hafiza aise
Thu 17 February 2011, 01:36 pm GMT +0200
ON BİRİNCİ LEM'A
Arkadaş! Bir nev'in efradı arasındaki tevafuk ve bir cinsin envâı arasında âzâ-yı esasiyede bulunan müşabehet, sikkenin ittihadına, kalemin vahdetine delâlet ettiklerinden anlaşılıyor ki, bütün mütevafık ve müteşabihler, yani birbirine benzeyen çokluk, bir Zât-ı Vâhidin eser-i san'atıdır.
Kezalik, inşa ve icadlarda görünen şu suhulet-i mutlaka, bütün mevcudatın bir Sâni-i Vâhidin eseri olduğunu, vücub derecesinde istilzam ediyor. Aksi halde, suubet, güçlük öyle bir derece-i imtinâ ve muhaliyete çıkacaktır ki, o cins ve nevilerin ademden vücuda çıkmalarına bir sed çekilmiş olur. Binaenaleyh, Cenab-ı Hakkın zatında şeriki olmadığı gibi-çünkü intizam bozulur, âlem fesada gider-fiilinde de şeriki yoktur. Çünkü, suubetten, güçlükten dolayı âlemin ademden çıkmamasına sebep olur.