saniyenur
Thu 19 January 2012, 10:55 pm GMT +0200
3- Ölüm Düşüncesinin İnsan Hayatına Etkisi île İlgili Bulguların Değerlendirilmesi
Ölüm düşüncesinin insan hayatına olan etkisi ile ilgili bulgulara bakıldığında, bu düşüncenin deneklerin dini hayatlarına olumlu bir ivme kazandırdığı belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Zira ölüm, beraberinde bir tür belirsizlik ortamının, yapılanların hesabının verilmesini, ceza veya mükafatlandırmayı çağrıştırmakta, insanları Allah ile olan ilişkilerinde, kendilerine bir çekidüzen vermeye yöneltmektedir. Bu bulgular, İslâm dininin ölüm düşüncesini dini hayat için bir motivasyon kaynağı olarak değerlendirmek istemesini de destekler mahiyettedir.
Ölüm düşüncesinin deneklerin sosyal hayatına olumlu yönde yansıması ise, bu düşüncenin insan hayatına etkisi açısından ikinci sırada yer almaktadır. Bu durum, ölüm düşüncesinin dinî hayata olan olumlu etkisi ile aynı paralelde değerlendirilebilir. Ayrıca islâm dininin sosyal hayat için hayati öneme sahip olan adalet prensibine verdiği önemin de bunda etkili olduğu düşünülebilir. Zira ölüm, insan şuurunda ilk olarak yapılan günahların hesabını vermeyi çağrıştırmaktadır. Söyleki İslâm'a göre Allah'a karşı işlenilen günahların affedilebilme ihtimalinin yanında, insanların insanlara karşı olan haksızlıkları kendilerine bırakılmakta ve kul hakkına Allah Teala karışmamaktadır. Hal böyle olunca ölüm, insan şuurunda telafisi ancak bu dünyada mümkün olan diğer insanlara yapılan haksızlıkları da ön plana çıkartmaktadır. Olaya bu açıdan bakıldığında, ölüm düşüncesinin insanların dinî hayatına bir ivme kazandırmasının yanında, sosyal ilişkilere de olumlu yönde yansıması oldukça normal karşılanabilir.
Ölüm düşüncesinin insan hayatını, dünya nimetlerine karşı bir ilgisizlik uyandırmak şeklinde etkilemesi, dinî ve sosyal hayata olan etkisinden daha az olsa da küçümsenmeyecek ölçüdedir. Çünkü ölüm, insanı dünyadan ziyade öte âleme yöneltmektedir. Bunun tam aksine ölüm düşüncesinin, insan hayatına onları mümkün olduğu kadar dünya nimetlerinden istifade etmeye yöneltmesi şeklindeki tesiri ise, diğer yönlere olan etkilerine nispetle oldukça düşük düzeydedir. Deneklerin büyük çoğunluğunun dindar olmaları dikkate alındığında, durumun böyle olması oldukça normal olarak karşılanabilir. Bu konuda açık uçlu değerlendirmeler yaparak ölüm düşüncesinin hayatlarına olumsuz yönde yansıdığını belirtenler ise çok küçük bir kesimi oluşturmaktadır. Zira açık uçlu değerlendirme yapan denekler de ağırlıklı olarak olum düşüncesinin hayatlarına olumlu yönde yansıdığını ifade etmiştir
Demografik değişkenlere göre ölüm düşüncesinin insan hayatına olan yansımasına bakıldığında, orta yaşlı deneklerin ölüm düşüncesinden etkilenerek dine daha çok yöneldikleri görülmüştür. Durumun böyle olmasında, onların en verimli dönemlerini yaşamalarına paralel olarak, sorumluluklarının ve kaybedecekleri şeylerin fazla olmasının etkisi olabilir. Zira sorumlulukları çok olan insanlar, bu konuda bir yardımcı ararlarken, kaybedecekleri şeyler çok olan insanlar da bu konuda kendilerini güvenceye almak istemekte ve çoğu zaman dine yönelebilmektedir. Ölüm düşüncesinden bu yönde en az etkilenen yaşlıların durumu ise bu konudaki bazı teorik ve tecrübî araştırmalarla çelişki arzeemektedir. Meslek değişkenine göre ise ölüm düşüncesi polis memurlarının dinî hayatlarına daha çok olumlu yönde yansımaktadır. Bu durum yukarıda da değindiğimiz gibi onların fiili olarak öîümle daha çok yüz yüze olmaları ile açıklanabilir.
Ölüm düşüncesinin sosyal hayata olan etkisi yaş, eğitim düzeyi, medeni hal ve meslek değişkenlerine göre değişiklik arzetmiştir. Şöyleki ölüm düşünce; dinin sosyal ilişkileri olumlu yönde etkilemesi, yetişkinlerde üst seviyede iken ergenlerde en alt düzeydedir. Durumun böyle olmasında, yetişkinlerin kişiliklerini bir temele oturtarak diğer insanlarla olan ilişkilerine daha çok dikkat etmeleri ve ergenlere nazaran daha dindar olmaları etkili olabilir. Zira ergenlerin dindarlık düzeyi itibariyle yetişkinlerden daha düşük düzeyde oldukları tespit edilmiştir. Ayrıca kıskançlık da ergenlerin içinde bulundukları gelişim döneminin genel karakteristiklerinden biridir. Eğitim düzeyine göre ölüm düşüncesinin en çok akademisyenlerde etkili olduğu görülmüştür. Durumun böyle olmasında, akademisyenlerin diğer gruplara oranla İslâm dinini ve dolayısıyla onun sosyal hayata atfettiği önemi daha iyi özümsemiş olmalarının yanında, bizzat sosyal bilimlerin içinde olmalarının da etkisi olabilir. Zira anketimize katılan akademisyenlerin büyük bir bölümü, sosyal bilimler sahasında uzman kişilerden oluşmaktadır.
Ölüm düşüncesinin evli deneklerin sosyal hayatına bekarlara nazaran daha olumlu bir şekilde yansıması ise, yaş değişkeni ile aynı paralelde değerlendirilebilir. Meslek değişkenine göre ise ölüm düşüncesinin sosyal hayata olan olumlu etkisinin polis ve öğrencilerde en alt düzeyde olması; polis memurlarının diğer meslek gruplarına oranla halktan biraz daha kopuk olmalarıyla (zira ankete katılan denekler, daha çok dağlarda teröristlerle mücadele eden elemanlardan oluşmaktadır), öğrencilerin ise sosyal ilişkilerinin daha duygusal ve akli temelden yoksun ve dolayısıyla daha kısa süreli olmalarıyla açıklanabilir.
Ölüm düşüncesinin insan hayatına dünya nimetlerine karşı bir ilgisizlik uyandırması şeklindeki tesiri de demografik değişkenlere göre farklılık arzetmiştir. Buna göre 16-22 yaş grubundaki ergenliğin son döneminde olan denekler, ölüm düşüncesinden bu yönde etkilenenler arasında birinci sırada yer almaktadır. Ergenlerin önünde yaşanmamış uzun bir gelecek olduğu düşünülürse, bu durum gayet normal karşılanabilir. Nitekim ergenlerin ölümü diğer yaş gruplarına oranla daha az düşünmelerinin altında yatan nedenlerden biri de budur. Ölüm düşüncesinin bayanları bu yönde erkeklerden daha çok etkilemesi de yine bayanların erkeklere nazaran daha duygusal olmalarından kaynaklanıyor olabilir. Zira ölüm düşüncesinin insan hayatına olan bu yöndeki tesiri daha çok duygusal içeriklidir. Ölüm düşüncesinin evlilere nispetle bekarları bu yönde daha çok etkilenmesi de gelişim dönemlerinde etkili olan faktörlerle açıklanabilir. [1120]
[1120] Yrd. Doç. Dr. Faruk Karaca, Ölüm Psikolojisi, Beyan Yayınları: 353-356.