saniyenur
Mon 23 January 2012, 09:41 am GMT +0200
III. Ölüm Fenomenine Genel Bakış
1- Ölümün Umumîliği ve Ekolojik Denge
Ölüm dünya üzerinde bulunan bütün canlıların ortak bir kaderidir ve varlık sahnesinde bulunan herşey, günün birinde ölmeye mahkumdur. Ölümün umumîliği ile ilgili olarak Kuran-ı Kerim'de bir çok ayet vardır. Mesela; “Yeryüzünde bulunan her şey fânidir” [54], “Her nefis ölümü tadacaktır” [55],
“Senden önce hiçbir insana ebedî yaşama vermedik. Şimdi sen ölürsen (sanki) onlar ebedi mi kalacaklar [56]”, “Onun (Allah'ın) zatından başka herşey helak olacaktır” [57]
“Her nerede olursanız, ölüm size yetişir. Velevki tahkim edilmiş yüksek kalelerde oturun” [58] gibi ayetlerde durum açık bir şekilde ortaya konmaktadır. Ayetlerde de belirtildiği gibi dünya, baki kalması veya dünyanın kendileri için yaratıldığı varlıkların orada ebedî kalmaları için yaratılmamıştır [59]. Gerçekten de dünya üzerindeki bütün varlıklar, her an ölümle iç içe yaşamaktadırlar ve hayat her zaman kendisinde ölümün çekirdeğini taşımaktadır [60].
Esasen ölümün bazı canlılar için değil de bütün canlılar için mukadder bir şey olması, dünyanın ekolojik dengesi üzerinde çok büyük bir öneme sahiptir. Şöyleki, “tabiî denge” olarak da ifade edilen ekolojik denge, dünyada tabiî olarak bir düzen ve varlıklar arasında bir ahenk ve insicamın olduğunu, her şeyin tabiatta belli bir ölçü ve miktarda bulunduğunu ifade etmektedir [61]. Buna Kuran-ı Kerim'de;
“Şüphesiz biz herşeyi belli bir ölçüde yar almışızdır[62]” ayetiyle işaret edilirken, başka bir ayette de;
“Sakın dengeyi bozmayın” [63] şeklinde uyarıda bulunulmaktadır. Bu bağlamda ekolojik dengenin muhafazasında ölümün zorunlu olduğunu görmekteyiz. Örneğin bir buğday tarlasındaki yılan ile tarla faresi, besin kaynağı olarak bir denge içerisindedirler. Fare ekini yiyerek beslenirken, yılan da fareyi yiyerek hayatını devam ettirir. Ancak yılan da yılan kartalı için bir besin maddesidir. Bunların birbirlerinin besini olabilmeleri, ancak bir diğerinin ölümüyle mümkün olmaktadır. Dışardan bir müdahaleyle bunların birisinin yok edilmesi ise dengeyi bozmaktadır. Kısaca ekolojide her şey birbirinin karşıtı veya tamamlayıcısı durumundadır. Onu kendi haline bırakmak ise insana zarar değil, yarar getirmektedir [64]. Kuran-ı Kerimde de:
“... Allah'ın bazınızı bazınızla defi olmasaydı, muhakkak ki yeryüzü jesada uğrardı. Ancak Allah âlem üzerine fazl sahibidir” [65] buyrularak bu gerçeğe işaret edilmiştir. Bu cihetle tabiatta hayat ve ölüm devamlı birbirini takıp etmekte, herhangi bir canlının hayatı, bir diğerinin ölümüyle başlamaktadır. Yani ölüm bir nevi hayat kaynağı durumundadır. Ayrıca ölüm yalnızca canlılara has birşey değil, aynı zamanda herşeyi etkileyen bir olgudur. Parçalanan toplumlar, çöken kültürel sistemler ve kavimler, kalıntılar ve yıkıntılar haline gelen nesneler, hep aynı akıbete duçar kalmaktadır [66]. Zira türlerin kendilerini bireylerinin ölümleriyle sürdürmelerindeki biyolojik evrimde olduğu gibi toplumlar da kendilerini yine bireylerinin ölümüyle yenilemekte ve devam ettirmektedirler. Bu ise tarihsel bir evrimdir [67]. Ölüm zorunludur, çünkü ancak ölümle bir nesil başka nesillere bir alan oluşturmaktadır. Bu konuda din ve bilim farklı şekillerde de olsa aşağı yukarı aynı şeyleri söylemektedir [68]. Bu bağlamda dünyamızın sadece dirilerin değil ölülerin de dünyası olduğunu söyleyebiliriz. Bu gerçeğe Kuran-ı Kerimde;
“Diriler ve ölüler için orada (dünyada) yüksek dağlar meydana getirmedik” [69] ayetiyle işaret edilmektedir.
Evrimci biyologlara göre ölüm, canlı varlıkların evrimleri için de zorunludur. Onlara göre, fosillerin incelenmesinin de doğruladığı gibi, dönüşümcülük mekanizmasını gerçekleştirmek için, bireylerin doğmaları ne kadar zorunlu ise, ölmeleri de o kadar zorunludur. Nitekim canlı dünyanın ilk temsilcileri ölümsüz olsalar ve tıpkı kendilerine benzer bir şekilde çoğalsalardı, türlerin evriminin gerçekleşmesi mümkün olmazdı. Yine yalnız ölüm sayesinde biyosfer, genişlemeyen bir gezegende kendine yer bulabilmektedir [70]. Bu açıdan bakıldığında ekolojik denge ve hayatın devamı, ölüme bağlıdır. Yani ölüm bir zarurettir [71]. Eğer dünyaya gelen bütün canlılar ölmeselerdi, açıktır ki gezegenimiz bunları içine alamazdı. Buna göre ölüm, yeni nesillerin doğabilmelerı için vazgeçilmez bir rol oynamakta, böylece evrimsel hayatta biyolojik planda mutlaka olması gereken bir durumu ifade etmektedir. Zira biyolojik düzende sadece hayatın kendisi ebedidir [72]. Diğer yandan Amerikalı biyologlar, kol ve bacakların normal bir şekilde oluşumunda, hücre ölümünün zorunluluğunu ortaya koyarak, bir hayvan embriyosuna bu yokolmayı engelleyen bir madde enjekte edilmesi halinde, anatomik olarak korkunç yaratıkların ortaya çıkacağını bildirmişlerdir. Yine insan vücudunda her gün milyonlarca hücre ölmekte ve bunların yerlerine yenileri gelmektedir Bunların bazıları kolay bir şekilde yenilenirken, diğer bazıları da oldukça zor bîr şekilde yenilenmektedir [73]. Ayrıca uygun şartlarda tek bir bakterinin bile, 8 gün içinde geometrik çoğalma yoluyla dünyadakinden daha fazla bir canlı madde kütlesi setetize (birleştirme) edebileceği bildirilmektedir. Oysa bir bakterinin 8 günde bir dünya yaratmadığı ortadadır. Bu açıdan ölüm hayatın ekonomisi içinde de vazgeçilmez bir rol oynamaktadır [74].
[54] Bk. Rahman: 55/26.
[55] Bk. Ali İmran: 3/185.
[56] Bk. Enbiya: 21/34
[57] Bk. Kasas: 28/88.
[58] Bk. Nisa: 4/78.
[59] Krş. Fahreddm Razi, Tefsir-i Kebir, Ter. S. Yıldırım-S. Kılıç-L Cebeci-US. Doğru, Akçag Yayınları, Ankara 1988-1993, .X, s. 138.
[60] Krş. Haluk Nurbaki, İman Bilinmezi, Hilal Yayınları, lsianbul (tarihsiz).s.52
[61] Krş. Mehmet Bayraktar, islâm ve Ekoloji, D.İ.B. Yayınlan, Ankara 1992, s. 19-2.0
[62] Bk. Kamer: 54/39.
[63] Bk. Rahman: 55/8.
[64] Krş. Yüksel Yazıcı, İnsanın Ötesi, Anahtar Kitaplar Yayınevi, 2. Baskı, İstanbul 1993, s,. 50.
[65] Bk. Bakara: 2/251.
[66] Krş. Thomas, Ölüm, s. 8.
[67] Krş. Herbert Marcuse, “The Ideology of Death”, in The Meamng oj Death, Ed: Herman Feifel, Mc Graw-Hıll, New York, 1959, s. 74.
[68] Krş. John Bowker, The Meanings of Death, Cambridge Universıty Press, 1991, s. 215, 220-221; John Hıck, Death and Eternal life, Mc Millan Press, London 1976, s. 147.
[69] Bk. Mürselat: 77/26-27.
[70] Krş. Corliss Lamoru. “A Hümanist View of Death”, in Death and Dyıng, L' Bender” Rıchard Hagen, Greenhaven Press, Minnesota ' Uppi Death and Its M) 'Sleries. s- 134-135; Gelişim Hareketi ve Genel Kültür Ansiklopedisi “Ölüm” Maddesi, Sabah Gazete nr. C" IX' S 3134- Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, Ulum Maddesi, Milliyet Gazetecilik, İstanbul, (tarihsiz). c.XVH, s.
[71] Krş Bilge, Metabiyoloji, 291
[72] Krş. Lepp, Death and Its Mysteries, s. 134-135
[73] Bk. Thomas, Ölüm, s. 20.
[74] Bk. Thomas, Ölüm, s. 44-45 Yrd. Doç. Dr. Faruk Karaca, Ölüm Psikolojisi, Beyan Yayınları: 35-38.