. [30] İbn Yunus´un haberine göre Rebî´ b. Haysem´in yanın­da bir adamdan söz edilir. Bunun üzerine şöyle der: "Ben nefsim­den razı değilim ki, kendimi bırakıp başkalarını kınayayım. İnsan­lar kendi günahlarından emin oldular. Fakat başkalarının günah­larının telaşına düştüler."

1978. Süfyân, Rebi b. Haysem´in ´... Biz hakkı bâtılın başına çalarız da onu çiğner, bir de bakarsınız ki bâtıl yok olmuştur´[31] âyetini tefsir ederken şöyle dediğini bildirir: "Böyle bir durumda bâtılda öyle bir yara açılır ki, kimse tedavi edemez."

1979. er-Reb'in cariyesi tüm ekmeği tasadduk ettiğini ve "Ekmek kırığı tasadduk etmekten utanıyorum" dediğini nakleder.

1980. Aynı rivayete göre Rebî´ Ölüm döşeğinde iken, kızı ağ­lar. O kızma hitaben: "Ağlama kızım, de ki: ´Ey beşer! Hayırların sahibi (Allah ile) ne zaman mülâki olacaksın?"´ der.

1981. Süfyân, Nüseyr´den naklen der ki: "Rebi'n mahalle mescidinde bir defadan başka nafile namaz kıldığını görmedim. Adamın birisi kendisine: ´Bana mushafta bulunan bir şeyi vasiyet et´ dedi. Rebf yanındaki küçük oğluna bakarak: ´... Allah´ın kitabı­na göre rahim sahipleri (akrabalar) bir birlerine (vâris olmaya) daha uygundurlar...´[32] dedi."

1982. er-Reb'in cariyesi der ki: "Rebî´ b. Haysem helvayı se­verdi. ´Bize yemek yapın´ derdi. Biz de çok yemek yapardık. Başka­larını davet eder, kendi elleriyle onlara yedirir, içirir; arta kalanı da kendisi yerdi. Kendisine, ´Bu davet ettiklerin yediklerinin far­kında bile değiller* denildiğinde: ´Allah biliyor ya´ derdi."

1983. Munzir es-Sevrî, Rebi b. Haysem´in şöyle dediğini ha­ber verir: "´Allahım! Tevbe ile sana yöneliyorum´ deyip te sonra da tevbe etmeyip yalan söylemeyin. ´Allahım! Tevbe etmemi sağla´ di­ye dua edin."

1984. Nuseyr b. Za´lûk´un bildirdiğine göre Rebî´ b. Haysem (bir gün) sakallan ıslanmcaya kadar ağlamış, sonra: "Biz öyle bir topluluğa ulaştık ki, biz onların yanında hırsız gibiyiz" demiştir.

1985. İbrahim et-Teymî der ki: "Rebi b. Haysem ile yirmi yıl arkadaşlık yapan birisinin ´Ondan ayıplanacak bir tek kelime işit­medim´ dediğini duydum."

1986. Nuseyr´in bildirdiğine göre yine Rebî´ b. Hayseme bâzıları geldiğinde: "Sizin şerrinizden Allah´a sığınırım" demiştir.

1987. Ca´fer´in rivayetine göre kızı Rebi' b. Haysem´e: "Baba­cığım görüyorum ki herkes yatıyor fakat sen yatmıyorsun" demiş, O da: "Yavrum baban kötülüklerden korkuyor" demiştir.

1988. Munzir es Sevrî´nin bildirdiğine göre birisi Rebi'n ya­nma geldiğinde Rebi şöyle derdi: "Ey Allah´ın kulu! Bildiğin şey­lerde Allah´tan kork, bilmediklerini bilenlere götür. Zira âlimler günah işlemekten daha çok korkarlar. Bu gün hayırlılarınız hayır­la üstün olmamışlardır. Bilakis serden kaçınmakla hayırlıdırlar. Yoksa gereği gibi hayra tâbi olmuyorlar. Serden de gereği gibi ka­çınmıyorlar. Muhammed´e (sav) nazil olan herşeyi idrak etmiş, her okuduğunuzu da anlamış değilsiniz. İnsanlara gizli kalan günah­lar Allah´a ayandır. Onların devalarını arayınız. Bilin ki, dönme­mek üzere tevbe en büyük devadır."

1989. Münzir, Rebî´ in şöyle dediğini nakleder: "İslâm´dan ön­ce câhiliye döneminde Resûlullah´ın (sav) hakemliğine baş vuru­lurdu. İslâm´da da kendisine bu özellik verildi. Her kim Resûl´e itaat ederse Allah´a itaat etmiş olur[33]

1990. el-A´meş´in bildirdiğine göre Rebî´ b. Haysem demircile­re uğrar, körüğe bakar ve bayılır. A´meş der ki: "Ona benzemek için ben de demircilere gittim fakat pek hayrı olmadı."

1991. Abdulmelik el-İsfahân'nin birisinden bildirdiğine göre Rebî´ b. Haysem arkadaşlarına şöyle derdi: "Bilir misiniz, dert ne­dir, deva nedir, şifa nedir?" Onlar: "Hayır" cevabını verince de şöy­le der: "Dert günahtır, deva istiğfardır, şifa da dönmemek üzere tevbe etmektir."

1992. Ebû Ya´lâ, Rebî´ in şöyle dediğini haber verir: "Kulun Allah´a: ´Ya Rabbi, Sen kendi nefsine rahmeti hükmettin; Sen ken­dine şunu hükmettin´ diye sözetmesini hoş görmüyorum. Hiç kim­senin: ´Allahim! Ben bana düşeni yaptım; Sen de Sana düşeni yap´ dediğini işitmedim."

1993. Süfyân, babasından naklen Rebî* b. Haysem´in: "Mü´mini gıyabında ölümden daha hayırlı bekleyeni yoktur" dediğini bil­dirir.

1994. Bekr b. Mâiz´in haberine göre Rebî1 şöyle demiştir: "Ha­dislerin gün ışığı gibi aydınlığı, gece karanlığı gibi de karanlığı vardır."

1995. Yusuf b. Haccâc el-Enmâtî, Rebî´ b. Haysem´in şöyle de­diğini rivayet eder: "Domuzun iç yağını ellerimle çevirmek, elleri­me tavla alıp oynamaktan daha iyidir."

1996. Rivayet edildiğine göre bir adam bir gün Rebî´ b. Hay-sem´e gelerek: "Bana üç gündür (rüyada) birisi geliyor ve ´Rebf b. Haysem´e cehennem ehlinden olduğunu haber ver´ diyor. Sonra uyanıp istiâze okudum ve soluma üç kez tükürdüm.Akşam olunca tekrar birisi geldi. Yanında yüzünde üç yara olan ve boynunda zil bulunan bir de siyah köpek vardı. Bana: ´Rebî´ konusunda sana vesvese veren işte budur´ dedi." demiştir.

1997. Ebû Ubeyde´nin bildirdiğine göre Abdullah b. Mes´ûd Rebî´ b. Haysem´e geldiğinde baş başa kalırlar ve başkasına izin verilmezdi. Abdullah kendisine: "Eğer Resûlullah (sav) seni gör­seydi seni severdi, seni gördüğümde bana Allah´a yönelenleri ha­tırlatıyorsun" derdi.[34]

1998. Münzir´in bildirdiğine göre Rebî´ b. Haysem evinin çöp­lerini kendisi süpürürdü. Ona: "Sen bunu yapma" denildiğinde, "İşten payımı almak istiyorum" derdi.

1999. Mugîre, Rebî´ b. Haysem felç olduğunda taşınarak na­maza götürüldüğünü nakleder.

2000. Ebû Hubeyre, felcin peygamberler hastalığı olduğunu haber verir.

2001. Ebû Hayyân babasından naklen der ki: "Rebf b. Haysem felç olmuştu. Namaza taşınarak gidiyordu. Kendisine: ´Sana ruhsat var, evde kıl´ dediklerinde de: ´Ben bunu biliyorum, fakat kurtuluş çağrısı işittim´ diyor."

2002. Amr b. Mürre´nin rivayetine göre Rebf b. Haysem bir gün hanımına: "Güzel bir yemek yap, çok sevdiğim bir kardeşimi davet edeceğim" der. Hanımı güzel bir yemek yapar, evi süsler ve meclisi hazırlar. Sonra: "Dostunu çağır" der. Rebf gözlerini kaybe­den bir komşusunu, çağırır ve onu en güzel yerde oturtur. Hanımı, "Bu yemeği onun için mi yaptırdın" deyince: "Ben sana doğru söy­ledim. Bu benim kardeşimdir ve ben onu seviyorum" der ve en gü­zel yerlerinden yedirmeye çalışır.

2003. İbn Hıbbân´ın, babasından rivayetine göre Rebf b. Haysem felç olduğunda, iki kişinin arasında mescide gidiyordu. İbn Mes´ûd´un arkadaşları kendisine: "Sana ruhsat vardır, evinde kıl" derler. Fakat onlara şu cevabı verir: "Söylediğiniz doğrudur fa­kat ben, ´Salaha koşunuz´ çağrısını duydum. Sizden biriniz bu çağ­rıyı duyarsa, hangi halde olursa olsun icabet etsin."

2004. Ebû Hayyân´ın babasından naklettiğine göre, Rebf: "Benim ölümümü kimseye duyurmayın. Ve beni Allah´a havale ediniz [35]demiştir.

2005. Süfyân´ın verdiği habere göre annesi, Rebf b. Haysem´e gece vakti: "Yatmayacak mısın?" diye sorar. O da: "Kötülüklerden korkan birisi gece karanlığında yatmamalıdır" der. Ne zaman ki gelir onu ağlarken bulur: "Yavrum, birisini mi öldürdün de böyle ağlıyorsun?" diye sorar. O da: "Evet, ben birisini öldürdüm" cevabı­nı verir. Annesi: "Kim olduğunu söyle de, sahibine haber verelim, Senin bu hâlini görürlerse affederler" deyince. Rebf: "O, nefsimdir" der.

2006. Rezzâm b. Saîd der ki: "Rebf b. Haysem, bizim mescide geldi. Katırım bağlayıp, namaz kılmak için içeri girdi. Katırını çö­züp, çaldılar. Çıkınca bize sordu. Biz de: ´Bilmiyoruz, beddua etse­ne´ dedik. Şöyle cevap verdi: ´Bırakın onu, belki tevbe eder. Allah da tevbesini kabul eder de, hırsızlığı terkedip çalışmaya başlar.´"

2007. Ebû Rezîn, Rebî´ b. Haysem´in ´Az gülsünler[36] âyetini dünya için, ´Çok ağlasınlar[37] âyetini de âhiret için te´vil ettiğini nakleder.

2008. Münzir es-Sevrî, Rebî´ nin ´Ölen kişi, eğer Allah´a yakın ise ona rahatlık ve cennet vardır'  âyetini tefsir ederken: "Ölüm anında rahatlık, âhirette ise cennet vardır"[38] dediğini nakleder. Aynı şekilde: ´Fakat ölen yalanlayım sapıklardan ise işte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır sonu ise cehenneme atılmaktır ´[39] âyetinde ise: "Kaynar sudan ziyafet ölüm esnasında, cehennem ise âhirette-dir" demiştir.

2009. Rivayet edildiğine göre Rem: "Kul isterse dudaklarını kapatarak da Allah´ı zikredebilir" demiştir.

2010. Münzir, Rebî´nin mushafı okurken dudaklarını hiç oy­natmayıp içinden okuduğunu bildirir.

2011. Aynı rivayete göre, bir gün Rebî´ ailesine: "Bir yemek yapın, fakir arkadaşlarımı davet edeceğim" der. Yemeği hazırlar­lar gidip mesciddeki fakirleri toplayıp getirir. Ailesi: "Senin arka­daşların bunlar mı?" diye sorar. O da: "Evet bunlar benim arka-daşlarımdır" der.

2012. Yine aynı isnadla gelen habere göre Rebî´, şimşekli ge­celerde secde ederken: "Rabbim, Sana boyun eğerek rızâmla secde ettim" derdi.

2013. Hüseyn b. Alî´nin Mescide erken giden birisi olan Muhammed´den naklettiğine göre Rebf b. Haysem, secdeye vardığı za­man serçe kuşları onu atılmış bir elbise zannedip gelir üzerine ko­narlardı.

[1] Yûnus sûresi, 10/62.

[2] Müsned 1/236. İbn Kesîr 3/376. Mecma´u´z-zeuâid 1/60. el-Hâvî li´l fetâuâ 2/221. edDürrü´l-mensûr l/140; 190.

[3] Müsned 2/471, Şerhu´s-Sünne 6/130, Tirmizî 662.

[4] Müsned 1/463, Mecma´u´z-zevâid 3/133, Kenzu´İ-ummâl 16329,16364,16365.

[5] K´abu´l-Ahbâr´m üvey oğludur.

[6] Kfihf 18/52.

[7] îsrâ 17/8.

[8] Bakara 2/241.

[9] Bakara 2/236.

[10] Isrâ 17/13.

[11] îsrâ 17/14.

[12] Haşr sûresi 21.

[13] Sâd sûresi 38/28.

[14] İbn Teymiye bu hadisin mevzu oldğunu tesbit etmiştir. İbn Kayyim de, el-Menâru´l-münîf adlı eserinde tahririni yapmıştır,

[15] A´râf sûresi 7/175.

[16] et-Tergtb ve´t-terhlb 1/125, 3/230. Ithâfu´ssâdeti´l- müttekîn 7/571.

[17] Buhârî 8/111. Fethu´l-b&rî 11/238. İbn Mâce 4231. ed-Dârimî 2/304. îthâfu´s-sâdeti´l-müttekln 11/538.

[18] Câsiye sûresi 45/21.

[19] Al-i Imrân sûresi 3/92.

[20] Ibnü´l-Mübârek 126.

[21] Kitabın aslında boşluk mevcuttur.

[22] Zümer sûresi 39/46.

[23] Fecr sûresi 89/22.

[24] Furkân sûresi 25/12-13.

[25] Ibnü´l-Mübârek 57. Hilye 2/106.

[26] Talâk sûresi 65/2.

[27] Tekvir sûresi 81/4.

[28] Enfâl sûresi 8/21.

[29] Câsiye sûresi 45/21

[30] Kitabın orjinaline uyulmuştur.

[31] Enbiyâ sûresi 21/18.

[32] Enfâl sûresi 8/75.

[33] Nisa sûresi 4/80.

[34] Ibnü´l-Mübârek, Kitâhu´z-zühd 57. Hilye 2/106.

[35] Ibnü´l-Mübârek, s. 145.

[36] Tevbe sûresi 9/82.

[37] Tevbe sûresi 9/82.

[38] Vâkı´a sûresi 56/88.

[39] Vâkı´a sûresi 56/92.