- Önsöz

Adsense kodları


Önsöz

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafız_32
Thu 14 October 2010, 07:12 pm GMT +0200
ÖNSÖZ


Bismihi Teala

Hamd alemlerin Rabbı olan Allah'a özgüdür. O, bir ve tektir. Ortağı ol­madığı gibi O'ndan başka ne bir güç ne de bir güç kaynağı yoktur. Yüce o-lan Allah, başlangıcı olmayan ezelî ve sonu olmayan ebedîdir.'Ey Allahim! Evveli ve ahiri olmayan sermedi sensin.

Muhammed'in (as), Allah'ın kulu, elçisi ve yaratıklar arasından seçtiği dostu olduğuna tanıklık ederim. Allah Azze, elçisi Muhammed'i (as), inkarcı­lar çirkin karşılayıp kabul etmeseler de İslam'ın tamamını insanlara açıklasın diye hidayet ve hak din (İslam) ile göndermiştir.

Allah Teala A'raf suresi 157. ayetinde, "hemen yanıbaşında -ellerinde-bulunan Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları ve kendilerine iyiliği emredip kötülükten sakındıran, güzel şeyleri helal, kötü ve pis şeyleri haram kılan, ü-zerlerine olan ağırlığı (günahı) ve boyunduruğu kaldıran resul ve nebi olan ümmi elçiye inananlara rahmetimi yazacağım..." buyurmuştur.

Resulullah (as) ise şöyle buyurmaktadır: "Helal de haram da açıkça an­laşılır. Bu ikisi arasında ise henzeşimli şeyler vardır. Tıpkı sürüsünü bir ko­runun hemen civarında otlatan çoban gibidir ki (sürüyle beraber) koruya düşecek gibi olur. (Helal mi haram mı olduğu) kuşkulu olan -benzeşimli-şeyleri îerkeden, malını, dinini ve ırzını korumuş demektir".

Yapılan işlerde böylesi bir karışıklık ve zanların oluşturduğu bir kuşku­lanma olduğu zaman böyle şeyleri terketmek, bunlardan ve bunların güzergahlarından uzakta durmak bu hususta gösterilecek en tedbirli ve en uygun davranıştır.

Fetva istemenin anlamı, bir açTÎTSfca ve bir proDieme çozum getirilmesini temektir. Kötülenmemiş, yani haram olduğu kesinlikle belirtilmemiş her-angi bir şeyin hükmü bu şey hakkında problemine çözüm arayan kişinin ururnuna göre verilir. Bu hususta kendisine soru sorulup cevap istenen kişi )ru soran ve çözüm isteyenden daha bilgili olmayabilir.

Zaten ötedenberi helal ve haram kılma ikilemi hurafelerden ve. delilikle zdeşleşmiş ve onunla -âdeta- bir terkib oluşturmuş delilik alametleri olan ıçmahklann başgöstermesinden kurtulabilmiş değildir.

Helal ve haram kılma olgusu hemen her millette çağdaş ilerlemeden al­ığı nasibe göre anlık bir tutuma sahiptir. Yani zamana ve zemine göre deği-r. Ama tevhid olgusu pek çok toplumda tek bir değere sahiptir. Nübüvvet LÜessesesi her gittiği topluma bir zaman dilimiyle sınırlandırılmış, yere ve imana göre değişebilen -helal, haram yasaları ve inanç temelleri gibi- yeni sni şeriatlar getirmekteydi. Bu nedenle de yeryüzünün çeşitli bölgelerinde ışayan insanlara aynı çağ içerisinde pek çok Allah elçisi gelmişti. Mesela a'kub efendimiz (as) Allah'ın bir elçisi iken efendimiz Yusuf da (as) Allah'ın çişi idi. Nitekim -her ikisinin uyguladığı yasalar farklı olsa da- Hz. Yusuf apiste iken bile tevhide (Allah'ı birlemeye) ve Allah'a eş koşulanları kaldırıp :maya davet ediyordu. Bu kuşaktan olan İshakoğullarmdan da Allah elçisi [anların bulunduğu söylenmiştir.

Dünyanın şu kalan Ömrü içerisinde İnsanoğlunu mutlu etmek üzere ge-:n İslam'ın -bugünlerde aşağı yukarı hesaplayabildiğimiz- şu ana kadarki unvanın geride kalmış ömrü sınırlarında insanoğlunun mutluluğuna yönelik erşeyde bir helal-haram dengesi kurması kaçınılmazdı. Bu nedenle İslam îriatı bir hayat programı ve düsturu olarak toplumun destekleyicisi ve ihti-jçlarını gidericisidir.

Allah Azze Şöyle buyurmuştur: "Ve Tevrat'ta bulunanı tasdik ederek ve zin için haram kılınmış olan bazı şeyleri helal kılmak üzere gönderildim". U-i İmran 50)

Gerçekten uzun bir sı" re gazetecilikle uğraşmış olmanın yanında çokça kumuş, çeşitli araştırmalar yapmış ve topyekün bir etüdle uğraşmış olmam edeniyle Resulullah'ın (as) fetvalarına ve açıklamalarına çok şey borçlu ol­uğumu gördüm. Her çeşit durumda bıkmadan, yorulmadan ve usanmadan ir emir, bir yasaklama, bir yasa koyma, bir açıklama, ve bir mensuh yahut ir nasih vs. gibi bir hususu belirten Resulullah'ın (as) bunlarla gerçekten ne-i kastettiğini anlayıncaya kadar sürekli olarak araştırma ve incelemeler yap-lamız kaçınılmazdı.

Belki de hadislerin nüzul sebepleri, illetleri, müşkilleri, Kur'an-ı Kerim'in inneti neshetmesi (hükümsüzleştirmesi) ve sünnetin Kur'an neshi[4] gibi im benzeri hususların herşeyden önce araştırılması, incelenmesi gerekir. Ki-ıplann, yazıların tefsir sayfalarının ve hadislerin ana kaynaklarına yönelip aşvurmakla birlikte sahih olanları esas tutularak çeşitli konuların ve Resulullah Kur'an ayetlerinin -bir çözüme kavuşturup- koruduğu meseleler hakkın­da çekişmek asla helal değildir. Onu kaldırıp bir kenara atmak yahut onun hakkında bir takım hileler düzmek ne şekilde olursa olsun imkansızdır. Bu hususta mecaz yapılamayacağı gibi, gerekmedikçe yorum da yapılamaz ve İçtihad da söz konusu değildir. Nitekim kural, "nassın yanında içtihad yok­tur" demektedir.

Haklarında kesin bir nass (ayet) getirilemediğinden bir sonuca ulaşma­mış olan durumlarda, güvenilirliği ve senetlerinin sağlamlığı kesinlik kazan­mış sahih hadislere başvuruyoruz. Buradaki problemin çözümünü, özellikle kasdettiğimiz herhangi bir yargıyı bulamaz isek içtihad etmek gerekecektir.

Hadis alimlerine göre sünnet, Resulullah'ın (as) sözleri ve uygulamaları­dır. Allah Azze, "(Peygamber) kendi hoş arzu ve isteklerine uyarak konuş­maz. (Konuştuğu) o şey, yalnızca kendisine vahyedilen bir vahiydir" buyur­muştun (Necm 3-4)

Bir başka ayette ise, "Resul size ne vermişse onu alın, neden nehyettiyse ondan sakının" denilmektedir. (Haşr 7)

Bazı alimlerin ise, "sahabenin Resuluttah 'ö (as) uyan söz ve hareketleri de sünnet sayılmaktadır" dedikleri görülmektedir.

Resulullah (as), "benim sünnetime ve benden sonra da doğru yola götü­ren raşid halifelerin sünnetine aynlmaksızın sıkıca tutunun" buyurmuştur.

Hadisi Ebu Davud ve Tirmizî rivayet etmişler. Tirmİzî hasen olarak değerlendirmiştir.                                                        

İmam Malik şöyle diyor: "Herkesin sözünden alınanlar da olur atılan­lar da; Resulullah (as) ise bunun dışındadır".

İşte bu delillerle kanıtlanmış olan şanı yüce davanın gecesi gündüz gibi­dir. Bundan asla vazgeçilemez. Bu davayı terkeden yalnızca helak olur.

Resulullah'ın (as) sünneti, icma ile birlikte Kur'an-ı Kerim'den sonra i-kinci esastır. Eğer Sünnet-i Nebeviyye olmasaydı pek çok Kur'an ayetini an­lamamız bir hayli zorlaşırdı.

Allah Azze, "Resule itaat eden Allah'a itaat etmiş demektir." (Nisa 80), "Allah'a itaat edin ve Resule de." (Nisa 59), "Allah'a ve Resulüne itaat edin." (Al-i İmran 32) ve "ve Resule itaat edin" (Nur 56) buyurmaktadır.

İmam Ahmed şöyle diyor: "Sünnet, şeriatın (Kur'an'm) yasalarından kaynaklanır. Mesela balık cinsinden ölü bulunmuş birdeniz hayvanının he­lal oluşu, parçalayıcı dişi olan her yırtıcının ve pençeli olan kuşların etleri­nin yenilmesinin haram kılınışı bunlardandır".

El-Hakim, Müstedrek adlı hadis kitabında Abdullah b. Salih'ten, O, İbn-i Mehdi'den, ikisi Muaviye b. Salih'ten şöyle rivayet etmiştir: Bana Hasan b. Cabir rivayet etti, bu hadisi Mikdam b. Ma'dikerb'den duymuş, diyor ki, "Hayberin fethi günü Resulullah (as) bazı şeyleri haram kıldı; ehil eşeklerin etlerinin yenmesinin yasaklanması ve daha başka hususlar bunlar arasın­daydı". Resulullah (as),  "içinizden biri koltuğuna yaslanmış bir halde iken


Bu nedenle sünnet Kur'an nassı ile birlikte delil oluşturmaktadır.

Resulullah (as) Muaz b. Cebel'i Yemen'e gönderirken O'na sorduğu so-ılara aldığı cevaplar çok hoşuna gitmişti: Resulullah (as), "sana bir olay in~ kal edecek olursa ne ile hüküm verirsin?" dediğinde, Muaz, "Allah'ın kıla­nda bulduğum hükümlerle" diye cevap verdi. Resulullah (as), "aradığını Uah'ın kitabında bülamazsan?" diye sordu. Muaz cevap olarak, "Resulul-h'ın sünnetiyle"dedi. Resulullah (as), "ya Resulullah'tn sünnetinde de bu-mazsan?" deyince, Muaz, "kendi reyimle (görüşümle) hükmümü veririm, :iz de kalmam" dedi. Muaz diyor ki, "Resulullah (as), bunun üzerine be­nt göğsüme şöyle bir vurdu ve 'Resulullah'tn (as) razı olduğu şekilde îsuluUuh't (as) başarıya götüren Allah'a hantdolsun' dedi". Bu hadisi rica Şu'be Muaz'ın senediyle rivayet etmiştir.

Resulullah (as), "bizden bir söz işitip onu insanlara tebliğ eden kimseye lah Azzeyardım etsin"dedi.

İbn-i Kudame kitabında şunları söylemiştir: "İçtihadın şartlan altıdır, ınlar; Kitap, sünnet, icma, ihtilaflar, kıyas ve Arap dilidir",

Ali b. Şekik ise şöyle diyor: Abdullah b. el-Mübarek'e, "bir kimse ne za-an fetva verir?" diye soruldu. Abdullah, "hadis ilmini bilir ve görüşünde i-betli kararlar verirse" dedi.

Yahya İbn-i Eksem'e, "bir adamın ne zaman fetva vermesi gerekir?" di-sorulunca, "görüşleri kuvvetli ve hadis ilmini iyi bilirse" dîye cevapladı.

İbn-i Abbas, fetvaları çok iyi bilir ve bu hususta çok titiz davranırdı. Re-Eullah (as) O'nu çağırarak, "ey Allahım, bunu dinde hukuk bilgini kıl ve na te'vüi öğret" diye dua etti. Burada "te'vil"den kasıt, aramızda bilinen ge-leksel anlamdaki te'vil değildir. Öteden beri bilinen anlam, te'vil'in tefsir, ni açıklama ve yorum anlamına geldiğidir. Bu nedenle bir tek hukuk bilgi-fakih, şeytan için bin âbidden daha şiddetlidir.

Allah Azze kendisinden korktuğumuz, kendisine yöneldiğimizdir. Huşu-ımız O'na, korkumuz O'ndan ve kulluğun tatlılığı da Ondandır.

Ey Allahım, kuşkusuz sen acısan da azab etsen de, gerek rıza gerekse eab anında senin mutlak adaletli olduğuna şehadet ediyoruz.

Allahım! Zenginin nimete nankörlük etmesinden ve yoksulun aşağılan-sından sana sığınırız.

Ey Allahım! Uzun süren gafletten ve fitnenin aşırılığından sana sığınırız. ;i söylediklerini yapmayan ya da yapmadıklarını söyleyenlerden kılma, a-ilerimizi hayra ulaştır ve hayır içerisinde tut. Ömrümüzün son demlerin-amellerimizm kötülüklerinden bizi uzak tut.

Allahım! Günahlarımızı bizden uzak kıl, zira günahların en şiddetlisi gü-ıı işleyen kimsenin küçük gördüğü günahtır. Küçük günahlarımızın de­fi etmesini ve büyük günahlarımızın tevbesiz olmasını nasip etme.

Allahım! îki bedduadan korkuyorum: Biri kendisine yardım ettiğim bir mazlumun ve diğeri de kendisine haksızlık ettiğim zayıf kimsenin.

Allahım! Salih temiz insanlar ölüp gittikten sonra bizi geride bırakma.

Alin hım! Dünyaya muhtaç etmemekle bize yardımcı ol. Ahiretteh de korkmamıza karşılık bize ahirete karşı yardım et. Amellerin derecelerine ula­şıp karşılıklarını almak için bizi amellerin salih olanlarıyla gıdalandır.

Allahım! Seni zikretmek, sana şükretmek ve sana layık olduğun şekilde ibadet etmek İçin bize yardım et.

Allahım! Bir göz kırpması'süresinde de olsa bizi nefislerimize emanet et­me.

Allahım! Bana dualarında bile sürekli olarak düşkünlüğünü ifade eâen anneme rahmet et, onu naim cennetine mirasçı eyle.

Allahım! Müslümanlardan ölmüş olanlara da diri olanlara da rahmet et. Çünkü onlar senin rahmet ve affına salih amellerinden çok daha muhtaçlar.

Allahım! Bizden yaşattıklarını Müslüman olarak yaşat, öldürdüklerini i-man etmiş mü'minler olarak öldür.

Davamızın sonu alemlerin rabbına hamd etmektir. [5]

 
Seyyid El-Cem İliallah Subhanehu Ve Teala'nın Kıyamet Gönünde Görülmesi
 
Acaba Rabbımız Teala'yı kıyamet gününde görecek miyiz?

Resulullah'a (as), mü'minlerîn kıyamet gününde Ailah Azze'yi görmesi hususu .sorulduğunda Resulullah (as) şöyle buyurdu: "Bulutsuz bir gecede a-yın ondördünde dolunayı görmekte herhangi bir zorluğa düşer misiniz?"7 "Hayır", dediler. Resululİah (as): "İşte Allah Azze ve Celle'yi de böyle görecek­siniz" buyurdu.

Bu hadis müttefekun aleyhtir. [6]

 
Biz İnsanlar Yeryüzünü Dolduracak Kadar Çok Sayıdayız, Allah İse Bir Ve Tektir, O'nu Nasıl Görebiliriz Ki?
 
Resuİulİah'a (as) bu husus sorulduğunda şöyle cevapladı: "Bu hususu Allah'ın ayetlerinden size açıklayayım; güneş ve ay Allah Azze'nin ayetlerin­den yalnızca iki küçük ayet(İşaret)tirler; ama onları -basitçe- görüyorsunuz. Bu iki ayet ayttt anda sizlere sunuluyor, siz ise onları hiçbir zorluğa düşme­den görebiliyorsunuz. Hayata andolsun ki, ilahınız Allah size görünme hu­susunda daha da güçlüdür, böylece siz de O 'nu görürsünüz".

Bu hadisi İmam Ahmed kendi kitabında zikretmiştir. [7]

 
Cennetteki İlk Yemek
 
Resulullah'a cennettekÜcrin ilk yiyeceklerinin ne olduğu sorulduğunda şöyle cevapladı: "Balık ciğerinin yağıdır". Sonra şöyle soruldu: "Bunun ar­kasından yedikleri gıdaları nedir?" Allah elçisi: "Cennette kendine özgü yerlerden (ya da kendi etrafından veya yüceliklerden) otlanan bir cennet ökü­zü onlar için boğazlanır". Buyurdu. Sonra şöyle .sordular:   "Bu yiyecekten sonra onların içecekleri nedir?7' Resulullah (as) şöyle buyurdu:  "Cennette a-dına Selsebil denen bir gözeden onlara içecek sunulur". Bu hadisi İmam Müslim kendi kitabında zikretmiştir. [8]

 
Cennete Girmesi Vacip Olan Kimseler
 
Kimin cennete girmesi gerekli olur ya da kime cennet vacip olur?

Resulullah (as) şöyle buyurdu: "Rabb olarak Allah Azze'yi, din olarak islam % Nebî ve Resul (Allah elçisi) olarak Mubammed'İ seçtim ve bunları ka­bullenip bunlardan hoşnut oldum diyen kişiye Cennet'e girmek gerekli (va­cip) olur".

Bu hadisi İmam Ebu Dâvûd ve İmam Ahmed kendi hadis kitaplarında rivayet etmişlerdir. [9]

 
Cennet Toprağı Temizdir Ve (Etrafı Tepelerle Çevrili) Ovalardır
 

Cennetin sıfatlan nelerdir?

Resulullah (as) şöyle buyurdu: "Miraca çıkarıldığım gece İbrahim (a) bana gelerek, 'ya Muhammedi Ümmetine selamlarımı ilet ve onlara cennetin toprağının temiz, sularının tatlı, (etrafı tepelerle çevrili) vadiler (ovalar) ve buraya dikilen fidanların, sübhanallah, elhamdülillah, lailaheillallah ve Al­lah uekber olduğunu söyle' dedi".

Bu hadisi İmam Tirmizî kitabına almıştır. [10]

 
Acaba Resulullah (As) Allah'ı Görmüş Müdür?
 

Resulullah'a (as) şöyle soruldu: "Ey Resulullah, Rabb'tn olan Allah Az­ze'yi gördün mü?"

Şöyle buyurdu: "O (cc) bir nurdur, Ö'nu nasıl göreyim?"'[11]

Bu hadisi Müslim rivayet etmiştir.

Resulullah (as) burada, sorulan soruya verdiği cevabında Allah Azze'yi görmeyi engelleyen engelden bahsetmiş ve Rabb Sübhanehu ve Teala'nın bir hicabı (görüşü engelleyen bir örtüsü) bulunan bir nur olduğunu hatırlatmış­tır. [12]

 
Rabbımız Bizi Nasıl Toplayacak?
 
Resulullah'a soruldu: "Ya Resulullah! Rüzgarlar, çürütüp yokeden fak­törler ve canavarlar bizleri parçalayıp yokederek ortadan kaldırdıktan sonra Rabbımız (olan Allah) bizleri nasıl biraraya getirecektir?"

Resulullah bu soruyu sorana şöyle buyurdu: "Bunun için Allah Azze'nin ayetleri arasından birini sana örnek olarak göstereyim; bu, yeryü­züdür. Gök onun üzerine açılarak aydınlatmakta, o da bir yandan (bağrı­na ekilen herşeyi bol bol bitiren) münbit bir şey hem de (bağrına düşen veya gömülen ölüleri) çürüten bir şey olarak varlığını sürdürmektedir". Bunun ü-zerine (soruyu sorana dönerek) şöyle dedi: "Yeryüzü (toprak) asla çatılana-tnazdi, ama Rahbın (olan Allah) onun üzerine göğü çekmiştir. Gök üzeri­nizde (sonsuza dek değil de uzun gözükmekle beraber kısa olan) pek çok gün kalacaktır. Sonra gök yeryüzüne rahmetini indirmiştir. Bu, yeryüzünün (canlanmak için) bir tür -veya bir kez- içmesi demektir. Yemin olsun ki, yal­nızca ilahımız (olan Allah Teala) yefin bitkileri bir yana, bütün her şeyi su* lardan biraraya toparlamaya güç yetirmektedir." Bu hadisi İmam Ahmed kitabına almıştır. [13]

 
Kıyamette Hesabı Didik Didik Edilenler Azabı Hak Ederler
 

Aişe'den rivayet olunduğuna göre Nebî (as) şöyle buyurmuştur: "(Kıya­mette) hesabı inceden inceye didik didik edilen kimselere azab olunmuş de­mektir". Ben dedim ki: "Allah Azze ve Celle, 'Kitabı sağ tarafından verilenler kolay bir tarzda hesaba çekilecekler ve (cennetteki) ailelerinin yanına mem-nun-hoşnut bir halde döneceklerdir.' (İnşikak 7) diye buyurmamış mıdır?" Nebî (as): "Bu yalnızca bir belirti ve bir hususun arzedilmesidir. Zira kıya­met gününde hesaba çekilip de helak olmayacak hiç kimse yoktur."

Bu hadisi Seyhan (İmam Buharı ve İmam Müslim) rivayet etmişlerdir. [14]

 
Kıyamet Gününde İlk Yargı
 
Allah Azze'nin kıyamet gününde ilk yargılayacağı şey nedir?

İbn-i Mesud'dan (ra) rivayet olunduğuna göre Resulullah (as) şöyle bu­yurdu: "Allah'ın kıyamet gününde insanlar arasında yargılayacağı ve hük­münü vereceği ilk şey kandır."

Hadisi İmam Buhari rivayet etmiştir. [15]

 
Kıyamet Gününde Üç Türlü Sunulma
 

Kıyamette yaratıklar, şanı yüce olan Rabb AİIah Teala'ya ne tarzda (kaç şekilde) arzolunurlar?

Resulullah (as): "İnsanlar kıyamet gününde üç şekilde arzolunurlar" buyurdu, "bunlardan ilk iki şeklin biri çekişmeli, münakaşalı ikincisi maze­retlidir. Üçüncüsü ise direticidir. Bu esnada sahifeler (amel defterleri) ellere teslim edilir; kimi sağından kimisi de sol tarafından alır".

Bu hadisi İmam Tİrmİzİ rivayet etmiştir. [16]

 

Kıyamet Gününde İnsanlar Nasıl Toplanırlar?
 

Atşe dedi ki, Resuluüah'tan işittim, şöyle diyordu: "Kıyamet gününde insanlar yalınayak, çıplak ve gevşek-ölgün bir şekilde toplanırlar (haşrolu-nurlar)" Ben şöyle dedim: "Ey Allah'ın elçisi Kadınlar ve erkekler bu du­rumda birbirlerine bakar dururlar", Resulullah (as) şöyle buyurdu: "Ey Aişe insanların o anda içinde bulundukları durum, onlardan birilerinin diğerle­rine bakacakları halden çok daha çetindir".

Bu hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmişlerdir. [17]

Allah Teala'nın Müsamahası

 
Aişe'den rivayet olunmuştur. Kendisi, Resuluüah'ın bazı namazlarında şöyle söylediğini işitmiş: "Ey Allah'ım beni kolay bir şekilde hesaba çek. (Ahi-ret hesabımı kolaylaştır)" Ben şöyle dedim: "Ey Resulullah/ Kolay hesap ne­dir ki?'^ Şöyle dedi: "Kişinin amel defterine (kitabına) şöyle bir bakılması ve Allah Azze'nin o kişiye müsamaha edip hatalarını bağışla maşıdır. Hesabı inceden inceye didik didik edilerek hesaba çekilenler o gün helak olmuşlar demektir ey Aişe".

Bu hadisi imam Ahmed ve İbni Mâce rivayet etmiştir
. [18]

 
Güneş Ve Ay Ortadan Kaldırıldığında Hangi Şeyden Yararlanarak Görebileceğiz?
 
Resulullah'a soruldu: "O gün güneş ve ay ortadan kaldırılacağı için ne aracılığıyla görebileceğiz?" Resulullah (as) şöyle buyurdu: "Şu anda sahip olduğunuz gözlerinizin -ve göz ışığınızın- benzerleriyle. Bu, güneşin doğuşu ile beraber yeryüzünün aydınlanması ve daha sonra da dağların güneş ışık­larını engellemesi gibi bir şeydir."

Resulullah'a (as) şöyle soruldu: u Cennette su olacak mı?" Resulullah (as) şöyle cevapladı: "Duru ve katıksız bal nehirlerinden, başağrtsı yapmayan, sıkıntı ve pişmanlık vermeyen kadehlerden, tadı değiş­meyen ve bozulmayan süt nehirlerinden, tadı değişmeyip bozulmayan sular­dan ve meyvalardan sular elde edilecektir. Yemin olsun ki, şu anda bildikle­rinizle birlikte daha hayırlıları ve daha güzellerinin bulunmasının yanışım Müslümanlar için temiz eşler de olacaktır".[19]

 
Kıyamet Gününde İnsanların Azap Bakımından En Şiddetli Olanları
 
Nebi (as) şöyle buyurdu: [20]"Kıyamet gününde insanlar içerisinde en çe­tin azaba uğrayacak olanlar; resullerden herhangi birisinin öldürdüğü ve­ya resullerden herhangi birini öldürenler, sapıklığın ve sapıkların elebaşlan ve onların temsilcilerinden olanlardır".

Bu hadisi İmam Ahmed ve "El-Mucemul Kebîr" adlı eserinde Tabaranî rivayet etmişlerdir. [21]

 

Cennette Sevişip Cinsel İlişkide Bulunacak Mıyız?
 

Resulullah'a (as) şöyle soruldu: "Acaba cennette sevişip cinsel ilişkide bulunacak mıyız?" Resulullah, "evet, nefsimi elinde tutan Allah Teala'ya ye­min olsun ki, hem de sık sık ve tüm arzu ve istekle; üstelik sevişmenin hemen sonrasında eşler bakirelikleriyle ve temiz halleriyle size tekrar dönecekler".

Bu hadisi bazıları ibn-i Hibban'ın Sahih'inin koşullarına isnad ederler. [22]

 
Cennette Nikah
 

Nebi'ye (as), "cennettekiler nikahlanırlar mı?" diye sorulunca şöyle ce­vap verdi: "Senliğini yitirmeyen bir erkeklik uzvu, kesilmek bilmeyen bir şeh­vet ve tüm. istek ve arzuyla".

Bu hadis Tabaranî'nin Mu'cem'inde yer almaktadır.

Cevheri şöyle dedi: Bu hadiste geçen (ve "tüm istek ve arzuyla" şeklin­de çevrilen-çev.) D.H.M. sözcüğü "sarılıp şiddetle, tüm sertlikle itmek" de­mektir. Bu hususta yine Resulullah'a (as) şöyle sorulmuştur: "Cennettekler cinsel ilişkide bulunurlar mı?'' Resulullah (as): "Evet, ama ne meni (döl, erlik suyu ve sperm) ne de dişilik suyu veya ölüm yoktur".

Yine şöyle soruldu: "Cennettekiler uyurlar mı?" Resulullah (as): "Hayır, uyku ölümün kardeşidir, onlar uyumazlar" buyurdu. [23]

 

Cennette Atlar Olacak Mı?
 

Resulullah'a (as), "cennette at olacak mı?" diye sorulunca soru sahibine, "eğer cennete girersen sana yakuttan yapılma kanatlan olan bir at getirirler, sen de ona binersin ve cennette dilediğin yere uçarsın"buyurdu. [24]

 
İnkarcılar Yüzüstü Sürülerek Toplanırlar
 
ResuluİIah'a (as), "kıyamet gününde inkarcılar nasıl yüzüstü sürülerek toplanırlar?" diye sorulunca şöyle cevap verdi: "Onları (insanoğlunu) dün­ya hayatında iki ayağının üzerinde yümîen (Allah Teala) ahirette de onlan yüzlerinin üstünde yürütmeye kadir değil midir?" [25]

 
Kıyamet Gününde Kişinin Aile Bireylerini Hatırlaması
 
Resulullah'a (as) şöyle soruldu: 'Ahirette aile bireylerinizi hatırlayacak mısınız?" O (as),   "yalnızca üç yerde kimse kimseyi hatırlayacak durumda değildir; Herkesin sevaplarının mı günahlarının mı daha ağır bastığını (da­ha çok olduğunu) ortaya koymak için mizan (tartı, terazi) ortaya konuldu­ğunda, sağından mı, solundan mı yoksa arkasından mı alacağı (cennetlik­lerden mi yoksa cehennemliklerden mi olacağı) belli olsun diye amel defter­leri dağıtıldığında ve cehennemden kurtulup kurtulmadıkları (cenneti hak e-dip etmedikleri) bilinsin diye Allah Azze'nin yaratıklarından dilediğini hap­settiği ve iki tarafında dikenlerin ve mahmuzların (engellerin) bulunduğu cehennem köprüsü üzerinde 'sırat'kurulduğunda.."buyurdu. [26]

 
Bir Toplumu Seven, Ama Onların Yaptıklarını Yapmayan İnsanın Durumu Nedir?
 
Resulullah'a (as) soruldu: "Ey Resulullah! Bir kimse bir toplumu seviyor, ama onların yaptıklarını yapmıyor, (bunun hakkında ne dersiniz)?" O (as) şöyle buyurdu: "Kişi sevdiği ile beraberdir." [27]

 
İnsanları Genel Olarak Cennete Ya Da Cehenneme Sokan Şey Nedir?
 
Resulullah'a soruldu: "İnsanları cehenneme en fazla sokan faktör ne­dir?" Resulullah (as): "Bu faktör iki boşluktur; ağız ve (özellikle kadınların) cinsiyet organları" diye buyurdu. "Ya Resulullah! insanları çoğunlukla cen­nete götüren etkenler hangileridir" denildiğinde ise, "Allah Teala'dan kork­mak (takva) ve güzel ahlaktır" diye cevapladı. [28]

 
Ey Resulullah Bize Durumumuzu Anlat (Ne Olacağız?)
 
Saraka b. Malik, Resulullah'a (as) sordu: "Ey Allah'ın elçisi bize adeta gözümüzü dikerek baktığımız ve 'ne olacak?' deyip durduğumuz durumu­muzu anlat; kalemler yazacaklarını yazdılar mı, ölçüler belirleyeceklerini belirlediler mi (yani kader ve kaza belirlenip bitti mi bizim yapacaklarımı­zın durumları nedir?) ya da bunların yeniden yapılması ne ile istenebilir?" Peygamber (as), "hayır, durum böyle değil; kalemlerin yazdığı ve ölçülerin belirlediği şeyler vardır (kaza ve kader bazı hususlarda kesindir)" deyince Saraka, "o halde tüm bu çalışmalar, amel etmeler nedir, neye yararlar?" de­di. Resulullah (as): "Çalışıp çabalayınız, amel işleyiniz, zira tüm ameller ve çalışmalar kolaylaştırıcıdırlar" dedi. Bunun üzerine Saraka, "öyleyse bundan sonra sonsuza dek amelî (pratik) konulardaki içühadlarda benden daha çe­tini bulunmayacaktır" dedi. [29]

 
El-Hur El-Ayn'ların Nitelikleri
 
Tabaranînin Mu'cemi'nde Ümmü Seleme'nİn Resulullah'a (as) şöyle sor­duğu rivayet olunmaktadır: "Ey Allah'ın elçisi Allah Azze'nin ayetindeki 'hû-run aynun' ne demektir?" Resulullah (as), "hür, beyaz; ayn, gözlerin en irisi

demektir. Cennet hurilerinin bir tek kılı kerkenez kuşunun kanadı gibidir" buyurdu. Ben, "Allah Azze'nin 'onlar gizlenmiş (eldeğmemiş) inciler gibidir­ler' ayeti ne anlam ifade eder?" dedim. Resulullah (as), "onların arı duru saflıkları, eldeğmemiş sedefler içerisine gizlenmiş olan incilerin an duruluğu gibidir" buyurdu. Ben, "Allah Azze'nin 'onların içlerinde (ya da araların­da) iyi huylu güzel yüzlü hanımlar var' ayeti hakkında ne diyorsun? dedim. Resulullah (as), "hayrat, iyi huy; ahlak ve hisan ise yüzler demektir" buyur­du. Ben şöyle sordum: "Onlar gizli kalmış yumurta gibi bembeyazdırlar ne anlam ifade eder?" Resulullah (as) şöyle cevapladı: "Onların incelikleri ve narinlikleri, vücuda yapışan ince bir elbise gibi, beyazlığından içini görebil­diğin (hassas) bir derinin inceliği gibidir." ¥>er\ devam ederek, "ey Allah Az­ze'nin elçisi! Allah Azze'nin 'eşlerine sevgilerle bağlı olan yaşıt sevgililer' aye­ti konusunda bize bilgi ver" dedim. Resuluîlah (as), "hu hanımlar, dünyada saçları beyazlaşmış, pek ihtiyarlamış olan ve yaşlı iken vefat eden hanımlar­dır. Allah Azze onları ihtiyarlıklarından sonra genç yaratarak bakireler ha­line dönüştürmüştür. Uruben (eşlerine sevgiyle bağlı hanımlar) sözcüğü, bağlı aşıklar ve sevgililer; etrab (yaşıt) sözcüğü de, aynı zamanda doğanlar demektir" diye cevapladı. Ben, "ey Allah Azzenin elçisi! Dünyadaki hanım­lar mı yoksa el-Hûr el-Ayn (denen ahiret) hanımları mı daha erdemlidir''1" diye sordum. Resulullah (as), "hayır; görünürde olan bir şeyin, görünmeyen ve bâtında bulunan bir şeye olan üstünlüğü gibi, dünyadaki hanımlar da el-Hûr el-Ayn'dan daha üstündürler" buyurdu. Ben, "ey Allah'ın elçisi bu­nun nedeni nedir?" diye sorunca, O (as), "dünya hanımlarının namaz kıl­maları, oruç tutmaları ve Allah'a kulluk etmeleridir. el-Hûr el-ayn olanlarsa, Allah Azze onların yüzlerini nurlandırmış ve vücutlarına ipekler giydirmiş-tir, renkleri beyazdır, elbiseleri yeşil (zümrütten), süs takıları sarıdır, buhur­danlıkları (mangalları) incidir ve taraklan da altındandır. Onlar, 'biz ö~ lümsüz olarak kalıcılardanız, bizler nimetlere kavuşacağız ümitsizliğe düş­meyeceğiz, kendisine ait olduğumuz kişiye ve bize ait olan kişiye ne mutlu' derler" diye cevap verdi. Ben şöyle sordum: "Ya resulullah bizden bir ha­nım iki, üç, dört vs. evleniyor daha sonra da ölüyor ve cennete giriyor. Dün­yada evlendiği erkekler de cennete girerlerse onlardan hangi biri onun eşi o-lacaktır?" Bunun üzerine Resulullah (as) şöyle buyurdu: "Ya Ümtvü Seleme! Bu hanım serbesttir, dünyada evlendiği eşlerinden en ahlaklısını seçer ve şöyle der.- Ya Rabbım bu onların ahlakı en güzel olanı ve bana en iyi davra­nanı idi beni onunla evlendir. Ya Ümmü Seleme! Güzel ahlak dünya ve ahi-retin tüm hayrını ve iyiliğini birlikte götürür".[30]

 
Cennette Deve Vardır
 

Resuluîlah'a (as) şöyle soruldu: "Cennette deve olacak mı?" O (as): "E-ğer Allah Azze seni cennete sokarsa orada canının dilediği ve gözünün do­yacağı kadar deven olacaktır" buyurdu. [31]

 
İmanın Hakikati
 
Resulü Hah'a (as), "imanın durumu nedir?" diye soruldu. O (as), "iyilik­lerin seni sevindiriyor ve kötülüklerin de üzüyorsa sen Allah'a inanmış mü 'ininsin demektir" dedi. [32]


[5] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 17-21.

[6] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 25.

[7] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 25.

[8] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 25-26.

[9] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 26.

[10] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 26.

[11] Resulu!lah'tan (as) rivayet olunan bîr başka hadiste de şöyle geçmektedir; Resulullah (as) buyurdu ki: "Rabbım -olan Allah 'ı en güzel şeklin(suretin)de gördüm." Hadis sahihtir. Buradaki görme işleminden ka­sıt, rüya halindi: (veya rüyada) görmektir. Bu hadis Ahmed İbn-İ Favrek'm "Muşkilu'l Hadis ve Beyanuhu" adlı eserinde ayrıntılarıyla genişçe tartışılmıştır.

[12] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 26.

[13] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 26-27.

[14] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 27.

[15] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 27.

[16] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 27.

[17] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 28.

[18] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 28.

[19] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 28.

[20] Bunun anlamı, ahirette kolay olan hesapta anlaşmazlık, çatışma ve çekişme yok demektir. Kolay hesap, münakaşa etmeksizin kolay bîr yolu ortaya koymaktır.

[21] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 28-29.

[22] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 29.

[23] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 29.

[24] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 29.

[25] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 29.

[26] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 29-30

[27] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 30.

[28] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 30.

[29] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 30.

[30] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 30-31.

[31] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 31.

[32] Dr. Seyyid el-Cemili, Fetava-yı Resulullah, Şura yayınları: 31.