sumeyye
Fri 8 January 2010, 10:15 pm GMT +0200
Peygamberimizin Dayanarak Yemek Yemesinin Haram Oluşu
Peygamber´in (s.a.v.) özelliklerinden biri de, dayanarak yemek ye mesinin haram oluşudur. Bu hususta sahih hadisler vardır. Bunlardan bazılarını görelim:
Buharı, Ebû Cüheyfe tarikiyle, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz´in şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Bana gelince: Ben, dayanarak yemek yemem."[42]
tbni Sa´d ise, tbni Amr´in "Peygamber (s.a.v.) Efendimizin daya narak yemek yediği hiç görülmemiştir!" dediğini rivayet eder.
Yine îbni Sa´d, Ebû Yala, güzel bir senedle Aişe´den şöyle rivayet ederler: Peygamber (s.a.v.) bana hitaben dedi ki: "Ey Aişe, eğer ben is temiş olsam, benimle beraber yürüyen altından dağlar olurdu. Bana bir melek gelip şöyle dedi: "Allah, sana selamını okumakta ve seni, melik bir peygamber olmakla, kul ve peygamber olmak arasında seçim sapmakla serbest bırakmaktadır." O sırada yanımda bulunan Cebrâîl de bana, tevâzû göstermemi işaret ediyordu. Ben de, kul bir peygamber olmayı seçtiğimi söyledim..." Aişe validemiz derler ki: "işte ]bu olaydan sonra Peygamber Efendimiz, hiç dayanarak yemek yememiştir. Yine bu olay dan sonradır ki, Peygamberimiz: "Ben, bir kulun yediği gibi yerim! Ve bir kulun oturduğu gibi otururum!" buyururlardı.
Yine îbni Sa´d Zührî´den nakleder: O şöyle der: "Bize ulaşan ha berlere göre, Peygamber Efendimiz´e, daha önce hiç gelmemiş olan bir melek iner, yanında Cebrâîl de bulunur. Melek Peygamberimiz´e hitaben: "Allah seni, melik bir peygamber olmakla, kul bir peygamber olma arasında muhayyer bırakmıştır. Bunlardan hangisini seçersin?" der. Peygamberimiz bu sırada, Cebrail´e bakar. O da: "Kul peygamber olmayı seç!" diye işarette bulunur. Peygamberimiz de: "Kul peygamber olmayı seçiyorum" buyurur, işte bu olaydan sonra, peygamberimiz´in ö-lünceye kadar dayanarak yemek yemediğini söylerler." [43]
(Taberâni, Ebû Nuaym ve Beyhakî îbni Abbas´tan rivayet ederler. Onların bu rivayeti de, aşağı-yukarı bundan önceki rivayet gibidir.)
îbni Sa´d´ın, birdeAtâ bin Yesâr´dan rivayeti var. O, şöyle demiş tir: "Birgün Peygamberimiz Mekke´nin üst tarafında idi ve dayanmış olarak yemeğini yiyordu. Bu sırada Cebrail gelip: "Ey Muhammed, hü kümdarlar gibi mi yemek yiyorsun!" dedi. Peygamberimiz de bunun ü-zerine derhal oturdu."
îbni Adiyy ile îbni Asâkîr´in Enes´ten rivayetleri de şöyledir: Cebrail Peygamberimiz´e geldiği bir sırada, Peygamber (s.a.v.) dayan mış olarak yemeğini yemekte idi. Peygamberimiz´e hitaben: "Dayanarak yemek, nimete dalmak (keyfîlik)tir!" dedi. Peygamberimiz de bunun ü-zerine derhal doğrulup oturdu. Artık bundan sonra, dayanarak yemek yediği hiç görülmedi ve şöyle buyurdu: "Ben ancak bir kulum. Kul gibi yer, kul gibi içerim."
"Dayanarak yemenin şeklini tarif etmek maksadıyla el-Hattâbî şöyle demiştir: "Buradaki dayanarak yemenin mânâsı: Altındaki yaygı ya veya mindere iyice yerleşik bir şekilde oturmaktır..." Hattâbî´nin bu tarifini Beyhakî de kabul etmiştir. Keza îbni Dıhye ve Kâdî Ayyâd da kabul etmişler ve muhakkik âlimlere göre, manânın bu olduğunu söyle mişlerdir. Bazıları ise: "Bundan maksad, yanını yere dayamış, yâni yannamış olarak yemektir" demişlerdir. [44]
[42] Peygamberimizin "Bana gelince..." demesi, bunun kendisine hâs olduğunu ifâde etmez... Bilakis O, her yaptığı veya terkettiği hususta, ümmetinin kendisine uymasını teşvîk etmiştir. Kendisinin, dayanarak yemek yemeyi terket m esinde, ümmetine de öyle yap maları için, yâni dayanarak yememeleri için, bir uyarı vardır.
[43] Zühıfnin bu sözünden, daha önceleri dayanarak yediği anlaşılır. Abdullah bin Amr´in hadîsi ise, hiç dayanarak yemediğini gösterir. Binâenaleyh Zührfnin sözü, bu hadîs karşısında tutunamaz...
[44] Müellifimizin tercihinin de birinci kavil olduğu sezilmektedir. Halbuki bu kavil (Hattabînin tarifi), az yukarıdaki iki hadise de aykırı düşmektedir. Zira bu iki rivayetin birinde açıkça: "...Peygamberimiz de bunun üzerine oturdu" denilmekte, diğerinde ise: "...Peygamberimiz de bunun üzerine doğrulup oturdu" denilmektedir. Bu açık ifadeler göste riyor ki, Hattabînin tarifi uygun değildir. İkinci kavil ise, uygundur. Zira Peygamber efendimiz o sırada, ya sırtını bir şeye dayamış olarak ya da yere dayanıp yannamış olarak yemek ye mekte idi. Cebrail´in o sözü üzerine de doğrulup oturmuş idi. Her iki rivayetin açık ifadesi budur. Binaen aleyh, bazılarının dediği ve anladığı gibi, bağdaş kurup oturmak suretiyle ye mek yemek, mekruh değildir. Bağdaş kurmak da...
Nitekim fıkıh kitaplarımızdan Kuhustânîde: "...hutbe okunurken dizlerini dikerek elle-» riyle kavuşturmak şeklinde veya bağdaş kurarak oturmakta bir mahzur yoktur, insanın mes-cidde kolayına gelen veya dilediği bir şekilde oturması caizdir.." denilmektedir. (Kuhustânî, 1/165, İst. 1299). İmam Aliyyü´l-Kârî´nin Cem´ul-VesâiL adlı eserinde de şöyle denilmektedir: "Cabir bin Semura´nın rivayetine göre, Peygamber (s.a.v.) sabah namazını kıldığı zaman, güneş doğup biraz yükselinceye kadar, bağdaş kurup yerinde oturur idi. Nevevî, bu hadisin "sahih" olduğunu söylemiştir. Mîrek de: "Bâzan bağdaş kurup oturur, bâzan da dizlerini di kerek. Bâzan sırtüstü uzamr, bâzan da dizçökerek oturur idi. O bunu, Ümmet-i Muhammed´e bir genişlik ve rahatlık olması bakımından yapardı.." (Cem´ul-Vesâil Hâşimi, 1/185). "Başı açık yemek yemekte veya kibirlenmemek şartıyla bağdaş kurup yemekte bir beis yoktur." (Fetâvâyı Hindiyye, 5/336- Beyrut, 1406).
Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, Uysal Kitabevi: 2/457-458.