- Ölüm Kaygısı ve Ölüm Korkusu

Adsense kodları


Ölüm Kaygısı ve Ölüm Korkusu

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
saniyenur
Sun 22 January 2012, 12:11 pm GMT +0200
b- Ölüm Kaygısı ve Ölüm Korkusu


Ölüm, insanî korkuların temel nedenlerinden birisidir ve bütün diğer korkuları uzaktan veya yakından ilgilendirmekte­dir. Korkuların psiko-dinamik çekirdeği olarak ölüm, bütün ür­küntülerin geometrik kavuşma noktasıdır. G. Delpierre'nin de dediği gibi:

“Sonuçta tek bir korku vardır o da ölüm korkusu­dur [473]”. Becker'e göre ölüm korkusu, doğuştan getirilen bir korkudur, bütün insanlarda bulunmaktadır ve diğer bütün kor­kuları etkileyen temel bir duygudur. Hangi kılığa girerse girsin, yine de varlığını devam ettiren bu korku, açıklanamaz bir bilin­mezden kaynaklanmaktadır ve hiçkimse bundan tamamen kur­tulamaz. Çünkü hiçkimse ölümden kaçamaz [474]. Otto Rank'a göre insan, doğarken korkuyu öğrenmekte ve ilerde karşılaşaca­ğı her korku durumu, sembolik olarak doğum olayına uygunluk göstermektedir. Şöyleki; insanın başı diğer memelilere göre da­ha büyüktür ve doğum sırasında baş önce çıktığı için doğum acılı ve korkulu bir şekilde vuku bulmaktadır. Bu yüzden insan doğumu travmatiktir ve ileride bireyin kapılacağı korkuların bir modelini oluşturmaktadır [475]. Yine bazı araştırmacılara göre, ölümden haberdar olma, üniversal bir bunalıma neden olmakta­dır [476]. Tarihi ve etnolojik bilgiler, pratik olarak bütün insanlar­da ölüm korkusunun yansımalarının bulunduğunu göstermek­tedir. Ölüm korkusunun üniversal bir reaksiyon olduğu ve hiç kimsenin bundan tamamen kurtulamamış olduğu konusunda araştırmacılar arasında hemen hemen bir görüş birliği bulun­maktadır [477].

Ölüm sadece bir ihtimal değil, aynı zamanda bütün ihti­mallerin sınırını da göstermektedir. Bu mânada ölüm ihtimali, insanın hissetmiş olduğu kaygının özel bir merkezi (odağı) du­rumuna gelmektedir. Fakat bu odaklaşmanın, korkunun objesi mânasına gelmesi zorunlu değildir [478].

Ölüm, insanlara verdiği bu büyük korkudan dolayı, me­tafiziğin başlıca yaratıcılarından biri olarak kabul edüir. Birçok araştırmacı, din kurumunun oluşmasını bile bu korkuya bağla­mıştır [479]. Ölüm korkutucudur, çünkü birbirlerini sevenleri, bu dünyada bir daha kavuşmamacasma ayırmaktadır. Ölüm şantajı, bütün iktidarların en önemli aracı olmaya devam etmektedir. Ölüm korkunçtur çünkü, insan organizmalarının çürüyüp tü­kenmesine neden olmaktadır [480]. Yine insanların ölüm denince akıllarına ilk gelen şeylerden birisi de cezalandırılmadır. Duru­mun böyle olması, belki insanların çoğunun kendilerini günah­kâr hissetmelerinden dolayıdır. Ancak daha çocukluk yıllarında Allah denilince insanın aklına, kötü şeyler yapılınca kızan ve ya­panı cezalandıran bir varlık getirecek şekilde yapılan yanlış eği­timin de bunda katkısı olduğu bir gerçektir [481]. Yine ölüm sonrasıyla ilgili bireysel düşünceler, pozitif bir şekilde ise bile, insan ölümü ilgilendiren şeylerle ilgili olarak birbirine zıt etki ve izle­nimler tecrübe edebilmektedir [482]. Ayrıca ölümle ilgili olarak ge­liştirilen adet, ayin ve geleneklerin oluşması ve devam etmesin­de, ölüm korkusunun büyük fonksiyon icra ettiği kabul edil­mektedir [483].

Genelde özel bir korku türü olarak kabul edilen ölüm korkusu [484] veya ölüm kaygısıyla ilgili olarak psikolojik litera­türde oldukça az sayılabilecek tanımlamalar mevcuttur. Wahl, ölüm korkusu fenomeninin ve onunla ilgili endişenin klinik olarak hayli fasla olmasına rağmen, tanımlamasının psikolojik ve psikanalitik literatürde hemen hemen hiç yer almamasının şaşırtıcı olduğuna dikkat çekmektedir. Sosyal bilimciler ve dav­ranış bilimcileri, ölüm korkusunu iki farklı perspektiften değer­lendirmektedirler. Birinci bakış açısına göre ölüm korkusu, hastalıklı ve patolojik bir zihin meşguliyeti olarak değerlendirilir­ken, diğer perspektiften ise ölüm korkusu normal insanların ta­bii ve karakteristik bir hususiyeti olarak değerlendirilmekte­dir [485].

Operasyonel bir tanımlama yapan Hoelter'e göre ölüm korkusu, ölümle ilgili bazı görünümlerin önceden sezinlenmesi ve düşünülmesi üzerine temellendirilen sübjektif kaygı ve hoş­nutsuzluk duygularını içeren duygusal bir reaksiyondur [486]. Dickstein de ölüm kaygısını, “ölümle ilgili realitenin bilinçli bir şekilde derinden düşünülmesi ve bu realitenin olumsuz bir şe­kilde değerlendirilmesi [487]” olarak tanımlamıştır. May ise bu kaygıyı, “Varoluşun yıkılabileceğinin, kendisi ve duyularını yitirebileceğinin, bir hiç olabileceğinin farkına varan bireyin özel bir durumu” şeklinde tanımlamıştır. [488]

Fromm, iki tür ölüm korkusu kabul eder. Bunlardan bi­rincisi, her insanın ölüm karşısında yaşadığı, ölmek zorunda ol­duğuna ilişkin normal korkudur. İkincisi ise, insanları sürekli te­dirgin eden ölüm korkusudur. Bu korku yaşama konusundaki başarısızlıktan kaynaklanmaktadır [489].

Rhudick ve Dibner'e göre ölüm kaygısı, aktüel bir şekilde yaşlı insanlarda bulunabilir. Fakat savunmaya yönelik benlik (ego) manevraları, kolayca şuura gelebilen bu korkuyu, oradan uzaklaştırmak için kullanılırlar [490].

Ölüm korkusuyla ilgili tanımların azlığının yanında ölümden duyulan hislerin “ölüm kaygısı”, “ölüm korkusu”, “ölüm ilgisi” veya “ölüm yönelimi” gibi kavramların hangisiyle ifade edileceği konusunda da farklı düşünceler vardır. Mesela Neimeyer ve Dingemans, “ölüm yönelimi” kavramı üzerinde yoğunlaşılması gerektiğini ileri sürerek, bu kavramın teorik olarak birbirlerinden farkedilebilir olduklarına inandıkları ölüm kor­kusu, ölüm kaygısı, ve ölüm tehlikesi kavramlarını da içine aldı­ğını savunmuşlardır [491].

Ölüm korkusu ile ölüm kaygısı arasındaki kesin ayırımı ilk defa Kierkegaard yapmıştır Ona göre “bir şey”den korkmak­la, “yok”tan korkmak birbirinden farklı olgulardır. Kierkegaard, “yok”u insanın birlikte hiçbirşey yapamadığı bir “hiç” olarak ta­nımlamıştır [492]. Endişeyi, özgürlüğün başdönmesi olarak nitele­yen Kiergegaard, endişede hiçbirşey ve nesneden duyulan bir korkunun sözkonusu olmadığını, kaygının nedeninin ise iç dünyayla ilgili birşey olduğunu belirtmiştir. Ona göre tehdit edenin hiçbir yerde varolmaması, kaygının en karakteristik özel­liğidir. Endişenin ne olduğu, “hiçbir şey ve hiçbir”in olmamasıy­la açıklanabilir. Yine çeşitli endişe şekilleri olabilir. Kişi bunların bir kısmında suçluluk duygusu ve suçlulukla birleşmiş olasılık­lara karşı duyulan korkularının, önemli rol oynayacağını keşfe­debilir [493]. May de Kierkegaard'in ayırımına katılarak, insanın bilinç dışında ölüm kaygısını korkuya dönüştürdüğünden bah­seder. Çünkü yoktan korkmayı, “bir şeyden” korkmaya dönüş­türdüğümüzde, kendimizi birşeylerden korumak için, bazı me­kanizmalar da geliştirebiliriz. Ama “yok”un karşısında insan tümden çaresizdir [494].

Lepp de ölüm korkusu ile ölüm kaygısını birbirinden ayırmanın gerekliliğine işaret ederek, içgüdüsel olan ölüm kor­kusunu tamamen normal bir reaksiyon olarak kabul etmektedir. Ölüm güdüsünün ve özellikle onun hayat güdüsünden daha te­mel olduğunun kabul edilmesi halinde, ölüm korkusunun az çok ciddi mânada patolojik bir anormallik olacağını savunan Lepp'e göre, ölüm korkusu ne bir zayıflıktır ne de tamamen or­tadan kaldırılması gereken kötü bir duygudur. Bilakis hayata mâna veren değerli bir erdem, bir fazilettir. Zevk ve mutluluk arayışları, onun yokluğunda belki de umumi felaketlerin ortaya çıkmasına neden olacaktır. Bundan dolayı ölümle ilgili bir kor­kuya sahip olmayan çocuklara, eğer kendilerine zarar vermeye­cekse, ölüm korkusunun öğretilmesi gerektiğini savunan araştır­macıya göre, ölüm korkusu sadece bizi ölüme karşı koruduğu için değil, bizim yaşama sevincimizi artırdığı ve hayatımıza bir ivme kazandırdığı için tamamen pozitif bir fonksiyon icra et­mektedir. Buna karşılık kaygı ise korkuya nispeten daha olum­suz bir görünüm arzetmektedir [495].

Korku ve kaygı kavramlarını birbirinden ayrı olarak ele alıp, ölümle ilgili çalışmalarda bu kavramları birbirinden farklı mânalarda kullanan araştırmacılar varsa da, bu iki kavramın ke­sin sınırlarla birbirlerinden ayrılması oldukça zor görünmekte­dir. Zira korku ile kaygı arasındaki en belirgin fark olan “kayna­ğın belirli olması”nı ölüm konusuna uyguladığımız zaman, ke­sin bir durum ortaya çıkmamaktadır. Çünkü ölüm, insan varlı­ğını tehdit etmekle korkunun belirli bir kaynağıdır. Yani korkul­makta olan şey bellidir ve o da ölümdür. Ancak ölüm, zamanı­nın belli olmamasından, yani hiç kimsenin ne zaman öleceğini bilmemesinden ve insanın başına neler getireceğinin bilinme­mesinden dolayı aynı zamanda bir müphemliği de içinde bu­lundurmaktadır. Buna göre ölüm kaygı kaynağı da olabilmekte­dir. Bu cihetle ölüm, insanın karşısında onu parçalayacak olan yırtıcı bir hayvan gibi durmakta, varlığını sürekli tehdit etmesi­ne rağmen, bu işi ne zaman yapacağı ve bundan sonra neler ola­cağını gizlemektedir. Yine daha çok ölümü hatırlatan şeylerle karşılaşınca beliren ölüm korkusu, sürekli olmamasıyla [496] ölüm kaygısından ayrılmaktadır. Zira daha önce de belirttiğimiz gibi genel olarak korku daha şiddetli ve kısa süreîi, kaygı ise daha hafif ancak uzun bir zamana yaydan bir duygudur. Ancak ölüm­den duyulan kaygı ve korkuyu, diğer objelerden duyulan kaygı ve korkular gibi birbirlerinin yerini alabilen, yani şiddetini artır­dığı zaman korkuya, şiddetini azalttığı ve uzun bir zaman dili­mine yayıldığında ise kaygıya dönüşebilen iki duygu olarak de­ğerlendirebiliriz. Kur'an-ı Kerim'de de korkunun daha ziyade kısa süreli, kaygının ise daha uzun bir zamana yayıldığına işaret eden ayetler vardır. Meselâ:

“Yaptıkları bina, ölüp de kalpleri parçalanıncaya kadar yüreklerinde devamlı olarak ‘bir kuşku (kaygı)’sebebi olacaktır” [497] ayeti, kaygının uzun bir süre hisse­dildiğine işaret ederken,

“Yıldırımlardan ölüm korkusuyla par­maklarını kulaklarına tıkarlar” [498] ayeti ise ölüm korkusunun, ölümü hatırlatacak bir uyarıcı veya tehlike karşısında daha çok hissedildiğine dikkat çekmektedir. Yine Kur'an-ı Kerim, “can kaygısına düşmek”, “gözleri uyku tutmamak” gibi ifadelerle [499] de kaygıda hakim olan belirsizliğe işaret etmektedir. Ayrıca Kur'an-ı Kerim'de de sıkıntı ve korku genellikle beraber zikredi­lerek, iman edip salih amel işleyen insanlar için kullanılan “on­lara artık hiçbir korku yoktur, onlar hüzünlenmezler (kaygılanmaz­lar) de” ifadeleri [500], bu iki kavramın birbirlerine olan yakınlığı vurgulanmaktadır. Zira psikolojide korku ile kaygının çoğu kere beraber oldukları, dolayısıyla ölümden duyulan korkuda bir kaygının mevzu bahis olabileceği kabul edilmektedir [501]. Biz de araştırmamızda bu iki kavramı kesin çizgilerle birbirlerinden ayırmayarak, ölümden hissedilen bu duygular için korku ve kaygı kavramlarını benzer mânalarda ve birbirlerinin yerine kullanmayı uygun gördük. Nitekim tanatoloji çalışmalarında da ölüm korkusu (fear of death) ve ölüm kaygısı (death anxiety) çoğunlukla birbirlerinin yerine kullanılmaktadır. [502]


[473] Bk. Mannoni, Korku, s. 16; Krş. Hökelekli, Ölüm ve Ölüm Ötesi Psi­kolojisi, s. 156; Florian-Kravetz, Aspect of Fear of Personal Death, s. 290; Zulhger, Çocuklarımızın Korkuları, s. 25.

[474] Bk. Ernest Becker, The Denial of Death, The Free Press, New York 1973, s. 15.

[475] Bk. Zulliger , Çocuklarımızın Korkuları, s. 8-9.

[476] Bk. Schumaker-Barraclough, Death Anxiety, s 41;

[477] Krş. Feifel, Attimdes toward Death, s. 114; Becker, The Denial of De­ath, s. IX; Kübier Ross, On Death and Dying, s 5; Wahl, The Fear of Death, s. 24; Lepp, Death and its Mysteries, s. 70, H. Feiefel-Branscomb, A.B., “Who'ş afraid of Death”, Journal of Abnormal Psvchology, 1973, 81, s. 282; Karen S. Pfost-Peters, Kelly A.-Stevens, Michael J., “Death Anxiety and the Type a Behavior Pattern” Psychological Reports, 1985, 57, s. 746; H Pepitone-Arreola-Rockwell, “Death Anxiety: Comparison of Psychiatrists, Psychologists, Suicidologists and Funeral Directors”, Psychological Reports, 1981, 49, s. 979; Özcan, Ruhi Bunalım­lar ve İslâm Ruhiyatı, s 202.

[478] Bk. Donovan, Sussing out of Religion, s. 114.

[479] Bk. Hançerliğoglu, Felsefe Ansiklopedisi, “Ölüm” maddesi, c.V, s. 23.

[480] Krş. Thomas, Ölüm, s. 125.

[481] Krş. Belma Özbaydar, Din ve Tanrı inancının Gelişmesi Üzerine Bir Araştırma, Baha Matbaası, İstanbul 1970, s. 12.

[482] Krş. M. Osarchuk-Tatz, j., “Effect of Induced Fear of Death on Belief in Afterlife”, Journal of Personalitv and Social Psychology, 1973, 27, s, 259.

[483] Bk. Örnek, Anadolu Folklorunda Ölüm, s. 108.

[484] Krş. Westman-Brackney. Death, Neuroücism and Religiosity, s. 1039, Donovan, Sussingout of Religion, s. 117.

[485] Bk, Florian-Kravetz, Fear of Personal Death, s. 600.

[486] Bk. J. Hoeuer, “Mukidimensional Treatmem of Fear of Death”, Journal of Consulting and Oinical Psychology, 1979, 47, s. 996, 1. dipnot

[487] L.C. Dickstein, “Death Concern, Measurement and Correlates”, Psychologkal Reports, 1972, 30, s. 564. Krş. L. Klung-Boss, M., “Factorial Strucıure of the Death Concern Scale”, Psvchological Reports, 1976, 38, s. 107.

[488] Cüleli, Ölüm. s. 248.

[489] Bk. Erich Fromm, Kendim Savunan insan, Türkçesi: Necla Arat, Say Yayıncılık, istanbul 1994, s. 161.

[490] Bk. H. Conte-Wiener, M.-Piutchik, R. “Meaning Death Anx:eıy, Conceptual Psychometric and Factor Anaiysis Aspect”, Journal of Personality and Social Psychology, !982, 43, s. 784.

[491] Bk. R.A. Neimeyer-Dingemans, D. “Death Orientation in the Suicide lntervention Worker”, Omega, 1981, 11, s. 16.

[492] Donovan, Sussing out of Religion, s. 117.

[493] Krş. Kaufman, Existenüalism and Dealh, s. 43-45; Donovan, Sussing out of Religion, s.l 13

[494] Bk. Gençtan, Varoluş ve Psikiyatri, s. 172, Donovan, Sussing out of Religion, s. 117.

[495] Bk. Lepp, Death and Us Mysteries, s 46,47.

[496] Krş. Necati Öner, Stres ve Dini inanç, T.D.V Yayınları, 3. Baskı, Ankara 1988, s. 17.

[497] Bk. Teybe: 9/10.

[498] Bk. Bakara: 2/19.

[499] Bk. Al-i İmran: 3/154.

[500] Bk. Bakara: 2/38, 112, 262, 274; Maide: 5/69.

[501] Krş. Özcan, Ruhî Bunalımlar ve İslâm Ruhiyatı, s. 194-196; Mannoni, Korku, s. 37-40.

[502] Bk. Donovan, Sussing out of Religion, s. 117-118, 2. dipnot. Yrd. Doç. Dr. Faruk Karaca, Ölüm Psikolojisi, Beyan Yayınları: 148-155.


ceren
Sun 19 April 2015, 09:53 pm GMT +0200
Aleykümselam.Rabbim razı olsun paylaşımdan kardeşim...

Sevgi.
Mon 4 February 2019, 12:59 am GMT +0200
Hiç şüphesizki her canlı ölümü tadıcaktır. Ve dünyada her ne yapmış ise ona göre karşılığını alıcaktır. Rabbim her iki cihanda da yâr ve yardımcımız olsun inşaAllah