- Ramazan Orucu

Adsense kodları


Ramazan Orucu

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
sumeyye
Thu 17 December 2009, 04:52 pm GMT +0200
Ramazan Orucu

Buraya kadar anlattıklarımız kıble ile ilgiliydi. Ramazan orucunun farz kılınmasına gelince, İbn Cerir´in rivayetine göre bu, mübarek Şaban ayında olmuştur. Nitekim kıblenin Mescid-i Aksa´dan Kabe-i Muazzama´ya çevrilişi de Şaban ayında olmuş tur. Rivayete göre Ramazan orucunun farz kılınması üç dönem de olmuştur. Şöyle ki:

Birinci Donem: Peygamber (sav) efendimiz Medine-i Mü-nevvere´ye geldiğinde Yahudilerin aşure günü oruç tuttuklarını görmüştü. Bunun ne olduğunu onlara sorduğunda şöyle demiş lerdi: "Bu günde noksanlıklardan münezzeh olan yüce Allah Musa peygamberi kurtarmıştır." Bunun üzerine Peygamber efendimiz de: "Musa´ya biz sizden daha yakınız" demiş ve aşure günü oruç tutmuş, müslümanlara da bu günde oruç tutmalarını emretmişti. İşte bu, orucun birinci dönemiydi. Bu orucun tutul ması Peygamber efendimizin içtihadiyle yapılmıştır. Bunu böy le anlamak mümkündür. Ancak´ bunun ilahi vahye dayandığını düşünmemiz gerekir. Yoksa Peygamber efendimiz Allah tara fından vahiy gelmeden insanların herhangi bir ibadette bulun malarını emretmezdi.

İkinci Dönem: Bu dönemde Cenab-ı Allah´ın şu buyruğu nazil olmuştur: "Ey inananlar, sizden öncekilere yazıldığı gibi, (günahlardan) korunmanız için sayılı günler olarak sizin üze rinize de oruç yazıldı; sizden kim hasta veya seferde olursa tu tamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutar, ihtiyarlıktan ya da şifa ümidi kalmamış hastalıktan ötürü) oruca güç yetire-meyenlerin fidye vermesi, bir yoksulu doyurması lazımdır. Bu nunla beraber gönül isteğiyle kim bir iyilik yapar (oruç tutar)sa o, kendisi için iyidir. Bilirseniz oruç tutmanız, sizin için daha " (Bakara 183-184)

İbn Kesir´in söylediğine göre, bu dönemde müminler oruç tutmak veya tutmamak arasında serbest bırakılmışlardı. Dile yen oruç tutar, dileyen ´tutmazdı. Tutmayanlar bir miskine ye mek yedirirlerse, bu oruç yerine geçerdi. Üçüncü dönemi anlat tıktan sonra bununla ilgili düşüncelerimizi inşaallah açıklaya cağız.

Üçüncü Donem: Orucun farz kılınması Ramazan ajanda ol muştur. Bununla ilgili olarak yüce Allah şöyle buyurmuştur:

"Ramazan ayı, ki insanlara yol gösterici, hidayeti, doğruyu ve yanlışı birbirinden ayırd edip açıklayıcı olarak Kur´an o ay da indirilmiştir, kim (o zaman aya yetişir) ayı görürse oruç tut sun. Kim hasta olur yahut seferde bulunursa, tutamadığı gün ler sayısınca başka günlerde oruç tutsun. Allah sizin için kolay lık ister, güçlük istemez. Sayıyı tamamlamanız, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah´ı tekbir etmenizi ister. Şükredesiniz diye (size bu kolaylığı gösterir.)"(Bakara 185)
İbn Kesir, bu dönemle ilgili iki durum anlatmaktadır:

1- O dönemde müslümanlar gün batışından sonra, uyuyun caya kadar yiyip içiyorlardı. Uyuduktan sonra artık yemeleri ve içmeleri yasaklanırdı.

2- Bu sonuncu durumda Cenab-ı Allah onlara, güneşin batı şından fecre, karanlıkla aydınlığın birbirinden seçilişine kadar yemelerini, içmelerini, hammlarıyla cinsel ilişkide bulunmala rını helal kılıp şöyle buyurmuştu:

"Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. On lar sizin elbisenizdir. Siz de onların elbisesisiniz. Allah, sizin kendinize yazık etmekte olduğunuzu bildi de tevbenizi kabul edip sizi affetti. Artık şimdi onlara yaklaşın ve Allah´ın sizin için yaz(ıp takdir etmiş ol)duğunu talep edin; şafağın beyaz ip liği siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin, için; sonra gece oluncaya dek orucu tamamlayın; mescidlerde ibadete çekilmiş iken kadınlara yaklaşmayın. Allah, insanlara ayetlerini böyle açıklar ki, korunup sakınsınlar." (Bakara: 187)

Hafız Ibn Kesir´in sözleri üzerinde bazı görüşler ileri sürmek istiyoruz. Şöyle ki:

a- İbn Kesir, orucun farzlığından bahsederken inü´min kim senin oruç tutup tutmamak arasında serbest bırakıldığını; oruç tutmadığı takdirde tutamadığı günün orucuna karşılık bir yok sula fidye olarak yemek yedirmesi gerektiğini ifade etmiştir. Belki de o, bu hükmü, Cenab-ı Allah´ın: "Oruca güç dayananla rın fidye vermesi, bir yoksulu doyurması gerekir" mealindeki buyruğundan çıkarmıştır. Biz ise selefi salihine ya da onların bir kısmına uyarak deriz ki: İlk zamanlarda da olsa, hiç kimse oruç tutup tutmamak arasında serbest bırakılmamıştır. Çünkü bu, orucun farzlığına aykırıdır. Halbuki orucun farzlığı Cenab-ı Allah´ın şu buyruğunda kesin bir şekilde sabit olmuştur:

"Ey inananlar, sizden öncekilere yazıldığı gibi (günahlar dan) korunmanız için sizin üzerinize de sayılı günler olarak oruç yazıldı."

Bu ayet-i kerimede ´yazıldı* ifadesinin kullanılması ile oru cun farzhğı kesinlik kazanmış ve orucun farzlığının ezeli bir şe riat olduğu, mü´minlerin uymakla mükellef oldukları sürekli bir fariza olduğu beyan edilmiştir. Nitekim bu, müslümanlar-dan önceki ümmetlerin üzerlerine de farz kılınmıştır. Sonra Ce-nab-ı Allah, orucun insanı takvaya ulaştırıcı bir vesile olduğu-´nu ifade etmiştir. Allah´ın ipine sarılıp takvalı olmak ise, her halü karda mü´minden istenen bir husustur.

b- Noksanlıklardan münezzeh olan yüce Allah, sefer veya hastalık sebebiyle ruhsatlı kılınan mü´minlerin, diğer günlerde oruç tutmalarını farz kılmıştır. Oruç tutulması gereken günle rin mahdut ve belirli zamanda bulunduklarını beyan etmiştik. Bazı mazeretler sebebiyle bu günlerde oruç tutma imkanı kay bolduğu takdirde, orucun başka zamanlarda kaza edilmesi ge rekir. Eğer mü´minler oruç tutup tutmamak arasında serbest bırakılmış olsalardı, bu seçenekten bahsedilir ve diğer günlerde orucun kaza edilmesi gerekli olmazdı; bu ruhsat yolcuya ya da hastaya tanınırdı.

c- Orucun farz kılındığını belirten ayet-i kerimenin arka dan gelen ayet-i kerimede: "Ramazan ayı ki, o ayda Kur´an dirilmiştir" denilmektedir. Bu iki ayetin aynı nassta olmalaı akıl kabul etmez. Çünkü bunlardan biri neshedici diğeri nesh olunandır. Bu iki ayetin uzlaştırılması neticesinde mey na çıkan anlam şöyle olmaktadır: Ramazan ayı, oruç tutulm gereken sayılı günleri açıklayan bir aydır. Yani farz olan or Ramazan ayındadır.

d- "Oruca güç yetiremeyenlerin..." mealindeki ayet-i kerin den anlaşıldığına göre, bazı kimseler olanca güçlerini hare diklan halde, oruç tutamadıkları ve bunların daha sonra ka etmeye de imkanlarının olmayacağı açıklanmaktadır. Bu d rumdaki kimseler, tutamadıkları günlere karşılık fidye ve inekle yükümlüdürler. Rivayete göre, bu kesin hüküm, on tutmak için olanca güçlerini harcadıkları halde, oruç tutam; yan yaşlı insanlara mahsustur. İbn Abbas´dan böyle bir rivayt gelmiştir. Kötürüm ve iyileşmesine ümit olmayan kronik hast da bu hükme tabidir.

e- "Bununla beraber, gönül isteğiyle kim bir iyilik yapa (oruç tutarjsa o, kendisi için iyidir" ayet-i kerimesi, mü´minü oruç tutup tutmamak serbestiyetine sahip olduğunu ifade et memektedir. Bu ayet-i kerimeden açıkça anlaşılan, farz oru< değil, nafile oruçtur.

Hafız İbn Kesir´in Ramazan orucunun farz kılınmasından sonraki dönemle ilgili olarak anlattıklarına eleştirel bir gözle bakmamız gerekir. Onun anlattığına göre, gün batışından son ra, uyuyuncaya kadar mü´minin yeme, içme ve cinsel ilişkide bulunma serbestiyeti vardı. Ancak uyuduktan sonra bütün bu şeyler yasak olurdu. Daha sonra gelen bir ayet-i kerime gere ğince, bütün bu sayılan şeyler şafağın atmasına kadar, müzmi ne mubah olmuştur. Bu konuda biz deriz ki, böyle bir şey Kur´an nassı ile sabit değildir. Bunu isbatlayıcı bir hadis de yoktur. Sabit olan husus şudur ki müzminlerin tümü, ya da bir kısmı uyuduktan sonra da yeme, içme ve hanımlarıyla cinsel ilişkide bulunma gibi faaliyetler içinde görülmüşlerdir. Bunu ya kendi anlayışlarından, ya da gördükleri bir nassdan dolayı yapmışlardır. Peygamber efendimizden bu konuda rivayet edil miş bir nassı araştırdığımız takdirde böyle bir nasla karşılaş mayız. Kuvvetli görüşe göre, müminler aşırı takvalıhklannda" dolayı böyle bir anlayışa sahip olmuşlardır. Bunu şu ayet-i ke rime de isbat etmektedir: "Kendi nefislerinize yazık ettiğinizi Allah bildi." Yani sizin kendi nefislerinizi günahtan korumak istediğinizi Cenab-ı Allah bilmiştir. Rağıb el-İsfahani bu ayet~i kerimede geçen ve "nefislerinize yazık ettiğiniz" şeklinde tercü me ettiğimiz "hıyanet" kelimesinin, hıyanetin acılığı anlamına geldiğini söylemiştir. Kanaatime göre nefse hıyanet, onu güç yetiremeyeceği şeylerle yükümlü kılmak demektir. Her halde sahabüer de bunu böyle anlamışlardır. Kur´an-ı Kerim de duru mu tashih edip açıklığa kavuşturmuştur. Bir mümin olarak öy le inanıyorum ki, orucun farz kılındığını beyan eden ayetlerin hepsi, baştan sona kadar aynı anlam birliğini taşımakta ve ara larında nesheden, ya da neshedilen herhangi bir ayet bulunma maktadır. Doğrusunu en iyi bilen elbetteki Allah´tır.


ikranur 7d
Mon 15 December 2014, 04:05 pm GMT +0200
Ramazan ayı insanlara yol gösterici doğruyu ve yanlışı ayırd edip açıklayıcı olarak Kur'an o ayda indirilmiştir.Kim hasta olup yahut seferlerde bulunursa tutamadığı günler sayısınca başka günler oruç tutsun.gün batışından sonra uyuyuncaya kadar müminin yeme içme ihtiyaçlarını karşılama serbestiyeti vardır ancak uyuduktan sonra bütün bu şeyler yasak olur.

RAMAZAN 7/D
Mon 15 December 2014, 05:22 pm GMT +0200
Ramazan Orucu Şaban ayında olmuştur.Muharrem ayında yani aşure ayında Peygamber Efendimiz(S.A.V) oruç tutmuştur.Peygamber Efendimiz Medine-i Mü-nevvere´ye geldiğinde Yahudilerin aşure gününde oruç tuttuklarını görmüştür ve onlara neden oruç tuttuklarını  sormuştur ve onlar da bu günde eksikliklerden uzak olan YÜCE ALLAH'ın Musa Peygamberi kurtardığını belirtmişlerdir. Peygamber Efendimiz ise Musa Peygambere sizden yani yahudilerden daha yakın olduğumuzu söyleyerek kendiside de oruç tutmuştur.Ve bize de Peygamberimiz o günde oruç tutmamızı emretmiştir.YÜCE ALLAH bizden öncekilere ve bize oruç yazmıştır.Her Müslümana oruç farz kılınmıştır. Bir hastalık veya gücü oruca yetmeyenler tutamayanlar fidye vermelidir bir fakiri bir yoksulu doyurmalıdır.KUR'AN-I KERİM'de ramazan ayında indirilmeye başlanmıştır.Ayrıca Cenab-ı ALLAH ramazan ayında oruç tutamadığımız günler yerine kaç gün tutmadıysa o günler kadar oruç tutulmasını emretmiştir. YÜCE ALLAH orucu biz tutalım diye her türlü kolaylığı sağlamıştır bizlere.Gün batışından uyuyuncaya kadar müminlerin yeme içme ve cinsel ilişkide bulunmaları serbesttir.Fakat uyuduktan sonra herşey yasak olur.

damla6d
Mon 15 December 2014, 08:56 pm GMT +0200
Güzel anlatmışsınız fakat ben hep fidye ve fitreyi karıştırıyorum.Sınav olacağız ve sınavda çıkar büyük ihtimalle.Fidyeyi anladım fakat fitreyi unuttum.Bir de onu anlatır mısınız?
Çok güzel anlatmışsınız.Oruç bazılarına göre sadece sevap olduğu için tutuluyor.Fakat bence sadece sevap olduğu için değilde Allah'a ve Peygamberimize sevgi ve saygımızdan dolayı tutulmalı .Çoğunlukla söyleniyor fakat herkes sevap veya farz olduğu için tutuyor.

MELİKE 7D
Sun 21 December 2014, 04:10 pm GMT +0200
Ramazan oruçu şaban ayında tutulur.Aşure ayında peeygamber efendimiz (s.a.v.)oruç tutmuştur.Medine-i Mü-nevvere´ye geldiğinde yahudilein oruç tuttuklarını görmüş.Neden oruç tutuklarını sormuş.Onlarda şöyle cevap vermişler:
-''Bu günde noksanlıklardan münezzeh olan yüce Allah Musa peygamberi kurtarmış.''demiş.
Peygamber efendimiz de Musa peygambere daha yakın olduğu için oda oruç tutmaya başladı ve bizede emretmiştir.Yüce Allah'ımız da bize oruç yazmıştır.Her müslüman oruç farzdır.Bir hastalığı yada güçü yoksa oruç tutmaya fidye vermelidir yada ne kadar oruç tutmadığı gün varsa o gün kadar oruç tutmalı.KURAN'I KER-İM ramazan ayında indirlmeye başlamıştır.CENABI ALLAH bizler oruç tutmamız için bizlere kolaylık sağlamıştır.Allah sizden razı olsun bu konuyu sizin sayenizde öğrendim.

Hafsa Nur 6.D
Tue 23 December 2014, 06:26 pm GMT +0200
Orucumuzu sağlıklı bir şekilde yerine getirmek için; niyet etmek, niyetin başlama ve bitme zamanını bilmek, tan ağarmaya başlamasından güneş batıncaya kadar orucu bozan şeylerden sakınmak gerekir.Sahur yemeği zevk ve neşe içinde yenir. Sahur yemeği oruca dayanma gücünü artırır. Böylece oruç ibadetinin daha kolay yerine getirilmesine katkı sağlar. Yemek bitince eller yıkanır, dişler fırçalanır. Oruç için hazırlanılır ve niyet edilir. Oruç tutmak için niyet şarttır. Niyet, akşam ya da sahurda yemek yedikten sonra "Allah rızası için ramazan orucunu tutmaya niyet ettim" diyerek edilir. Mutlaka bu cümleyi söylemek şart değildir. Zihinden geçirmekle de niyet olur. Sahura kalkmak da ayrıca bir niyettir.
Sevgili Peygamberimiz "Sahurda yemek yiyiniz., çünkü sahur yemeğinde bereket vardır." buyurarak sahura kalkmayı öğütlemiştir.. Sabah şafak sökmeden önceki vakit olan imsak vakti, aynı zamanda sabah namazının başlangıcıdır. İmsak vaktinin başlamasından itibaren orucu bozacak davranışlardan sakınmak gerekir. Orucun vakti akşam gün batıncaya kadar devam eder.Peygamberimizin iftar yaptığı dualardan biri şöyledir:
"Allah'ım, senin için oruç tuttum. Sana inandım. Sana güvendim. Senin verdiğini yiyeceklerle orucumu açıyorum. Verdiğin nimetlere şükürler olsun."
İftar duasını bu şekilde yapmak şart değildir. İsteyenler içinden geldiği gibi istedikleri şekilde dua edebilirler.

Orucumuzu açtığımız zaman olan iftar vakti, Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için bütün gün aç ve susuz geçiren oruçlunun en duygulu olduğu andır. Kendisi için akşama kadar oruç tutarak ibadet eden kimsenin duygularını en iyi bilen ve duyan Allah'tır. İftar vaktinde içten yapılan duaları kabul eder.Ramazanda oruç açma vaktinin ayrı bin neşesi vardır. Bütün aile bireyleri hep birlikte sofraya oturur, oruç açma vaktini gelmesini bekleriz. Ezan veya top sesinin duyulmasıyla birlikte orucumuzu dua ile açarız. Yemeğimizi yedikten sonra dua ederek Allah'a şükrederiz. Sonra akşam namazını kılar ve teravih namazı için hazırlıklara başlarız. Bu ayda camiler dolar taşar. Bu durum Müslümanlar arasında sevgi, saygı, hoşgörü, yardımlaşma ve dayanışmanın artmasına neden olur.Bir kimsenin Kur'an'ı ezberden veya kitaptan yüksek sesle okuması ve onu dinleyen topluluğun da sessizce Kur'an'dan takip etmesine "mukabele" denir. Hz. Muhammed'e 610 yılında ilk vahyin gelişiyle başlayan Kur'an'ın indiriliş süreci, 632 yılına kadar, yaklaşık yirmi üç yıl devam etmiştir. Peygamberimizle Cebrail, her yıl ramazan ayında bir araya gelerek, o güne kadar indirilen Kur'an ayetlerini, karşılıklı olarak okurlardı. Önce Cebrail okur Peygamberimiz dilerdi. Daha sonra da Peygamberimiz okur, Cebrail dinlerdi. Bu durum Peygamberimizin vefat ettiği yıl 632 de iki kez tekrarlanmıştır. Böylece Kur'an ayetlerinin unutulmasına meydan verilmemiştir. Peygamberimizin bu davranışını kendilerine örnek alan Müslümanlar, bunu dini bir gelenek olarak günümüze kadar sürdürmüşlerdir Kutsal kitabımız olan Kur'an ramazan ayında indirilmeye başlanmıştır. Bu nedenle Müslümanlar Ramazan ayında Kur'an okumaya daha çok özen gösterirler.
Kur'an'ın okumak her Müslüman'ın dini bir görevidir.
Kur'anı kerim Allah tarafından Hz. Muhammed'e vahiy yolu ile bildirilmiş olan son ilahi kitaptır. Kaynağının ilahi olması nedeniyle kutsaldır ve tamamıyla Allah'ın sözlerinden ibarettir. Bu nedenle de İslam dininin temel kaynağıdır ve dini hayatımızla ilgili bilgileri ondan öğreniriz. Peygamberimiz Kur'an okumaya çok önem vermiş ve sözleriyle bunu teşvik etmiştir. "Sizin en hayırlınız Kur'an'ı okuyan ve okutandır."(Ebu Davud) Bunun için Kur'an okumak, her müminin dini görevidir. Kur'an okuyan Allah ile konuşmuş, dinleyen de Allah'ın sözünü işitmiş sayılır.Ramazan ayında Müslümanların yerine getirmeleri gereken ibadetlerden biri de fıtır sadakasıdır. Halk arasında buna "fitre" denir. Zekâttan ayrı olarak, zengin sayılan her Müslüman yılda bir kez muhtaç kimselere "fitre" verir. Fitre, zekâta göre daha küçük çaptaki bir yardımdır. Bunda belli bir yaşa gelmiş olma şartı aranmaz. Bir ailedeki bütün bireylerin fıtır sadakasını büyüklerinden biri verebilir. Fitre miktarı kişinin ekonomik düzeyine, maddi durumuna göre değişmektedir. Ülkemizde fitrenin miktarı her yıl müftülüklerce açıklanır Fitre bayram namazından önce verilir. Böylece fakir kimselerin bayram ihtiyaçlarına katkıda bulunulur..Fıtır sadakası, oruçluyu yanılarak söylediği kötü sözlerin günahlarından temizler, yoksullar için bir azık olur. Kim onu bayram namazından önce verirse kabul edilmiş bir fitre sadakası olur. Bayram namazından sonra verirse normal bir sadaka olur."Zekât, sahip olduğumuz malın, fitre de sağlık içinde bayrama ulaşmamızın şükrüdür. Fitreyi alan kişi bununla bayram ihtiyaçlarını karşılar. Böylelikle zenginler yoksulların bayram sevincine katkıda bulunmuş olurlar. Fıtır sadakası insanlar arasındaki sevgi, saygı, paylaşma, yardımlaşma ve dayanışma bağlarının kuvvetlenmesine katkı sağlayan önemli bir ibadettir.


Hatice Akdağ 7/B
Fri 26 December 2014, 09:32 pm GMT +0200
Oruç tan yerinin ağarmaya başlamasından güneş batıncaya kadar insanın yeme içme ve bazı bedensel şeylerden uzak durmasıdır.peygamber efendimiz Medine-i Mü-nevvere te geldiğinde yahudilerin aşure gününde oruç tuttuğunu görmüş. Bunun ne olduğunu onlara sormuş onlarda "Bu günde noksanlıklarımızdan münezzeh olan yüce Allah musa peygamberi kurtarmış. Bunun üzerine peygamber efendimiz "Musa'ya biz sizden daha yakınız."demiş ve aşure günü oruç tutmuş müslümanlara da bu günde oruç tutmalarını emretmiş.

semih7/a
Tue 30 December 2014, 12:10 am GMT +0200
Ramazan bayramı şaban ayında yer alıyor ve peygamber (s.a.v.) efendimiz aşure ayında oruç tutmuştur

KübraBolat
Sat 19 December 2015, 10:57 am GMT +0200
Ramazan orucu tutabilen yani (hasta,yolculukta olanların vs)dışında herkeze fazdır. Lakin bu tutamayanlar başka günler tutacaktır.     -oruç sahurla başlar  iftarla biter.        -kuran ramazan ayında indirilmiştir

Sevgi.
Fri 25 December 2020, 12:26 am GMT +0200
Esselâmü Aleyküm. Bu faydalı bilgileri bizlerle paylaştığınız için Allah sizlerden razı olsun kardeşim

es-Sabur
Fri 25 December 2020, 06:28 am GMT +0200
Ramazan orucu Şaban ayında farz kılınmıştır bu ibadette Peygamber Efendimize lütuf edilen bir ibadettir

ceren
Sat 26 December 2020, 12:42 am GMT +0200
Esselamu aleyküm.Rabbim bizleri ramazan orucunu vaktinde ve hakkıyla tutan Allahın rızasına kavuşan kullardan olalım inşallah...