- Peygamberimizin Berzah, Cennet Ve Cehennem Gibi Bâzı Makam Ve Mekanları Görmesi

Adsense kodları


Peygamberimizin Berzah, Cennet Ve Cehennem Gibi Bâzı Makam Ve Mekanları Görmesi

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
sumeyye
Wed 30 December 2009, 07:41 pm GMT +0200
Peygamberimizin Berzah, Cennet Ve Cehennem Gibi Bâzı Makam Ve Mekanları Görmesi


İbn-i Mâce Fâtıma binti´l-Huseyn tarîki ile babası Hüseyn´den şu haberi rivayet eder: "Peygamberin (s.a.v.) oğlu Kâsim, yedi günlük çocuk iken vefat ettiği zaman Hâdice dedi ki: "Eğer yüce Allah, ona süt emme süresini tamamlayıncaya kadar Ömür verseydi, çok sevinecektim." Bu nun üzerine Peygamberimiz: "Onun süt emme süresini tamamlaması, cennette olacaktır" buyurdu. Hadîce de dedi ki: "Ey Allah´ın Resulü, ben bunun böyle olacağını bilseydim, şüphesiz onun ayrılığına dayanmam daha kolay olurdu."

Hadîce´nin bu sözü üzerine Peygamberimiz buyurdu ki: "Ey Hâdice, eğer istersen onun sesini sana duyurması için Allah´a dua ede yim." Hâdice de buna, şu karşılığı verdi: "Hayır ey Allah´ın Resulü, zira bunun böyle olduğuna dâir Allah´ı ve O´nun Resûlü´nü tasdik etmem, benim için kâfidir."

Yine Ahmed ve Bezzâr Câbir´den şöyle rivayet ederler; "Bir gün Peygamber (s.a.v.), Neccar oğullarından birine ait bir hurma bahçesine girmişti. Vaktiyle cahiliye zamanında Neccar oğullarından ölenlerin kabirlerinde azab olunmakta olduklarını duyunca, derhal oradan dışarı çıktı ve ashabına, kabir azabından Allah´a sığınmalarını emretti."

Müslim Zeyd bin Sabit´in şöyle dediğini rivayet eder: "Bir gün Peygamber (s.a.v.), kendisine ait bir katıra binmiş vaziyette Neccar 0ğullanndan birinin hurma bahçesine girmişti. Katır birdenbire ürktü ve neredeyse Peygamberimiz´i düşürecekti. Orada beş-altı kadar kabir göze çarpmakta idi. Peygamberimiz: "Bunların ne zaman vefat ettiklerini bi len var mı?" diye sordu. Birisi: "Bunlar, câhiliye zamanında öldüler" dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz: "Eğer hepinizin toptan helak ol manızdan korkmasam, onların azâb içinde çıkardıkları iniltileri sizlere de duyurması için Allah´a dua ederdim. Fakat bu taktirde sizler hepiniz ölürdünüz ve cenazelerinizi kadıracak kimse bulunmazdı."

Buharı ve Müslim îbn-i Abbas´tan şöyle rivayet ederler: "Peygam ber (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Bu iki kabrin sahihleri azab olunmaktadırlar. Azab sebebleri ise çok büyük değildir. Bunlardan birisi, bevilden istibra etmediği için; diğeri ise kişiler arasında söz taşıdığı için bu azaba maruz kalmıştır."

Peygamberimiz böyle buyurduktan sonra eline yeşil bir dal aldı ve onu ikiye ayırarak her bir parçasını bir kabrin üzerine koydu. Kendisine niçin böyle yaptığı sorulunca da: "Umulur ki, bu dallar kuruyuncaya kadar bu kişilerin azabının hafifletilmesine vesile olur." [13]

îbn-i Cerır Kitâbus-Sünneh adlı eserinde Ebu Ümâme´den şu ha beri vermektedir: "Peygamber (s.a.v.) Medine Kabristanına geldiği za man, gözüne iki yeni kabir ilişti ve şöyle buyurdu: "Siz bu kabirlere, fülân ve fülân kişileri mi defnettiniz?" Oradakiler: "Evet" dediler. Pey gamberimiz de: "Şimdi o fülân kişi kabrinde azab olunmağa başladı. Varlığım elinde olan Allah´a yemin ederim ki, ona öyle bir darbe indir diler ki, onu insanlar ve cinlerden başka bütün varlıklar işittiler. Eğer kalblerinizdeki karışıklık ve fazla konuşmanız olmasaydı, raunakkak şimdi benim duyduğumu sizler de duyardınız. Şimdi öbür kabirdeki de aynı şekilde azab olunmaktadır. Kendisine indirilen darbenin şiddetiyle bütün kemikleri kırılmış ve kabri ateşle dolmuştur."

Oradakiler dediler ki: "Ey Allah´ın Resulü, acaba bunların günah ları ne idi?" Peygamberimiz de şu cevabı verdiler: "Bu iki kişiden şu adam, bevilden sakınmazdı. Öteki ise, insanları yerip çekiştirirdi."

îmâm-ı Ahmed, güzel senedle Cabir bin Abdullah´tan şöyle nakle der: "Bir gün biz, Peygamber (s.a.v.) ile birlikte idik. Bir anda çirkin bir koku duyuldu. Resûlullah Efendimiz: "Bu çirkin koku nedir biliyor mu sunuz?" diye sordu ve şöyle buyurdu: "Bu, mü´minleri çekiştirip gıybet edenlerin kokusudur!"

îsbehânı el-Terglb adındaki kitabında Cerir bin Abdullah ´tan şöyle rivayet eder: "Biz, Peygamber´le (s.a.v.) bir sahraya uğradık. Bir binitli, binitini bize doğru hızla sürerek yaklaştı ve yanımıza geldi. Peygambe rimiz ona: "Nereden geldiğini" sordu. O kişi de: "Malımın, evladımın ve aşiretimin yanından geliyorum" karşılığım verdi. Peygamberimiz: "Peki nereye gidiyorsun?" buyurdu. O da: "Ben, Allah Resühı´nün yanma gi diyorum!" dedi. Peygamberimiz de: "Gerçekten isabet ettin ve Allah Re sulüne kavuşmuş bulunuyorsun!" buyurdu ve ona İslam´ı talim ve tebliğ eyledi. O sırada adamın devesi, köstebeğin eşeleyip toprağım çektiği yere basınca tepe-taklak yere yığıldı. Adam da devesinden tepe-taklak düşerek vefat etti. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.) de buyurdu ki: "Ben bu adamın vefatı sırasında, iki meleğin cennet meyvelerinden getirip onun ağzına verirlerken gördüm."

Buhari ve Müslim, Esma´dan şu haberi naklederler: "Bir gün Gü neş tutulmuştu. Peygamberimiz (s.a.v.) kendisini ibadete vererek na maz kıldı, dualar edip Allah´a hamd ve senalarda bulundu. Sonra buyurdu ki:

"Ben, bana bundan önce gösterilmemiş bulunan söyleri burada gördüm! Bunlar bana bir bir burada gösterildi. Hattâ cennet ve cehen nem bile gösterildi."

Yine Buhari ve Müslim îbn-i Abbas´tan şöyle rivayet ederler: Pey gamber (s.a.v.) zamanında Güneş tutuldu. Peygamberimiz kendisini i-badete verip namaz kıldı. Sonra ashabına döndü. Ashab dediler ki: "Ey Allah´ın Resulü, biz senin önce bir şey tutacakmış gibi ehni uzattığını, sonra yüzünden bir şeyi defetmeye çalıştığını gördük. Bunun sebebi ne idi?" Peygamberimiz de şu cevabı verdi: "Ben önce bu makamımda cen neti gördüm ve onun nimetlerinden bir salkım almak için elimi uzatmış bulundum. Eğer onu alabilmiş olsaydım, dünyanın sonuna kadar ondan yerdiniz de o tükenmezdi. Daha sonra da cehennemi gördüm. Onun ale vinin şiddetinden sakınmak için olacak ki, yüzümden bir şeyi defediyor gibi yaptım ve ben, bugünkü kadar dehşetli bir manzara hiç görmedim. Yine gördüm ki, cehennem ehlinin çoğunluğunu kadınlar teşkîl ediyor­du."

Hakim Enes´ten şöyle rivayette bulunur: "Bir gece Peygamber (s.a.v.) namaz kıldıktan sonra, elini ileriye doğru uzattı, sonra geri çekti.

Bunun sebebini sorduğumuzda: "Bana şu makamımda cennet arz edildi. Onun meyve ağaçlarının dallarını, meyvelerinin çokluğundan sarkmış ve bana doğru yaklaşmış gördüm. Ondan bir şey tutup almak istedim ve bana şuracıkta cehennem dahi arz edilip gösterildi. Hatta ben, kendimin ve sizlerin gölgesini cehenneme aksetmiş olarak gördüm. Yani o bana, bu derece yakından gösterildi. Sizinle benim aramdaki yerde."

Buhari ve Müslim´in, îmran bin Husayn´dan rivayetleri ise şöyle dir: "Peygamber (s.a.v.) buyurdu: Ben, cennete ve cehenneme muttali olup gördüm. Cennet ehlinin çoğunun fakirler, cehennem ehlinin çoğu nun da kadınlar olduğunu müşahede ettim."

Hâkim Âişe´den şu haberi nakletmiştir: Peygamber (s.a.v.) buyur du: "Ben, cennete girdim ve orada birisinin Kur´an okumakta olduğunu duydum. Bunun kim olduğunu sorduğumda bana şu cevab verildi: "Bu Kur´an okuyan, Harise bin Nûmân´dır! îşte iyiler böyledir, iyiler böyle dir!"

îbn-i Asâktr, Ebu Bekir bin Ayyaş tarikiyle Humeyd´den, o da Enes´ten şöyle rivayet eder: Peygamber (s.a.v.) buyurdu: "Ben cennete götürüldüm ve orada bana bir köşk gösterildi. Bu köşkün kime ait oldu ğunu sorduğumda bana: "Ömer Îbnü´l-Hattab´a aittir" dediler. Ben, aynı zamanda o köşke girip içini de görmek istedimse de ey Ömer, senin kıs kançlığını hatırlayarak bu isteğimden vazgeçtim."

Hadîs´in râvîsi Ebu Bekir bin Ayyaş der ki: "Ben bu hususta Hu-meyd´e: "Bu, uykuda mı olmuştur, yoksa uyanıkken mi olmuştur?" diye sordum. O da bana: "Uyanıkken olmuştur" diye cevab verdi." [14]

Buhari Ebu Hüreyre´den şu haberi nakletmiştir: "Peygamber (s.a.v.): "Ben, Amr bin Amir el-Huzeî´yi cehennemin alevleri içinde ve barsakları dışarı çıkmış bir vaziyette azab olunmakta iken gördüm. Zira o, tevhid dininde ilk olarak putlar namına hayvan bırakmayı -ve onlara tapınmayı- icad eden adamdır." [15]

(Yine Buhari´nin Âişe´den de bu mealde bir rivayeti vardır. Sadece fark: "Cehennem ateşini, alev dalgalarını birbiriyle vuruşur bir halde gördüm" tabirinden ibarettir).

Hakim sahihtir kaydiyle Ebu Hüreyre´den şöyle rivayet eder: "Ra-sulullah (s.a.v.) buyurdu: "Cebrail benim elimden tutup cennete götürdü ve ümmetimin cennete gireceği kapıyı bana gösterdi." Peygamberimiz bunu buyurduğu zaman, yanındaki Ebu Bekir: "Ey Allah´ın Resulü, o sırada sizinle beraber olup cennetin kapısını görmeyi çok isterdim" dedi. Peygamberimiz de ona cevaben: "Ey Ebu Bekir, gerçekten sen, ümme timden ilk cennete girecek olan kimsesin!" buyurdu. [16]




[13] Bu rivayetten anlaşılan odur ki: Böyle bir şeyi yapmak (kabrin üzerine dal koy­mak), Peygamberimİz´e mahsustur; başkalarının böyle yapması caiz değildir. Bu yüzden kabir azabının hafiflemesi de, o iki kabirdekilere mahsustur. Zira Peygamberimiz, kendilerinin bir özelliği olan böyle bir şeyi, başka kabirdekiler için hiç yapmamıştır.

Burada muhakkik Muhammed Halîl Herrâs´m dediği gibi, nice âlimler bunu Pey-gamber´in (s.a.v.) bir özelliği olarak kabul etmişler ve başkalarının böyle bir şey yapmasını caiz görmemişlerdir. Fakat Hanefî âlimleri demişlerdir ki: "O iki kişinin azabının hafiflemesi, kabirleri üzerine konulan yeşil dalların kuruyuncaya kadar olan teşbihlerinin, kuru dalın ve toprağın teşbihinden daha üst mertebede bir teşbih olması sebebiyledir. Bunun için kabirdeki yeşil ot ve bitkilerin kesilmesi mekruhtur, kurumuş olanların kesilmesi ise mekruh değildir ve bu hadîse dayanarak, kabir üzerine mersin dalları ve benzeri yeşillikler konulmasını mendûb sayabiliriz. Şâfiîlerden bazıları da bunu kabul etmişlerdir. Bu husus, bazı Mâlikî âlimlerinin dediklerinden daha evlâdır. Zira onlar bunu, Peygamberimiz´in bir Özelliği saymışlar ve baş kalarının böyle yapmasını doğru görmemişlerdir. Fakat Buharî´rtin rivayeti veçhile, ashabtan Büreyde bin el-Hasîb, kabrinin üzerine iki yeşil dal konulmasını vasiyet etmiştir.) (Reddü´l-Muhtar, 1/846-Âmire, 1307). (M.)

[14] Hadis´te, bunun uyanıkken olduğuna delâlet yoktur. Ancak bununla Mîrâc Ge-cesindeki tecellî murad edilirse, uyanıklık halinde olduğu söylenebilir. Hadîsin tamâmında ise şöyle denilmiştir: "Bunun üzerine Ömer ağladı ve: "Ey Allah´ın Resulü, hiç size karşı kıs kançlık olur mu?" dedi."

[15] Evet, ibrahim (a.s.)´ın dinini ilk defa bozan ve Araplar içinde puta tapmayı icâd eden adam, işte budur.

[16] Ebu Bekir el-Sıddîk (r.a.), elbette bu ümmetten ilk olarak cennete girmeğe lâyık olan bir zâttır. Zira bu ümmetin afdalı odur. İlgili bir hadisin bildirdiği gibi, yarın o, cennetin bütün kapılarından çağrılacak ve hangisinden girmek isterse o kapıdan girecektir. (İlgili hadîsin açıkça bildirdiği budur. Yoksa bazı kimselerin "bütün kapılardan çağrıldığı için, bu kapıların hepsinden aynı anda girecek" şeklindeki tevilleri, kafiyen bâtıldır. Hiç bir ilmî esasa dayanmamaktadır. Sahîh hadîste; Allah´a kulluğu güzel olan, abdestini güzel alıp namazını dürüst kılan, şehadet ve îmânında sâdık ve ihlaslı bulunan mü´minlere de "Cennetin sekiz kapısının açılacağı" müjdesi vardır. Ne mutlu onlara.) (Et-Tâcü´l-Câmi1, 1/70, kitâbü´t-tâhâre).

Celaleddin es-Suyuti, Peygamberimizin Mucizeleri ve Büyük Özellikleri, Uysal Kitabevi: 2/172-176.




Zehra 8/C
Tue 27 October 2015, 06:08 pm GMT +0200
Berzah:Ölümden sonra, yeniden dirilinceye kadar geçen ruhani zamandır. Çok güzel bir paylaşım olmuş Allah razı olsun.

ceren
Mon 7 December 2015, 10:20 pm GMT +0200
Esselamu aleykum.Peygamber efendimiz cennet ,cehennem ve berzah alemini görmüştür.Ve ummetine ve sahabilerine bildirmistir.Rabbim bizleri cennet ehli kullardan eylesin insallah.Rabbim razi olsun paylaşım dan kardesim....