sumeyye
Fri 25 December 2009, 09:44 pm GMT +0200
Peygamberimizin Ebu Leheb´in Oğlu Hakkındaki Bedduası
Beyhakî ve Ebû Nuaym Ebû Nevfel tarikiyle onun babası Ebû Akreb´den naklederler. O şöyle demiş: Ebû Leheb´in oğlu gelip Peygam ber (a.s.)´a sövmeğe başladı. Peygamber Efendimiz de ona: "Allah´ım, yarattığın köpeklerden birini ona musallat eyle!" diyerek bedduada bulundu... Ebû Leheb, bezzaz idi. Bâzı kumaşları oğlu, hizmetçileri ve vekilleri ile satılmak üzere Şam´a yollardı. "Oğlumu iyi koruyun, onun hakkında, Muhammed´in bedduasından korkuyorum" diye tenbih ederdi. Onlar da buna çok dikkat ederlerdi. Onu bir duvarın dibine oturtur, etrafına çok miktarda eşkıyalarını yığar, üzerini de örterler idi. Onu bu şekilde korumaya bir müddet devam ettiler. Birgün aralanın biri gelip onu parçaladı. Haberi onun babasına ilettiler. Babası Ebû Leheb dedi ki: "Ben size, onun hakkında Muhammed´in bedduasından korkuyorum, demedim mi?"
Ebû Nuaym ve îbn-i Asakîr Urve tarikiyle Hebbar bin el-Esed´den şöyle naklederler: Ebû Leheb ve oğlu Utbe Şam yolculuğuna hazırlanıp çıktılar. Ben de onlarla beraber çıktım. Utbe Şam hazırlığını yaparken dedi ki: "Gidip Muhammed´e hakaret etmeden, Rabbisi hakkında ona kötü sözler söylemeden yola çıkmıyacağım!" dedi ve gidip: "Yâ Muhammed ben senin: "...Derken yaklaştı, daha da yakın oldu. îki ok atımı hattâ bundan daha da yakın oldu" diyerek vasıfladığm Rabbini inkar ediyorum!" diye haykırdı. Resûlüllah (s.a.v.) de bunun üzerine: "Allah´ım, yarattığın köpeklerden birini ona musallat kıl da, onu parçalasın!" diyerek bedduada bulundu... Utbe babasının yanma geldiği zaman babası ona: "Oğlum, sen Muhammed´e ne dedin, o sana ne dedi" diye sordu. O da durumu haber verdi. Babası bunun üzerine dedi ki: "Ey oğlum, Muhammed´in senin hakkındaki bedduasından korkarım, zarar göreceksin!" Sonra sefere çıktık. Serat denilen yerde konakladık. Burası arslanı bol olan bir yerdir. Burada Ebû Leheb bize dedi ki: "Arkadaşlar, benim sizlerle olan hakkımı ve şu ileri yaşımı biliyorsunuz. Sonra Muhammed oğlum hakkında beddua etmiştir. Burası arslanı bol bir yerdir. Oğlum hakkında çok iyi tedbir almalısınız! Bütün eşyanızı buraya toplayınız, üstüste yığınız, üzerine oğlumu yerleştiriniz, sizler de etrafını sarınız, onu koruyunuz..." Bizler de böyle yaptık. Geceleyin bir arslan geldi, sıradan bizlerin yüzünü koklamaya başladı. Aradığı o idi. Onu orda derhal parçaladı ve gitti. Ebû Leheb feryâd ediyor ve: "Ben size, onun Muhammed´in bedduasına uğrayacağını daha önce söylemedim mi?" diyordu...
(Ebû Nuaym ve Ibn-i tshak´ın diğer tarikten sevkettikleri bir rivayette; Resûlüllah´ın şâiri Hassân´m bu hususta güzel ve ibretle dolu şiirler söylediği, Allah´ı ve Resûlü´nü inkar eden birinin cezasını nasıl bulduğu, arslanın onu nasıl parçaladığı, anlatılmaktadır.)
Yine Ebû Nuaym´in Tâvûs´tan bir rivayeti de şöyledir: Resûlüllar. Efendimiz: "İnmekte olan parlak yıldıza andolsun ki" âyetini okuduğu zaman, Ebû Leheb oğlu Utbe: ´İnmekte olan yıldızın Rabbine ben küfrediyorum!" diye bağırdı. Resûlüllah da kendisine hitabla: "Allah, köpeklerinden bir köpeği sana musallat kılsın!" diye bedduada bulundu. Sonra Utbe arkadaşlariyle birlikte Şam´a gitti. Yakınlarına kadar gelen bir arslanın kükremesi ile Utbe müthiş bir korkuya kapıldı. Arkadaşları kendisine: "Bak, bizlerden hiç korkan var mı? Arslan kükremesi ile sen niçin korkuya kapılıp titriyorsun?" dediler. Utbe dedi ki: "Ben Muhammed benim hakkımda beddua ettiği için korkuyorum. Vallahi yeryüzünde O´nun kadar gerçek Onun kadar duası geçecek olan birisi yoktur!" Sonra akşam yemeği konuldu. Utbe hiç yemedi. Sonra uyumg zamanı geldiğinde Utbe´yi ortaya aldılar, etrafına eşyalarını yığdılar kendileri de Utbe´nin etrafını çember halinde çevreleyip yattılar ve uyudular... Biraz sonra arslan gelip başlarım-yüzlerini koklamaya başladı. Sırasıyla hepsini koklayıp Utbe´ye gelince, onu önce şiddetli hırpaladı. Utbe derhal: "Ben size demedim mi? Muhammed´in bedduas beni mahvedecek" diye feryad etti. îşte Utbe, son nefeslerinde ancak bunları söyleyebildi ve az sonra da, aralanın pençesi altında can verdi."
(Yine Ebû Nuaym´in Ebu´d-Duhâ´dan bir rivayeti daha var... Fakat o da aynı mealdedir.) [6]
[6] Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, Uysal Kitabevi: 1/257-259.