neslinur
Sun 11 July 2010, 02:20 am GMT +0200
Rahimdekini Allah Bilir
İnsanın yaratılışı ve yaratılış safhaları ile alâkalı âyetleri kaydederken, insanlar tarafından her zaman merak edilen bir hususa ilâhî cevabı da kaydetmek gerekmektedir: Ana rahmindeki çocuk. Bu her devirde merak edilen bir husustur. İnsanlar, çocuğun cinsiyetini, kaabiliyetini, sağlam veya sakatlığım vs. hep önceden öğrenmek istemişlerdir.
Kur'ânYâni: "RahimlerdekiniAllah bilir"[440] diyerek, bu konuda süpekülasyona sed çekmek ister. Zamanımızda, erkek veya dişi oluşu, geliştirilen bâzı tıbbi metodlarla, önceden büyük isabetle tesbît edilmektedir. Tıbbın bu sahasında araştırmalar ilerledikçe, ceninle ilgili olarak merak duyduğumuz bir kısım esrarın daha aydınlatılması mümkündür. Bu durumun Kur'ân'm hükmünü cerhetmeye-ceği açıktır. Zira, insanlar bunu,- cenîn belli bir safhaya ulaştıktan sonra, yâni erke kliği-di siliği veya tekliği-iki zliği, sağlamlığı-sakatlığı insanlar tarafından bilinebilecek bir hal aldıktan sonra bilebilmektedir. Tıpkı -yine Kur'ân'da bilinmezler arasında zikredilmiş bulunan- yağmurun ne zaman yağacağı meselesinde olduğu gibi. Yağmurun geleceğini haber veren alâmetlerin zuhurundan sonra insanlar bu alâmetleri değerlendirerek yağmur hakkında önceden beyânda bulunmaktadır. Bir şeyin alâmetleri belirdikten sonra varlığını ihbar, gaybtan haber verme olamaz.
Mevzu üzerine dermeyân edilebilecek ikinci bir mülâhaza, ceninin durumunu teşhiste kullanılan yardımcı vâsıtalarla alâkalıdır. Yâni Kur'ân-ı Kerîm, dolaylı olarak "Rahimde olanı insan bilemez" derken, "âlet ve vâsıtası olmayan insan"ı kastetmiş olabilir. Yâni insan başka vâsıtaya baş vurmadıkça, fıtrî kapasitesi ile rahimdekini bilemez.
Bu te'vîli te'yîd eden Kur'ânî bir örnek, Kur'ân'ın insanlar tarafından bir benzerinin getirilemeyeceği mes-'elesidir. Bu husus, muhtelif âyetlerde tekrar betekrar ele alınır ve gerek "tamamına", gerek "on sûresine" ve gerekse "tek sûresine" bir benzer getirilemeyeceği, hattâ cinler ve insanlar başbaşa verseler, Allah'tan başka her şeyin yardımını da te'mîn etseler, çok manâlı değil müfteriyât, uydurmalar nevinden şeylerle de olsa bir benzerinin getirilemeyeceği te'kîdli şekilde ifâde edilir.[441] Bir benzeri getirilemeyeceği söylenen tek sûrenin, icabında, tek satırlık yer işgal eden, üç âyetten mürekkep Kevser Sûresi olduğu düşünülecek olursa, bu mes'elenin ne şekilde te'kîdli olarak ifâde edildiği daha iyi anlaşılır.
Halbuki, mugayyebât-ı hamse yâni beş bilinmezler mes'elesinde böylesi te'kîde yer verilmemiştir, binâenaleyh alâmetlerinin zuhurundan sonra, bâzı âletlerin yardımıyla bilinmesi Kur'ân'ın hükmünü cerh etmez.
Mes'ele üzerine dermeyân edebileceğimiz üçüncü bir mülâhaza da, cenîn daha anne rahminde iken tebellür eden vasıfları ile ilgilidir. Âyette geçen "Rahimlerdekini Allah bilir, (insanlar bilmez)" ifâdesi,eski zamanlardan beri, insanların en ziyâde merak ettikleri bir hususa tevcih edilerek "Rahimlerdeki erkek mi, dişi mi Allah bilir" şeklinde anlaşılmış ve dediğimiz gibi, geliştirilen tıbbî metodlârla hamileliğin belli bir müddetinden sonra erkeklik-dişilik tesbît edilmeye başlanınca, âyetin hükmü hususunda tereddüt ve teşvişlere gidilmiştir. Halbuki âyette kastedilen bilinmezlik çok şeylere râcidir.
Ayet-i kerimede: "Ana rahmindeki çocuğun erkek mi, dişi mi olduğunu Allah bilir" denmiyor, "Rahimlerdekini Allah bilir" buyuruluyor. Hz. Peygamber'in (a.s.m.) hadîslerinde açıklandığına göre, çocuk, ana rahminde dördüncü ayına basınca, Cenâb-ı Hakkın emriyle "rızkı", "eceli", "sağlam veya sakat olacağı", "bedbaht veya mes'ûd olacağı", "erkek veya dişi olacağı", "ne amelde bulunacağı", "ne gibi eser bırakacağı", "ahlâkı"[442] "ikiz veya tek olacağı", "noksan veya tam olacağı", "mâruz kalacağı musibetler" vs.[443] yazılmaktadır.
Şu halde Allah, daha rahimde iken her yönüyle insanı bilmektedir. En azından hadîslerde tâdad edilen bu hususları bilme seviyesine ulaşmadıkça, âyet cerhedilemez. Bunların bilinemeyeceği ise açıktır.[444]
İnsanın yaratılışı ve yaratılış safhaları ile alâkalı âyetleri kaydederken, insanlar tarafından her zaman merak edilen bir hususa ilâhî cevabı da kaydetmek gerekmektedir: Ana rahmindeki çocuk. Bu her devirde merak edilen bir husustur. İnsanlar, çocuğun cinsiyetini, kaabiliyetini, sağlam veya sakatlığım vs. hep önceden öğrenmek istemişlerdir.
Kur'ânYâni: "RahimlerdekiniAllah bilir"[440] diyerek, bu konuda süpekülasyona sed çekmek ister. Zamanımızda, erkek veya dişi oluşu, geliştirilen bâzı tıbbi metodlarla, önceden büyük isabetle tesbît edilmektedir. Tıbbın bu sahasında araştırmalar ilerledikçe, ceninle ilgili olarak merak duyduğumuz bir kısım esrarın daha aydınlatılması mümkündür. Bu durumun Kur'ân'm hükmünü cerhetmeye-ceği açıktır. Zira, insanlar bunu,- cenîn belli bir safhaya ulaştıktan sonra, yâni erke kliği-di siliği veya tekliği-iki zliği, sağlamlığı-sakatlığı insanlar tarafından bilinebilecek bir hal aldıktan sonra bilebilmektedir. Tıpkı -yine Kur'ân'da bilinmezler arasında zikredilmiş bulunan- yağmurun ne zaman yağacağı meselesinde olduğu gibi. Yağmurun geleceğini haber veren alâmetlerin zuhurundan sonra insanlar bu alâmetleri değerlendirerek yağmur hakkında önceden beyânda bulunmaktadır. Bir şeyin alâmetleri belirdikten sonra varlığını ihbar, gaybtan haber verme olamaz.
Mevzu üzerine dermeyân edilebilecek ikinci bir mülâhaza, ceninin durumunu teşhiste kullanılan yardımcı vâsıtalarla alâkalıdır. Yâni Kur'ân-ı Kerîm, dolaylı olarak "Rahimde olanı insan bilemez" derken, "âlet ve vâsıtası olmayan insan"ı kastetmiş olabilir. Yâni insan başka vâsıtaya baş vurmadıkça, fıtrî kapasitesi ile rahimdekini bilemez.
Bu te'vîli te'yîd eden Kur'ânî bir örnek, Kur'ân'ın insanlar tarafından bir benzerinin getirilemeyeceği mes-'elesidir. Bu husus, muhtelif âyetlerde tekrar betekrar ele alınır ve gerek "tamamına", gerek "on sûresine" ve gerekse "tek sûresine" bir benzer getirilemeyeceği, hattâ cinler ve insanlar başbaşa verseler, Allah'tan başka her şeyin yardımını da te'mîn etseler, çok manâlı değil müfteriyât, uydurmalar nevinden şeylerle de olsa bir benzerinin getirilemeyeceği te'kîdli şekilde ifâde edilir.[441] Bir benzeri getirilemeyeceği söylenen tek sûrenin, icabında, tek satırlık yer işgal eden, üç âyetten mürekkep Kevser Sûresi olduğu düşünülecek olursa, bu mes'elenin ne şekilde te'kîdli olarak ifâde edildiği daha iyi anlaşılır.
Halbuki, mugayyebât-ı hamse yâni beş bilinmezler mes'elesinde böylesi te'kîde yer verilmemiştir, binâenaleyh alâmetlerinin zuhurundan sonra, bâzı âletlerin yardımıyla bilinmesi Kur'ân'ın hükmünü cerh etmez.
Mes'ele üzerine dermeyân edebileceğimiz üçüncü bir mülâhaza da, cenîn daha anne rahminde iken tebellür eden vasıfları ile ilgilidir. Âyette geçen "Rahimlerdekini Allah bilir, (insanlar bilmez)" ifâdesi,eski zamanlardan beri, insanların en ziyâde merak ettikleri bir hususa tevcih edilerek "Rahimlerdeki erkek mi, dişi mi Allah bilir" şeklinde anlaşılmış ve dediğimiz gibi, geliştirilen tıbbî metodlârla hamileliğin belli bir müddetinden sonra erkeklik-dişilik tesbît edilmeye başlanınca, âyetin hükmü hususunda tereddüt ve teşvişlere gidilmiştir. Halbuki âyette kastedilen bilinmezlik çok şeylere râcidir.
Ayet-i kerimede: "Ana rahmindeki çocuğun erkek mi, dişi mi olduğunu Allah bilir" denmiyor, "Rahimlerdekini Allah bilir" buyuruluyor. Hz. Peygamber'in (a.s.m.) hadîslerinde açıklandığına göre, çocuk, ana rahminde dördüncü ayına basınca, Cenâb-ı Hakkın emriyle "rızkı", "eceli", "sağlam veya sakat olacağı", "bedbaht veya mes'ûd olacağı", "erkek veya dişi olacağı", "ne amelde bulunacağı", "ne gibi eser bırakacağı", "ahlâkı"[442] "ikiz veya tek olacağı", "noksan veya tam olacağı", "mâruz kalacağı musibetler" vs.[443] yazılmaktadır.
Şu halde Allah, daha rahimde iken her yönüyle insanı bilmektedir. En azından hadîslerde tâdad edilen bu hususları bilme seviyesine ulaşmadıkça, âyet cerhedilemez. Bunların bilinemeyeceği ise açıktır.[444]