ehlidunya
Sun 5 February 2012, 08:50 pm GMT +0200
Cennet Ehlinin Aziz Ve Celil Olan Rablerini, Cuma Günleri Gibi Bu İş İçin Hazırlanan Bir Toplantı Yerinde Görmeleri
Yüce Allah buyurdu ki:
"O gün bir takım yüzler, Rablerine bakıp parlayacaktır." (Kıyamet, 75/22-23)
"İyiler, şüphesiz, nimet içinde ve tahtlar üzerinde etrafı seyrederler. Onları, yüzlerindeki nimet pırıltısından tanırsın." (Mutaffifm, 83/22-24)
Önceki kısımlarda geçen ve Ebû Musa eKEş'arî tarafından rivayet edilen bir hadiste Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur;
"İki cennetin bitkileri ve içindeki her şey altındandır. İki cennet daha var ki; bunların bitkileri ve içindeki her şey gümüştendir. Oradakilerin Rablerini görmelerini engelleyen şey, sadece O'nun mübarek yüzündeki ululuk örtüşüdür. Onlar adn cennetlerindendirler." [504]
Bu hadisin bir varyantında şöyle denmektedir:
"Onların en üstünleri, günde iki kez Allah'a bakar."
Buharî ve Müslim'in sahihlerinde, müminlerin kıyamet gününde Aziz ve "Celil olan Rablerini görmeleri bahsinde Cerir'den merfu olarak gelen bir rivayette bunu doğrulamaktadır:
"Güneşi ve Ay'ı gördükleri gibi müminler, Rablerini de görürler. Eğer güneşin doğuşundan ve batışından önce namazdan gafil kalmayabiliyorsanız, bunu yapın." Böyle dedikten sonra Rasûlullah (s.a.v.) şu âyeti okudu:
"Rabbini, güneşin doğmasından önce ve batışından önce Överek teşbih et." (Raf." 50/39)
Sahih-i Buharî'de de şöyle bir hadis vardır: "Doğrusu siz, Rabbinizi apaçık göreceksiniz." [505]
Bu ifadelerden anlaşılıyor ki; müminler cennette Cenab-ı Allah'ı, ibadet vakitleri gibi vakitlerde göreceklerdir. Bunu dileyen seçkin müminler, Aziz ve Celil olan Allah'ı gündüzün iki ucunda, sabahleyin ve akşamleyin göreceklerdir ki bu, yüksek bir makamdır. Hatta onlar koltuklarında ve kanepelerinde oturmaktayken -dünyada bu gibi hallerde ay'ı gördükleri gibi- Cenab-ı Allah'ı da daha genel ve daha kapsamlı bir toplantıda göreceklerdir. Cuma gününün toplantısını andıran toplantılar düzenlenir. Cennet ehli, beyaz misk akan geniş bir vadide toplanırlar. Herkes orada menziline göre oturur. Kimi nurdan, kimi altından, kimi cevherden, kimi de başka madenlerden mamul minberler üzerinde oturur. Sonra üzerlerine hilaller giydirilir. Önlerine gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, hiç bir insanın kalbinden geçmemiş yiyecek ve içeceklerle dolu safralar konulur. Sonra aynı şekilde onlara çeşitli kokular sürülür. Daha önce hiç kimsenin aklından dahi geçmemiş olan çeşitli ikramlara mazhar olurlar. Sonra sânı yüce, noksanlıklardan münezzeh olan Hak Teâla onlara birer birer hitab eder. Nitekim hadisler de bunun böyle olacağına delâlet etmektedirler. Bu husus, inşaallah yakında da anlatılacaktır.
Bazı âlimler, kadınlar hususunda ihtilafa düşmüşlerdir. Şöyle ki: Erkekler gibi kadınlar da Allah'ı cennette görebilecekler mi? Kimi, onların çadırlarda kapalı kalmaları nedeniyle Allah'ı göremeyeceklerini söylerken; kimi çadırlardayken dahi Allah'ın görülmesine engel bulunmadığı gerekçesiyle kadınların da cennette Allah'ı görebileceklerini söylemişlerdir. Zira yüce Allah buyurmuş ki:
"İyiler, şüphesiz, nimet içinde ve tahtlar üzerinde etrafı seyrederler." (MutaffiJîn, 22-23)
"Onlar ve eşleri gölgeliklerde, tahtlar üzerine yaslanmışlardır." (Yasin;36/56)
Rasûlullah (s.a.v) buyurdu ki:
"Doğrusu sizler, Aziz ve Celil olan Rabbinizi, şu ay'r gördüğünüz gibi göreceksiniz. Ö'nu görebilmek için birbirinizle tartışmazsınız (yani rahatça görebilir, itişip kalkışmazsınız). Eğer yapabiliyorsanız güneşin doğuşundan önce, batışından önce namaz kılmaya devam edin." [506]
Bu hüküm genel olup kadınları da erkekleri de içine alır. Doğrusunu Allah bilir.
Bazı âlimler üçüncü bir görüş daha iler sürmüşlerdir. Şöyle ki: 'Müminler Cenab-ı Allah'ı bayram gibi günlerde görürler. Yüce Allah bayram gibi günlerde cennet ehline genel bir tecellide bulunur. O'nu başka değil, ancak bu gibi hallerde görürler. Ancak bu görüşü doğru kabul etmek için özel bir delile ihtiyaç vardır. Doğrusunu Allah bilir. Nitekim şöyle buyurmuştur:
"İyi davrananlara, daima daha iyisi ve fazlası verilir." (Yunus, 10/26)
Bu âyette geçen "fazlası" kelimesini bir sahabe topluluğu, Aziz ve Celil olan Allah'ın mübarek yüzünü görmek şeklinde tefsir etmişlerdir. Bu sahabe cemaati arasında Ebubekir es-Sıddîk, Übey b. Kâ'b, Kâ'b b. Ucre, Huzeyfe b. Yeman, Ebû Mûsâ el-Eş'arî, Abdullah b. Abbas, Saîd b. Müseyyeb, Mü-cahid, İkrime, Abdurrahman b. Ebi Leylâ, Abdurrahman b. İshak da vardır. Ayrıca halef ve seleften bazı âlimler de bu kelimeyi böyle tefsir etmişlerdir. Allah onlara rahmet etsin. Hepsinin makamını da âlî kılsın.
Müminlerin âhiret yurdunda Aziz ve Celil olan Rablerini göreceklerini bildiren hadis, aralarında Ebubekir es-Sıddîk'ın da bulunduğu bir sahabe cemaatından rivayet edilmiştir. Ebubekir es-Sıddîk'ın rivayet etmiş olduğu uzun hadis, önceki kısımlarda geçti.
Allah'ın görüleceğini bildiren /hadisi rivayet edenlerden biri de Hz. Ali'dir.
Onun bu hadisini Yakub b. Süfyân, şu senedle rivayet etmiştir: Muhammed b. Musaffa... Ali b. Ebi Talib'den rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Cennet ehli yüce Rabbi her cuma görür." [507] Yakub, hadisin tamamını nakletmiş olup o hadiste şu ifadeler de vardır: "Perde açıl(ip yüce Rab tekrar göründüğünde) daha önce sanki hiç görülmemiş gibi olur."
Yüce Allah buyurmuş ki: "Katımızda fazlası da vardır." (Kaf, 50/35)
Rüyetullah hadisini rivayet eden sahabe topluluğu arasında şu zâtlar da vardır: Übey b. Kâ'b, Enes b. Mâlik, Büreyde b. Hasîb, Câbir b. Abdullah, Huzeyfe, Zeyd b. Sabit, Selmân-ı Farisî, Ebû Saîd Sa'd b. Mâlik b. Sinan el-Hudrî, Ebû Umame Südâ b. Aclân el-Bahilî, Suheyb b. Sinan er-Rûmî, Uba-de b. Sâmit, Abdullah b. Abbas, İbn Ömer, Abdullah b. Amr, Ebû Mûsâ Abdullah b, Kays, Abdullah b. Mes'ud, Adiyy b. Hatim, Ammar b. Yasir, Am-mare b. Rüveybe, Ebû Rezîn el-Ukaylî, Ebû Hüreyre, Sahabilerden (adı hatırlanmayan) bir adam ve müminlerin annesi Âişe. Allah hepsinden razı olsun.
Konuyla ilgili rivayetlerin çoğu önceki kısımlarda geçti. Bu makama uygun bazı rivayetler de inşaallah müteakip kısımlarda gelecektir. Güvencimiz ve dayanağımız Allah'tır. [508]
[504] Buharî, Tevhid, 8/24
[505] Buharî, Tevhid, 8/24
[506] ibn Mâce, Mukaddime, 1/13
[507] Kurtubî, Tezkire, 537
[508] İbn Kesîr, Ölüm Ötesi Tarihi, Çağrı Yayınları, İstanbul, 2001: 446-448.
Yüce Allah buyurdu ki:
"O gün bir takım yüzler, Rablerine bakıp parlayacaktır." (Kıyamet, 75/22-23)
"İyiler, şüphesiz, nimet içinde ve tahtlar üzerinde etrafı seyrederler. Onları, yüzlerindeki nimet pırıltısından tanırsın." (Mutaffifm, 83/22-24)
Önceki kısımlarda geçen ve Ebû Musa eKEş'arî tarafından rivayet edilen bir hadiste Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur;
"İki cennetin bitkileri ve içindeki her şey altındandır. İki cennet daha var ki; bunların bitkileri ve içindeki her şey gümüştendir. Oradakilerin Rablerini görmelerini engelleyen şey, sadece O'nun mübarek yüzündeki ululuk örtüşüdür. Onlar adn cennetlerindendirler." [504]
Bu hadisin bir varyantında şöyle denmektedir:
"Onların en üstünleri, günde iki kez Allah'a bakar."
Buharî ve Müslim'in sahihlerinde, müminlerin kıyamet gününde Aziz ve "Celil olan Rablerini görmeleri bahsinde Cerir'den merfu olarak gelen bir rivayette bunu doğrulamaktadır:
"Güneşi ve Ay'ı gördükleri gibi müminler, Rablerini de görürler. Eğer güneşin doğuşundan ve batışından önce namazdan gafil kalmayabiliyorsanız, bunu yapın." Böyle dedikten sonra Rasûlullah (s.a.v.) şu âyeti okudu:
"Rabbini, güneşin doğmasından önce ve batışından önce Överek teşbih et." (Raf." 50/39)
Sahih-i Buharî'de de şöyle bir hadis vardır: "Doğrusu siz, Rabbinizi apaçık göreceksiniz." [505]
Bu ifadelerden anlaşılıyor ki; müminler cennette Cenab-ı Allah'ı, ibadet vakitleri gibi vakitlerde göreceklerdir. Bunu dileyen seçkin müminler, Aziz ve Celil olan Allah'ı gündüzün iki ucunda, sabahleyin ve akşamleyin göreceklerdir ki bu, yüksek bir makamdır. Hatta onlar koltuklarında ve kanepelerinde oturmaktayken -dünyada bu gibi hallerde ay'ı gördükleri gibi- Cenab-ı Allah'ı da daha genel ve daha kapsamlı bir toplantıda göreceklerdir. Cuma gününün toplantısını andıran toplantılar düzenlenir. Cennet ehli, beyaz misk akan geniş bir vadide toplanırlar. Herkes orada menziline göre oturur. Kimi nurdan, kimi altından, kimi cevherden, kimi de başka madenlerden mamul minberler üzerinde oturur. Sonra üzerlerine hilaller giydirilir. Önlerine gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, hiç bir insanın kalbinden geçmemiş yiyecek ve içeceklerle dolu safralar konulur. Sonra aynı şekilde onlara çeşitli kokular sürülür. Daha önce hiç kimsenin aklından dahi geçmemiş olan çeşitli ikramlara mazhar olurlar. Sonra sânı yüce, noksanlıklardan münezzeh olan Hak Teâla onlara birer birer hitab eder. Nitekim hadisler de bunun böyle olacağına delâlet etmektedirler. Bu husus, inşaallah yakında da anlatılacaktır.
Bazı âlimler, kadınlar hususunda ihtilafa düşmüşlerdir. Şöyle ki: Erkekler gibi kadınlar da Allah'ı cennette görebilecekler mi? Kimi, onların çadırlarda kapalı kalmaları nedeniyle Allah'ı göremeyeceklerini söylerken; kimi çadırlardayken dahi Allah'ın görülmesine engel bulunmadığı gerekçesiyle kadınların da cennette Allah'ı görebileceklerini söylemişlerdir. Zira yüce Allah buyurmuş ki:
"İyiler, şüphesiz, nimet içinde ve tahtlar üzerinde etrafı seyrederler." (MutaffiJîn, 22-23)
"Onlar ve eşleri gölgeliklerde, tahtlar üzerine yaslanmışlardır." (Yasin;36/56)
Rasûlullah (s.a.v) buyurdu ki:
"Doğrusu sizler, Aziz ve Celil olan Rabbinizi, şu ay'r gördüğünüz gibi göreceksiniz. Ö'nu görebilmek için birbirinizle tartışmazsınız (yani rahatça görebilir, itişip kalkışmazsınız). Eğer yapabiliyorsanız güneşin doğuşundan önce, batışından önce namaz kılmaya devam edin." [506]
Bu hüküm genel olup kadınları da erkekleri de içine alır. Doğrusunu Allah bilir.
Bazı âlimler üçüncü bir görüş daha iler sürmüşlerdir. Şöyle ki: 'Müminler Cenab-ı Allah'ı bayram gibi günlerde görürler. Yüce Allah bayram gibi günlerde cennet ehline genel bir tecellide bulunur. O'nu başka değil, ancak bu gibi hallerde görürler. Ancak bu görüşü doğru kabul etmek için özel bir delile ihtiyaç vardır. Doğrusunu Allah bilir. Nitekim şöyle buyurmuştur:
"İyi davrananlara, daima daha iyisi ve fazlası verilir." (Yunus, 10/26)
Bu âyette geçen "fazlası" kelimesini bir sahabe topluluğu, Aziz ve Celil olan Allah'ın mübarek yüzünü görmek şeklinde tefsir etmişlerdir. Bu sahabe cemaati arasında Ebubekir es-Sıddîk, Übey b. Kâ'b, Kâ'b b. Ucre, Huzeyfe b. Yeman, Ebû Mûsâ el-Eş'arî, Abdullah b. Abbas, Saîd b. Müseyyeb, Mü-cahid, İkrime, Abdurrahman b. Ebi Leylâ, Abdurrahman b. İshak da vardır. Ayrıca halef ve seleften bazı âlimler de bu kelimeyi böyle tefsir etmişlerdir. Allah onlara rahmet etsin. Hepsinin makamını da âlî kılsın.
Müminlerin âhiret yurdunda Aziz ve Celil olan Rablerini göreceklerini bildiren hadis, aralarında Ebubekir es-Sıddîk'ın da bulunduğu bir sahabe cemaatından rivayet edilmiştir. Ebubekir es-Sıddîk'ın rivayet etmiş olduğu uzun hadis, önceki kısımlarda geçti.
Allah'ın görüleceğini bildiren /hadisi rivayet edenlerden biri de Hz. Ali'dir.
Onun bu hadisini Yakub b. Süfyân, şu senedle rivayet etmiştir: Muhammed b. Musaffa... Ali b. Ebi Talib'den rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Cennet ehli yüce Rabbi her cuma görür." [507] Yakub, hadisin tamamını nakletmiş olup o hadiste şu ifadeler de vardır: "Perde açıl(ip yüce Rab tekrar göründüğünde) daha önce sanki hiç görülmemiş gibi olur."
Yüce Allah buyurmuş ki: "Katımızda fazlası da vardır." (Kaf, 50/35)
Rüyetullah hadisini rivayet eden sahabe topluluğu arasında şu zâtlar da vardır: Übey b. Kâ'b, Enes b. Mâlik, Büreyde b. Hasîb, Câbir b. Abdullah, Huzeyfe, Zeyd b. Sabit, Selmân-ı Farisî, Ebû Saîd Sa'd b. Mâlik b. Sinan el-Hudrî, Ebû Umame Südâ b. Aclân el-Bahilî, Suheyb b. Sinan er-Rûmî, Uba-de b. Sâmit, Abdullah b. Abbas, İbn Ömer, Abdullah b. Amr, Ebû Mûsâ Abdullah b, Kays, Abdullah b. Mes'ud, Adiyy b. Hatim, Ammar b. Yasir, Am-mare b. Rüveybe, Ebû Rezîn el-Ukaylî, Ebû Hüreyre, Sahabilerden (adı hatırlanmayan) bir adam ve müminlerin annesi Âişe. Allah hepsinden razı olsun.
Konuyla ilgili rivayetlerin çoğu önceki kısımlarda geçti. Bu makama uygun bazı rivayetler de inşaallah müteakip kısımlarda gelecektir. Güvencimiz ve dayanağımız Allah'tır. [508]
[504] Buharî, Tevhid, 8/24
[505] Buharî, Tevhid, 8/24
[506] ibn Mâce, Mukaddime, 1/13
[507] Kurtubî, Tezkire, 537
[508] İbn Kesîr, Ölüm Ötesi Tarihi, Çağrı Yayınları, İstanbul, 2001: 446-448.