sumeyye
Wed 21 September 2011, 01:13 pm GMT +0200
C. Peygamberlerin Tebliğe İlişkin Fiillerde Sehivden Berî Oluşu
Peygamberlerden sadır olan fiiller üç kısma ayrılır: [60]
1. Tebliğ amacı gütmeyen ve sadece peygamberlere has dinî işler, kalbi zikirler ve buna benzer fiiller. Bu konuda peygamberler de diğer insanlar gibi sehiv ve yanılgıya mâruz kalabilirler. Alimlerin çoğu bu görüşü benimsemiştir. Bu kısım fiiller esas konumuzu teşkil etmemektedir. [61]
2. Ümmetin bilgilendirilmesi maksadıyla yapılan tebliğ amaçlı fiiller. Bu, peygamberlerin tebliğ veya talim amacıyla daha önce hiç yapmadıkları fiilleri ilk olarak yapıp, hükmünü beyan etmesi şeklinde olur. Bu tür fiillerde peygamberler, kesinlikle sehiv ve yanılgıdan masumdurlar. Aksi takdirde ilahî risalet ile güdülen amaç kaybolup gider. [62]
3. Ümmetin bilgilendirilmesi maksadıyla yapılmamış olan tebliğ amaçlı fiiller. Bu da ümmetin bünyesinde yerleşip kökleşinceye kadar peygamberlerin daha önce defalarca yaptığı ve diğer insanlarda olduğu gibi sadece ibadet amacıyla gerçekleştirdikleri fiillerde söz konusu olur. Bu tür fiillerin tebliğ fiilleri olarak isimle ndirilmesinin nedeni bunlann sadece Peygambere özgü olmaması ve daha önce zikri geçen tebliğ amaçlı fiillere benzemesinden dolayıdır. En sağlam görüşe göre peygamberin hata üzere onaylanmaması ve anında uyarılması şartıyla bu fiillerde sehiv ve hata caizdir. Bunun nedeni de sehve terettüp edecek olan şer'î hükmün beyanıdır. Zira sehve terettüp eden hüküm hakkında fiilî tebliğde bulunmak, sözle tebliğde bulunmaktan daha etkili ve daha açıklayıcıdır. Böyle bir tebliğ karşıt ihtimâlleri ortadan kaldırma bakımından da daha uygundur.
Bu kısım fiillerde sehiv ve hatanın caiz olmasının nedeni, bu fillerin ne sözlü ifade konumunda olması ne de Allah Teâlâ'dan hükmün şu veya bu olduğu konusunda yapılan nakil mesabesinde olmasıdır. Dolayısıyla buradaki sehiv durumuyla mucizenin delâleti arasında bir çelişki yoktur.
Bundan sonra sehve terettüp edecek hükmün fiilî bir beyanla açıklanmasına gelince, bu, İçinde sehiv bulunması caiz olmayan sözlü ifadeler mesabesinde ibtidaî bîr beyan olup, i-kinci kısma girer. Peygamber (S.A.V.)'in namazda sehive maruz kaldığını anlatan hadislerin bildirdiği sehiv, hiç kuşkusuz üçüncü kısımda geçen türden bir sehivdir. Şayet bu ilk beyan aşamasında olmuş olsaydı, sahabe mesela Zülyedeyn olayında namazın İki rekatlı olduğuna İnanıp, sehiu ile kasr arasında tereddüde kapılmaz ve Zülyedeyn gibi biri de Peygamber'e "yanıldın mı, yoksa kısalttın mı?" diye sormazdı.[63]
[60] Muhammed Salih Ekinci, Hüccet Değeri ve Tedvin Açısından Sünnet, Rağbet Yayınları: 44.
[61] Muhammed Salih Ekinci, Hüccet Değeri ve Tedvin Açısından Sünnet, Rağbet Yayınları: 44.
[62] Muhammed Salih Ekinci, Hüccet Değeri ve Tedvin Açısından Sünnet, Rağbet Yayınları: 44.
[63] Bu faslı İbni Hümam'ın yazdığı ve İbni Ebi Şerifin şerhettiği eLMusâyere adlı kitaptan aldık. İsmet konusunda detaylı bilgi için Abdülganî Abdülhalık'ın Hücdyyetu's-Sünne adlı eserine bakılabilir. Bu eserde yazar, konuyu bütün yönleriyle ele alıp güzel bir şekilde incelemiştir.
Muhammed Salih Ekinci, Hüccet Değeri ve Tedvin Açısından Sünnet, Rağbet Yayınları: 45