saniyenur
Thu 19 January 2012, 11:00 pm GMT +0200
2- Ölüm Düşüncesi İle İlgili Bulguların Değerlendirilmesi
1- Ölüm Düşüncesinin Sıklığı ile ilgili Bulguların Değerlendirilmesi
Araştırmadan elde edilen bulgulara göre deneklerin büyük çoğunluğu ölümü “ara sıra” düşünmekte olup, “çok sık” ölümü düşünenler de önemli bir yükün oluşturmaktadır. Ölümü “çok az” düşünenler ile “hiç düşünmeyen” denekler ise, küçük bir böİüm oluşturmaktadır. Bu durum İslâm dininin ölüm düşüncesine verdiği önem ile açıklanabilir. Zira deneklerin büyük çoğunluğu yüksek düzeyde dindar olarak tespit edilmiştir.
Yaşlara göre ölüm düşüncesinin sıklığına bakıldığında, ergenliğin son döneminde bulunan denekler ile genç yetişkinler, orta yaşlılar ve yaşlılara nazaran ölümü daha az düşünmektedir. Yaşın ilerlemesiyle ölüme olan yakınlık dikkate alındığında bu durum oldukça normal olarak değerlendirilebilir. Zira daha önce değinildiği gibi ergenler daha çok yaşadıkları ana değer vermekte ve kendilerini ölümden uzak görmektedirler.
Mesleklere göre ise doktorların ölümü çok az düşünenler arasında birinci sırada yer alması, onların fiili hayatta ölüm hadiseleriyle çok sık karşılaşarak bir nevi olayı kanıksamalarıyla açıklanabilir. Yine doktorların diğer meslek gruplarına oranla ölümü daha fazla yadsıması da bununla açıklanabilir[1117]. Ancak emekli öğretmenlerin ölümü çok sık düşünenler arasında son sırada yer alması, onların diğer meslek gruplarına nispetle ölüme daha yakın olmalarıyla bir çelişki arzetmektedir. Belki de onlar, yaklaşmakta olan sona çok yakın olduklarından, onu düşünmek istememekte ve bir tür yadsıma tutumu içerisine girmektedir. Şu da var ki, emekli öğretmenler içerisinde diğer gruplardan farklı olarak ölümü hiç düşünmeyen kimsenin çıkmaması, ölümün onların hayatından fazla tecrit edilmediğini gösteren önemli bir bulgudur. Nitekim onlar da diğer meslek gruplarında olduğu gibi, birinci sırada ölümü “arasıra” düşünmektedirler.
İçedönük bir karakter yapısına sahip deneklerin dışadönüklere nazaran genel olarak ölümü daha fazla düşünmesi ise, onların ölümle ilgili kaygılarını başkalarına açmaktan ziyade, daha çok kendi içlerine almalarıyla açıklanabilir. Zira bilindiği gibi içedönük insanlar dışadönüklere oranla sosyal ilişkileri daha az olan insanlardır. Ölüm içerikli sohbetleri daha sık yapan deneklerin, ölümü daha çok düşünmesi ise gayet normal bir durumdur. Zira “dervişin fikri ne ise zikri de odur” özdeyişinde olduğu gibi, insanların düşündükleri fiillerine yansımaktadır. Dolayısıyla ölümle ilgili daha çok sohbet yapanlar, zihinleri daha çok ölüm fikriyle meşgul olan insanlardır. [1118]
[1117] Krş. Feifel, Atütides toward Death, s. 122.
[1118] Yrd. Doç. Dr. Faruk Karaca, Ölüm Psikolojisi, Beyan Yayınları: 349-351.