Esila
Tue 28 December 2010, 01:32 pm GMT +0200
Rasûlullah (S.A.V.)´ın Mina Gecelerinin Tamamında Beyti Ziyaret Edişi
Fasıl 1
Fasıl 2
Fasıl 4
Fasıl 4
Fasıl 5
Terviye Gününde Öğle Namazının Nerede Kılınacağı
Mina´dan Arefe´ye Giderken Telbiye Ve Tekbir.
Arefe´de Vakfe Halinde Peygamber Efendimizin Yaptığı Dualar.
Bu Şerefli Mevkide Rasûlullah (S.A.V.)´A Nazil Olan Yüksek Vahiy.
Peygamber (S.A.V.)´İn Arafat´tan Meş´ar-İ Haram´a Gidişi
Fasıl
Peygamber (S.A.V.)´İn Müzdelife´deki Telbiyesi
Peygamber (Ş.A.V.)´İn Meş´ar-İ Haram´daki Vakfesi Ve Güneş Doğmadan Önce Müzdelife´den Hareket Edip Muhassir Vadisinde Bineğini Hızlandırması
Kurban Bayramının Birinci Gününde Hz. Peygamber´in Akabe Cemresini Taşlaması
Fasıl
Peygamber (S.A.V.)´İn Mübarek Başını Traş Edişi
Fasıl
Peygamber (S.A.V.)´İn Mina´dan Beyt´e Gidişi
Fasıl
Fasıl
Fasıl
Fasıl
Fasıl
Rasûlullah (S.A.V.)´In Mina Gecelerinin Tamamında Beyti Ziyaret Edişi
Fasıl
Fasıl
Fasıl
Cabir, bir hadisinde şöyle der: "Peygamber (s.a.v.), Merve tepesinin yanında sa´yrm tamamladığında şöyle buyurdu:
"Bu işin size zor geldiğini baştan beri bilseydim, ben de kurbanlığımı sevk etmezdim (sizin gibi ben de ihramdan çıkardım.)."
Bunu Müslim rivayet eder.
Bu hadiste, Safa ile Merve arasındaki sa´ym ondört şavt olduğuna kail olanların lehinde bir delil vardır. Onlara göre iki tepe arasında bir gidiş ile bir geliş, tek şavt sayılmaktadır. Şafiîlerin büyüklerinden bir grup da böyle demiştir. Ancak bu hadis, onların görüşünü reddetmektedir. Çünkü onların kavline göre sa´y, Merve yanında değil, Safa yanında sona erer. Bu sebeple İmam Ahmed b. Hanbel, Ca-bir´in hadisi hakkındaki rivayetinde şöyle demiştir: «Eğer yedinci şavt Merve yamnda olsaydı, o zaman Rasûlullah insanlara şöyle derdi:
"Ey insanlar, eğer bu işin size zor geldiğini baştan beri bilseydim, kurbanlığımı sevk etmez ve bu nüsükümü umreye dönüştürürdüm. Beraberinde kurbanlığı bulunmayan kimse ihramdan çıksın ve bu nüsükünü umreye dönüştürsün." Rasûlullah´m böyle demesi üzerine oradakilerin tamamı ihramdan çıktı.»
Müslim dedi ki: İnsanların tamamı ihramdan çıkıp saçlarını kısalttılar. Sadece Peygamber (s.a.v.) ile beraberinde kurbanlığı bulunan kimseler ihramda kaldılar. [1]
Fasıl
Kurbanlığım beraberinde getirmemiş olan kimselerin haclarını feshedip umreye dönüştürmelerine dair Hz. Peygamberin verdiği emri, sahabelerden bir topluluk rivayet etmişlerdir. Ancak onların adlarını burada zikretmemiz fazlaca yer işgal edecektir. Bunu teferruatıyla anlatacağımız yer, "el-Ahkâmu´1-Kebir" adlı kitaptır. İnşallah bunu orada serdedeceğiz.
Âlimler, bu konuda ihtilaf etmişlerdir. İmam Malik, Ebu Hanife ve Şafiî dediler ki: Bu, sahabelere mahsus bir hükümdür. Sonra başkaları için haca feshedip umreye dönüştürmenin cevazına dair hüküm neshedilmiştir.
Bunlar bu görüşlerini ileri sürerlerken Ebıî*Zerr (r.a.)´in şu sözüne dayanmışlardır: "Muhammed (s.a.v.)´in ashabından başkasına, haccı feshedip umreye dönüştürme hakkı tanınmamıştır."
Bunu Müslim rivayet eder. İmam Ahmed b. Hanbel, bunu reddederek şöyle demiştir: "Bunu on bir sahabe rivayet eder. On bir sahabenin görüşü karşısında Ebu Zerr´in görüşünü nakleden rivayetin ağırlığı ne kadar olabilir ki "
İmam Ahmed b. Hanbel, sahabelerden başkalarının da haclarını feshedip umreye dönüştürme hakkına sahip olacakları görüşüne varmıştır.
İbn Abbas (r.a.), kurbanlığını beraberinde getirmemiş olan kimsenin haccını feshetmesinin vacib olduğunu söylemiştir. Hatta ona göre bu kimse, Beyt´i tavaf ettiği zaman şer´an ihramdan çıkmış olur. Kurbanlığını beraberinde getirmemişse, sırf Beyt´i tavaf etmekle şer´an ihramdan çıkmış sayılır. Kurbanlığını beraberinde getirmiş olan kimsenin nüsükü ise ya kıran olur, ya da sevk etmemiş ise, temettü olur. Doğrusunu Allah bilir.
Buharî, Ebu Numan kanalı ile Tavus ile İbn Abbas´m şöyle dediklerini rivayet eder:
"Peygamber (s.a.v.) ile ashabı, zilhiccenin dördüncü gününün sabahında hac için ihrama girmiş olarak Mekke´ye geldiler. Buna başka birşey karışmamıştı. Mekke´ye geldiğimizde bize emir verdi. Biz de nüsükümüzü umreye dönüştürdük. Kadınlarımızın yanına kadar gidebildik. Ve bu konudaki emir yayıldı."
Ata, Cabir´in şöyle dediğini rivayet eder:
"İçimizden biri Mina´ya gidiyordu. Giderken penisinden meni damlıyordu. İşte bu durum Peygamber (s.a.v.)´in kulağına gitti. Bunun üzerine o şöyle dedi:
- Bana gelen habere göre kavim, şöyle ve şöyle diyormuş. Allah´a yemin ederim ki, ben onlardan daha iyiyim. Onlardan daha çok Allah´tan korkarım. Eğer ben bu işin böyle olabileceğini daha Önceden bilseydim, kurbanımı beraberimde sevk etmezdim. Kurbanım beraberimde olmasaydı, ben de ihramdan çıkardım.
Bunun üzerine Süraka b. Cu´şum kalkıp şöyle dedi:
- Ya Rasûlallah, bu hüküm bize mi mahsustur, yoksa ebediyete kadar böyle mi olacaktır
- Ebediyete kadar böyle olacaktır."
Müslim, Kuteybe kanalı ile Cabir´in şöyle dediğini rivayet eder: "Rasûlullah (s.a.v.)´la birlikte ifrad haccı için telbiye getirerek Mekke´ye geldik. Aişe ise, umre için telbiye getirerek Mekke´ye geldi. Şerif mevkiine vardığımızda Aişe, âdet görmeye başladı. Mekke´ye geldiğimizde Ka´be´yi tavaf ettik, Safa ile Merve tepeleri arasında sa´y yaptık. Rasûlullah (£k.v.), beraberinde kurbanlığı bulunmayanlarımıza ihramdan çıkmalarını emretti. Bunun üzerine biz de:
- Ne kadarlığına ihramdan çıkacağız diye sorduk. O da şöyle cevap verdi:
- İhram yasaklarının tamamından kurtulmacasma ihramdan çıkacaksınız.
Bunun üzerine biz gidip kadınlarımızla cinsî münasebette bulunduk. Koku süründük. Dikişli elbiseler giydik. O esnada Arafe vakfesine dört gece vardı."
Bu iki hadis, Peygamber Efendimiz´in Veda haccı senesinde zilhiccenin dördüncü günü pazar sabahı kuşluk vakti Mekke´ye geldiğini açıkça ortaya koyuyor. Zira o sene zilhicce ayının ilk gününün perşembeye rastlağı hususunda ihtilaf yoktur. Çünkü Sahih-i Buharî ile Sahih-i Müslim´de sabit olduğuna göre Ömer b. Hattab´m hadisinde, o sene arefe günü, cuma gününe rastlamıştır, denilmektedir. Nitekim bu konu ileriki sayfalarda da anlatılacaktır.
Peygamber (s.a.v.), zilhiccenin dördüncü günü pazar sabahı Mekke´ye geldiğinde, önceki sayfalarda da söylediğimiz gibi ilk iş olarak Beyt´i tavaf etti. Sonra Safa ile Merve arasında sa´y yaptı. Merve tepesi yanında sa´yı sona erince, sahabelerden beraberinde kurbanlığı bulunmayanların ihramdan çıkmalarım kesin olarak emretti. Onlarda bunu vacib bir iş olarak telakki edip gereğince amel ettiler ve ihramdan çıktılar. Ancak bazıları, Hz, Peygamberin beraberinde kurbanlığının bulunmasından dolayı ihramdan çıkmayışma üzüldüler. Çünkü onlarda onun gibi yapmak ve ona uymak istiyorlardı. Peygamber Efendimiz, onların bu üzüntülerini görünce onlara şöyle dedi:
"Bunu ta baştan beri bilseydim, kurbanlığımı beraberimde getirmez ve bu nüsükümü umreye dönüştürürdüm."
Yani bu işin size zor geleceğini baştan beri bilseydim, beraberimde kurbanlığımı getirmez ve sizin gibi ben de ihramdan çıkardım.
Bu rivayetten de açıkça anlaşıldığı gibi temettü haccı, diğer hac çeşitlerine nisbetle daha faziletlidir. Nitekim İmam Ahmed b. Hanbel de buna dayanarak bu görüşe kail olmuş ve şöyle demiştir: "Rasûlullah (s.a.v.)´ın kıran haccı yapmış olduğu hususunda şüphe etmiyorum. Ama kendisinin kıran yapmış olduğuna üzüldüğü içindir ki, temettü haccı diğer hac çeşitlerinden daha faziletlidir."
Buna cevaben deriz ki: Peygamber (s.a.v.), kurbanlığını beraberinde getirmiş olan kimse açısından temettuun kırandan daha faziletli oluşuna üzülmemiş tir. Aksine o, ihramda kalmaları sebebiyle sahabelerin zorlanmasına üzülmüş ve bu yüzden ihramdan çıkmalarını emretmiştir. Doğrusunu Allah bilir ya, bundan ötürüdür ki, İmam Ahmed b. Hanbel, bu sır üzerinde düşündüğü için başka bir rivayetinde; kurbanlığını beraberinde getirmemiş olan kimseye nisbetle te-mettunun daha faziletli olduğunu açıkça beyan etmiştir. Çünkü Peygamber (s.a.v.), kurbanlığını beraberinde getirmemiş olan sahabelerinin temettü yapmalarını emretmiştir, kıran haccı, kurbanlığını beraberinde getirmiş olan kimse için, diğer hac çeşitlerine oranla daha faziletlidir. Nitekim Aziz ve Celil olan Allah da, Veda haccındâ" peygamberinin böyle yapmasını tercih etmiş ve kıran yapmasını emretmiştir. Bununla ilgili açıklama önceki sayfalarda da geçmişti. Doğrusunu Allah bilir. [2]
Fasıl
Peygamber (s.a.v.), Safa ile Merve arasındaki sa´yini tamamladıktan, beraberinde kurbanlığını getirmemiş olanların nüsüklerini feshedip umreye dönüştürmelerini emrettikten sonra cemaatla birlikte Merve tepesinin yanından yürümeye başladı. Mekke doğusundaki Abtah semtine indi. Pazar gününün kalan kısmını, pazartesi, salı ve çarşamba günlerini orada geçirdi. Perşembe günü sabah namazını orada kıldı. Orada bütün vakit namazlarını ashabıyla birlikte kıldı ve o süre zarfında Ka´be´ye hiç uğramadı.
Buharî, arefe gününe kadar Ka´be´ye yaklaşmayan, Ka´be´yi tavaf etmeyen ve ilk tavaftan sonra dönen kimse babında şöyle der: Mu-hammed b. Ebu Bekir, Abdullah b. Abbas´m şöyle dediğini rivayet eder:
"Peygamber (s.a.v.), Mekke´ye geldi. Ka´be´yi yedi kez tavaf etti. Safa ile Merve arasında,sa´y yaptı. Bu tavaftan sonra artık Ka´be´ye yaklaşmadı. Arefe dönüşüne kadar Ka´be´ye uğramadı." [3]
Fasıl
.Rasûlullah (s.a.v.), Mekke dışındaki Batha´da ikamet halinde iken Hz. Ali Yemen´den geldi. Peygamber (s.a.v.) - önceki sayfalarda da anlattığımız gibi- Ali´yi, Halid b. Velid´den sonra Yemen´e emir olarak göndermişti.
Hz, Ali, Yemen´den geldiğinde karısı Fatıma binti Rasûlullah´m ihramdan çıktığını gördü. Nitekim o esnada Rasûlullah (s.a.v.)´m zevceleri ve beraberinde kurbanlığını getirmeyen kimseler de ihramdan çıkmışlardı. Hz. Fatıma, ihramdan çıkmış, gözüne sürme sürmüş, boyalı elbiseler giymişti. Hz. Ali ona:
- Böyle yapmanı sana kim emretti diye sorunca Hz. Fatıma:
- Babam bana emretti, diye cevap vermişti. Hz. Ali ona kızarak Rasûlullah (s.a.v.)´a gitti.
Fatıma´nın ihramdan çıkıp boyalı elbiseler giyindiğini ve gözüne sürme sürdüğünü haber verdi. Sonra da: "Ya Rasûlallah, bunu senin kendisine emrettiğini iddia ediyor." dedi. Rasûlullah da ona şöyle cevap verdi:
- Fatıma doğru söyledi. Doğru söyledi. Doğru söyledi. Sen hacca niyet ettiğin zaman nasıl telbiye getirdin. Ve ne ihramına girdin
- Peygamber (s.a.v.)´inki gibi yaptım.
- Benim beraberimde kurbanlığım vardır. Sakın sen ihramdan *_ çıkma.
Hz. Ali´nin Yemen´den getirdiği kurbanlıklarla Rasûlullah (s.a.v)´-in Medine´den-getirdiği ve yolda gelirken satın aldığı kurbanlıklar, toplam 100 deve idi. Hz. Ali ile Hz. Peygamber, bütün kurbanlıklarda ortak oldular.
Bütün bunlar, Müslim´i
Fasıl 1
Fasıl 2
Fasıl 4
Fasıl 4
Fasıl 5
Terviye Gününde Öğle Namazının Nerede Kılınacağı
Mina´dan Arefe´ye Giderken Telbiye Ve Tekbir.
Arefe´de Vakfe Halinde Peygamber Efendimizin Yaptığı Dualar.
Bu Şerefli Mevkide Rasûlullah (S.A.V.)´A Nazil Olan Yüksek Vahiy.
Peygamber (S.A.V.)´İn Arafat´tan Meş´ar-İ Haram´a Gidişi
Fasıl
Peygamber (S.A.V.)´İn Müzdelife´deki Telbiyesi
Peygamber (Ş.A.V.)´İn Meş´ar-İ Haram´daki Vakfesi Ve Güneş Doğmadan Önce Müzdelife´den Hareket Edip Muhassir Vadisinde Bineğini Hızlandırması
Kurban Bayramının Birinci Gününde Hz. Peygamber´in Akabe Cemresini Taşlaması
Fasıl
Peygamber (S.A.V.)´İn Mübarek Başını Traş Edişi
Fasıl
Peygamber (S.A.V.)´İn Mina´dan Beyt´e Gidişi
Fasıl
Fasıl
Fasıl
Fasıl
Fasıl
Rasûlullah (S.A.V.)´In Mina Gecelerinin Tamamında Beyti Ziyaret Edişi
Fasıl
Fasıl
Fasıl
Cabir, bir hadisinde şöyle der: "Peygamber (s.a.v.), Merve tepesinin yanında sa´yrm tamamladığında şöyle buyurdu:
"Bu işin size zor geldiğini baştan beri bilseydim, ben de kurbanlığımı sevk etmezdim (sizin gibi ben de ihramdan çıkardım.)."
Bunu Müslim rivayet eder.
Bu hadiste, Safa ile Merve arasındaki sa´ym ondört şavt olduğuna kail olanların lehinde bir delil vardır. Onlara göre iki tepe arasında bir gidiş ile bir geliş, tek şavt sayılmaktadır. Şafiîlerin büyüklerinden bir grup da böyle demiştir. Ancak bu hadis, onların görüşünü reddetmektedir. Çünkü onların kavline göre sa´y, Merve yanında değil, Safa yanında sona erer. Bu sebeple İmam Ahmed b. Hanbel, Ca-bir´in hadisi hakkındaki rivayetinde şöyle demiştir: «Eğer yedinci şavt Merve yamnda olsaydı, o zaman Rasûlullah insanlara şöyle derdi:
"Ey insanlar, eğer bu işin size zor geldiğini baştan beri bilseydim, kurbanlığımı sevk etmez ve bu nüsükümü umreye dönüştürürdüm. Beraberinde kurbanlığı bulunmayan kimse ihramdan çıksın ve bu nüsükünü umreye dönüştürsün." Rasûlullah´m böyle demesi üzerine oradakilerin tamamı ihramdan çıktı.»
Müslim dedi ki: İnsanların tamamı ihramdan çıkıp saçlarını kısalttılar. Sadece Peygamber (s.a.v.) ile beraberinde kurbanlığı bulunan kimseler ihramda kaldılar. [1]
Fasıl
Kurbanlığım beraberinde getirmemiş olan kimselerin haclarını feshedip umreye dönüştürmelerine dair Hz. Peygamberin verdiği emri, sahabelerden bir topluluk rivayet etmişlerdir. Ancak onların adlarını burada zikretmemiz fazlaca yer işgal edecektir. Bunu teferruatıyla anlatacağımız yer, "el-Ahkâmu´1-Kebir" adlı kitaptır. İnşallah bunu orada serdedeceğiz.
Âlimler, bu konuda ihtilaf etmişlerdir. İmam Malik, Ebu Hanife ve Şafiî dediler ki: Bu, sahabelere mahsus bir hükümdür. Sonra başkaları için haca feshedip umreye dönüştürmenin cevazına dair hüküm neshedilmiştir.
Bunlar bu görüşlerini ileri sürerlerken Ebıî*Zerr (r.a.)´in şu sözüne dayanmışlardır: "Muhammed (s.a.v.)´in ashabından başkasına, haccı feshedip umreye dönüştürme hakkı tanınmamıştır."
Bunu Müslim rivayet eder. İmam Ahmed b. Hanbel, bunu reddederek şöyle demiştir: "Bunu on bir sahabe rivayet eder. On bir sahabenin görüşü karşısında Ebu Zerr´in görüşünü nakleden rivayetin ağırlığı ne kadar olabilir ki "
İmam Ahmed b. Hanbel, sahabelerden başkalarının da haclarını feshedip umreye dönüştürme hakkına sahip olacakları görüşüne varmıştır.
İbn Abbas (r.a.), kurbanlığını beraberinde getirmemiş olan kimsenin haccını feshetmesinin vacib olduğunu söylemiştir. Hatta ona göre bu kimse, Beyt´i tavaf ettiği zaman şer´an ihramdan çıkmış olur. Kurbanlığını beraberinde getirmemişse, sırf Beyt´i tavaf etmekle şer´an ihramdan çıkmış sayılır. Kurbanlığını beraberinde getirmiş olan kimsenin nüsükü ise ya kıran olur, ya da sevk etmemiş ise, temettü olur. Doğrusunu Allah bilir.
Buharî, Ebu Numan kanalı ile Tavus ile İbn Abbas´m şöyle dediklerini rivayet eder:
"Peygamber (s.a.v.) ile ashabı, zilhiccenin dördüncü gününün sabahında hac için ihrama girmiş olarak Mekke´ye geldiler. Buna başka birşey karışmamıştı. Mekke´ye geldiğimizde bize emir verdi. Biz de nüsükümüzü umreye dönüştürdük. Kadınlarımızın yanına kadar gidebildik. Ve bu konudaki emir yayıldı."
Ata, Cabir´in şöyle dediğini rivayet eder:
"İçimizden biri Mina´ya gidiyordu. Giderken penisinden meni damlıyordu. İşte bu durum Peygamber (s.a.v.)´in kulağına gitti. Bunun üzerine o şöyle dedi:
- Bana gelen habere göre kavim, şöyle ve şöyle diyormuş. Allah´a yemin ederim ki, ben onlardan daha iyiyim. Onlardan daha çok Allah´tan korkarım. Eğer ben bu işin böyle olabileceğini daha Önceden bilseydim, kurbanımı beraberimde sevk etmezdim. Kurbanım beraberimde olmasaydı, ben de ihramdan çıkardım.
Bunun üzerine Süraka b. Cu´şum kalkıp şöyle dedi:
- Ya Rasûlallah, bu hüküm bize mi mahsustur, yoksa ebediyete kadar böyle mi olacaktır
- Ebediyete kadar böyle olacaktır."
Müslim, Kuteybe kanalı ile Cabir´in şöyle dediğini rivayet eder: "Rasûlullah (s.a.v.)´la birlikte ifrad haccı için telbiye getirerek Mekke´ye geldik. Aişe ise, umre için telbiye getirerek Mekke´ye geldi. Şerif mevkiine vardığımızda Aişe, âdet görmeye başladı. Mekke´ye geldiğimizde Ka´be´yi tavaf ettik, Safa ile Merve tepeleri arasında sa´y yaptık. Rasûlullah (£k.v.), beraberinde kurbanlığı bulunmayanlarımıza ihramdan çıkmalarını emretti. Bunun üzerine biz de:
- Ne kadarlığına ihramdan çıkacağız diye sorduk. O da şöyle cevap verdi:
- İhram yasaklarının tamamından kurtulmacasma ihramdan çıkacaksınız.
Bunun üzerine biz gidip kadınlarımızla cinsî münasebette bulunduk. Koku süründük. Dikişli elbiseler giydik. O esnada Arafe vakfesine dört gece vardı."
Bu iki hadis, Peygamber Efendimiz´in Veda haccı senesinde zilhiccenin dördüncü günü pazar sabahı kuşluk vakti Mekke´ye geldiğini açıkça ortaya koyuyor. Zira o sene zilhicce ayının ilk gününün perşembeye rastlağı hususunda ihtilaf yoktur. Çünkü Sahih-i Buharî ile Sahih-i Müslim´de sabit olduğuna göre Ömer b. Hattab´m hadisinde, o sene arefe günü, cuma gününe rastlamıştır, denilmektedir. Nitekim bu konu ileriki sayfalarda da anlatılacaktır.
Peygamber (s.a.v.), zilhiccenin dördüncü günü pazar sabahı Mekke´ye geldiğinde, önceki sayfalarda da söylediğimiz gibi ilk iş olarak Beyt´i tavaf etti. Sonra Safa ile Merve arasında sa´y yaptı. Merve tepesi yanında sa´yı sona erince, sahabelerden beraberinde kurbanlığı bulunmayanların ihramdan çıkmalarım kesin olarak emretti. Onlarda bunu vacib bir iş olarak telakki edip gereğince amel ettiler ve ihramdan çıktılar. Ancak bazıları, Hz, Peygamberin beraberinde kurbanlığının bulunmasından dolayı ihramdan çıkmayışma üzüldüler. Çünkü onlarda onun gibi yapmak ve ona uymak istiyorlardı. Peygamber Efendimiz, onların bu üzüntülerini görünce onlara şöyle dedi:
"Bunu ta baştan beri bilseydim, kurbanlığımı beraberimde getirmez ve bu nüsükümü umreye dönüştürürdüm."
Yani bu işin size zor geleceğini baştan beri bilseydim, beraberimde kurbanlığımı getirmez ve sizin gibi ben de ihramdan çıkardım.
Bu rivayetten de açıkça anlaşıldığı gibi temettü haccı, diğer hac çeşitlerine nisbetle daha faziletlidir. Nitekim İmam Ahmed b. Hanbel de buna dayanarak bu görüşe kail olmuş ve şöyle demiştir: "Rasûlullah (s.a.v.)´ın kıran haccı yapmış olduğu hususunda şüphe etmiyorum. Ama kendisinin kıran yapmış olduğuna üzüldüğü içindir ki, temettü haccı diğer hac çeşitlerinden daha faziletlidir."
Buna cevaben deriz ki: Peygamber (s.a.v.), kurbanlığını beraberinde getirmiş olan kimse açısından temettuun kırandan daha faziletli oluşuna üzülmemiş tir. Aksine o, ihramda kalmaları sebebiyle sahabelerin zorlanmasına üzülmüş ve bu yüzden ihramdan çıkmalarını emretmiştir. Doğrusunu Allah bilir ya, bundan ötürüdür ki, İmam Ahmed b. Hanbel, bu sır üzerinde düşündüğü için başka bir rivayetinde; kurbanlığını beraberinde getirmemiş olan kimseye nisbetle te-mettunun daha faziletli olduğunu açıkça beyan etmiştir. Çünkü Peygamber (s.a.v.), kurbanlığını beraberinde getirmemiş olan sahabelerinin temettü yapmalarını emretmiştir, kıran haccı, kurbanlığını beraberinde getirmiş olan kimse için, diğer hac çeşitlerine oranla daha faziletlidir. Nitekim Aziz ve Celil olan Allah da, Veda haccındâ" peygamberinin böyle yapmasını tercih etmiş ve kıran yapmasını emretmiştir. Bununla ilgili açıklama önceki sayfalarda da geçmişti. Doğrusunu Allah bilir. [2]
Fasıl
Peygamber (s.a.v.), Safa ile Merve arasındaki sa´yini tamamladıktan, beraberinde kurbanlığını getirmemiş olanların nüsüklerini feshedip umreye dönüştürmelerini emrettikten sonra cemaatla birlikte Merve tepesinin yanından yürümeye başladı. Mekke doğusundaki Abtah semtine indi. Pazar gününün kalan kısmını, pazartesi, salı ve çarşamba günlerini orada geçirdi. Perşembe günü sabah namazını orada kıldı. Orada bütün vakit namazlarını ashabıyla birlikte kıldı ve o süre zarfında Ka´be´ye hiç uğramadı.
Buharî, arefe gününe kadar Ka´be´ye yaklaşmayan, Ka´be´yi tavaf etmeyen ve ilk tavaftan sonra dönen kimse babında şöyle der: Mu-hammed b. Ebu Bekir, Abdullah b. Abbas´m şöyle dediğini rivayet eder:
"Peygamber (s.a.v.), Mekke´ye geldi. Ka´be´yi yedi kez tavaf etti. Safa ile Merve arasında,sa´y yaptı. Bu tavaftan sonra artık Ka´be´ye yaklaşmadı. Arefe dönüşüne kadar Ka´be´ye uğramadı." [3]
Fasıl
.Rasûlullah (s.a.v.), Mekke dışındaki Batha´da ikamet halinde iken Hz. Ali Yemen´den geldi. Peygamber (s.a.v.) - önceki sayfalarda da anlattığımız gibi- Ali´yi, Halid b. Velid´den sonra Yemen´e emir olarak göndermişti.
Hz, Ali, Yemen´den geldiğinde karısı Fatıma binti Rasûlullah´m ihramdan çıktığını gördü. Nitekim o esnada Rasûlullah (s.a.v.)´m zevceleri ve beraberinde kurbanlığını getirmeyen kimseler de ihramdan çıkmışlardı. Hz. Fatıma, ihramdan çıkmış, gözüne sürme sürmüş, boyalı elbiseler giymişti. Hz. Ali ona:
- Böyle yapmanı sana kim emretti diye sorunca Hz. Fatıma:
- Babam bana emretti, diye cevap vermişti. Hz. Ali ona kızarak Rasûlullah (s.a.v.)´a gitti.
Fatıma´nın ihramdan çıkıp boyalı elbiseler giyindiğini ve gözüne sürme sürdüğünü haber verdi. Sonra da: "Ya Rasûlallah, bunu senin kendisine emrettiğini iddia ediyor." dedi. Rasûlullah da ona şöyle cevap verdi:
- Fatıma doğru söyledi. Doğru söyledi. Doğru söyledi. Sen hacca niyet ettiğin zaman nasıl telbiye getirdin. Ve ne ihramına girdin
- Peygamber (s.a.v.)´inki gibi yaptım.
- Benim beraberimde kurbanlığım vardır. Sakın sen ihramdan *_ çıkma.
Hz. Ali´nin Yemen´den getirdiği kurbanlıklarla Rasûlullah (s.a.v)´-in Medine´den-getirdiği ve yolda gelirken satın aldığı kurbanlıklar, toplam 100 deve idi. Hz. Ali ile Hz. Peygamber, bütün kurbanlıklarda ortak oldular.
Bütün bunlar, Müslim´i