- Popüler kütür gel de yar beni güldür

Adsense kodları


Popüler kütür gel de yar beni güldür

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Wed 2 May 2012, 06:22 pm GMT +0200
POPÜLER KÜLTÜR GEL DE YAR BENİ GÜLDÜR

Ağustos 2011 71.SAYI

Çokluk iyi midir her zaman? Çok sevilen bir film, çok satılan bir telefon, çok okunan bir kitap koşulsuz bir biçimde ona iyi, güzel vasıflarını kazandırır mı? Bazılarımız için cevap “hayır” olsa da büyük çoğunluğumuzun seçimleri yanıtımızın aslında “evet” olduğunu ortaya koyuyor.
Uslanmaz bir moda takipçisiyseniz, ihtiyacınız olmadığı halde sürekli telefon değiştiren bir teknoloji çılgınıysanız, izlediğiniz dizinin dünya görüşünüzde neye karşılık geldiğini sorgulamayan bir dizi kolikseniz, neredeyse hiç kitap okumuyor, okuyorsanız da best-seller’ları (çok satan) takip ediyorsanız sizin cevabınız da “evet”tir. Yani kısacası siz de popüler kültürün serin sularında umarsızca kulaç atmaktasınızdır. Nereye gittiğini bilmeden sadece o suyun serinliğinden aldığı hazzı düşünen amaçsız yüzücülersinizdir...

Biraz ağır oldu galiba ama “Dost acı söyler” sözünü arkamıza alıp böyle bir giriş yapalım istedik. Tabi önce çuvaldızı kendimize doğrultarak. Bu ay popüler kültürün biz gençleri nasıl etkilediğini ele almak istiyoruz. Giydiğimizden izlediklerimize, yediklerimizden dinlediklerimize, konuşma şeklimizden düşünce dünyamıza hatta manevi değerlerimize popüler kültürün bizi nasıl da kendi kıskacında sıkıştırdığını beraberce görelim diye...

KENDİ HAZZINA MAHKUM OLANLAR

“Kıskaç” demişken, burada müthiş bir paradoks olduğunu söylemeden olmaz. Popüler kültürün en belirgin özelliği hep özgürlük, sınırsızlık gibi unsurlara vurgu yapmasıdır aslında. Söz gelimi “İstediğin gibi yaşa”, “İstediğin gibi yap” sloganları atılan popüler kültür, insana sınırsız bir dünyayı işaret ederken aslında insanı kendi hazzına mahkum ediyor. Yani haz alamadığında mutlu ol(a)mayan bireyler üretiyor. Hal böyle olunca vefa, yardımseverlik, fedakarlık, anlayışlılık, azla yetinme gibi hasletler hiç akla gelmiyor.

Popüler kültürün, amaçsız, yalnız, umutsuz ve hem psikolojik hem fiziksel açıdan hasta bir nesil ürettiğini belirten Psikolog Mücahit Gültekin popüler kültürün duygu, düşünce ve davranış dünyamızda açtığı tahribat hakkında gençlerimizin yeteri kadar bilgilendirilmediğine dikkat çekiyor: “Popüler kültürün Batı gençliğini ne hale getirdiğini gençlerimize aktaran çalışmalar yeterli değil. Örneğin ABD’de gençlerin %40’ı intihar etmeyi düşünüyor. Acaba neden? Bu, popüler kültürün yol açtığı bir facia değil mi? Daha 16-17’sindeki gençler alkol, uyuşturucu ve cinsel istismar bataklığında çırpınıyor. Amerika’da gençlerin 3’te biri şiddet olaylarına karışıyor. Geçtiğimiz mart ayında yapılan bir uluslararası kongrede Amerika ve Avrupa ülkelerinde kumar bağımlılığının ürkütücü boyutlara vardığı vurgulandı. Diğer bir örnek 30 yıllık bir çalışmayı kapsıyor. 1979’dan 2009’a kadar Amerikan kolejlerinde yapılmış 72 farklı çalışmayı analiz ettiklerini söyleyen araştırmacılar, bugünün öğrencilerinin bir olaya, bir duruma bir başka arkadaşının penceresinden bakabilme becerilerinin zayıfladığını ve yardımseverlik, nezaket/iyilik davranışlarını da kaybettiklerini belirtiyor.”

Son istatistiklere göre; ülkemizde günde ortalama 4 saat televizyon seyredildiği belirlenmiş. Türkiye bu oranla, Amerika’dan sonra dünyanın en çok televizyon seyreden toplumu haline gelmiş oluyor. Yine bir derginin yaptığı anket ve istatistiklere göre, ortalama bir net kullanıcısı internet başında haftada 13 saat harcıyor. Bu çok iyimser bir tablo. Zira birçok gencin bu rakamlara 1 günde ulaştığını gözlemliyoruz. Sadece uyku halinde bilgisayardan uzak kaldığını itiraf edenlere bile rastlıyoruz.

Popüler kültürün en temel taşıyıcısının medya organları olduğunu düşünürsek yukarıdaki tablo halimizin pek de iç açıcı olmadığını gösterir bize. Zira tv ve internet başta olmak üzere medya organları hep cazip, pırıltılı bir dünyayı pazarlama derdindedir. Bizi biz yapan tercihleri, zevklerimizi, taleplerimizi hatta duygularımızı yönetmeye çalışır. İhtiyacımız olmadığı halde, herhangi bir ürünü pazarlayabilmek için, ihtiyaçmış gibi gösterir. Çok seyredilen bir dizinin kahramanının giydiği elbiseyi, taktığı takıyı moda haline getirip satışını yapmaya çalışır. “Neyi satın almalıyız, nasıl görünmeliyiz, tatile nereye gitmeliyiz, nelerden hoşlanmalı, nelerden nefret etmeliyiz, ne için çabalamalı, ne için kendimizi yormalıyız?..” gibi daha birçok sorunun cevabını bizim adımıza vererek üzerimizden büyük bir yükü kaldırır.(!)

KENDİNİZE BİR SÜZGEÇ EDİNİN

Peki bu durumda ne yapmalıyız? Yani bu kuşatmadan sağsağlim çıkabilmek için nasıl bir defans geliştirmeliyiz? Hiç tv izlemesek, gereksiz şeyler için internete takılmasak çözüm olur mu? Olur tabii ama henüz bunu becerebilen babayiğit gençlere biz rastlayamadık.

En iyisi gerçekçi olup kendimize bir süzgeç edinmektir. Süzgecimiz ise kendi değerlerimiz olmalı. Nasıl eski Türk filmlerindeki hataları sinema eleştirmeni gibi arayıp buluyorsak hatta sırf hata bulmak için izliyorsak, diğer izlediğimiz, okuduğumuz, dinlediğimiz hatta giydiğimiz ve yediğimiz şeylerde de arızalı yaklaşımları aramalıyız. Bizim değerlerimize, geleneğimize ters düşen bir şeyler var mı? Varsa bu, bizi ne derece etkiliyor? İşte bunlar bizim 10 puanlık uzman sorularımız olmalı.
“Ahiret bilinci olan bir kişi popüler kültürün yanıltıcılığını fark edecektir” diyen Psikolog Mücahit Gültekin bu meselenin çok önemli olduğunu belirtiyor ve anne babalar için sözlerine şöyle devam ediyor: “Öncelikle çocuklarımıza ve gençlerimize ahiret bilincinin yerleştirilmesi gerekiyor. Diğer taraftan popüler kültürün beşiği olan Batı kültürünün içine düştüğü dram vurgulanmalı. Bu dramın/trajedinin popüler kültürle ilişkisi gençlerimize açıklanmalı. Çocuklarımıza sabır ve davranış kontrolü kazandırmak fevkalade önemli. Çocuklarımızı konfor içinde büyütmemeliyiz. Onları zorluk ve sıkıntılara hazırlamalı; arzu ve isteklerini erteleyebilmeyi öğretmeliyiz. Bu, küçük yaşlardan itibaren kazandırılması gereken bir şey. Bir de çocuklarımızı hedef ve amaç sahibi yapmalıyız. İçinde yaşadığı dünyayı inandığı değerler uğrunda değiştirmek gibi ulvi bir amaç edinmeliler. Çünkü kötülükten kaçarak korunamazsınız, ancak kötülükle mücadele ederek kötülükten korunabilirsiniz.”

“Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan” sorusu gibi karmaşık bir hali vardır popüler kültürle aramızdaki ilişkinin. Hedefsiz olduğumuz için mi popüler kültürün düşünmeyen beyinlerine dönüşürüz, yoksa düşünmeyen beyinlerden olduğumuz için mi popüler kültürün hedefsizliğini kanıksarız? Şüphesiz her ikisi de birbirini besliyor. En iyisi, hangi durumda olursak olalım kendimize ulvi bir hedef belirleyip çoğunluğun düştüğü bu hatadan sıyrılmamızdır. Zira popüler kültürün önümüze koyduğu yegane amaç olan mutluluğa da ancak bu şekilde gerçekten ulaşabiliriz.

POPÜLER KÜLTÜRÜN MANTARLARI


“Bu genel ifadelerden bir şey anlamadım. Bu popüler kültür bana ne yapacakmış ki?” diyen arkadaşlara meseleyi somut olarak şöyle aktaralım:
Takip ettiğiniz film, müzik, kitap  içinde kendi değerlerinize ters düşen sınırsız cinsellik ve şiddet gibi unsurlar artık size normal geliyorsa;
Sık sık gördüğünüz ünlülerin abes yaşamları sizde özenti veya ideal yaşam hissi uyandırıyorsa;
Çalışmaktan nefret ediyor, “boş”luğu hoşluk olarak görüyorsanız;
Başkaları üretsin ben de bir güzel tüketeyim diyorsanız;
Sosyal, siyasal ve dini meseleler üzerinize ağır bir yük gibi çöküyor, bu yüzden uzak kalmayı tercih ediyorsanız;
Sizden bazı sorumlulukları yerine getirmeniz istendiğinde köşeye sıkışmış gibi hissediyorsanız;
Başınıza gelen en ufak sıkıntıda “dipteyim, sondayım, depresyondayım” diyorsanız;
Mutlu sonla bitmeyen filmlerden nefret ediyorsanız; yani mutsuz olmaya tahammülünüz yoksa;
Başkalarının acıları sadece şiirlerde ve şarkılarda -edebi bir unsur olarak- sizi ilgilendiriyorsa;
Ufacık, minnacık bir öğüt bile sizi çileden çıkarıyorsa, içinizdeki “çokbilmiş”, büyüklerin tecrübesini takmıyorsa;
Hiç kitap okumuyorsanız;
Kendi isteklerinizi herkesinkinden önemli görüyorsanız;
Hep yeni kıyafetler, teknolojik aletler vs almak istiyor, aldıktan kısa bir süre sonra da onlardan sıkılıyorsanız;
Bilgi ve haber kaynağı olarak “tv ve internet üzerine başka şey tanımam!” diyorsanız;
Gerçek insanlarla konuşmaktan sıkılıyor, tv ve internet gibi mecralarda kendinizi buluyorsanız;

Siz de popüler kültür mantarlarından olmuşsunuz demektir. En kısa zamanda aklı selim herhangi bir “insan”a yakınlaşarak şifanızı aramanızı şiddetle tavsiye ederiz.

Nurbahar AYDIN