neslinur
Mon 16 August 2010, 05:25 am GMT +0200
Oruçlu İken Kusmak Veya Sürme Kullanmak
Orucu farz kılan İslam dini, nelerin orucu bozacağını, nelerin, yani hangi fiillerin bozmayacağını da belirleyip aydınlatıcı bilgi vermiştir. Ancak dinimiz bu bilgileri ana kurallara, temel bilgilere göre düzenlemiştir. Şöyle ki, gıda özelliği olup adeten yenilip içilen şeylerin orucu bozacağı ve aynı zamanda kişinin iradesi dahilinde gerçekleşeceği o kurallardan biridir.
Bu ve benzeri kuralların ışığında kusmanın veya göze sürme sürmenin orucu bozup bozmayacağı konusu işlenmekte ve müctehidlerin görüş ve tesbitleri yansıtılmaktadır.
Konuyla İlgili Hadisler
Ebu Hüreyre (r.a.) den yapılan rivayete göre, Rasulüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Kime kusuntu galebe çalar (iradesi dışında taşıp çıkar) sa, ona (o günün orucu için) kaza gerekmez. Ama kim bile bile kendi iradesiyle kusarsa, artık o orucu kaza etsin."[73]
Abdurrahman b. Numan b. Hevze'den, o da babasından, o da dedesinden, o da Peygamber (s.a.v.) Efendimizden rivayet etmiştir. Rasulüllah (s.a.v.) iyileştirici, rahatlatıcı sürmenin gece uyumaya hazırlanırken sürülmesini emretti ve şöyle ilavede bulundu:
"Artık oruçlu kimse (gündüzleyin) sürmeden sakınsın!"[74]
Hadislerin Işığında Müctehidlerin Görüş Ve İctihadları
a) Hanefîlere göre: Oruçlu iken bile bile kendini kusmaya zorlar ve ağız dolusu kusarsa, orucu bozulur ve kendisine bir günün kazası gerekir. Ama oruçlu olduğunu unutarak kendini kusmaya zorlar, ve belirtilen şekilde kusarsa, orucu bozulmaz.
O halde çıkan kusmuk ağız dolusundan az olursa İmam Ebu Yusuf’a göre, bozulmaz. el-Mineh kitabında bunun en sahih kavi olduğu belirtilmiştir.[75]
Böylece kusuntunun galebe çalıp dışarı çıkmasıyla -ağız dolusu bile olsa- oruç bozulmaz. Çünkü oruçlunun bunda bir sün'i yoktur. O bakımdan kişi sün'i olmayan bir olaydan dolayı muahaza edilmez.[76]
Kendini kusmaya zorlar da ağız dolusundan az bir nisbette çıkarırsa, Ebu Yusuf’a göre orucu bozmaz; ama İmam Muhammed'e göre bozar. Çünkü hadiste bu konuda az veya çok konusu üzerinde durulmamış, mutlak anlamda söylenmiştir.[77]
Bunun gibi vücudunun bir yerine yağ süren veya gözlerine sürme süren oruçlunun orucu bozulmaz. İsterse, bedenine dokundurduğu yağın ve gözüne sürdüğü sürmenin tadını boğaz nahiyesinde hissetmiş olsun fark etmez. Çünkü deri üzerindeki gözeneklerden içeri giren şeyler orucu bozmaz.
Ancak böyle yapmanın mekruh olduğu söylenebilir. Bu da, oruçlu iken susuzluğunu gidermek için bedeni üzerine su dökmesine kıyas edilerek mekruhtur denilmiştir.[78]
Vücuda sürülen yağın gözeneklerden içeri nüfuz etmesi orucu bozmaz. Çünkü tabii menfezlerden girmiş sayılmaz. Bu, fıkıhta söz sahibi olan ilim adamlarının icmaına göre çıkarılan bir hükümdür.
Tükürdüğü zaman gözlerine sürdüğü sürmenin izini ve rengini görecek olsa, yine de orucu bozulmaz.[79]
b) Şafîilere göre: Oruçlu olduğunu hatırladığı halde kasden kusarsa, orucu bozulur. Ama oruçlu olduğunu unuttuğu veya buna zorlandığı veya kusmanın orucu bozup bozmayacağını bilmediği halde kendi isteğiyle kussa bile yine de orucu bozulmaz. Ancak kusmanın orucu bozup bozmayacağını bilmemesini şu iki sebepten birine bağlamak gerekir:
a) Yeni İslam'a girdiği için henüz fıkhı meseleleri bilmiyor olması;
b) İlim adamlarından uzak bir yerde oturuyor bulunması...
Kusmanın oruçlunun iradesi dışında galebede bulunup çıkması da orucu bozmaz. Ama kendi isteğiyle kusarsa, kusuntu geri dönmese bile orucu bozar.[80]
Göze sürülen sürme, tadı boğaz nahiyesinde hissedilse bile orucu bozmaz.[81]
Böylece hem Hanefîler, hem de Şafiiler Ebu Hüreyre hadisiyle ihticac etmiş bulunuyorlar, ama Abdurrahman hadisini zayıf görüp onunla istidlalde bulunmamışlar.
c) Hanbelilere göre: Kim oruçlu olduğu halde kendini zorlayıp bile bile kusarsa, orucu bozulur ve ileride günü gününe kaza etmesi gerekir. Ama kusuntu onun iradesi dışında zorlayarak gelirse, orucu bozmaz. Çünkü oruçlunun bunda dahli söz konusu değildir. İlim adamlarından bu tesbit ve hükme muhalefet eden olmamıştır.
Hanbeliler de bu konuda Ebu Hüreyre hadisiyle istidlal ve ihticacda bulunmuşlardır.
Bu meselede az ve çok kusmak arasında bir fark yoktur, yani ikisi de orucu bozar. Bu, İmam Ahmed'den yapılan iki rivayetten biridir. İkinci rivayete göre, ağız dolusu olduğu takdirde oruç bozulur şeklindedir. Hem az miktarda kusmak abdesti de bozmamaktadır.[82]
Sürme konusuna gelince: Göze sürülen sürmenin tadı boğazda hissedilse ve oruçlu onun boğaz nahiyesine indiğini bilse bile, yine orucu bozmaz.
Göze sürülen antimon ister iyileştirmek için olsun, ister mil ile dokundurulsun fark etmez, yani her iki durumda da orucu bozmaz. İmam Ahmed'in bu hususta kesin görüşü vardır.[83]
d) Malikilere göre: Göze sürülen ismid (antimon) un tadı boğazda hissedilir ve oruçlu da onun boğazına kadar nüfuz ettiğini bilirse, orucu bozulur, güne gün kaza etmesi gerekir, Boğazına nüfuz etmez, yani tadı boğazda hissedilmezse, orucu bozmaz. O bakımdan İmam Malik oruçlunun sürme kullanmasını mekruh görmüştür.[84]
Kusma konusunda Malikiler diğer mezheplerle aynı çizgide bulunuyorlar. Şöyle ki, oruçlunun iradesi dışında midesi bulanır da elde olmayarak kusarsa, orucu bozulmaz. Ama kendi irade ve isteğiyle kusarsa, kaza etmesi gerekir. Malikiler bu konuda Ebu Said el-Hudrî'den rivayet edilen şu hadisle ihticac etmişlerdir:
"Kusmak adamı zorlar da iradesi dışında çıkarsa, orucuna devam edip tamamlar, kaza etmesi gerekmez. Kendi isteğiyle kusmaya çalışır ve kusarsa, o artık orucunu iade eder (yani orucu bozulur, omı kaza etmesi gerekir.)"[85]
Tahliller Ve Diğer Rivayetler
1010 nolu Ebu Hüreyre hadisini aynı zamanda İbn Hibban, Darekutni ve Hakim tahric etmişlerdir. Ancak ravi Ata' bunu Ebu Hüreyre'den mevkufen rivayet etmiştir. Tirmizi ise, "Biz bu hadisi ancak Hişam b. Muhammed'den naklen biliyoruz ki, o da Ebu Hüreyre'den (r.a.) rivayet etmiştir." diyerek kendi tesbitini belirtmiştir. İmam Buhari bu rivayeti mahfuz olarak görmediğini söylemiştir. Aynı zamanda Ebu Davud da mahfuz olmadığına dikkat çekmiştir.
Hakim ise, Şeyhayn'in şartı üzere bunu sahihlemiştir.
Bu babda İmam Malik'in Muvattada ve İmam Şafii'nin el-Üm'de benzer bir hadisi nakletmişlerdir ki, şöyledir:
"Kim oruçlu olduğu halde bilerek kusarsa, ona kaza gerekir. Kime de kusmak galebe çalıp iradesi dışında kusarsa, ona kaza gerekmez."
Nitekim İbn Ömer, Zeyd b. Erkam ve Zeyd b. Ali de bu rivayetlerin delaletine uygun hareket etmişlerdir.
"Rasulüllah (s.a.v.) Efendimiz kustu ve o sebeple orucunu bozdu" mealindeki Ebu Derda hadisini Buhari ve Müslim, isnadında ihtilaf tesbit ettikleri için almamışlar. Beyhaki de aynı görüşü izhar etmiştir. Sonra ilim adamlarından önemli bir kısım bunu kasden kusmaya hamletmişlerdir.
Sonuç olarak bu babda birkaç rivayet bulunmakta ve birbirini kuvvetlendirmektedir. O bakımdan müctehidler Ebu Hüreyre hadisiyle ihticacda bulunmuşlardır.
1011 nolu Abdurrahman hadisine gelince: İbn Main onun münker olduğunu belirtmiştir. Zehebi de, Abdurrahman'in önce bunu Said b. Ishak'tan rivayet ettiğini söylerken, sonra onun ismini ters çevirerek şöyle demiştir:
"İshak b. Said b. Kab." Arkasından hadiste galat yaparak şöyle demiştir:
"O da babasından, o da dedesinden rivayet etmiştir."
Sonra da Numan b. Mabed bilinen bir ravi değildir. Bununla beraber İbn Şübrüme ve İbn Ebi Leyla bu hadisle istidlal ederek şöyle demişlerdir:
"Sürme orucu bozar."[86]
Tabiatıyla fukahanın çoğu bu hadisin zayıf olduğunu ve ihticaca salih bulunmadığını belirterek, sürmenin orucu bozmayacağını hüküm olarak ortaya koymuşlardır.
İbn Şübrüme ile İbn Ebi Leyla'nın bu konuda bir de delil olarak Buhari'nin talikan tahric ettiği ve Beyhaki ile Darekutni'nin mevsulen naklettiği İbn Abbas hadisini seçtikleri söz konusudur. Şöyle ki: "Orucun bozulması, bir şeyin girmesiyledir. Abdestin bozulması bir şey çıkmasıyladır."
O halde sürmenin tadı boğazda hissedilirse, içeri girmiş kabul edilir ve oruç bozulur.
İlim adamları bu iki zata cevap vererek şöyle demişlerdir: "Bu hadis cidden zayıftır" yani bununla istidlal ve ihticac edilmez. Aynı zamanda ravileri arasında Şa'be Mevla İbn Abbas bulunuyor ki bu zatın zayıf olduğu tesbit edilmiştir. Nitekim Zehebi onun hakkında şu bilgiyi vermiştir:
"İmam Ahmed'e göre, onun rivayetinde bir sakınca yoktur. Nesai'ye göre, o kavi değildir. Malik ise: "O sıka (güvenilir) değildir" demiştir. Yahya: "Onun hadisi yazılmaz" derken, Ebu Zür'a "Onun rivayeti zayıftır" demiştir.[87]
Rasulüllah'ın (s.a.v.) ramazanda oruçlu iken gözlerine ismid (antimon) sürdüğüyle ilgili üç, dört rivayet daha var ki, hepsi de zayıftır; istidlal ve ihticaca salih değildir.
Çıkarılan Hükümler
1- Kusuntu kişinin iradesi dışında galebe ederek gelirse orucu bozmaz; ister az, ister çok olsun fark etmez.
2- Kişi kendi iradesiyle kusmak ister ve kusarsa, müctehidlerden bir kısmına göre, ağız dolusu olursa orucu bozar, az olursa bozmaz; diğer bir kısmına göre, az olsun, çok olsun her iki durumda da orucu bozar.
3- Oruçlu bir halde gündüzleyin göze sürme sürmek orucu bozmaz; isterse onun tadı boğazda hissedilmiş olsun.
4- Malikilere göre, tadı boğazda hissedilirse oruç bozulur.
5- Sürmeyi iftardan sonra kullanmak daha uygun olur.
Orucu farz kılan İslam dini, nelerin orucu bozacağını, nelerin, yani hangi fiillerin bozmayacağını da belirleyip aydınlatıcı bilgi vermiştir. Ancak dinimiz bu bilgileri ana kurallara, temel bilgilere göre düzenlemiştir. Şöyle ki, gıda özelliği olup adeten yenilip içilen şeylerin orucu bozacağı ve aynı zamanda kişinin iradesi dahilinde gerçekleşeceği o kurallardan biridir.
Bu ve benzeri kuralların ışığında kusmanın veya göze sürme sürmenin orucu bozup bozmayacağı konusu işlenmekte ve müctehidlerin görüş ve tesbitleri yansıtılmaktadır.
Konuyla İlgili Hadisler
Ebu Hüreyre (r.a.) den yapılan rivayete göre, Rasulüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"Kime kusuntu galebe çalar (iradesi dışında taşıp çıkar) sa, ona (o günün orucu için) kaza gerekmez. Ama kim bile bile kendi iradesiyle kusarsa, artık o orucu kaza etsin."[73]
Abdurrahman b. Numan b. Hevze'den, o da babasından, o da dedesinden, o da Peygamber (s.a.v.) Efendimizden rivayet etmiştir. Rasulüllah (s.a.v.) iyileştirici, rahatlatıcı sürmenin gece uyumaya hazırlanırken sürülmesini emretti ve şöyle ilavede bulundu:
"Artık oruçlu kimse (gündüzleyin) sürmeden sakınsın!"[74]
Hadislerin Işığında Müctehidlerin Görüş Ve İctihadları
a) Hanefîlere göre: Oruçlu iken bile bile kendini kusmaya zorlar ve ağız dolusu kusarsa, orucu bozulur ve kendisine bir günün kazası gerekir. Ama oruçlu olduğunu unutarak kendini kusmaya zorlar, ve belirtilen şekilde kusarsa, orucu bozulmaz.
O halde çıkan kusmuk ağız dolusundan az olursa İmam Ebu Yusuf’a göre, bozulmaz. el-Mineh kitabında bunun en sahih kavi olduğu belirtilmiştir.[75]
Böylece kusuntunun galebe çalıp dışarı çıkmasıyla -ağız dolusu bile olsa- oruç bozulmaz. Çünkü oruçlunun bunda bir sün'i yoktur. O bakımdan kişi sün'i olmayan bir olaydan dolayı muahaza edilmez.[76]
Kendini kusmaya zorlar da ağız dolusundan az bir nisbette çıkarırsa, Ebu Yusuf’a göre orucu bozmaz; ama İmam Muhammed'e göre bozar. Çünkü hadiste bu konuda az veya çok konusu üzerinde durulmamış, mutlak anlamda söylenmiştir.[77]
Bunun gibi vücudunun bir yerine yağ süren veya gözlerine sürme süren oruçlunun orucu bozulmaz. İsterse, bedenine dokundurduğu yağın ve gözüne sürdüğü sürmenin tadını boğaz nahiyesinde hissetmiş olsun fark etmez. Çünkü deri üzerindeki gözeneklerden içeri giren şeyler orucu bozmaz.
Ancak böyle yapmanın mekruh olduğu söylenebilir. Bu da, oruçlu iken susuzluğunu gidermek için bedeni üzerine su dökmesine kıyas edilerek mekruhtur denilmiştir.[78]
Vücuda sürülen yağın gözeneklerden içeri nüfuz etmesi orucu bozmaz. Çünkü tabii menfezlerden girmiş sayılmaz. Bu, fıkıhta söz sahibi olan ilim adamlarının icmaına göre çıkarılan bir hükümdür.
Tükürdüğü zaman gözlerine sürdüğü sürmenin izini ve rengini görecek olsa, yine de orucu bozulmaz.[79]
b) Şafîilere göre: Oruçlu olduğunu hatırladığı halde kasden kusarsa, orucu bozulur. Ama oruçlu olduğunu unuttuğu veya buna zorlandığı veya kusmanın orucu bozup bozmayacağını bilmediği halde kendi isteğiyle kussa bile yine de orucu bozulmaz. Ancak kusmanın orucu bozup bozmayacağını bilmemesini şu iki sebepten birine bağlamak gerekir:
a) Yeni İslam'a girdiği için henüz fıkhı meseleleri bilmiyor olması;
b) İlim adamlarından uzak bir yerde oturuyor bulunması...
Kusmanın oruçlunun iradesi dışında galebede bulunup çıkması da orucu bozmaz. Ama kendi isteğiyle kusarsa, kusuntu geri dönmese bile orucu bozar.[80]
Göze sürülen sürme, tadı boğaz nahiyesinde hissedilse bile orucu bozmaz.[81]
Böylece hem Hanefîler, hem de Şafiiler Ebu Hüreyre hadisiyle ihticac etmiş bulunuyorlar, ama Abdurrahman hadisini zayıf görüp onunla istidlalde bulunmamışlar.
c) Hanbelilere göre: Kim oruçlu olduğu halde kendini zorlayıp bile bile kusarsa, orucu bozulur ve ileride günü gününe kaza etmesi gerekir. Ama kusuntu onun iradesi dışında zorlayarak gelirse, orucu bozmaz. Çünkü oruçlunun bunda dahli söz konusu değildir. İlim adamlarından bu tesbit ve hükme muhalefet eden olmamıştır.
Hanbeliler de bu konuda Ebu Hüreyre hadisiyle istidlal ve ihticacda bulunmuşlardır.
Bu meselede az ve çok kusmak arasında bir fark yoktur, yani ikisi de orucu bozar. Bu, İmam Ahmed'den yapılan iki rivayetten biridir. İkinci rivayete göre, ağız dolusu olduğu takdirde oruç bozulur şeklindedir. Hem az miktarda kusmak abdesti de bozmamaktadır.[82]
Sürme konusuna gelince: Göze sürülen sürmenin tadı boğazda hissedilse ve oruçlu onun boğaz nahiyesine indiğini bilse bile, yine orucu bozmaz.
Göze sürülen antimon ister iyileştirmek için olsun, ister mil ile dokundurulsun fark etmez, yani her iki durumda da orucu bozmaz. İmam Ahmed'in bu hususta kesin görüşü vardır.[83]
d) Malikilere göre: Göze sürülen ismid (antimon) un tadı boğazda hissedilir ve oruçlu da onun boğazına kadar nüfuz ettiğini bilirse, orucu bozulur, güne gün kaza etmesi gerekir, Boğazına nüfuz etmez, yani tadı boğazda hissedilmezse, orucu bozmaz. O bakımdan İmam Malik oruçlunun sürme kullanmasını mekruh görmüştür.[84]
Kusma konusunda Malikiler diğer mezheplerle aynı çizgide bulunuyorlar. Şöyle ki, oruçlunun iradesi dışında midesi bulanır da elde olmayarak kusarsa, orucu bozulmaz. Ama kendi irade ve isteğiyle kusarsa, kaza etmesi gerekir. Malikiler bu konuda Ebu Said el-Hudrî'den rivayet edilen şu hadisle ihticac etmişlerdir:
"Kusmak adamı zorlar da iradesi dışında çıkarsa, orucuna devam edip tamamlar, kaza etmesi gerekmez. Kendi isteğiyle kusmaya çalışır ve kusarsa, o artık orucunu iade eder (yani orucu bozulur, omı kaza etmesi gerekir.)"[85]
Tahliller Ve Diğer Rivayetler
1010 nolu Ebu Hüreyre hadisini aynı zamanda İbn Hibban, Darekutni ve Hakim tahric etmişlerdir. Ancak ravi Ata' bunu Ebu Hüreyre'den mevkufen rivayet etmiştir. Tirmizi ise, "Biz bu hadisi ancak Hişam b. Muhammed'den naklen biliyoruz ki, o da Ebu Hüreyre'den (r.a.) rivayet etmiştir." diyerek kendi tesbitini belirtmiştir. İmam Buhari bu rivayeti mahfuz olarak görmediğini söylemiştir. Aynı zamanda Ebu Davud da mahfuz olmadığına dikkat çekmiştir.
Hakim ise, Şeyhayn'in şartı üzere bunu sahihlemiştir.
Bu babda İmam Malik'in Muvattada ve İmam Şafii'nin el-Üm'de benzer bir hadisi nakletmişlerdir ki, şöyledir:
"Kim oruçlu olduğu halde bilerek kusarsa, ona kaza gerekir. Kime de kusmak galebe çalıp iradesi dışında kusarsa, ona kaza gerekmez."
Nitekim İbn Ömer, Zeyd b. Erkam ve Zeyd b. Ali de bu rivayetlerin delaletine uygun hareket etmişlerdir.
"Rasulüllah (s.a.v.) Efendimiz kustu ve o sebeple orucunu bozdu" mealindeki Ebu Derda hadisini Buhari ve Müslim, isnadında ihtilaf tesbit ettikleri için almamışlar. Beyhaki de aynı görüşü izhar etmiştir. Sonra ilim adamlarından önemli bir kısım bunu kasden kusmaya hamletmişlerdir.
Sonuç olarak bu babda birkaç rivayet bulunmakta ve birbirini kuvvetlendirmektedir. O bakımdan müctehidler Ebu Hüreyre hadisiyle ihticacda bulunmuşlardır.
1011 nolu Abdurrahman hadisine gelince: İbn Main onun münker olduğunu belirtmiştir. Zehebi de, Abdurrahman'in önce bunu Said b. Ishak'tan rivayet ettiğini söylerken, sonra onun ismini ters çevirerek şöyle demiştir:
"İshak b. Said b. Kab." Arkasından hadiste galat yaparak şöyle demiştir:
"O da babasından, o da dedesinden rivayet etmiştir."
Sonra da Numan b. Mabed bilinen bir ravi değildir. Bununla beraber İbn Şübrüme ve İbn Ebi Leyla bu hadisle istidlal ederek şöyle demişlerdir:
"Sürme orucu bozar."[86]
Tabiatıyla fukahanın çoğu bu hadisin zayıf olduğunu ve ihticaca salih bulunmadığını belirterek, sürmenin orucu bozmayacağını hüküm olarak ortaya koymuşlardır.
İbn Şübrüme ile İbn Ebi Leyla'nın bu konuda bir de delil olarak Buhari'nin talikan tahric ettiği ve Beyhaki ile Darekutni'nin mevsulen naklettiği İbn Abbas hadisini seçtikleri söz konusudur. Şöyle ki: "Orucun bozulması, bir şeyin girmesiyledir. Abdestin bozulması bir şey çıkmasıyladır."
O halde sürmenin tadı boğazda hissedilirse, içeri girmiş kabul edilir ve oruç bozulur.
İlim adamları bu iki zata cevap vererek şöyle demişlerdir: "Bu hadis cidden zayıftır" yani bununla istidlal ve ihticac edilmez. Aynı zamanda ravileri arasında Şa'be Mevla İbn Abbas bulunuyor ki bu zatın zayıf olduğu tesbit edilmiştir. Nitekim Zehebi onun hakkında şu bilgiyi vermiştir:
"İmam Ahmed'e göre, onun rivayetinde bir sakınca yoktur. Nesai'ye göre, o kavi değildir. Malik ise: "O sıka (güvenilir) değildir" demiştir. Yahya: "Onun hadisi yazılmaz" derken, Ebu Zür'a "Onun rivayeti zayıftır" demiştir.[87]
Rasulüllah'ın (s.a.v.) ramazanda oruçlu iken gözlerine ismid (antimon) sürdüğüyle ilgili üç, dört rivayet daha var ki, hepsi de zayıftır; istidlal ve ihticaca salih değildir.
Çıkarılan Hükümler
1- Kusuntu kişinin iradesi dışında galebe ederek gelirse orucu bozmaz; ister az, ister çok olsun fark etmez.
2- Kişi kendi iradesiyle kusmak ister ve kusarsa, müctehidlerden bir kısmına göre, ağız dolusu olursa orucu bozar, az olursa bozmaz; diğer bir kısmına göre, az olsun, çok olsun her iki durumda da orucu bozar.
3- Oruçlu bir halde gündüzleyin göze sürme sürmek orucu bozmaz; isterse onun tadı boğazda hissedilmiş olsun.
4- Malikilere göre, tadı boğazda hissedilirse oruç bozulur.
5- Sürmeyi iftardan sonra kullanmak daha uygun olur.