- Önsöz

Adsense kodları


Önsöz

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
sidretül münteha
Sat 28 May 2011, 07:52 pm GMT +0200
ÖNSÖZ



Hamdın ve şükrün her çeşidi Allah'a, Salât ve Selâm O'nun yüce ve ejsiz Rasülü Muhammed Mustafâ'ya (s.a.v.), âline ve'ashab'ına olsun.
Değerli okuyucu! Kitabımıza konu olarak seçtiğimiz "Ma'rufu emr münkeri nehiy" terimi Kur'ân ve Sünnette çokça rastlanılan bir terimdir. Kitabımız okunup incelenince bu terimin hukukî bir statüye sahip olduğu görülecektir. Zaten elinizdeki bu kitap bu terimin genişçe bir şerh ve tefsiridir. Yine bu incelememizde bu terimin sanıldığı kadar dar bir çerçevede ele alınmadığı görüleceği gibi, aksine islâm'ın inanç ve amelî bir nizam olduğu da görülecektir.
Öyle ise, İslâmî da'vetin mahiyeti nedir? Herkesi bu da'vete muhatab kılmak ve yeryüzünde bu da'vetin inanç ve amel nizamını yerleştirmek için mü'minlerin yerine getirmekle yükümlü oldukları ilmî ve amelî çalışma ne olmalıdır? Bu da'vetin neticesinde kurulan İslâmî Devlet'in diğer devletlerle ne gibi benzerlik ve ayrıcalıkları olacaktır? Müslümanm böyle bir devletteki sorumlulukları nelerdir. Devletin temel felsefesine uygun olarak kurulacak müesseselerin yönlendirilmesini kim yapacak? Devletin başındaki yönetici ve onun her açıdan destekleyicisi olan müslüman tebaa, tüm cahiliyye düzenleriyle savaşarak dinin onaylamadığı her türlü gayr-i meşru hayatı lağvedip İslâmî renge dönüştürerek yapılan çalışmayı ve buna karşı çıkacak her çeşit güçleri etkisiz hâle getirmek üzere yapılacak cihad'ı nasıl yönlendirecektir? Evet, İslâm'ın inanç ve amel nizamının gerçekleşmesi etrafında bu tür mukadder sorular hatıra gelmektedir.7
İslâm'ın temel öğretisine göre Allah Teâlâ mü'min ile kendi arasındaki bağın gereği olarak mü'mine bir takım görevler yüklenmiştir. Bu cümleden olarak mü'min, Allah Teâlâ'yı tanıyıp O'na da'vet edecek, Kur'an ve Sünnetin çeşitli ifâdelerle açıkladığı "şirk'ten uzaklaştıracak ve tüm peygamberlerin çağırdıkları tevhid sistemine da'vet edecek, onları kula kulluktan kurtarıp, kendi öz fıtratına uygun ilahî atmosferi yaşatmaya çalışacaktır.
Yine ölüm ötesi hayatın ve hesabın hakikatma işaret ederek; insanlığı Allah'ın azabıyla korkutup cennetiyle müjdelemek, Allah Teâlâ'ya karşı yeryüzündeki şahitlik görevini yapmak, insanlığın ve dünyanın İslahına çalışmak, hakkı tebliğ etmek, Allah'ın muradına uygun bir insan yetiştirmek uğrunda cihad yapmak, Allah'ın, kurtuluşa vesile olan ve bunu va'deden dinini yaşatmak ve yaşatmağa çalışmak, O'nun kanunlarını her türlü beşeri düzenlerin üstünde tutmak (i'lây-ı kelimetillah), hakkı tavsiye ve şeriatın emir buyurduğu her çeşit iyilikte yardımlaşmak........ Evet bütün bunları yapmak, "Ma'rufu emr ve münkeri nehi" kavramının kapsamında mevcut olan Mü'minin yegâne görevidir. 8
"Ma'rufu emr, menken nehiy" kavramının ifâde ettiği anlam ile tâli derecedeki esaslar arasında önemli bir farkı vardır. Diğer esaslardan her biri, bu mühim kavramın belirli oranda çeşitli yönlerinin birer açıklamasıdır. Kaldı ki bu kavramın sınırlarının genişleyip daralması gibi bir özelliğe sahip olması, fer'i tarafını ilgilendiren bir özelliktir. Fakat bütün bunlarla beraber, gerek bu kavram olsun, gerek fer'i sahayı ilgilendiren esaslar olsun, tek bir gerçeğe işaret eder ve tek bir gayeyi hedef edinir.
Binaenaleyh, "Ma'rufu emr münkeri nehiy" teriminin neyi hedeflediğini kavradığımız zaman, Kur'an-ı Kerim'in mahatabi olan insanın aldığı tavır, durum ve şartlar muvacehesinde bu terimin tarihî misyonunu da derinlemesine anlamakda gecikmiş olmayız.
Durum böyle olunca Kur'an ve Sünnet sahasında derinlemesine bilgisi olmayan kimselerin "Ma'rufu emr, münkeri nehiy görevini sıhhatli bir şekilde yapamayacağı gerçeği ortaya çıkacaktır. Aslında da dinin "yapınız" dediğini yapmak ve "yapmayınız" dediğini yapmamak görevi son derece önemli ve bilgi isteyen, ehliyet gerektiren zor bir görev değilmidir? Zira bu görev, mü'minin en açık ve ayırıcı özelliği ve onun vakırını yansıtan davranışlarının en belirgin alâmeti, içtimaî varlığının sebebi ve sırrıdır Mü'min en ufak bir şekilde bu görevinden gafil davranamaz. Çünkü böyle hassas bir noktada mazur sayılmaz. Aksi halde isyan ve belâya sürüklenmesi kaçınılmazdır. Allah Teâlâ'ya karşı suç işlemek, cehennemi hayata düşmek gibi açık bir akıbete razı olmak ise doğacak korkunç hesapları yapmamak ve şuursuzca davranmaktan başka bir hareket olmasa gerekir.
İslâm'ın mü'mine yüklediği bu önemli görev gibi yapılan her şuurlu çalışmanın etrafında daima bir takım sorular sorulmuştur. O halde önemi bu kadar büyük olan bu görev hükmen farz mıdır? Yoksa bu görevi yapıp yapmamakda müslüman serbest mi bırakılmıştır? Şayet farz ise bu görev îslâm toplumunun her ferdine mi, yoksa belli bir kesime mi aittir? Bu çağrının mahiyeti ve varmak istediği hedef nedir? Yine bu görevi icra etmede İslâm ümmeti dışındaki ehl-i kitap da ortakmıdır? Bu konudaki çalışmanın smın nedir? Şartları var mıdır? Varsa ne gibi özellikler taşır? vb. sorular......İşte bu kitap, bütün bu sorulara genişçe cevap vermektedir.
"Ma'rufu emr, münkeri nehiy" görevinin birçok âyet ve hadiste zikri geçer. Âyet ve hadislerin bir kısmı bu görevin değişik açılarına cevap teşkil eder. Meselâ; bir âyet bu görevin farziyet ve keyfiyyetine delâlet ederken, diğer bir tanesi bunun kapsamını ve genişliğini açıklar. Ayrıca sınırlarını ve şartlarını birlikte izah eden âyetler de vardır. Fakat araştırmamıza konu olan tüm âyet ve hadisleri nakletseydim, çokça tekrar olur ve kitabın hacmi son derece kabarık olurdu. Bunun için feferruata ait olanlarını bırakarak sadece konumuza ışık tutan ve incelememizi net sonuçlara bağlayanları zikretmekle yetindim. Kur'an ve Sünnete göre konuyu kavramak gaye olunca, sayın okuyucunun bu âyet ve hadisleri iyice kavraması, sabırla katibetmesi, değişik bir takım durumlarda nasların açıklamak istedikleri maksada değişik açılardan bakması gerekir.
Böylelikle hükmün bir yönünü konu alan hadis-i şerif, çok kere bunun diğer yönünü de araştırma sahasına çekmektedir. Okuyucu bu konuyu eleştirmek ve daha derinlemesine kavramak için yalnız düşünmekle yetinmeyecek, aksine tüm kitabı inceleme mecburiyetini hissedecektir.
Kur'ân-ı Kerim, bir yerde "Ma'rufu emr münkeri nehiy" ifadesini "hayra davetle" birlikte zikretmiştir. Kitaba da zaten bu âyetin kısaca tefsir ve şerhiyle başladım. Çünkü bu âyet "Ma'ruf ve münker" kavramlarını daha açık bir şekilde tesbite çalışmaktadır. Ayrıca kitap, akıl ve mantık kurallarına dayanan bir uslûb içerisinde, dinin herhangi bir hükmünü veya yalnız herhangi bir cephesini ele almamakta elki Allah Teâlâ'nın emrettiklerini Rasûlüllah'ın (s.a.v.) bize getirdiklerinin hakikat ve mahiyetlerini öğrenmeye teşvik etmektedir. Zira Kur'an ve Sünnetein bu açık hükümleri, gönülden inanıp fıtraten kabule hazır olanlara ve bunların farziyetine inananlara hitabetmektedir. İnsan hayatını kuşatan bu hükümleri, Kur'an ve sünnetin ifadelerinde açıkça görmek mümkündür.
İctihad ehliyetini taşıyan İslâm ulemâsının, kitap ve sünnetin içtihada konu olan sahasında ihtilafa düşmeleri mümkündür. Fakat bu vasıfları taşıyan kimselerin ihtilâfları mübahtır, hatta müstehabdır. Yeter ki bu nassaları İslâm'ın usûlü din kuralları içeriside anlamakla fikrî hitilaflar olsun. Fakat iş, ehil olmayan bir çevrenin eline düşüp, ehil olanlar da bu sahada susukun vaziyette kalırsa o vakit çıkacak ihtilaf, hiç de iyi olmayan sonuçlara götürür. Binaenaleyh câhillerin eline düşen konu- âdeta leş üzerine üşüşenler gibi- mevcut görüşlerin çelişik yönleriyle izaha kalkışılırsa, sonuçta istenmeyen bir çizgiye gelindiği görülecektir. Bu nedenle de birbirleriyle çelişkili görülen iki nassı, Kur'an ve hadislerin kabul etmeyeceği tefsire uydurmamız mümkün olmayacaktır. Halbuki bu çeşit bir yaklaşımdan Kur'an ve sünnetin muhakkik âlimleri şiddetle kaçınmışladır.
Şüphesiz ki Kur'an ve hadis tefsirinde tercih edilen en doğru metod; bu iki kaynağın bizzat açıkça işaret buyurup gösterdiği metoddur. Yahut en azından bu iki kaynağın uslûb ve ifâde tarzları vasıtasıyla ortaya çıkarılan izahtır. Zaten bu görüşü ilim ehlinin ispatları da desteklemektedir.
Kitabımı yazarken de ititnad edilen bu ikinci metodu Kur'an ve sonette tercih edilen hüküm çıkarma metodunu kullandım. Fakat kâmil mânâda bu yolu takip ettiğimi de iddia edemem. Zira mutlak kemâl yalnız Allah Teâlâ'ya aittir. Allah'tan, bu çalışmamın hüsn-i kabul görmesini ve kullarına faydalı kılmasını diliyorum.


24 Şubat 1966
Ceîâlü'd-Din d-Umerî
Hindistan


7 Müslümanın İslâmî bir toplumda haklı yerini alabilmesi için ma'rufu emr ve münkeri nehiy görevini yapmakla birlikte islâmî vatanın sınırları dışındaki yerlerde Allah'ın (c.c) düzenini hakim kılmak için de cihâd etmekle emroiunmuştur. (Çeviren Said Havva'dan)
8 Cihad, iyiliği enir, kötülükten sakındırma, İslâm'ın pratiğe uygulanması için beşerî müeyyidelerdir. İslâm'dan sapmaktan dolayı fıtri cezalarla dünya ve âhiretteki Rabbani müeyyideler bunun dışındadır. (Ceviren-Said Havva'dan)