hafız_32
Sat 9 October 2010, 10:11 pm GMT +0200
Önsöz
Gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve nuru var eden Allah'a hamdolsun!
Hamdolsun Allah'a! Selâm olsun onun beğenip seçtiği kullarına!
Karanlıklar bütün çeşitleriyle küpü temsil ediyorsa, şüphe yok ki, nur da Allah'ın gönderdiği dini müjdeliyor. Allah nezdinde yegâne din, hak din İslâmiyettir. İslâm dini 15 asırdan beri insanlığa nur saçıyorken seven - inanan gönüllere, düşünen - anlayan akıllara dayanıyordu. Gönüller duyduklarını, afallar anladıklarını dile getirdiler, yazıya döküp sanata çevirdiler, islâm kültürü meydana geldi; gönül ve fikir cihadı başladı.
Cihad, kıyamete kadar devam edeceğine, ne zalimin zulmü ne de âdilin adli onu kaldıramayacağına göre bugün de dünyamız bir mücadelenin içindedir: nur ile zulmetin, doğru ile yanlışın, başka bir deyişle iman ile küfrün mücadelesi... İmanın, o biricik nurun, o yegâne doğrunun gerçek manadaki temsilcileri müslü-manlardır. Bunların dışındakilerse karanlıkların, yanlışların temsilcileri...
İman - küfür mücadelesi, denebilir ki, tarihte olduğuna nisbetle bugün en had safhasına girmiş bulunmaktadır. Çünkü hakkı temsil eden müslümanların içten ve dışlan gelen çeşitli sebeplerle za'fa uğramış olmaları ve cihadı âdeta terketmiş bu-lunmaları yanında, başıboş kalan küfür cephesi yüzyılların birikimiyle çoğalmış, kuvvetlenmiş, dolayısıyla inançsızlık zulmeti ya-yılma imkânları bulmuştur. Kendi memleketimiz başta olmak üzere asırlar boyu imanın beşikliğini yapmış bulunan islâm, ülkelerinde bugün, itiraf edelim ki, gençlik, işçi ve aydınlar çevresinde Allahsızlık cereyanı alabildiğine yayılma istidadı göstermektedir. «Cihadı terkettiğiniz takdirde yeryüzünde hem fitne hem de büyük bir fesad belirir» [1] tarzındaki ilâhi beyanın haber verdiği acı neticelerle karşı karşıya olduğumuzu kabul etmek mecburiyetindeyiz.
Ulamla müşerref olmuş kitlelerin imanını muhafaza etmek, müslüman olmamış insanların da şüphelerini gidererek İslama girmelerini sağlamak maksadıyla faaliyet gösteren islâmî ilimlerin başında Akaid ve Kelâm ilmi gelir. Akaid, teferruata dalmayan, fikrî münakaşalara yer vermeyen bir metodla iman esaslarını kısaca arz ve izah eder. Bu metod, din eğitimi ve öğretiminin ilk safhalarında tatbik edilir. Kelâm ise çeşitli fikri cereyanlar, bid'ate, sapıklığa, küfre götüren inanış ve görüşler karşısında aynı iman esaslarını müdafaa eden, söz konusu fikir ve inanışları ilmen çürüterek zihinlerde doğabilecek şüpheleri ortadan kaldıran bir ilimdir. Bu sebeple, kelâm, fikrî ve itikadı bir cihaddır. Bu cihadı gerektiren şartlar doğduğu takdirde vazifenin yerine getirilmesi, şüphe yok ki, farz olur. Aksi takdirde ilâhî beyanın haber verdiği ve bugün karşı karşıya bulunduğumuz netice doğar: fitne ve büyük bir fesad.
İslâm tarihinde, böyle bir cihada lüzum olmadığını soyliyenler, başka bir ifadeyle kelâm ilmini tasvib etmiyenler olmuştur. Bu geçmiş asırların fikrî, itikadı ve içtimâi şartları içinde değerlendirilebilecek bir husustur. Günümüzde inkarcı cereyanların bunca hücum ve istilâsı karşısında kelâm metodunu kullanarak bu istilâya «dur!» demenin, inkâr fırtınasının tahribatını onarıp gönülleri imar etmenin lüzumsuz ve gayr-ı meşru olduğunu söy-liyecek basiretli ve dirayetli bir din âliminin bulunabileceğine ihtimal verilemez.
Elinizdeki kitap, söz konusu kelâm İlminin islâm tarihi boyunca uyguladığı değişik metodları, bugün tatbik etmesi gereken metodu, başlangıçları günümüze kadar bu ilmin sahası içinde meydana getirilen eserlerin özelliklerini, kelâm ilminin mahiyeti ve Önemini... konu edinmiştir. îslâmın bütün asırlarında olduğu gibi bugün de, dünya islâm nüfusunun "< 90 ından fazlasını teşkil eden ehl-i sünnetin ölçüleri ve ekolleri, islâm tefekkür, siyaset, iç ve dış mücadele tarihinde önemli roller oynayan bîd'at ehli ve belli başlı ekolleri de kitabımızın mevzuları arasındadır.
Eserin sonundaki EKLER kısmında, İmam Mâtürîdi'nin Kita-bu't-Tevhîd'inden tercüme edilen örnek bir parça ile tekfir, kader, astronomi ve din konularını kısa fakat özlü işleyen telif • tercüme makaleler, ayrıca İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü öğretim üyelerinden Mustafa Çağrıcı tarafından Sünnî-Şii İttifakına Doğru» adı altında dilimize çevrilen bir risale yer almaktadır.
Eserin gerek kelâm ilmine giriş mahiyetindeki birinci kitabında (Umumî Bilgiler), gerek ehl-i sünnet ve ehl-i bid'at mezhepleri hakkında bilgi veren ikinci kitabında (Önemli İtikadı Mezhepler) işlenen konular için İmkân nisbetinde ana kaynaklara inilmiş, yerine göre tahlil ve mukayeseler, yerine göre de tertipler yapılmıştır. Kaynaklardaki fikir ve mütalâalar, kabul edilmese bile, emanete riâyet duygusu içinde olduğu gibi aktarılmıştır. Önemli İtikadı Mezhepler kitabı içinde yer alması gereken Havaric, zaman darlığı yüzünden, bu defa işlenememiş, Allah nasibe derse kitabın ikinci baskısına tehir edilmiştir.
Eser her türlü samimi ve yapıcı tenkide açıktır. Kendi sahanında karınca kararınca bir hizmet ifâ eder, bir boşluk dolâut'a-bilirse, müellifi, kendini bahtiyar addedecektir,
En büyük muvaffakiyet Allah rızâsına nail olmaktır.
Bekir Topaloğlu[2]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] el-Enfâl (8 ), 73.
[2] Prof. Dr. Bekir Topaloğlu, Kelam İlmi, Damla Yayınevi:13-15.