hafiza aise
Thu 28 April 2011, 09:01 am GMT +0200
Oğul Abdullah'ın Hassasiyeti
Hz. Ömer'in Efendimiz'e gelerek söylediklerini duyan İbn
ı87 Bu sahabinin, Üseyd İbn Hudayr olduğu da söylenmektedir. Bkz. Vakıdi, Megazi, 1/415; Salihi, Sübülü'l-Hüda ve'r-Reşad, 4/350
Übeyy'in oğlu Abdullah, ı88 Allah Resülü'nün yanına gelmişti; her halinden hüzün damlıyordu. Babasının küstahlıkları karşısında eriyip mum olmuştu ama elinden bir şey gelmiyordu. Rengi atmıştı. Çaresizdi; mahcup bir eda ile:
- Ya Resı1lullah, diye seslendi. Her halinden niyeti ve hayati bir karar verdiği anlaşılıyordu.Bir müddet yutkunduktan sonra, kendini topladı ve insanın kanını donduracak şu cümleleri sıralamaya başladı:
- Senin hakkında söylediklerinden dolayı şayet babamı öldürecek olursan, o işi bana bırak; valIahi de ben, daha Sen şu oturduğun yerden kalkmadan onun başım buraya getiriveririm! Gerçi, Hazreç de bilir ki, anne babasına iyilik konusunda onlar arasında benden daha ileri olan kimse yoktur; şu zamandan bu yana onun yemeklerini hep ben hazırlar, içeceğini de hep ben takdim ederim! Ben şundan korkuyorum ya Resülullah; şayet onu benden başkasına emrederek öldürtürsen, babamın katili gözümün önünde ve insanlar arasında dolaşırken nefsim buna dayanamaz ve ben de belki bir gün kendimi kaybedip onu öldürür ve cehenneme girerim! Elbetteki Senin affın daha değerli, lütfun da daha büyüktür!
Onun bu teklifine karşılık Allah Resı1lü (sallallahu aleyhi ve sellern): - Ey Abdullah, dedi. Ben, ne senin babam öldürmeyi murad ettim, ne de bunu emrettim; bilakis o bizim aramızda olduğu sürece biz ona hep ihsanla muamele edip iyilik düşünürüz!
Rahat bir nefes almıştı Hz. Abdullah. Aksi halde, anne ve babasına bu kadar düşkün olmasına rağmen neredeyse baba katili olacaktı. Şimdi ise, Şefkat Nebisinin engin rahmetine şahit olmuş ve peş peşe gelebilecek zincirleme endişelerinden sıyrılmıştı. Babası bu kadar gündeme gelmişken Efendimiz'i de bilgilendirmek istedi:
- Ya Resülullah, diye başladı söze. Şu Medine ahalisi babamı, başlanna lider yapmak için omuz omuza verip anlaşmışlardı. İşte tam bu sırada Allah (celle celaluhü), Seni buraya getirdi; bu sebeple
ı88 Hz. Abdullah'ın adı Hübdb idi; Müslüman olunca onun ismini Allah Resülii (s.a.s.), 'Abdullah' diye değiştirmiş ve bundan sonra hep bu ad ile anılır olmuştu. Evin büyüğü Hz. Abdullah olduğu için baba İbn Selı1l hep, EbU Hübdb lakabıyla çağnlırdı. Bkz .. İbn Sa'd, Tabakat. 3/54ı; İbn Abdilberr, İstiab, 3/940; İbn Hacer, el-İsabe, 4/155 (4787)
Allah onu alçaltırken Senin vesilenle bizi kıymetler üstüne çıkardı. İşte şu anda onun etrafında öyle insanlar dolaşıyor ve daha önce gerçekleştiremedikleri işleri elde edebilmek için onu tahrik edip duruyorlar!
Sa' d İbn Ubade'nirı ifadelerinden farksızdı Hz. Abdullah'ın sözleri. Ortada, tam 'buldum' derken umduğunu kaybeden bir adamın psikolojisi vardı ve böylesine zeminlerde, bu psikolojiyi kullanmak isteyen insanların türemesi olağandı. Demek ki bazı meseleleri zaman çözecekti.
Atık vadisine gelindiğinde Hz. Abdullah, ordunun önüne geçecek ve babası gelinceye kadar yolunu bekleyecekti. Nihayet onu gördüğünde devesinin yularından tutup çöktürecek ve ayağa kalkmaması için de ön ayaklarına basarak babasının karşısında dikilecekti. Beklemediği bir hareketle karşılaşan İbn Selül:
- Ne yapmak istiyorsun eye .... oğlu, diye kendisine hakaret edince de ona şunları söyleyecekti:
- Allah'a yemin olsun ki, Resülullah sana izin vermedikçe Medine'ye giremezsin! Böylece, kimin en aziz, kimin de zelil olduğunu anlayıp görmüş olursun!
Onu ilk defa bu halde görüp de halini garipseyen, garipseyip
de:
- Babana karşı bunları nasıl yapabiliyorsun, diyerek engel olmak isteyenlere cevap bile verme ihtiyacını hissetmiyordu. Çünkü ona göre baba İbn Selül, daha fazlasını hak etmişti.
Nihayet onun bu tavn, Resülullah'a da aktarıldı:
- Abdullah İbn Abdullah İbn Übeyy İbn Selül, Sen izin vermedikçe babasının Medine'ye girmesine izin vermiyor, diyorlardı. Babayla oğulun karşı karşıya gelmesine gönlü razı olmayan Allah Resülü, haberi alır almaz hemen yanlarına geldi. Hala Hz. Abdullah'ın ayağı, devenin ön ayaklarının üzerindeydi ve babasına karşı dimdik duruyor, onun bu çıkışına mukabil de baba İbn Selül:
- Şüphe yok ki ben, çocuklardan bile zelilim; hatta kadınlardan bile alçağım, deyip duruyordu.
Onları bu halde bulan Allah Resülü (sallallahu aleyhi ve sellern), Hz.
Abdullah'a döndü ve:
- Babanı serbest bırak, buyurdu ve ancak bu emir üzerine Hz.
Abdullah, baba İbn Seltil'ün devesini serbest bırakacak ve babasının Medine'ye girmesine izin verecekti.