rray
sumeyye
Mon 21 December 2009, 07:56 pm GMT +0200
Peygamberimizin (s.a.v.) Adaleti
Hakka yönelmek, hakkı lâyık olana vermek, haksızlıktan kaçınmak, herkese eşit davranmak anlamlarına gelen adalet sıfatı Peygamberimizde en mükemmel şekilde mevcuttu.
Peygamberimiz dünya işlerinden elini çekmiş, hayattan uzak duran bir insan değildi. O, gençlik yıllarında Mekke´de bulunan kabilelerle birlikte yaşıyor, peygamber olduktan sonra da çeşitli kabile ve milletlerle iç içe bulunuyordu. Bu kabileler zaman olmuş, boğaz boğaza gelmişler, kan dökmüşler, çarpışmışlar, savaşmışlardı. Bunların birini memnun eden bir hareket, öbürünü rahatsız ediyordu.
İşte Peygamberimiz birbirine düşman kabileler arasında hak dini yayarken onların kalplerini kazanıyor, aralarında hak, adalet, insaf ve kardeşlik filizleri yeşertiyordu. Bu uğurda pekçok zorluklarla karşılaşıyordu. Fakat zerre kadar olsun, adalet ve insaftan ayrılmıyordu.
Arapların nüfuzlu ve zengin olanları, toplum içinde kendilerine ayrı bir yer ayırır, başkalarına, özellikle kimsesiz ve fakir kimselere yaptıkları baskıların kendilerine yapılmasına dayanamazlardı.
Mahzumîlerden bir kadın hırsızlık etmişti. Kureyşliler şerefli bir kabileden olan bu kadının cezalandırılmasını istemiyorlardı. Üsâme bin Zeyd´i Peygamberimiz çok seviyordu. Onu kırmayacağını biliyorlardı. Üsame´yi araya koyarak, Peygamberimizin bu kadına ceza vermemesini ricacı için gönderdiler. Peygamberimiz, Hz. Üsame´ye şöyle buyurdu:
"İsrailoğulları bu gibi taraf tutmaları yüzünden helak oldular. Bunlar fakirlerine en şiddetli ceza verirken, nüfuzlu ve zengin olanlarına ceza vermezlerdi."
Peygamberimiz, adaleti uygularken din farkı gözetmezdi. Hak sahibi bir Yahudi de olsa, Müslümandan hakkını alır, ona verirdi.
Sahabîlerden Ebû Hadrad, bir Yahudiden bir miktar borç almıştı. Vade dolmuş, Yahudi de ısrarla parasını istiyordu. Fakat Ebû Hadrad´ın sırtındaki elbisesinden başka bir malı yoktu. O sırada Peygamberimiz Hayber Savaşı için hazırlıkta bulunuyordu. Bu sefer Yahudilerin üzerineydi.
Mesele Peygamberimize iletildi. Ebû Hadrad, Yahudiden biraz süre istediyse de, Yahudi buna razı olmamıştı. Sahabîyi kolundan tutup Peygamberimizin huzuruna getirdi. Alacağını tahsil etmesini istedi.
Ebû Hadrad, verecek bir şeyinin olmadığını, Hayber´in fethinden sonra eline ganimet olarak bir şey geçerse vereceğini söyledi, ancak Yahudi diretiyordu. Sonunda Peygamberimiz fakir Sahabîsine sırtındaki elbisenin bir kısmını satarak borcunu ödemesini söyledi. Ebû Hadrad da öyle yaptı.
İşte Peygamberimiz Yahudilerin üzerine bir sefer hazırlığı yaptığı sırada, gözü gibi koruduğu, evlatlarından daha fazla üzerlerine düştüğü Sahabîlerinden birine karşı, hak sahibi olduğu için Yahu dinin hakkını arıyordu.
Peygamberimiz hak, hukuk ve adalet konusunda kendisini ayrı tutmaz, kendisine farklı bir muamele yapılmasını da kabul etmezdi. Bunun örnekleri Peygamberimizin hayâtında çokça bulunmakta, bu alanda da en yüksek seviyede bulunduğunu göstermektedir.
Ebû Said el-Hudri´nin anlattığına göre, Peygamberimiz bir seferinde savaşta ele geçen malları Sahabîleri arasında paylaştırıyordu. Müthiş bir izdiham vardı. Çok kalabalıktılar. Öyle ki, Sahabîlerden birisi Peygamberimizin sırtına çıkarcasına üzerine abanmıştı. Peygamberimiz, elinde bulunan ince hurma çubuğuyla o kişiye işaret ederek bir tarafa çekilmesini istedi. Çubuğun uç kısmı adamın yüzüne gelerek birazcık çizdi. Bunun farkında olan Peygamberimiz elindeki sopayı o kişiye verdi ve, "İşte yüzüm, gel, sen de benden hakkını al" dedi.
Fakat Resulullahı canından fazla seven Sahabî, "Ya Resulallah, ben hakkımı helâl ediyorum, sizi bağışlıyorum" dedi ve vazgeçti.
Ömrünün son günlerini yaşıyordu. Dünyaya veda etme vakti gelip çatmıştı. Sahabîleri ile vedalaşmak, helâlleşmek istedi. Öbür âleme üzerinde bir hak olarak gidemezdi. Sahabileri topladı ve onlara şöyle konuştu:
"Şayet birinize karşı bir hatada bulunmuşsam, maddî veya manevî olarak kimi incittiysem, malınıza, canınıza veya şerefinize, herhangi bir biçimde zararım dokunmuşsa gelsin, benden hakkını alsın, tazminatını vereyim."
Son anında, ağır hastalığında dahi adaletin yerini bulmasını istiyordu. Üzerinde, kimsenin bir hakkının kalmasını istemiyordu.
7d_büşra
Sun 10 April 2011, 04:19 pm GMT +0200
allah razı olsun hocam trşkkkür ederim çok yardımcı oldunuz :) :) :) ;) ;) :D :D :D :D :D :D :D :D
sumeyye
Sun 10 April 2011, 08:30 pm GMT +0200
Amin ecmain olsun insaAllah güzel kardesim..
Rukiye Çekici
Wed 1 January 2014, 01:19 pm GMT +0200
ALLAH razı olsun çok güzel olmuş. :) ;)
Rukiye Çekici
Wed 1 January 2014, 01:19 pm GMT +0200
Daha da çok bilgi yazı bekleriz. :) ;)
8/A
Wed 1 January 2014, 01:20 pm GMT +0200
PEYGAMBERİMİZ (sav) herzaman adaletli olmuştur ...
yagmur_7-c
Mon 10 March 2014, 02:27 pm GMT +0200
Hakka yönelmek, hakkı lâyık olana vermek, haksızlıktan kaçınmak, herkese eşit davranmak anlamlarına gelen adalet sıfatı Peygamberimizde en mükemmel şekilde mevcuttu.
Hakkı adaleti biz ondan öğrendik.ALLAH razı olsun.
ebu avane
Mon 10 March 2014, 03:06 pm GMT +0200
Efendimiz Furkanın sahibi ve tebliğcisi olarak kimseyi kimseden üstün tutmamıştır. Üstünlük bakımından takvaya bakmıştır. Elhamdülillah böyle bi dine mensubuz.
"İsrailoğulları bu gibi taraf tutmaları yüzünden helak oldular. Bunlar fakirlerine en şiddetli ceza verirken, nüfuzlu ve zengin olanlarına ceza vermezlerdi."
ırmak özsarı
Tue 11 March 2014, 01:44 pm GMT +0200
Hakka yönelmek, hakkı lâyık olana vermek, haksızlıktan kaçınmak, herkese eşit davranmak anlamlarına gelen adalet sıfatı Peygamberimizde en mükemmel şekilde mevcuttu.
Hakkı adaleti biz ondan öğrendik.ALLAH razı olsun.
TAKVA VE MERHAMET PEYGAMBERİMİZİN SIFATI ZATEN.. SAĞOL KARDEŞİM..
merve akdağ 8/b
Tue 11 March 2014, 02:05 pm GMT +0200
peygamber efendimiz (s.a.v) güvenilir ve örnek bir peygamberimizdir...
Rukiye Çekici
Tue 11 March 2014, 02:11 pm GMT +0200
Hakka yönelmek, hakkı lâyık olana vermek, haksızlıktan kaçınmak, herkese eşit davranmak anlamlarına gelen adalet sıfatı Peygamberimizde en mükemmel şekilde mevcuttu.
Hakkı adaleti biz ondan öğrendik.ALLAH razı olsun.
Yağmur arkadaşım çok doğru demiş.
Peygamber efendimiz hiç doğruluktan ve adaletten ayrılmaz idi.
yagmur_7-c
Tue 11 March 2014, 02:57 pm GMT +0200
Hakka yönelmek, hakkı lâyık olana vermek, haksızlıktan kaçınmak, herkese eşit davranmak anlamlarına gelen adalet sıfatı Peygamberimizde en mükemmel şekilde mevcuttu.
Hakkı adaleti biz ondan öğrendik.ALLAH razı olsun.
Yağmur arkadaşım çok doğru demiş.
Peygamber efendimiz hiç doğruluktan ve adaletten ayrılmaz idi.
sağol kardeşim..
Rukiye Çekici
Tue 11 March 2014, 06:15 pm GMT +0200
Hakka yönelmek, hakkı lâyık olana vermek, haksızlıktan kaçınmak, herkese eşit davranmak anlamlarına gelen adalet sıfatı Peygamberimizde en mükemmel şekilde mevcuttu.
Hakkı adaleti biz ondan öğrendik.ALLAH razı olsun.
Yağmur arkadaşım çok doğru demiş.
Peygamber efendimiz hiç doğruluktan ve adaletten ayrılmaz idi.
sağol kardeşim..
Önemli değil :D :D
Rabia nur kaplan 8.D
Tue 11 March 2014, 06:39 pm GMT +0200
Hz.Peygamberin (s.a.v.) Adaleti
Güvenirlik ile adalet, birbirinden ayrılmayan iki özelliktir. Adil kimsenin güvenilir olmaması, güvenilir kimsenin de adil olmaması düşünülemez. Çünkü güvenirlik, insanın, başkalarının hukukuna riayetkar olması, başkalarının hukukunu inkar etmemesi demektir. Adalet ise, insanın kendi nefsine doğruluğu tatbik etmesi ile başlar. Bu nedenledir ki, noksanlıklardan münezzeh olan yüce Allah, hüküm verirken adil davranarak emaneti sahiplerine vermeyi emretmiş ve şöyle buyurmuştur:
"Allah, size emanetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman, adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah, işiten, görendir ." (Nisa: 58)
Abdullah oğlu Muhammed (sav) güvenirlik ile şöhret bulmuş, hatta güvenilir kimse anlamına gelen "Emin" lakabıyla adlandırılmıştı. Kureyşliler Kabe´yi onardıkiarı esnada Hacer-ül-Esved´i yerine koyacak şahsın, Harem-i Şerife ilk girecek şahıs olması üzerinde karara vardıkları zaman, ilk olarak Abdullah oğlu Muhammed (sav) Harem-i Şerife girince, onun hakemliğine razı oldular ve bu nedenle sevinç duydular. "O güvenilir bir kimsedir" dediler. Gerçekten de Peygamber efendimiz, bütün muamelelerinde adaletli davranır, kimseyi aldatmaz ve kimseye hile yapmazdı. Kendisiyle ilgili bütün hususlarda nefsine adaleti tatbik ederdi. Bi´setten Önce de o böyleydi.
Mü´minlerin annesi Hz. Hatice, bi´setten Önce ona Zeyd bin Harise adındaki köleyi hediye etmişti. Zeyd´in ailesi bunu duyunca Peygamber efendimizin yanına geldiler ve gerekli bedeli ödeyerek onu hürriyetine kavuşturmak istediler. O adaletli insan, bu hususta onlarla tartışmadı. Aksine onlara bu hakkı tanıdı. Bununla da kalmadı, onlara daha da ihsankar davrandı ve: "Eğer sizinle birlikte gelmek istiyorsa Zeyd´i bedelsiz ve fîdyesiz olarak alıp go-türüiT´dedi. Ama Zeyd, Abdullah oğlu Muhammed (sav)´i bırakıp gitmek istemedi. Aksine onun yanında köle olarak kalmayı hürriyete tercih etti. Ailesinin yanına gitmeyi kabul etmedi. İşte burada Muhammed (sav)´in kalbinde adalet duygusu bir kez daha harekete geldi ve Zeyd´i kendine evlat edindi. O zamanlar Araplar arasında bu uygun bir davranıştı. Nitekim Romalılar´da da evlatlık müessesesi devam ediyordu. Evlat edinilen kimse, evlat edinenin nesebine bağlanırdı. Bu nedenle Zeyd´e, Muhammed´in oğlu denmeye başlandı. Artık Zeyd, Kureyşli biri oldu. Kureyşli bir adam olarak evlendi. Bu hal, bi´setten sonra evlat edinmenin haram kılınmasına kadar devam etti. Kur´an-ı Kerim buyruğunca evlatlıklar, kendilerini evlat edinenlerin nesebine bağlanmaz olmuştu. Muhammed bin Abdullah (sav) adil bir insan olduğu için, ailesini terkeden Zeyd´e bir mükafat vermek istemiş ve bu sebeple onu kendine evlat edinmişti.
Bi´setten önce de Peygamber efendimiz, davacılar arasında hakemlik yapardı. Rivayete göre Rebi bin Haysem, cahiliyet döneminde de Resulullah (sav)´a müracaat ederek onu hakem tayin ederdi. Çünkü Peygamber efendimiz; doğruluğu, güvenirliği ve dürüstlüğüyle tanınmıştı. Haktan başka bir şey söylemez, haktan başka bir yöne yönelmez ve batıla asla rıza göstermezdi.
damla6d
Tue 11 March 2014, 06:46 pm GMT +0200
Hz.Peygamberin (s.a.v.) Adaleti
Güvenirlik ile adalet, birbirinden ayrılmayan iki özelliktir. Adil kimsenin güvenilir olmaması, güvenilir kimsenin de adil olmaması düşünülemez. Çünkü güvenirlik, insanın, başkalarının hukukuna riayetkar olması, başkalarının hukukunu inkar etmemesi demektir. Adalet ise, insanın kendi nefsine doğruluğu tatbik etmesi ile başlar. Bu nedenledir ki, noksanlıklardan münezzeh olan yüce ALLAH, hüküm verirken adil davranarak emaneti sahiplerine vermeyi emretmiş ve şöyle buyurmuştur:
"ALLAH, size emanetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman, adaletle hükmetmenizi emreder. ALLAH size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ALLAH, işiten, görendir ." (Nisa: 58)
Abdullah oğlu Muhammed (sav) güvenirlik ile şöhret bulmuş, hatta güvenilir kimse anlamına gelen "Emin" lakabıyla adlandırılmıştı. Kureyşliler Kabe´yi onardıkiarı esnada Hacer-ül-Esved´i yerine koyacak şahsın, Harem-i Şerife ilk girecek şahıs olması üzerinde karara vardıkları zaman, ilk olarak Abdullah oğlu Muhammed (sav) Harem-i Şerife girince, onun hakemliğine razı oldular ve bu nedenle sevinç duydular. "O güvenilir bir kimsedir" dediler. Gerçekten de Peygamber efendimiz, bütün muamelelerinde adaletli davranır, kimseyi aldatmaz ve kimseye hile yapmazdı. Kendisiyle ilgili bütün hususlarda nefsine adaleti tatbik ederdi. Bi´setten Önce de o böyleydi.
Mü´minlerin annesi Hz. Hatice, bi´setten Önce ona Zeyd bin Harise adındaki köleyi hediye etmişti. Zeyd´in ailesi bunu duyunca Peygamber efendimizin yanına geldiler ve gerekli bedeli ödeyerek onu hürriyetine kavuşturmak istediler. O adaletli insan, bu hususta onlarla tartışmadı. Aksine onlara bu hakkı tanıdı. Bununla da kalmadı, onlara daha da ihsankar davrandı ve: "Eğer sizinle birlikte gelmek istiyorsa Zeyd´i bedelsiz ve fîdyesiz olarak alıp go-türüiT´dedi. Ama Zeyd, Abdullah oğlu Muhammed (sav)´i bırakıp gitmek istemedi. Aksine onun yanında köle olarak kalmayı hürriyete tercih etti. Ailesinin yanına gitmeyi kabul etmedi. İşte burada Muhammed (sav)´in kalbinde adalet duygusu bir kez daha harekete geldi ve Zeyd´i kendine evlat edindi. O zamanlar Araplar arasında bu uygun bir davranıştı. Nitekim Romalılar´da da evlatlık müessesesi devam ediyordu. Evlat edinilen kimse, evlat edinenin nesebine bağlanırdı. Bu nedenle Zeyd´e, Muhammed´in oğlu denmeye başlandı. Artık Zeyd, Kureyşli biri oldu. Kureyşli bir adam olarak evlendi. Bu hal, bi´setten sonra evlat edinmenin haram kılınmasına kadar devam etti. Kur´an-ı Kerim buyruğunca evlatlıklar, kendilerini evlat edinenlerin nesebine bağlanmaz olmuştu. Muhammed bin Abdullah (sav) adil bir insan olduğu için, ailesini terkeden Zeyd´e bir mükafat vermek istemiş ve bu sebeple onu kendine evlat edinmişti.
Bi´setten önce de Peygamber efendimiz, davacılar arasında hakemlik yapardı. Rivayete göre Rebi bin Haysem, cahiliyet döneminde de Resulullah (sav)´a müracaat ederek onu hakem tayin ederdi. Çünkü Peygamber efendimiz; doğruluğu, güvenirliği ve dürüstlüğüyle tanınmıştı. Haktan başka bir şey söylemez, haktan başka bir yöne yönelmez ve batıla asla rıza göstermezdi.
ssaağol kardeşim paylaşım içinn...
Derya 7/B
Sat 17 January 2015, 03:09 pm GMT +0200
Peygamber efendimiz güvenilir,örnek alınması gereken bir kişidir,ayrıca adaletlidir.
Peygamberimiz (s.a.s) adaleti ile tüm insanlik alemine örnek bir insandı. Doğruluk ve adalet gibi iki güzel hasletin timsali bir insan olup kimsenin haksızlığa uğramasına müsaade etmezdi.
Hz. Muhammed(sav), hem müslümanlar arasında verdiği hükümler, hemde farklı din, dil, ırk ve kavimlerden olan kişilere karşı adil ve hoşgörülü tutumu tüm insanlar için çok büyük bir örnektir.
8c nazlı
Sun 22 February 2015, 08:03 pm GMT +0200
PEYGAMBERİMİZ adaleti ile örnek olmuştur. o insanlık için bir ışıktır.
ceren
Sun 22 February 2015, 08:12 pm GMT +0200
Aleykümselam.Rabbim razı olsun paylaşımdan Sümeyye abla.Rabbim bizleri peygamber efendimiz gibi adaletli olamayı nasip etsin inşallah....
RAMAZAN 7/D
Sat 28 March 2015, 09:41 pm GMT +0200
Es Selamün Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekatühü . Peygamberimiz herkese adaletli davranmıştır . Konu kendi bile olsa adaletin yerini bulması için çalışır .
ykpcn
Wed 1 April 2015, 07:52 pm GMT +0200
Hz. Muhammed adaleti uygularken zengin fakir ayırt etmemiş,herkese eşit ve adaletli davranmıştır.
Peygamber efendimiz kendisinde en küçük hakkı bile kalan kişilere haklarını vermiştir.
Bu paylaşım çok iyi anlatmış bu konuyu.Böyle şeyler okudukça insan Hz. Muhammed'in güzelliğini daha iyi anlıyor.
halim
Mon 19 October 2015, 10:21 pm GMT +0200
Peygamberimiz hak, hukuk ve adalet konusunda kendisini ayrı tutmaz, kendisine farklı bir muamele yapılmasını da kabul etmezdi. Bunun örnekleri Peygamberimizin hayâtında çokça bulunmakta, bu alanda da en yüksek seviyede bulunduğunu göstermektedir.
Efendimizin adaletini kendisine örnek alan o istikamette ilerleyen hayırlı kullardan olmak duasıyla...
Allah razı olsun
Bilal2009
Wed 1 February 2017, 02:40 am GMT +0200
Fitnenin , bozgunculugun , rüşvetin ve adam kayırma gibi sapik yolların arttığı bu dönemde adalet öyle sarsılmıştır ki bu sarsılma mazlumların daha mazlum ve daha çok olmasını sağlamıştır Adalet mülkün temelidir Bir devlette yada bir yerde adalet yoksa bilelim ki ilahi adalet yakindir Rabbim paylaşım için için razı olsun
Sevgi.
Wed 1 February 2017, 05:33 am GMT +0200
Esselâmü Aleyküm Ve Rahmetüllah. Peygamberimiz ( Sallallahu aleyhi ve sellem ) herzaman adaletten yana olmuştur. Peygamberimiz bizlere her yönüyle güzel örnektir . Mevlam bizleri Peygamberimiz'e lâyık ümmet olmamızı nasip eylesin inşaAllah. Amin ecmain