- Peygamberimiz Hilfû'lfüdûl cemiyetinde

Adsense kodları


Peygamberimiz Hilfû'lfüdûl cemiyetinde

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Sat 15 January 2011, 04:33 pm GMT +0200
PEYGAMBERİMİZ, HİLFÛ'LFÜDÛL CEMİYETİNDE

Peygamber Efendimiz, 20 yaşında.

Son Ficar Harbinde, çok kimse hayatını kaybetmiş, oluk oluk kan akmıştı. Bununla, Arap kabileleri arasındaki düşmanlık duygusu daha da bilenmişti. Her an basit sebepler yüzünden büyük hâdiseler çıkabilir, adam öldürülebilir, kabileler birbirine saldırabilir duruma gelinmişti.

Mekke'de, dışarıdan gelen yabancılar için can, mal ve namus emniyeti diye bir şey kalmamıştı. İsteyen, istediği yabancının malını alıyor, karşılığında tek kuruş ödemiyordu. Âciz ve güçsüzler her türlü zulme mâruz kalıyor ve bunlara karşı koyma cesaretini gösteremiyorlardı.

Bu vahşet saçan manzaraya bir çâre bulunması gerekiyordu. İnsanlık haysiyetine yakışmayan bu hareketlerin önüne geçilmeliydi. Fakat, ne yapılmalıydı? Ne yapılabilirdi?

Namus ehlinin, haksızlık karşısında vicdanı ızdırap duyanların, cemiyetin emniyet ve asayişini düşünüp duranların halletmek istedikleri meselelerdi bunlar!..

Zebidîinin Gasbedilen Malı!

Bardağı taşıran son damla, Yemen'in Zebid Kabilesinden birinin bir deve yükü malının, şehrin ileri gelenlerinden As. b. Vâil tarafından gasbedilımesi hâdisesi oldu.

Zebidîinin yardım istemek maksadıyla çaldığı her kapı, yüzüne kapatılıyordu. Sonunda, Ebû Kubeys Dağına çıkarak,

uğradığı zulüm ve hakareti Kureyşlilere yüksek sesle bildirmeyi denedi ve bu yüksek tepeden şehir halkını yardıma çağırdı.107

Bu davet, cemiyetin perişan hâlini düşünen kafaları uyandırdı. Derhâl bir araya toplanarak, bu yolsuzluklara, bu gayrimeşru davranışlara çâre aramaya koyuldular. Bu konuda başı çeken ve Mekke'nin hatırı sayılır büyüklerini bir araya getirmeye teşebbüs eden ilk şahıs, Peygamberimizin amcası Zübeyr oldu.108

Haşîm, Muttâlib, Zühre, Esed, Haris, Teym Oğullarının ileri gelenlerinden birçoğunun iştirakiyle, Mekke'nin zengin, itibarlı ve en yaşlısı sayılan Abdullah b. Cud'a'nın evinde toplanıldı ve "Hilfû'lFüdûl" cemiyeti kuruldu.

Uzun uzadıya konuşup tartıştıktan sonra, şu maddeleri karar altına aldılar:

Mekke'de—ister ehlinden, ister dışından olsun—zulme uğramış kimse bırakılmayacaktır.

Bundan böyle Mekke'de zulme asla meydan verilmeyecek, zâlime asla müsamaha ve fırsat tanınmayacaktır.

Mazlumlar zâlimlerden haklarını alıncaya kadar, mazlumlarla beraber hareket edilecektir.109

Cemiyet üyeleri, bu ahitleri üzerinde sebat edeceklerine dair de şöylece yeminde bulundular:

"Denizlerin bir kıl parçasını ıslatacak suları kalmayıncaya, Hira ve Sebir Dağı yerlerinden silinip gidinceye, Kabe'de istilâm ibâdeti [Kabe'nin tavafı sırasında Hacerû'lEsved'e el sürülmesi ve izdiham dolayısıyla bizzat el sürülemiyorsa uzak tan selâmlama işaretinin yapılması] ortadan kalkıncaya kadar bu ahdimizde sebat edeceğiz."110

Kurulan bu cemiyete "Hilfû'lFüdûl" adı verildi.

Sebebi şöyle izah ediliyor:

"Hilf' yemin, "Füdûl" ise fâzıllar demek.

Mekke'de bulundukları bir sırada Cürhümî Kabilesinden Fazl isminde iki kişi ile Katüra Kabilesinden Fudayl adında biri, "şehirde, zulme ve tecavüze meydan vermemek" hususunda yeminde bulunmuşlardı.

Kureyş ileri gelenleri de, bunlara benzer sebeplerden dolayı bir araya gelip karar aldıklarından, "Fâzıllar" hâdisesini hatırlama babında bu cemiyete "Hilfû'lFüdûl" denildi.111

Cemiyetin îfa ettiği ilk iş, Yemenli Zebidlinin, ticaret maksadıyla getirdiği malın Âs b. Vâil'den geri alınması oldu.

Sevgili Peygamberimiz de, henüz 20 yaşında bir genç olmasına rağmen, yaşlılardan teşekkül eden bu cemiyete amcalarıyla birlikte katılmış ve zulme karşı birleşmede oyunu müsbet olarak kullanmıştır.

Bu, Efendimizin genç yaşından beri derin düşünceye sahip olduğunun, zulme karşı nefret duyduğunun ve henüz o zamandan beri kavmi ve kabilesi arasında büyük bir itibara sahip bulunduğunun ifadesidir.

Şefkat ve merhamet timsâli zât, elbette peygamberlikle vazifelendirilmeden evvel de mazlumun imdadına koşacak, bu hususta gösterilen gayretlere yardımcı olacaktır. Çünkü, o, "güzel ahlâkı tamamlamak" maksadıyla gönderilmişti. Öyle ise, güzel ahlâka vasıta olan her gayrete kendisi de katılacaktı.

Nitekim, kendilerine İlâhî risâlet vazifesi verildikten sonra da, mezkûr cemiyete katılmış olmaktan duyduğu memnuniyeti şu ifadelerle beyan buyuracaktır:

"Abdullah b. Cud'a'nın evinde yapılan yeminleşmede ben de bulundum. Bence o yemin kırmızı tüylü develere sahip olmaktan daha sevimlidir! Ben, ona İslâmiyet devrinde bile çağrılsam icabet ederim."112

Resûli Ekrem Efendimizin bu sözü, günümüz Müslümanları için de bir ölçüdür: Zulme ve ahlâksızlığın her türlüsüne karşı, isim ve şekli ne olursa olsun, mücadele veren teşekkül ve cemiyetlere yardımcı olmak...


107 Süheylî, Ravdû'lÜnf, c. 1, s. 91.

108 İbni Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 128; Süheylî, A.g.e., c. 1, s. 91.

109 ibni Hişam, Sîre, c. 1, s. 141; Ibni Sa'd, A.g.e., c. 1, s. 129; Süheylî, A.g.e., c. 1, s. 93.

110 Ibni Sa'd, A.g.e., c. 1, s. 129; Süheylî, A.g.e., c. 1, s. 93.

111 Ibni Hişam, A.g.e., c. 1, s. 142; İbni Sa'd, A.g.e., c. 1, s. 129.

112 ibni Hişam, Sîre, c. 1, s. 141142; Ibni Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 129; Süheylî, Ravdû'lÜnf, c. 1, s. 94; ibni Kesir, Sîre, c. 1, s. 261.