- Ömer İbn Abdülaziz ve Oğlu Abdülmelik r.a.

Adsense kodları


Ömer İbn Abdülaziz ve Oğlu Abdülmelik r.a.

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
sidretül münteha
Sun 19 September 2010, 03:33 pm GMT +0200
Ömer İbn Abdülaziz ve Oğlu Abdülmelik (R.A.)



Her Kavmin bir asili...

Ümeyye oğullarının asilinin Ömer İbn Abdülaziz olduğunu ve Kıyamet gününde onun bir tek mil­let olarak diriltileceğini bilmiyor musun? [1]

Yüce tabiî müminlerin emiri Ömer İbn-Abdülaziz selefi Süleyman İbn Abdülmelik´in Kabrinin toprağından ellerini silker silkmez etrafın­da bir gürültü duyar ve :

«Bunlar da ne oluyor?» der.

Etrafındakiler cevap verir : «Bunlar, halifelik makamına ait hay­vanlardır. Senin onlara binmen için hazırlandılar...» Halife Ömer, gö­zünün ucuyla onlara bakar, yorgunluk ve uykusuzluğun güesüzieştir-diği kesik ve boğuk sesiyle : «Benim onlara ihtiyacım mı var ki?!

Onları benden uzaklaştırın, Allah sizden razı olsun... Benim katırımı getirin. O bana yeter...» dedi.

Katırının sırtına yerleşir yerleşmez, onunla birlikte yürümek için polis müdürü geldi.

Polis müdürünün adamları da sağında ve solunda dizildiler. Ellerinde de pırıl pırıl parlayan mızrakları vardı...

Ömer polis müdürüne dönüp : «Benim sana ve onlara ihtiyacım yok...

Ben ancak ınüsiümanlardan birisiyim... Onlar gibi ben de kendim gider gelirim...» mi

O gitti, onunla birlikte halk da gitti. Sonunda mescide girdiler ve insanlara şöyle ilân edildi :

«Namaz toplayıcıdır... Namaz toplayıcıdır...» Halk her taraftan mescide koşuştu. Hepsi toplanınca hitabetmek üzere kalktı.

Allah´a hamdedip övgüde bulunduktan Peygamberine salât ge­tirdikten sonra şu konuşmayı yaptı :

«Ey müslürnanlar! Ben istemediğim halde ve bu konuda müslü-manlann görüşüne başvurulmaksızın bu işe (halifeliğe) getirildim.

Sizi bu konuda serbest bırakıyorum... Kendinize beğendiğiniz bir halife seçiniz...»

Halk hep bir ağızdan haykırdı :

«Ey müminlerin emiri! Seni seçtik ve seni beğendik...

Bereketle işimizi üzerine al...»

Seslerin durup kalplerin rahata kavuştuğunu görünce, tekrar tek­rar Allah´a hamd ve senada bulunup kulu ve elçisi Muhammed´e sa­lât ve selâm etti.

İnsanları takvaya...

Onları dünyadan uzak tutmaya... Ahirete teşvik etmeye,..

Katı kalpleri yumuşatan, isyankâr yaşları coşturan, sahibinin kal­binden çıkarıp dinleyenlerin kalplerine yerleştiren bir dille ölümü on­lara hatırlatmaya başladı.

Daha sonra bütün halka duyurmak için yorgun sesini yükseltti ve şunları söyledi :

«Ey insanlar! Kim Allah´a itaat ediyorsa ona itaat edilmesi va­ciptir.

Kim Allah´a isyan ediyorsa onun için kimseye itaat yoktur...

Ey cemaat! Sizin hakkınızda Allah´a itaat ettiğim sürece bana ita­at ediniz...

Eğer Allah´a isyan edersem sizin bana itaat etmeniz gerekmez...» Daha sonra minberden indi, evine gitti ve odasına çekildi.

Halifenin vefatından beri içinde bulunduğu bu sıkı çalışmadan sonra bir saat dinlenmek istiyordu.

Ancak Ömer İbn Abdülaziz sırtını yatağına dokundurur dokundur­maz. O sırada onyedisine yaklaşmış olan oğlu Abdülmelik yanına gel­di ve :

«Ey müminlerin emiri! Ne yapmak istiyorsun?...» dedi.

Halife : «Yavrum! Biraz uyumak istiyorum, vücudumda hal kal­madı» dedi.

Oğlu : «Ey müminlerin emiri! Mazlumların haklarını geri alıp sa­hiplerine vermeden önce uyumak mı İstiyorsun?!!» dedi.

Halife : «Yavrum! Dün gece amcan Süleyman sebebiyle uykusuz

kaldım...

Öğle vakti gelince halkın arasında namaz kılar, mazlumların hak­larını da sahiplerine geri veririm inşallah» dedi.

Oğlu : «Ey müminlerin emiri! Öğleye kadar yaşayacağına kim ga­ranti verir?!» dedi.

Bu söz Ömer´in heyecanın! artırdı... Gözlerinden uykuyu kaçırdı...

Yorgun vücudunda güç ve gayret uyandırdı. Şöyle dedi : «Yaklaş yanıma oğlum!»

Oğlu ona yaklaştı, onu bağrına bastı ve alnından öpüp :

«Soyumdan, dinim hakkında bana yardım edecek kimseyi çıkaran Allah´a hamdolsun» dedi.

Daha sonra kalkıp insanlara şöyle Beslenilmesini emretti : «Kimin zulümle hakkı alınmışsa onu bildirsin».

Bu Abdülmelik kim acaba?! Halkın onun hakkında : Babasını ibadete sokan...

Onu zahitlik yoluna sokan kimse dedikleri bu delikanlıyla il­gili haber nedir?.

Geliniz, bu salih delikanlının hikayesini başından itibaren göre­lim : ,

Ömer İbn Abdülaziz´in üçü kız olmak üzere onbeş çocuğu vardı...

Hepsi de takva ve doğruluk üzereydiler. Fakat Abdülmelik, kar­deşlerden meydana gelen bir gerdanlığın ortası ve parlak bir yıldızdı... O, yaşı küçük ama aklı büyük, terbiyeli ve çok anlayışlı birisiydi.

Daha sonra o, çocukluğundan itibaren Allah´a itaat içinde yetiş­mişti. Genel olarak davranışı Hattab oğullarına, özellikle Ailah için takvasında, Allah´a karşı gelmekten korkmada ve ona, itaatla yaklaş­mada Abdullah İbn Ömer´e çok benzerdi.

Amcasının oğlu Asım [2] anlatmaktadır :

«Şam´a gitmiştim. Bekâr olan amcaoğlum Abdülmelik´e misafir oldum. Yatsı namazını kılınca hepimiz yataklarımıza çekildik.

Abdülmelik kalkıp lâmbayı söndürdü. Ve hepimiz uykuya daldık.

Gece yansı uyandığımda, bir de ne göreyim, Abdülmelik kalk­mış karanlıkta namaz kılıyor ve şu ayeti okuyordu :

´Bana söylesene, biz onlara yıllar yılı nimetler vermiş olsak, son­ra da tehdit edildikleri şey başlarına gelse, kendilerine verilmiş olan nimetler onlara bir fayda sağlar mı?´ [3]

Beni korkutan, devamlı bu ayeti okuması ve kalbe giden damar­ları koparırcasına hüngür hüngür ağlamasıydi.

Ayeti bitirip ona her defa dönüşünde, kendi kendime onu bu ağ­lama öldürecek diyordum.

Bu durumu görünce, uykudan uyananın yaptığı gibi ağlamasını kesmek için : ´Lâilâhe illa´llah ve el-hamdu lillah,´ dedim.

Beni duyunca sustu ve ondan, hiçbir şey duymadım.

Ömer´in soyundan olan bu delikanlı çağının büyük alimlerine öğ­renci oldu ve Allah´ın kitabından nasibini aldı. Resûlüllah´ın fs.a.v.) hadislerinden çoğunu aldı... ve dinde fakih oldu...

Yaşının küçüklüğüne rağmen zamanındaki şamil fakihlerin ilk ta­bakasını sıkıştırır hale gelmişti...

Anlatılır ki Ömer İbn Abdüiaziz Suriye´nin kurra ve fakihlerini top­layıp şu konuşmayı yaptı :

´Sizi sülâlemin halktan zorla aldığı mallan ne yapacağımız ko­nuşmak için davet ettim. Siz bu konuda ne diyorsunuz?..´

Onlar şöyle dediler :

´Ey müminlerin emiri! Bu, senin iş başında olduğun sırada mey­dana gelen bir olay değildir. Bu malların günahı onları gasbedenlere aittir...´

Söyledikleri şeyler onu rahatlatmadı...

Onlar gibi düşünmeyen birisi ona dönüp şöyle dedi :

´Ey müminlerin emiri! Abdülmelik´e haber gönder gelsin çünkü o ancak ilim, fıkıh veya akla çağırdığın kimsedir.1

´ Abdülmelik yanına gelince Ömer ona :

´Amca oğullarımızın halktan zulmederek aldıkları konusunda ne düşünüyorsun?...1

´Bu malların sahipleri geldi onları istemeye başladılar. Öğrendik ki bu mallar onların hakkıdır.´

Abdülmelik cevap verdi : ´Durumlarını bildiğin sürece bu mal­ları sahiplerine geri vermen görüşündeyim...

Çünkü böyle yapmasan, bunları zulmederek alan kimselere sen de ortak olursun...´

Ömer´in yüzü güldü, içi rahatlayıp üzüntüsü gitti.

Ömer´in soyuna mensup delikanlı sınırlarda bekçilik yapmayı, ora­lara yakın şehirlerden birinde ikamet etmeyi Şam´da kalmaya tercih etmişti.

Sınırdaki siperlere gidip güzel, gölgeli ve yedi ırmağı olan Şam´ı geride bırakmıştı.

Babası - onun doğruluk ve takvasına ait her şeyi bilmesine rağ­men - şeytanın vesveselerinden ve gençlik heyecanıyla yapacağı hareketlerinden çok korkar, onun öğrenilmesi caiz olan her şeyini öğren´ meyi çok isterdi...

Bunu asla unutmaz ve ihmal etmezdi».

Ömer İbn Abdülaziz´İn veziri, kadısı ve danışmanı olan Meymun İbn Mehran şöyle anlatmıştır :

«Ömer İbn Abdülaziz´İn yanına girdim. Onun, oğlu Abdülmelik´e bir mektup yazdığını gördüm. O mektubun içinde oğluna çeşitli öğüt­ler veriyordu.

Mektupta yer alan cümlelerden bazıları şöyleydi : ´Benim sözümü anlayıp bellemeye en lâyık sensin.

Allah - Hamd onadır - küçük ve büyük her meselede bize iyilik etmiştir.

Yavrum! Allah´ın sana ve ebeveynine olan lûtfunu hatırla.

Kibir ve büyüklük taslamaktan sakın çünkü bu şeytanın hareke­tidir.

Şeytan müminlerin açık bir düşmanıdır.

Haberin olsun ki bu mektubu sana hakkında bana ulaşan bir me­seleden dolayı göndermedim. Ben senin ancak iyi olduğunu biliyorum.

Ancak kulağıma senin kendini beğendiğine dair birşeyîer geldi...

Eğer bu kendini beğenme seni, hoşlanmadığım şeylere götürür­se, sen de benden hoşlanmadığın şeyleri görürsün...´

Meymun şöyle anlatır :

Sonra Ömer bana dönüp şunları söyledi :

´Meymun! Oğlum Abdülmelik gözüme güzel göründü. Bu konuda kendimi itham ediyorum. Ona olan sevgimin onun hakkındaki bilgime üstün gelmiş olmasından ve bana babaların çocuklarının kusurunu görmeme halinin gelmiş olmasından korkuyorum...

Git, onu iyice araştır ve acaba onda kibir ve övünmeye benze­yen birşey var mı yok mu incele... Çünkü o taze bir gençtir ve şeytana karşı kendini koruyamaz.´

Meymun anlatmaya devam etmektedir :

´Abdülmelik´in yanına gitmek üzere yola çıktım ve onun yanına vardım. Yanına girmek için izin istedim ve girdim. Bir de ne göreyim daha ömrünün baharında, parlak yüzlü ve son derece alçak gönüllü bir genç, kıldan bir yaygının üzerindeki beyaz bîr minderde oturu­yordu.

Bana hoş geldin dedikten sonra şunları ilâve

´Babamın seni, lâyık olduğun iyilikle zikrettiğini duydum, umarım ki Allah seni faydalı kılar.´

Ben de şöyle dedim : ´Kendini nasıl hissediyorsun?´

Şöyle cevap verdi : ´Allah´a hamdolsun, iyi ve nimet içinde his­sediyorum.

Ancak babamın bana olan hüsnüzannınm benî aldatmış olmasın­dan korkuyorum. Halbuki ben onun zannettiği bütün faziletlere erişe­medim.

Bana olan sevgisinin, benim hakkındaki bilgisine üstün gelmiş ol­masından...

Onun için bir belâ olmaktan korkuyorum.´

Her ikisinin de aynı şeyleri söylemesine şaşırdım ve ona :

´Geçimini nereden sağlıyorsun?´ dedim...

´Birisinden babasından miras kalan arazisini satın aldım, onun ge­liriyle geçiniyorum. O araziyi içine şüphe karışmayan bir parayla sa­tın aldım. Müslümanların haracı yerine bununla yetiniyorum´ dedi.

´Yiyeceğin ne ya?´ dedim.

Şu cevabı verdi : ´Bir gece, et... diğer gece mercimek ve yağ... öbür gece de sirke ve yağ...

Bu da bana yetiyor.´

´Kendini beğenmiyor musun? dedim´ Şöyle dedi :

´Bende bundan biraz vardı.

Babam bana nefsimin gerçek durumunu anlattı ve onu benim gö­zümde küçültüp değersiz hale getirdi.

Allah bana bunu ferydaîı hale getirdi. Allah bir baba olarak ona hayır mükâfatta bulunsun.´

Onunla konuşmak ve konuşmasını dinlemek üzere bir süre otur­dum. Ondan güzel yüzlü, ondan akıllı, yaşının küçüklüğüne ve tec­rübesinin azlığına rağmen ondan terbiyeli bir genç görmedim...

Akşama doğru ona bir çocuk geldi ve :

´Bitirdik efendim´ dedi...

Sustu...

´Bitirdikleri nedir?´ dedim.

´Hamam´ diye cevap verdi.

´Nasıl?´ dedim.

´Benim için halkı oradan çıkardılar´ dedi.

Şu sözü söyledim : ´Bunu duyuncaya kadar gözümde çok büyü­müştün...´

Korktu ve ´İnnalillah´ çekip şöyle dedi :

´Amca! Allah sana merhamet etsin! Bunda ne var?!´

Ben de : ´Hamam sana mı ait?!´ dedim.

´Hayır´ dedi.

Şu cevabı verdim : ´Seni halkı oradan çıkarmaya sevkeden nedir?!

Sanki sen bu hareketinle kendini onların üstüne yükseltiyor ve yüksek bir mevki sağlıyorsun.

Sonra hamamcının bir günlük gelirine engel oluyorsun ve hama­ma gelenlerin giremeden dönmelerine sebep oluyorsun.1

Şöyle dedi : ´Ben hamamcıya bir günlük gelirini vererek onu mem­nun ediyorum.1

Ben de :

´Bu içine kibir karışan hatalı bir harcamadır...

Sen de onlardan birisi olduğun halde senin halkla birlikte hama­ma cjirmene engel olan nedir?!´ dedim.

Şu cevabı verdi :

´Bazı düşük insanların örtünmeden hamama girmeleri beni bun­dan engelliyor. Onların avret yerlerini görmek istemiyorum...

Ben onların zor kullanarak otoriteyle örtünmelerini İstiyorum.

Allah sana merhamet etsin! Bana faydalanacağım bir tavsiyede bulun...

Bu durumdan benim için bir çıkış yolu göster,´ Ben de şöyle dedim :

´Geceleyin halk hamamdan çıkıp evlerine dönünceye kadar bekle ondan sonra hamama gir.´

O da şu cevabı verdi : ´Emin ol...

Bugünden sonra oraya gündüz girmem, bu ülkenin şiddetli soğu­ğu olmasa hamama hiç girmezdim.´

Sanki bir meseleyi düşünüyor gibi bir süre başını önüne eğdi. Daha sonra başını bana doğru kaldırdı ve :

´Bu meseleyi babamdan gizlemem için yemin etmeni istiyorum. Çünkü onun bana kızmasını istemiyorum...

Ecelin onun hoşnutluğuna engel olmasından korkuyorum.

Meymun şöyle anlatır :

O sırada onun aklını ölçmek istedim ve ona şöyle dedim :

´Müminlerin emiri bana, senin birşeyini görüp görmediğimi so­rarsa, benim ona yalan söylememe razı olur musun?!

O : ´Hayır... Allah korusun...

Fakat ona şöyle de : Onun bir durumunu gördüm, ona öğüt verdim ve gözünde onu büyüttüm ve o da hemen ondan vazgeçti. Babam ken­disine söylediğin şeyi açıklamanı istemez.

Çünkü Allah onu gizliyi araştırmaktan korumuştur.´

Meymun şöyle der : ´Bunlar gibi ne bir baba ne de bir oğul g düm. Allah onlara rahmet etsin.´»

Allah Hulefa-i Raşidin´in beşincisi Ömer İbn Abdüiaziz´den razı ol­sun ve onu razı kılsın...

Onun kabrini ve oğiu ciğer - paresi Abdülmelik´in kabrini nur et-

sin...

Rafik-i A´lâ´ya kavuştukları gün onlara selâm olsun... İyiler ve salihlerîe birlikte diriltildikleri gün onlara selâm olsun.. [4]




[1] Muhammed İbn Ali İbnu´l-Hüseyn

[2] Asım ibn Ebu Bekir İbn Abdüiaziz İbn Mervan. Bu, Ömer İbn Abdülaziz´in kar­deşinin oğludur,

[3] Şuam, 205-207

[4] Ömer İbn Abdülaziz ve oğlu Abdülmelik´le ilgili geniş bilgi için aşağıdaki eser­lere bakınız.

1. İbnu´l-Cevzî, Sîratu Ömer İbn Abdülaziz.

2. İbn Abdilhâkim, Sîratu Ömer İbn Abdülaziz.

3. İbn Sa´d et-Tabakatu´l-Kübra, I, H, ili, IV, V, VI, Vfl, VIII ciltler. Her ciltteki sayfa numaralarını öğrenmek için fihristlere mahsus cilde bakınız,

4. İbnu´l-Cevzi, Sıfatu´s-Safve, 11/113-126,127. sayfa ve devamında oğlu, Ab-dülmelik´e ait hayat hikayesi.

5. El-İsfehani, Hıiyetu´l-evliya, V/203,353, 353. sayfadan 364´e kadar oğlu Ab-düîmelik´e ait hayat hikayesi.

6. İbn Hallikan, Vefeyatu´i-a´yan, M, III, IV. V. ciltler, fihristlere ait cilde bakınız.

7. Tarihu´t-taberî, I, II, MI, IV, V, VII, VIII. ciltler. X, ciltteki fihristlere bakınız.

8. İbn Abdi Rabbih, el-lkdu´f-ferid, I, II, III, İV, V, VI, VII, VIII. ciltler. VI cilt­teki fihristlere bakınız.

9. El-Cahız, el-Beyan ve´t-Tebyİn : I, II, II!. ve IV. ciltlerin fihristlerine bakınız,

10. İbn Asakir, Tarihu Medinet-i Dimeşk, 11/115-127.

11. İbn Hacer el-Askalânî, Tehzibu´t-tehzib, V/475-478

Dr. Abdurrahman Refet el-Bâşâ, Sahabe Hayatından Tablolar, Uysal Kitabevi: 2/179-188.

ceren
Fri 17 April 2015, 09:24 pm GMT +0200
Aleykümselam.Rabbim bizleri cennet ehli olan kullardan eylesin.En çok görmek istediğim,kişi Hz.Ömerdir.Onun adaleti,onun Allaha olan sadakati,onun iman duygusuna hayranım.Rabbim beni Hz.ömerin yolunda gitmeyi nasip inşallah...