hafiza aise
Fri 5 August 2011, 12:03 pm GMT +0200
2— Okuyarak Tedavi Yapması:
Bir yarası, çürüğü yahut bir rahatsızlığı olan kimseyi okuyarak tedavi ederdi, önce işaret parmağını yere kor, sonra kaldırır ve şu duayı okurdu:
"Allah'ın adıyla, dünyamızın toprağı, bazımızın tükrüğü ile hastamız şifa bulur, Rabbimizin izniyle." Bu hadis, Sahîhayn'da[1220] Hesaba çekilmeden cennete girecek yetmiş bin kişinin özellikleri sayılırken: "Onlar okuyarak tedavi yapmazlar ve okunarak tedavi olmayı da istemezler" şeklinde gelen metni[1221] , bu hadis ibtal etmektedir. Zira hadiste geçen "okuyarak tedavi yapmazlar" sözü hadisi nakleden râvinin bif hatasıdır. Şeyhülislâm îbn Teymiye'nin şöyle dediğini işittim. Üstadımız; "Hadis yalnız, onlar okunarak tedavi olmayı istemezler, şeklinde olacaktır" demişti. Ben de diyorum ki: Çünkü bu yetmiş bin kişi cennete, üstün tev-hid sahibi oldukları için hesaba çekilmeden gireceklerdir. Bu yüzden onların istirkâ etmeyecekleri yani insanlardan kendilerini okuyarak tedavi etmelerini istemeyecekleri bildirilmiştir. İşte bu sebepten Hz. Peygamber (s.a.) hadiste geçen "Onlar yalnız Rablerine tevekkül ederler" sözünü söylemişe tir. Artık onlar Rablerine tam tevekkül ettikleri, O'nda sükûnet buldukları, O'na güvendikleri, O'dan hoşnut oldukları ve ihtiyaçlarını O'na açtıkları için insanlardan hiçbir şey -ne okuyarak tedavi etmelerini, ne de başka birşey- istemezler. Onların, yapmak istediklerinden kendilerini alıkoyacak hiçbir uğursuzluk inançları da yoktur. Çünkü birşeyi uğursuz sayma tevhit di eksiltir ve zayıflatır. Üstadımız dedi ki: Okuyarak tedavi yapan kişi, sadaka veren, bir iyilikte bulunan gibidir; okunarak tedavi olmayı isteyen ise dilenci gibidir. Hz. Peygamber (s.a.) okuyarak tedavi yaptı; ama okunarak tedavi olmayı istemedi ve "Herhangi biriniz kardeşine faydalı olabilirse olsun" buyurdu.[1222]
Soru: Peki, Sahthayn'da. Hz. Âişe'den (r.a.) rivayet edilen şu hadisi ne yapacaksınız? "Allah Rasûlü (s.a.) yatağına yattığı zaman avuçlanni birleştirir, sonra onlara üfler ve Kulhüvaîlahu ahad, Kul eûzü bi-Rabbilfelak, Kul eûzü bi-Rabbinnâs sûrelerini okur, bedeninin ön kısımlarından, başt ve yüzünden başlamak üzere ellerini, vücudunun sürebildiği yerlerine sü+ rerdi. Bunu üç kere yapardı. Hz. Â'ışe diyor ki, Allah Rasûlü (s.a.) rahat-*-sızlandığı zaman bana, kendisine bü şekilde yapmamı emrederdi. "[1223]
Cevap: Bu hadis, üç ayrı metinle rivayet edilmiştir. 1- Birisi bu rivayet, 2- (Rahatsızlandığı zaman) kendisine üfler, 3- Hz. Âişe diyor ki: "Ben, ona bu sûreleri okuyup üfler ve bereketli olduğu için kendi eliyle üzerine sürerdim." Dördüncü bir metinde ise: "Hz. Peygamber (s.a.) rahatsızlandığında, kendisine muavvizât = thlâs, Felak, Nâs sûrelerini okur, üflerdi." deniliyor. Bu metinler birbirini açıklamaktadır: Hz. Peygamber (s.a.) kendisine okuyup üflerdi. Zayıflığı ve acılan elini bütün bedeni üzerine gezdirmeye engel olursa bu durumda bizzat kendisi okuyup üfledikten sonra yine kendi elini, bedeni üzerinde gezdirmesini Hz. Âişe'ye emrederdi. Bu ise asla okunarak tedavi olmayı isteme değildir. Hz. Âişe de: "Allah Rasûlü (s.a.) kendisine okuyup üflememi emretti." dememiş, yalmzca Peygamberimizin (s.a.) kendisi okuyup üfledikten sonra bedeni üzerinde yine onun kendi elini sürdüğünü söylemiş ve sonra "Bana, kendisine bu şekilde yapmamı emrederdi" yani kendisinin yaptığı gibi kendi elini bedenine sürmemi emrederdi, demiştir.
Herhangi bir günü, herhangi bir vakti hasta ziyaretlerine ayırmak Hz. Peygamber'in (s.a.) âdeti değildi. Aksine ümmeti için hasta ziyaretlerini gece-gündüz vs. vakitlerde meşru saymıştır. Müsned'deki bir hadiste[1224] şöyle buyuruyor:
"Bir adam müsiüman kardeşi hastalandığında ziyaretine gitmek için yola çıktığı zaman oturuncaya kadar cennet bahçesinde yürür. Oturunca onu rahmet bürür. Eğer vakit sabahsa akşama kadar yetmiş bin melek ona dua eder. Şayet akşam ise sabaha kadar yetmiş bin melek ona dua eder."
Bu hadisin bir başka' metni ise şÖyledir:[1225]
"Bir müslümanm hastalığında ziyaretine giden bir müsiüman için Allah, gündüzün hangi saatinde gitmişse o saatten akşama kadar; gecenin hangi saatinde gitmişse o saatten sabaha kadar dua edecek yetmiş bin melek gönderir."
Göz iltihablanması vs. hastalıklardan dolayı hastaları ziyarette bulunur; zaman zaman ellerini hastanın alnına kor, sonra onun göğsüne ve karnına sürer "Allah'ım! Buna şifa ver" diye dua ederdi.[1226] Elini hastanın yüzüne sürdüğü de olurdu.
Hastadan ümit kestiği zaman"Biz şüphesiz Allah'a aidiz ve biz ancak O'na döneceğiz" derdi.[1227]
Buharî ve Müslim. Az yukarıda Sad'd'dan rivayet edilmişti. [1228]
[1220] Buharî, 76/38; Müslim, 2194; Ebu Davud, 3895.
[1221] Buharî, 76/42 (Burada, okuyarak tedavi olmazlar, kısmı yok); Müslim, 220 aynı kısım Müslim'in yalnız bir rivayetinde zikredilmiştir.)
[1222] Müslim, 2199.
[1223] Buharî, 76/39, 66/14, 80/12; Müslim, 2192; Ebu Davud, 5056.
[1224] Ahmed, Müsrted, 612; îbn Mâce, 1442. İsnadı kavîdir.
[1225] Ahmed, 754; Tirmizî, 969; Ebu Davud, 3098. Ebu Davud diyor ki: "Bu hadis, Hz. Ati yoluyla sahih olmayan bir senedle Hz. Peygamber'e (s.a.) isnâd edilmiştir." Hâkim (3/341) hadisin senedlerinden birini sahih saymış, Zehebî de ona muvafakat etmiştir.
[1226] Ahmed, 754; Tirmizî, 969; Ebu Davud, 3098. Ebu Davud diyor ki: "Bu hadis, Hz. Ati yoluyla sahih olmayan bir senedle Hz. Peygamber'e (s.a.) isnâd edilmiştir." Hâkim (3/341) hadisin senedlerinden birini sahih saymış, Zehebî de ona muvafakat etmiştir.
[1227] Bu metni bulamadık. Ancak Hafız Heysemî, Mecmau'z-Zevâid'de (2/331) bu anlamda bir hadisi Taberânî'nin el-Mu'cemu'I'-Kebîrinden naklen şu şekilde rivayet edi-j yor: İbn Abbas (r.a.) diyor ki: Allah Rasûlü (s.a.): "ölümün bir korkusu vardır. Herhangi biriniz kardeşinin vefatında hazır bulununca: înnâ lülahi ve innâ ileyhi râci~ ûn, desin." buyurmuştur. Hadis zayıftır.
[1228] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 1/470-473.
Bir yarası, çürüğü yahut bir rahatsızlığı olan kimseyi okuyarak tedavi ederdi, önce işaret parmağını yere kor, sonra kaldırır ve şu duayı okurdu:
"Allah'ın adıyla, dünyamızın toprağı, bazımızın tükrüğü ile hastamız şifa bulur, Rabbimizin izniyle." Bu hadis, Sahîhayn'da[1220] Hesaba çekilmeden cennete girecek yetmiş bin kişinin özellikleri sayılırken: "Onlar okuyarak tedavi yapmazlar ve okunarak tedavi olmayı da istemezler" şeklinde gelen metni[1221] , bu hadis ibtal etmektedir. Zira hadiste geçen "okuyarak tedavi yapmazlar" sözü hadisi nakleden râvinin bif hatasıdır. Şeyhülislâm îbn Teymiye'nin şöyle dediğini işittim. Üstadımız; "Hadis yalnız, onlar okunarak tedavi olmayı istemezler, şeklinde olacaktır" demişti. Ben de diyorum ki: Çünkü bu yetmiş bin kişi cennete, üstün tev-hid sahibi oldukları için hesaba çekilmeden gireceklerdir. Bu yüzden onların istirkâ etmeyecekleri yani insanlardan kendilerini okuyarak tedavi etmelerini istemeyecekleri bildirilmiştir. İşte bu sebepten Hz. Peygamber (s.a.) hadiste geçen "Onlar yalnız Rablerine tevekkül ederler" sözünü söylemişe tir. Artık onlar Rablerine tam tevekkül ettikleri, O'nda sükûnet buldukları, O'na güvendikleri, O'dan hoşnut oldukları ve ihtiyaçlarını O'na açtıkları için insanlardan hiçbir şey -ne okuyarak tedavi etmelerini, ne de başka birşey- istemezler. Onların, yapmak istediklerinden kendilerini alıkoyacak hiçbir uğursuzluk inançları da yoktur. Çünkü birşeyi uğursuz sayma tevhit di eksiltir ve zayıflatır. Üstadımız dedi ki: Okuyarak tedavi yapan kişi, sadaka veren, bir iyilikte bulunan gibidir; okunarak tedavi olmayı isteyen ise dilenci gibidir. Hz. Peygamber (s.a.) okuyarak tedavi yaptı; ama okunarak tedavi olmayı istemedi ve "Herhangi biriniz kardeşine faydalı olabilirse olsun" buyurdu.[1222]
Soru: Peki, Sahthayn'da. Hz. Âişe'den (r.a.) rivayet edilen şu hadisi ne yapacaksınız? "Allah Rasûlü (s.a.) yatağına yattığı zaman avuçlanni birleştirir, sonra onlara üfler ve Kulhüvaîlahu ahad, Kul eûzü bi-Rabbilfelak, Kul eûzü bi-Rabbinnâs sûrelerini okur, bedeninin ön kısımlarından, başt ve yüzünden başlamak üzere ellerini, vücudunun sürebildiği yerlerine sü+ rerdi. Bunu üç kere yapardı. Hz. Â'ışe diyor ki, Allah Rasûlü (s.a.) rahat-*-sızlandığı zaman bana, kendisine bü şekilde yapmamı emrederdi. "[1223]
Cevap: Bu hadis, üç ayrı metinle rivayet edilmiştir. 1- Birisi bu rivayet, 2- (Rahatsızlandığı zaman) kendisine üfler, 3- Hz. Âişe diyor ki: "Ben, ona bu sûreleri okuyup üfler ve bereketli olduğu için kendi eliyle üzerine sürerdim." Dördüncü bir metinde ise: "Hz. Peygamber (s.a.) rahatsızlandığında, kendisine muavvizât = thlâs, Felak, Nâs sûrelerini okur, üflerdi." deniliyor. Bu metinler birbirini açıklamaktadır: Hz. Peygamber (s.a.) kendisine okuyup üflerdi. Zayıflığı ve acılan elini bütün bedeni üzerine gezdirmeye engel olursa bu durumda bizzat kendisi okuyup üfledikten sonra yine kendi elini, bedeni üzerinde gezdirmesini Hz. Âişe'ye emrederdi. Bu ise asla okunarak tedavi olmayı isteme değildir. Hz. Âişe de: "Allah Rasûlü (s.a.) kendisine okuyup üflememi emretti." dememiş, yalmzca Peygamberimizin (s.a.) kendisi okuyup üfledikten sonra bedeni üzerinde yine onun kendi elini sürdüğünü söylemiş ve sonra "Bana, kendisine bu şekilde yapmamı emrederdi" yani kendisinin yaptığı gibi kendi elini bedenine sürmemi emrederdi, demiştir.
Herhangi bir günü, herhangi bir vakti hasta ziyaretlerine ayırmak Hz. Peygamber'in (s.a.) âdeti değildi. Aksine ümmeti için hasta ziyaretlerini gece-gündüz vs. vakitlerde meşru saymıştır. Müsned'deki bir hadiste[1224] şöyle buyuruyor:
"Bir adam müsiüman kardeşi hastalandığında ziyaretine gitmek için yola çıktığı zaman oturuncaya kadar cennet bahçesinde yürür. Oturunca onu rahmet bürür. Eğer vakit sabahsa akşama kadar yetmiş bin melek ona dua eder. Şayet akşam ise sabaha kadar yetmiş bin melek ona dua eder."
Bu hadisin bir başka' metni ise şÖyledir:[1225]
"Bir müslümanm hastalığında ziyaretine giden bir müsiüman için Allah, gündüzün hangi saatinde gitmişse o saatten akşama kadar; gecenin hangi saatinde gitmişse o saatten sabaha kadar dua edecek yetmiş bin melek gönderir."
Göz iltihablanması vs. hastalıklardan dolayı hastaları ziyarette bulunur; zaman zaman ellerini hastanın alnına kor, sonra onun göğsüne ve karnına sürer "Allah'ım! Buna şifa ver" diye dua ederdi.[1226] Elini hastanın yüzüne sürdüğü de olurdu.
Hastadan ümit kestiği zaman"Biz şüphesiz Allah'a aidiz ve biz ancak O'na döneceğiz" derdi.[1227]
Buharî ve Müslim. Az yukarıda Sad'd'dan rivayet edilmişti. [1228]
[1220] Buharî, 76/38; Müslim, 2194; Ebu Davud, 3895.
[1221] Buharî, 76/42 (Burada, okuyarak tedavi olmazlar, kısmı yok); Müslim, 220 aynı kısım Müslim'in yalnız bir rivayetinde zikredilmiştir.)
[1222] Müslim, 2199.
[1223] Buharî, 76/39, 66/14, 80/12; Müslim, 2192; Ebu Davud, 5056.
[1224] Ahmed, Müsrted, 612; îbn Mâce, 1442. İsnadı kavîdir.
[1225] Ahmed, 754; Tirmizî, 969; Ebu Davud, 3098. Ebu Davud diyor ki: "Bu hadis, Hz. Ati yoluyla sahih olmayan bir senedle Hz. Peygamber'e (s.a.) isnâd edilmiştir." Hâkim (3/341) hadisin senedlerinden birini sahih saymış, Zehebî de ona muvafakat etmiştir.
[1226] Ahmed, 754; Tirmizî, 969; Ebu Davud, 3098. Ebu Davud diyor ki: "Bu hadis, Hz. Ati yoluyla sahih olmayan bir senedle Hz. Peygamber'e (s.a.) isnâd edilmiştir." Hâkim (3/341) hadisin senedlerinden birini sahih saymış, Zehebî de ona muvafakat etmiştir.
[1227] Bu metni bulamadık. Ancak Hafız Heysemî, Mecmau'z-Zevâid'de (2/331) bu anlamda bir hadisi Taberânî'nin el-Mu'cemu'I'-Kebîrinden naklen şu şekilde rivayet edi-j yor: İbn Abbas (r.a.) diyor ki: Allah Rasûlü (s.a.): "ölümün bir korkusu vardır. Herhangi biriniz kardeşinin vefatında hazır bulununca: înnâ lülahi ve innâ ileyhi râci~ ûn, desin." buyurmuştur. Hadis zayıftır.
[1228] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 1/470-473.