hafiza aise
Sun 15 May 2011, 11:35 am GMT +0200
5- Hayata İyimser Bakışı
Hz. Peygamber hayata iyimser bakar ve etrafındakilere de öyle tavsiye ederdi. Yüzünden tebessüm eksik olmazdı. En sıkıntılı anında bile üzüntüsünü belli etmez, yanındakilerin içini karartacak tavır sergilemezdi. Halbuki o, Mekke döneminde müşriklerin eziyetlerine ve Medine döneminde de çeşitli saldırılara ve süikastlere maruz kalmış, sıkıntılarla karşılaşmıştır. İnsanoğlu için en büyük felaketlerden biri olan savaşlarla, silahlı saldırılarla defalarca karşı karşıya gelmiştir. Aç kaldığı zamanlar olmuştur. Bütün bunların yanında, altı defa evlat acısı yaşamıştır. Hz. Fatıma hariç, diğer bütün çocuklarını sağlığında iken kaybetmiştir. Kaynaklar bize kızlarının ve oğlu İbrahim'in vefatında son derece üzüldüğünü ve gözlerinden yaşlar aktığını naklederler.[549] İbrahim'in vefatı esnasında karşısındaki dağa dönerek şunları söylemiştir: "Ey dağ! Benim başıma gelen senin başına gelseydi yıkılıp giderdin. Fakat biz, Allah'ın emrettiği gibi 'biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz,[550] hamd âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur'[551] deriz".[552] Bu söz, onun karşılaştığı güçlüklerin, çektiği sıkıntıların boyutunu; bunun yanısıra sabrının, metanetinin, teslimiyetinin derecesini ve beşerî yönünü ortaya koyması bakımından dikkat çekicidir.
Hz. Peygamber aile fertlerine olduğu gibi, sahâbeye de çok düşkündü; onların başına gelen musibete kendi başına gelmiş gibi üzülürdü. Sözgelimi Bi'rimaûne'de, yetmiş kişilik tebliğ heyetinin müşrikler tarafından hâince katliama uğramasına son derede üzülmüştür. Bütün bu üzüntü ve sıkıntı verici olaylar onun dünyasını karartmamıştır. Tam tersine metanetini daima muhafaza etmiştir. Hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmamıştır. Hayata iyimser bakışı onun en önemli örnek davranışlarından ve özelliklerinden biridir. İyimserlik ve yüksek moral, başarıya ulaşmanın ve örnekliğin temel unsurlarındandır. İnsanların, morali bozuk, hayata küsmüş birisini örnek almak istemeyecekleri tabiîdir.
[549] İbn Sa'd, I, 138; VIII, 37.
[550] Bakara Sûresi 156.
[551] Fâtiha Sûresi 2.
[552] Belâzürî, I, 452.
Hz. Peygamber hayata iyimser bakar ve etrafındakilere de öyle tavsiye ederdi. Yüzünden tebessüm eksik olmazdı. En sıkıntılı anında bile üzüntüsünü belli etmez, yanındakilerin içini karartacak tavır sergilemezdi. Halbuki o, Mekke döneminde müşriklerin eziyetlerine ve Medine döneminde de çeşitli saldırılara ve süikastlere maruz kalmış, sıkıntılarla karşılaşmıştır. İnsanoğlu için en büyük felaketlerden biri olan savaşlarla, silahlı saldırılarla defalarca karşı karşıya gelmiştir. Aç kaldığı zamanlar olmuştur. Bütün bunların yanında, altı defa evlat acısı yaşamıştır. Hz. Fatıma hariç, diğer bütün çocuklarını sağlığında iken kaybetmiştir. Kaynaklar bize kızlarının ve oğlu İbrahim'in vefatında son derece üzüldüğünü ve gözlerinden yaşlar aktığını naklederler.[549] İbrahim'in vefatı esnasında karşısındaki dağa dönerek şunları söylemiştir: "Ey dağ! Benim başıma gelen senin başına gelseydi yıkılıp giderdin. Fakat biz, Allah'ın emrettiği gibi 'biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz,[550] hamd âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur'[551] deriz".[552] Bu söz, onun karşılaştığı güçlüklerin, çektiği sıkıntıların boyutunu; bunun yanısıra sabrının, metanetinin, teslimiyetinin derecesini ve beşerî yönünü ortaya koyması bakımından dikkat çekicidir.
Hz. Peygamber aile fertlerine olduğu gibi, sahâbeye de çok düşkündü; onların başına gelen musibete kendi başına gelmiş gibi üzülürdü. Sözgelimi Bi'rimaûne'de, yetmiş kişilik tebliğ heyetinin müşrikler tarafından hâince katliama uğramasına son derede üzülmüştür. Bütün bu üzüntü ve sıkıntı verici olaylar onun dünyasını karartmamıştır. Tam tersine metanetini daima muhafaza etmiştir. Hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmamıştır. Hayata iyimser bakışı onun en önemli örnek davranışlarından ve özelliklerinden biridir. İyimserlik ve yüksek moral, başarıya ulaşmanın ve örnekliğin temel unsurlarındandır. İnsanların, morali bozuk, hayata küsmüş birisini örnek almak istemeyecekleri tabiîdir.
[549] İbn Sa'd, I, 138; VIII, 37.
[550] Bakara Sûresi 156.
[551] Fâtiha Sûresi 2.
[552] Belâzürî, I, 452.