- Oruç

Adsense kodları


Oruç

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
Gulinur
Thu 25 November 2010, 05:04 am GMT +0200
BEŞİNCİ BÖLÜM

ORUÇ

A.RAMAZAN ORUCU

Ramazan ayının orucu, Şaban ayını otuz güne tamamlamak veya ramazan hilâlini görmekle vacib olur. Hilâlin görülmesi, adil bir kimsenin hilâli gördüğünü söylemesi ile sabit olur. Bir kavle göre hilâl, adil iki kişinin görmesi ile sabit olur. En sahih kavle göre hilâli gören kişinin adalet sahibi olması şarttır. Hilâl köle ve kadının görmesiyle sabit olmaz.

Adil bir kişinin şehadetiyle oruca başlanır da Ramazan ayı otuz güne tamamlandıktan sonra hilâl görülmezse, en sahih kavle göre -hava açık olsa bile- otuz birinci günde iftar edilir.

Bir beldede hilâlin görülmesi tespit edilirse, oraya yakın mıntıkalarda bulunan halka da oruç tutmak vacib olur. En sahih kavle göre bu hüküm uzak beldeler için geçerli değildir. Uzaklık me­safesi, yolculuk mesafesi kadardır. Zayıf kavle göre uzaklık mesafe­si, ayın doğuş yerlerinin ayrı ayrı olmasına göredir. Ben diyorum ki, sonuncu görüş en sahih görüştür. Allah daha iyi bilir.

Bir kimse, hilâlin görüldüğü beldeden orucun vacib olmadığı beldeye yolculuk ederse en sahih kavle göre, kendisi her ne kadar otuz gün oruç tutmuşsa da orucun sonunda onlara uymalıdır. Hilâlin henüz görülmediği bir beldeden hilâlin görüldüğü bir belde­ye yolculuk ederse, onlarla birlikte bayram yapar ve sonradan bir günü kaza eder. Bayram yaptıktan sonra gemi ile halkı oruçlu olan uzak bir beldeye giderse, en sahih kavle göre günün geri kalan kıs­mını oruçlu geçirmelidir.

 

B. ORUCUN ŞARTLARI
 

Orucun sahih olmasının şartları şunlardır:

1- Oruca niyet etmek: Farz olan oruca geceden niyetlenmek şarttır. En sahih kavle göre, gecenin ikinci yarısında niyetlenmek şart değildir. Niyetten sonra yemek yemek veya cinsi münasebette bulunmak niyete bir zarar vermez. Kişi niyetlenip uyuduktan sonra uyanınca niyeti yeniden söylemesi de vacib değildir. Zevalden önce nafile oruca niyetlenmek sahihtir. Keza bir kavle göre, zevalden son­ra da niyetlenmek sahihtir.

En sahih kavle göre, orucun gerçekleşmesi için gündüzün başından itibaren orucu bozan şeylerden sakınmak şarttır.

Farz olan oruca niyet ederken orucun farzlılığım belirtmek va-cibtir.

Ramzan orucu için niyetin tam şekli şöyledir:

"Allah rızası için, bu senenin yarınki farz orucunu eda etmeye niyet ettim."

Niyet ederken orucun eda veya farz olduğunu beyan etmenin veya Allah'a nisbet etmenin hükmü, namaz bölümünde zikredilen ihtilâfın hükmü gibidir. En sahih kavle göre, sünnet oruçlarda oru­cun sünnet olduğunu belirtmek şart değildir.

Bir kimse Şaban'm otuzunda: "Eğer yarın ramazan ise oruç tutmaya niyet ettim." diye niyet ederse, o gün ramazan'dan olsa bi­le böyle bir oruç sahih değildir. Ancak sözüne güvenilir köle veya kadın veya rüşt çağına gelmiş bir çocuğun verdiği habere göre erte­si günün ramazan ayından olduğuna inanarak oruca niyet ederse, tutacağı oruç sahih olur. Bir kimse, ramazan'm otuzuncu günün ge­cesinde: "Eğer ramazan'dan ise yarınki oruca niyet ettim." diye ni­yetlenirse ve o gün ramazan'dan olursa niyeti geçerli olur.

Ramazan ayını tespit edemeyen, kendi görüşüne göre bir ay oruç tutar. Şayet tuttuğu oruç ramazan'dan sonraki aylara tesadüf ederse bu onun için geçerlidir. En sahih kavle göre bu oruç kaza sayılır.

Kişinin, görüş beyan ederek tuttuğu oruç eksik olur da rama­zan ayının tam ay olduğu anlaşılırsa bir gün kaza etmesi lazımdır. Kendi görüşüne göre tuttuğu oruç, ramazan'dan önceki aylara te­sadüf eder ve ramazan'ı idrak ederse, ramazan ayında tekrar oruç tutması gerekir. Eğer ramazan ayı kendisine beyan olmazsa, İmamın son kavline göre orucunu kaza etmesi vacibtir.

Hayız halinde olan kadın henüz kanı kesilmeden: "Yarın oruç tutmaya niyet ettim." diye niyet eder de sonra geceleyin kanı kesilir ve hayız müddetinin çoğu geceleyin tamamlanırsa, orucu sahihtir. Keza en sahih kavle göre adeti kadar olan süre geceleyin tamam­lanırsa tuttuğu oruç sahihtir.

2-
Orucun sahih olmasının ikinci şartı, orucu bozan şeylerden sakınmaktır. Bu da cinsel ilişkide bulunmamak ve

kasten kusma-maktır.

En sahih kavle göre oruçlu kişi, kusuntudan bir şeyin midesi­ne geri dönmeyeceğini kesin olarak bilse bile kasıtlı ve hükmünü bi­lerek kusarsa orucu bozulur. Fakat kusuntu galebe çalarak gelirse orucu bozmaz. Keza en sahih kavle göre, ağza inip dışarıya atılan balgam da orucu bozmaz. Balgam dimağdan iner ve boğazın görü­nen kısmı olan noktasız "ha" harfinin çıktığı yere kadar inerse, mümkün ise mecrasından kesip atılmalıdır. Mümkün olduğu halde atılmaz, terk edilir ve balgam mideye ulaşırsa, en sahih kavle göre oruç bozulur.

Oruçlunun, bir şeyin cevf (karın) denilen yere ulaşmasından sakınması gerekir. Zayıf kavle göre, bununla birlikte içeriye inen şe­yin kuvvet verecek gıda veya ilâç cinsinden olmalıdır. Bir veçhe göre içeriye giren maddenin dimağa, mideye veya bağırsağa ulaşması lazımdır.

Mesane (idrar yolu) ile dimağa veya yemek sureti ile mideye ulaşan madde orucu bozar. Şırınga ile bağırsağa ulaşan madde, ya­raya akıtılarak mideye ulaşan ilaç, yara gibi yerlerden dimağa ula­şan madde, orucu bozar. En sahih kavle göre, kulağa ve idrar yolu­na akıtılan şey de orucu bozar. Mideye veya dimağa ulaşan madde­nin orucu bozması için ağız, burun veya vagina gibi açık bir yoldan girmesi şarttır. Ter gözeneklerinin emdiği yağ oruca bir zarar ver­mez. Tadı ağızda hissedilse bile göze sürülen sürmenin oruca bir za­rarı olmaz.

İçeriye ulaşan madde kasıtlı olarak alınmalıdır. Şu halde; oruç­lunun karnına kaçan sinek, sivrisinek, yol tozu ve un işlerinde çalışanın boğazına kaçan un tozu orucu bozmaz.

Mideden çıkan tükürüğü yutmak orucu bozmaz. Bir kimse, tükürüğünü dudağına çıkarır ve onu geri çevirip yutarsa, bir ipliği tükürüğü ile ıslatır ve iplik damlayacak şekilde ıslak olduğu halde tekrar ağzına alıp yutarsa veya tükürüğünü temiz veya necis bir şeyle karışık iken yutarsa orucu bozulur. Şayet tükürüğünü ağzında biriktirir ve yutarsa en sahih kavle göre orucu bozulmaz.

Bir kimse abdest esnasında ağzına veya burnuna su verirken isteği dışında su karnına inerse; mezhep alimlerince kabul edilen ri­vayete göre, bunu yaparken şayet aşırı davranmış ise orucu bozulur. Aşırı davranmamışsa orucu bozulmaz.

Oruçlu olan kimse dişleri arasında kalmış yemek kırıntılarını ayırıp atmakta zorlanırsa ve tükürüğü ile birlikte yutarsa orucu bo­zulmaz. Oruçlunun boğazına zorla su dökülürse orucu bozulmaz. Ancak yiyinceye kadar tehdit edilirse, en zahir kavle göre orucu bo­zulur. Ben diyorum ki; oruçlu kimse tehdit altında bir şey yerse, en zahir kavle göre orucu bozulmaz. Allah daha iyi bilir.

Oruçlu olan kimse unutarak bir şey yerse orucu bozulmaz. An­cak en sahih kavle göre, çok yemek orucu bozar. Ben diyorum ki en sahih kavle göre, kişinin unutarak çok yemesi orucu bozmaz. Allah daha iyi bilir. Mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre unut­kanlıkla yapılan cinsi münasebetin hükmü, unutkanlıkla yemek ye­menin hükmü gibidir.

Oruçlu kişinin istimna'dan (el ile tatmin olmaktan) sakınması da şarttır. İstimna' orucu bozar. Keza dokunmak, öpmek ve kucaklaşmak neticesinde çıkan meni de orucu bozar. Düşünmek veya şeh­vetle bakmak neticesinde çıkan meni orucu bozmaz. Oruçlunun şeh­vetini harekete geçirecek şekilde öpüşmesi mekruhtur. Şehveti ha­rekete geçirmezse bile oruçlunun öpmeyi terk etmesi evladır. Ben di­yorum ki en sahih kavle göre, şehveti harekete geçirecek öpme tah-rimen mekruhtur. Allah daha iyi bilir.

Damardan kan aldırmak veya kupa vurdurmak orucu bozmaz. Ancak terk edilmesi evladır.

Oruçlu kimse, gündüzün bittiğine kesin olarak emin olmadan iftar etmemelidir. Bu ihtiyati bir tedbirdir. En sahih kavle göre, ken­di görüşüne göre gündüzün bittiğine karar veren kişinin iftar etme­si ve gecenin devam ettiğini zannederek yiyen kişinin orucu caizdir. Ben diyorum ki, keza fecrin devam ettiğini şüphe ederek yiyen kişi­nin de orucu caizdir. Allah daha iyi bilir.

Bir kimse kendi görüşüyle fecrin doğmadığına veya gündüzün bittiğine inanarak yer, sonra görüşünde hata ettiği anlaşılırsa, her iki durumda da orucu geçersizdir. Şayet fecrin doğduğunu zannet­meden sahurda yer ve durum kesinlik kazanmazsa ve o günün evve­linde vaki olmuşsa orucu sahihtir. Günün sonunda vaki olmuşsa orucu geçersiz olur. Oruca niyet edenin ağzında yemek olduğu hal­de imsak vakti girer ve hemen onu çıkarıp atarsa orucu sahihtir. Ke­za cinsel ilişki halinde ise ve derhal çekilirse orucu sahihtir. Çekil­mez de beklerse orucu bozulur.

 

1. Orucu Tutan İle İlgili Şartlar
 

Oruç tutan kişinin; müslüman ve akıllı olması, kadının gün bo­yunca hayız ve nifastan temiz bulunması şarttır. En sahih kavle göre, oruçlunun gün. boyunca uyuması orucuna bir zarar vermez. En zahir kavle göre, baygın olan kişi günün bitimine bir lahza kala ayıiırsa oruca zararı olmaz.

Her iki bayramın birinci günlerinde keza imam'm son kavline göre teşrik günlerinde (kurban bayramının 2. 3. ve 4. günlerinde) oruç tutmak caiz değildir.

Bir sebep yokken yevm-i şekde (şüpheli günde) nafile oruç tut­mak haramdır. Bir kimse şek gününde oruç tutarsa en sahih kavle göre caiz değildir. Ancak kişinin şüpheli günde kaza ve nezir orucu tutması mekruh değildir. Keza şüpheli gün, kişinin adet edinerek nâfîle olarak tuttuğu günlere rastlarsa o günde oruç tutması mek­ruh değildir.

Yevm-ı şek, insanlar rü'yet-i hilâlden bahsettikleri halde kim­senin görmediği veya çocuk, köle veya fasık gibi şahitliği kabul edil­meyen kimselerce ayın görüldüğü şaban ayının otuzuncu gününe denir. Şaban ayının otuzuncu günü gurup vaktinde hava ister açık isterse bulutlu olsun şüpheli gün için bir sebep teşkil etmez.

Vakit girer girmez acele ederek iftarı hurma ile, hurma yoksa su ile açmak; imsak vaktinin girdiği şüphesine düşmeyecek derece­de sahuru vaktin sonuna kadar geciktirmek, dili yalandan ve gıybet­ten ve nefsi şehvetten korumak sünnettir.

Fecir doğmadan önce cünüplükten yıkanmak, kupa vurdur­maktan ve öpmekten sakınmak, yemeği tatmaktan ve sade olan sakızı çiğnemekten sakınmak ve iftarı açarken şu duayı okumak sünnettir:

Oruçlunun Ramazan ayında çokça sadaka vermesi, Kur'an-ı Kerimi bol bol okuması, bilhassa ramazan'ın son on gününde itika-fa girmesi müstehabtır.

 

2. Orucun Vacib Olmasının Şartları
 

Orucun vacib olmasının şartlan şunlardır:Akıllı olmak, buluğ çağına ermiş olmak ve hissen oruç tutmaya muktedir olmaktır. Ço­cuk yedi yaşma geldiğinde, gücü yeterse oruç tutması için emredilir. Kendisine şiddetli bir zarar dokunan hastanın, mubah olan uzun yolculuğa oruç tutmaması mubahtır.

Mukim olan kimse oruçlu olarak sabahlayıp hastalanırsa, oru­cunu açması mubahtır. Ancak mukim olan kimse oruçlu olarak sa­bahlar da yolculuğa çıkarsa orucunu bozamaz.

Mukim olan kimse yolculuğa çıkarsa iftar edemez.

Misafir veya hasta olan kişi, oruçlu olarak sabahlar da sonra if­tar etmek isterse bu caizdir. Misafir kişi mukim olursa veya hasta şi­fa bulursa, en sahih kavle göre iftar etmesi haramdır.

Misafir veya hasta iftar ederse, tutamadığı günleri kaza eder. Keza hayızlı olan kadının geçirdiği günleri, kişinin özürsüz olarak tutmadığı günleri veya niyetsiz oruç tuttuğu günleri kaza etmesi lazımdır.

Baygınlıkla veya dinden dönüp tekrar İslam'a giren kişinin küfürde geçirdiği günleri kaza etmesi vacibtir. Ancak aslî kafir İslam'a girince, çocuk buluğ çağına erince, deli aydınca, geçirdiği günleri kaza etmesi vacip değildir.

Çocuk oruçlu iken gündüz vaktinde buluğ çağma ererse, onun günün geri kalan kısmında orucuna devam etmesi vacibtir. Sonra­dan o günü kaza etmesi gerekmez.

Ramazan ayında gündüzleyin çocuk oruçlu değilken buluğ çağına ererse, deli olan ayılırsa veya kafir olan müslüman olursa en sahih kavle göre o günü kaza etmez. En sahih kavle göre, günün ge­ri kalan kısmında yemekten sakınması da gerekmez. Yalnız kasten orucunu bozanın veya oruç niyetini unutan kimsenin günün geri ka­lan kısmında yemekten sakınması lazımdır. Ancak misafir veya has­ta olan iftar edip, meşru özrü geçtikten sonra günün geri kalan kıs­mında yemekten sakınması gerekmez.

Hasta veya misafirin yemekten önce özrü ortadan kalkar ve geceden oruca niyet etmemişse, keza mezhep alimlerince kabul edi­len rivayete göre günün geri kalan kısmında yemekten sakınması gerekmez. En zahir kavle göre yevm-ı sekte oruca niyet ettiği halde iftar eden kimsenin, sonra yevm-ı şekkin ramazan ayından olduğu anlaşılırsa, günün geri kalan kısmında yemekten sakınması lazımdır.

Ramazan'da meşru bir sebep yokken iftar edenin günün geri kalan kısmında yemekten içmekten sakınması rarmazan ayının özelliklerindendir. Yalnız adak veya kaza orucuna niyetlenip de iftar eden kimsenin, günün geri kalan kısmında yemekten sakınması lazım değildir.

 

3. Fidye
 

Bir kimse meşru bir sebeple ramazan orucunun bir kısmını ve­ya tümünü tutamadan geçirir ve henüz kaza etme imkanı bulamadan ölürse, geçirdiği günler için ne fidye verilir ne de onun adına ka­za edilir. Bu sebeple kendisi günaha girmiş olmaz. Şayet kaza etme imkanı bulduğu halde kaza etmeden ölürse, imam'ın son kavline göre velisi onun adına oruç tutamaz. Belki ölenin terekesinden tu­tamadığı her gün için bir müd (avuç) yemek verilir. Adak ve kefaret­lerin hükmü de böyledir. Ben diyorum ki; bu meselede imam Şa­fii'nin ilk kavli (velinin onun adına oruç tutması veya fidye verme­si) en zahir olan kavildir.

Tercih edilen kavle göre veli, ölünün akrabası olan herkese de­nir. Şayet yabancı biri Ölünün velisinden izin alarak ölü adına orucu kaza ederse caizdir. Fakat izin almadan oruç tutarsa bu caiz olmaz. Ölen kimsenin zimmetinde namaz veya itikaf varsa onun adına iti-kafa girilmez ve fidye verilmez. İtikaf konusunda bir görüş vardır. Yani velisi onun adına itikafa girebilir. Allah daha iyi bilir.

En zahir kavle göre, yaşlılık sebebiyle oruç tutamaya kişinin her gün için bir müd fidye vermesi vacibtir. Hamile veya emzikli olan kadın, oruç tutması halinde kendisine bir zararın isabet etme­sinden korkarsa orucunu açar. Sonra tutamadığı günleri fidye ver­meden kaza etmesi vacibtir. Şayet çocuğuna bir zararın geleceğin­den korkarak oruç tutmazsa, ezher kavle göre, orucunu günü gününe kaza eder ve her gün için fidye vermesi lazımdır.

En sahih kavle göre, helaka gidecek birini veya değerli bir hay­vanı ikaz etmek üzere orucunu açan kişinin hükmü, emzikli kadının hükmü gibidir (kaza ile birlikte fidye vermesi gerekir). Cinsel ilişki dışında kasten orucunu açan kimsenin fidye vermesi gerekmez.

Bir kimse imkanı olduğu halde tutamadığı günleri kaza etmez de ikinci bir ramazan ayı girerse, bu durumda kazaya ek olarak her bir gün için bir fidye vermesi lazımdır. En sahih kavle göre, senenin tekerrürü ile fidye de tekerrür eder. Bir kimse imkan bulduğu halde kazayı ikinci bir ramazan girinceye kadar geciktirir de ölürse, tere­kesinden her gün için iki müd fidye verilir. Bir müd geçirdiği gün, di­ğeri de kaza etmeyi geciktirdiği içindir.

Fidye, sadece fakir ve miskin denilen kimselere verilir. Birkaç müdü bir kişiye vermek caizdir fakat bir müdü bölüp iki kişiye ver­mek caiz değildir. Fidye, fitre için verilen buğday ve arpa gibi gıda maddelerinden verilir.

 

4. Oruç Kefareti
 

Kefaret, ramazanda bir günlük orucu cinsel ilişki ile bozmakla vacib olur. Bu durumda kişi, oruçtan dolayı cinsel ilişkiyle günaha girmiş olmalıdır. Şu halde oruçlu olduğunu unutarak cinsel ilişki ile orucunu bozanın kefaret vermesi gerekmez. Ramazan orucundan başka bir orucu cinsel ilişki veya cinsel ilişkinden başka bir şey ile bozan kimsenin kefaret vermesi gerekmez. Sefer ruhsatı niyetiyle cinsel ilişkide bulunan kişinin kefaret vermesi gerekmez. Keza en sahih kavle göre, sefer ruhsatı niyeti olmadan orucunu açanın da kefaret vermesi gerekmez.

Bir kimse gecenin devam ettiğini zannederek cinsel ilişkide bulunduktan sonra fecrin doğduğu anlaşılırsa, kendisine kefaret ge­rekmez. Bir kimse unutarak bir şey yedikten sonra orucunun bozul­duğunu zannederek cinsel ilişkide bulunursa kendisine kefaret., lazım gelmez. En sahih kavle göre, orucu bozulsa da hüküm böyle­dir. Oruçlu olduğunu unutarak zina edene ve sefer ruhsatına sahip iken zina ederek orucunu bozana kefaret vacib olmaz.

Kefaret, sadece cinsel ilişkide bulunan erkeğe vacib olur. Bir kavle göre her ikisine (erkek ve kadına) bir kefaret vacib olur. Bir başka kavle göre ise kadına da ayrı bir kefaret vacib olur.

Yalnız başına hilâli görüp oruç tutan ve o günde cinsel ilişkide bulunan kişiye kefaret vacib olur. Ramazan ayında iki ayrı günde cinsel ilişkide bulunan kişinin iki kefaret vermesi gerekir.

Oruçlu kişi, cinsel ilişkide bulunduktan sonra sefere çıkarsa kefaret kalkmış olmaz. Keza mezhep aîimlerince kabul edilen riva­yete göre, oruçlu kişi cinsel ilişkide bulunduktan sonra hastalanırsa kefareti kalkmış olmaz. En sahih kavle göre, cinsel ilişkide bulunan erkeğe kefaretle birlikte bozduğu günü kaza etmesi de vacibtir.

Kefaret, mümin bir köleyi hürriyetine kavuşturmaktır. Bunu bulamayan kişi, art arda iki ay oruç tutar. İki ay oruç tutmaya gücü yetmeyen kişi altmış miskine yiyecek verir. Bu kefaretlerden hiç biri­ni yapamayan kimsenin en zahir kavle göre, kefaret zimmetinde borç olarak kalır. Muktedir olduğu vakit bu üç çeşitten birini yapar. En sa­hih kavle göre, şiddetli cinsel arzu sebebiyle iki ay oruç tutamayan kimse, oruç tutmaktan vazgeçerek bunun yerine altmış miskine yiye­cek verir. Fakir kişinin kefaretini aile efradına vermesi caiz değildir.

C. NAFİLE ORUÇLAR
 

1- Pazartesi ve perşembe günlerinde oruç tutmak.

2-  Arefe gününde oruç tutmak. (Hac ibadetini eda etmekte olanın Arefe gününde oruç tutması sünnet değildir).

3-
Muharremin dokuzuncu ve onuncu (aşure) gününde oruç tutmak.

4-
  Eyyam-ı bid (her ayın 13, 14, ve 15.) günlerinde oruç tut­mak.

5-
Şevval ayında altı gün oruç tutmak. Altı günü art arda tut­mak daha faziletlidir.

Şu günlerde oruç tutmak ise mekruhtur.

1-
Yalnız cuma günlerinde oruç tutmak.

2- Yalnız cumartesi günlerinde oruç tutmak.

3- Kendisine bir zararın dokunmasından veya bir hakkın kay­bolmasından korkan kimsenin bayram ve teşrik günleri (Kurban bayramının 2, 3, ve 4. günleri) dışında bütün seneyi oruçla geçirme­si mekruhtur. Böyle bir mazeret yokken kişinin bütün seneyi oruçla geçirmesi müstehabtır.

Nafile bir oruca veya bir namaza başlayan kimse, onu kesip bo­zabilir ve kaza etmesi gerekmez. Yalnız acilen kaza edilmesi gereken bir oruca başlayamn onu bozması haramdır. Acilen kaza edilmesi ge­reken oruç, kişinin kasıtlı bozduğu oruçtur. Keza acilen kaza edilme­si gerekmeyen orucu bozmak da en sahih kavle göre haramdır. Acilen kaza edilmesi gerekmeyen oruç, kişinin kasıtlı bozmadığı oruçtur.

 

D. İTİKAF
 

Her vakitte itikafa girmek müstehabtır. Yalnız Kadir gecesine rastlamayı ümit ederek ramazan'm son on gününde itikafa girmek daha faziletlidir. İmam Şafiî (r.a.) Kadir gecesinin, ramazan ayının 21. veya 23. gecesi olduğuna meyleder.

Mescitte itikafa girmek sahihtir. Camide (cuma namazı kılınan yerde) itikafa girmek daha evladır.

imam'm son kavline göre, kadının evinde edindiği mescitte iti­kafa girmesi sahih değildir; Evde edinilen mescit, namaz için hazır­lanıp ayrılan yerdir.

Bir kimse belli bir yerde, sözgelimi Mescid-i Haramda itikafa girmeyi adarsa, orada itikafa girmesi lazımdır. Keza en zahir kavle göre, Mescid-i Nebevide veya Mescid-i Aksa'da itikafa girmeyi ada­yan kimsenin hükmü de böyledir. Ancak Mescid-i Haram bu iki mes­cidin yerini tutar. Bunun aksi olmaz. Medine Mescid'i, Mescid-i Ak-sa'nın yerine geçer. Bunun aksi olmaz.

En sahih kavle göre, ikamet denebilecek bir süre kadar itikaf-ta beklemek şarttır. Zayıf kavle göre, bu sürenin mescidin içinden durmadan geçecek bir zaman kadar olması kafidir. Bir başka kavle göre ise bir günlük süre kadar durmak şarttır.

Cinsel ilişki ile itikaf bozulur. En zahir kavillere göre şehvetle olan sevişmenin hükmü, dokunmanın hükmü gibidir. Öpmekle me­ni akarsa itikaf bozulur. Eğer meni akmazsa itikaf bozulmaz. Unu­tarak cinsel ilişkide bulunan itikaflı kimsenin hükmü, unutarak cin­sel ilişkide bulunan oruçlu kimsenin hükmü gibidir. İtikafta olan kimse güzel koku sürünür, süslenir veya yemek yerse zararı olmaz. Sadece geceleyin itikafa girmek sahihtir. Bir kimse oruç tut­mayı adet edindiği günde itikafa girmeyi nezrederse o günde itikafa girmesi lazımdır.

Oruçlu olarak itikafa girmeyi veya itikafta iken oruç tutmayı nezreden kimsenin nezrettiği şekilde hareket etmesi lazımdır. En sahih kavle göre itikaf ve orucun bir arada yapılması vacibtir.

İtikafa başlarken niyet etmek şart olduğu gibi, farz olan adak itikafı da niyette belirtmek şarttır. İtikafta uzun bir süre beklense bile bu müddeti belli etmeden itikafa mutlak şekilde niyet etmek ka­fidir. İtikafa giren kimse mescitten çıkıp bir daha girerse, niyeti ye­nilemesi lazımdır. Bir kimse bir müddet (sözgelimi bir gün) itikafa girmeye niyet eder ve tuvalet ihtiyacı dışında bir mazeretle mescit­ten çıkar da tekrar geri dönerse, niyeti yenilemesi lazımdır. Tuvalet ihtiyacını giderme nedeniyle çıkarsa, niyeti yenilemesi gerekmez. Zayıf kavle göre kişi mescitten dışarıya çıkar da uzun bir müddet kalırsa niyeti yenilemesi lazımdır. Bir başka kavle göre ise, ihtiyaç süresi uzun olsun kısa olsun yeniden niyet etmesi gerekmez.

Birkaç gün gibi aralıksız bir müddetle adak edilmiş itikafa gi­ren kimse, mazeretle mescidin dışına çıkarsa peş peşelik kesilmiş ol­maz ve niyetini yenilemesi de vacib değildir. Zayıf kavle göre ise, ih­tiyaç olmaksızın veya tuvalet ihtiyacı veya cünüplükten yıkanma mazereti olmaksızın mescidin dışına çıkarsa niyeti yenilemesi vacib olur.

İtikafın sahih olması için itikafa giren kimsenin müslüman ve akıllı olması, hayız ve cünüplükten temiz bulunması şarttır. İtikaf-taki kişi dinden çıkar veya kendi fiili sonucu sarhoş olursa itikafı bo­zulur.

Mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, bir kimse art arda olma niyetiyle itikafa girdikten sonra dinden çıkar veya kendi fîili sonucunda sarhoş olursa, itikafın geçen kısmı batıl olur ve peş peşelik kesilir. Kişi, kendi fiili sonucu olmaksızın delirir veya bayılır-sa, mescidin dışına çıkmadıkça art arda olan itikafın geçen kısmı bo­zulmuş olmaz. Baygınlıkta geçen süre itikafın müddetinden sayılır. Ancak delilikte geçen süre itikafın müddetinden sayılmaz.

İtikaftaki kadının hayız hali başlarsa camiden çıkması vacibtir. Keza cünüp olan camide yıkanamıyorsa camiden çıkması vacibtir. Camide yıkanma imkanı olsa da çıkması caizdir. Ancak yıkanmak için camiden çıkması gerekmez. Hayız ve cünüplükte geçen süre iti-kaf müddetinden sayılmaz.

 

Nezredilmiş İtikaf
 

Bir kimse aralıksız (birkaç gün) itikafa girmeyi adarsa, adadığı şekilde yapması lazımdır. En sahih kavle göre, itikafa aralıksız de­vam etmek şart koşulmamışsa aralıksız devam etmek vacib değildir. Bir gün itikafa girmeyi adayan kişinin günü saatlere bölmesi caiz ol­maz. Bir kimse, art arda olması kaydı ile bir hafta gibi bir zamanı belli eder ve bu haftayı kaçırırsa, kaza ederken aralıksız kaza etme­si lazımdır. Şayet bir arıza olmaksızın zamanı kaçırmışsa, art arda kaza etmesi lazım değildir. Bir kimse adak olan itikafın art arda olduğunu hatırlar ve mubah olan mazeret için mescid dışına çıkmayı şart koşmuşsa, ezher kavle göre bu şart sahihtir.

İtikafa giren kişi mubah bir mazeret için zamanı harcar ve "Şu ayda itikafa gireceğim." diye zamanı belli etmiş ise, mazeret için harcadığı zamanı kaza etmesi vacib değildir. Zamanı belli etmemiş­se, harcadığı zamanı kaza etmesi vacibtir. Aralıksız olan itikatlarda özürsüz olarak mescidin dışına çıkmak peş peşeliği keser.

İtikaftaki kişi vücudunun bazı azalarını (el, ayak veya başını) mescitten dışarıya çıkarırsa veya tuvalet ihtiyacı için mescidin dışı­na çıkarsa, bunun zararı olmaz. Tuvalet ihtiyacım bir başka evde gi­dermesi vacib olmadığı gibi tuvalet ihtiyacını gidermek için evinin camiden uzak olmasının da zararı yoktur. Ancak aşırı derecede uzak ise, en sahih kavle göre itikafa zarar verir. Ayak yolundan gelirken hastalanır da uzun bir süre beklemezse veya başka bir yoldan dönmezse zararı olmaz.

Dışarı çıkmayı gerektiren bir hastalık nedeniyle mescidin dışı­na çıkmak peş peşelik hükmünü kesmez. Süresi uzun olan itikafta hayız hali gören kadın için peş peşelik kesilmez. Ama itikaf süresi hayız halinin süresinden az olursa en zahir kavle göre peş peşelik hükmü kesilir.

Mezhep alimlerince kabul edilen rivayete göre, unutarak mes­cidin dışına çıkmak peş peşeliği kesmez. Caminin müezzini, ezanı okumak için camiye bitişik olmayan minareye çıkarsa en sahih kav­le göre peş peşelik bozulmaz. Mazeret sebebiyle dışarıda geçirilen sürelerin kaza edilmesi vacibtir. Tuvalet ihtiyacı için geçen sürelerin kaza edilmesi gerekmez.

 

 


RAMAZAN 7/D
Sun 21 December 2014, 09:35 am GMT +0200
Ramazan  orucu,ramazan hilalinin görülmesiyle başlar.Fakat bunu 2 dürüst, adaletli insanın hilali gördüğünü iddia etmesiyle başlar,köle yada kadınların hilali gördüğünü söylemesiyle başlanmaz.Hilal bir bölgede görülüyorsa o bölgeye yakın olanlar da oruca başlar fakat uzak bölgeler için bu geçerli değildir.Ramazan ayı 30 güne tamamlanır fakat hilal o gün görülmesse 31. gün de oruç tutulur.Oruca gece niyet etmek farzdır.Farz şu şekilde olmalıdır:"Allah rızası için, bu senenin yarınki farz orucunu eda etmeye niyet ettim.".Oruçlu bir kimsenin iftar vakti gelinceye kadar cinsel ilişkiden , yemek ve içmekten uzak durması gerekir. Ayrıca oruç tutan bir kimse akıllı bir Müslüman olmalı.Oruçlu iken iftar vaktine kadar uyumanın bir sakıncası yoktur. Oruçu 7 yaşında gücü oruç tutmaya yeten erkli bir çocuğun oruç tutması vaciptir. Bir kişi hasta olup yada başka sebeplerden dolayı orucu tutamayıp ölürse onun adına tutamadığı gün kadar fidye verilir.Fakat kişinin yerine kaza orucu tutulmaz.

MELİKE 7D
Mon 22 December 2014, 08:14 pm GMT +0200
Oruçu gece niyet etmek farzdır.Sahura kalkmakta bir niyettir.Niyettiniz şu şekilde olmalıdır:''Allah rızası için, bu senin yarınki farz orucunu eda etmeye niyet ettin.''.İftar saati gelene kadar yemem içmeden ve cinsel ilişkiden uzak durması gerekir.Oruçu tutan kişi aklı, sağlığı yerinde olması gerekir.oruç tutarken uyumanın bir zararı yoktur.7 yaşındaki erkeğin güçüy yeterse oruç tutması vaciptir.

Hanife 8.D
Sat 27 June 2015, 01:02 pm GMT +0200
Esselamü aleyküm ve rahmetullahü ve berakatühü; oruç, yanlızca aç ve susuz kalmak değildir.bir hayvanı veya inanmayan bir kimseyi  bir odaya hapsedip aç susuz bırakmakla oruç tutturulmuş olmaz. çünkü orucu aç ve susuz kalmak maksadıyla değilde nefsimizin terbiyesi için oruç tutuyoruz. yani oruçtan maksat sabır, şükür ve nefis terbiyesidir...

[Muhammed]
Sat 27 June 2015, 01:27 pm GMT +0200
Ve Alleykümselam Ve Rahmetullah Ve Berekatuh.Rabbim (c.c) oruçlarınımızı aç kalmak için deil Allah rızasını için tutmayı nasip eylesin İnşaAllah.Rabbim oruç tutarken yanlış davranışlardan sakınmayı nasip eylesin ki Allah razısı için tutmayı başarabilelim.
Allah razı olsun.

KübraBolat
Fri 18 December 2015, 03:54 pm GMT +0200
Ramazan orucu farzdır.bunun için ergenlik çagın    giren herkesa yükümlüdür. Yani tutmasak cezası vardır.