- Öğrenci Meseleleri

Adsense kodları


Öğrenci Meseleleri

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
neslinur
Mon 5 July 2010, 03:02 pm GMT +0200
ÖĞRENCİ MESELELERİ
1. Soru:

--İmam-hatip lisesinde okuyorum. Okulda iken hafızlık yapmayı düşünüyorum. Ne tavsiye edersiniz?


--Allah râzı olsun, çok güzel düşüncesi var... Böyle genç yaşta başlarsa insan, metodlu çalışırsa, hem de kuvvetli hafız olur. Senelere yayınca rahatlıkla olur inşaallah...

Tabii, hafızlık konsantre çalışmak ister. Evine bile gitmeyip Kur'an Kursu'nda devamlı çalışıp, kısa zamanda bitirmek en doğrusudur. Ama, onu yapamayacak, okula devam ediyor; tamam... Devam ederken yapacak; tamam... Yazları çalışacak, akşamları çalışacak; tamam... Bir yolla ilgisini devam ettirip, bu işi başarmağa çalışsın!..


2. Soru:

--Üniversiteye hazırlanıyoruz, hangi okulları tavsiye edersiniz?


--Biz çeşitliliği tavsiye ediyoruz. Kardeşlerimiz muhtelif yerlere girsinler, girdikleri yerlerde İslâm'a hizmeti düşünsünler; çeşitlilik olsun... Elhamdü lillâh, müslümanlar içinde her dalda yetişmiş elemanlar var... En küçük kasabaya bile gidiyorum, böyle kalabalık toplantılar oluyor camide veya evlerde; çeşitli mesleklerden çok kıymetli kimseler var... Bu iyi bir şeydir.

Çeşitlilik iyidir. Yalnız, herkes kendi mesleğinde İslâm'a nasıl hizmet edeceğim diye düşünecek ve hizmete çalışacak!.. Meselâ, adam elektronikçidir; gelsin radyolarımızda çalışsın, hizmeti öyle yapsın!.. Doktordur; tıp konusunda hizmet etsin!..


3. Soru:

--Üniversite imtihanında hukuk fakültesini tercih etmekte tereddütlüyüm. Hukuk fakültesini yazmam ve okumam câiz midir? Başka bir fakülteyi tavsiye eder misiniz?


--Bana kalsa, ben ilâhiyatı tercih ederim. Çünkü, insanın dinini öğrenmesi, Kur'an-ı Kerim'i öğrenmesi bu yolla olacaktır. Onu tavsiye ederim.

Ama, hukuk fakültesine giden insanlar da İslâm'a hizmet edebilir. Çünkü, öyle insanlara da ihtiyaç var...


4. Soru:

--Bir bekâr hanımın üniversitede okuması câiz midir?


--Eğer İslâm'ın emirlerini çiğnemeden okuyabiliyorsa, okusun; İslâm'a faydalı bir meslek edinsin. Sonra ordan İslâm'a hizmet eder. Allah'ın emirlerini çiğneyerek, ona aykırı olarak olmaz.


5. Soru:

--Liseli bir gencim. Tesettürlü bir kızla arkadaşlık yapmamın mahzuru var mıdır?


--Vardır! Onun için de, kendisi için de mahzuru vardır. İnsanın iffetli, namuslu ve İslâm'ın emirlerine riâyetkâr olması lâzım!.. Bu gibi arkadaşlıklar, flört vs. modern insanların işleridir. Bunlar ancak nikâhtan sonra meşrû olan şeylerdir. Onun dışında ötekilere benzemek oluyor.


6. Soru:

--Ders çalışırken bazı hallerde dikkatimi toplayıp derse çalışamıyorum; çaresini söyler misiniz?


--Dikkati dağıtan sebepler vardır. Dikkati toplamanın bir eğitim işi olduğunu, birtakım şartları olduğunu bilmeniz lâzım!.. Bazı kitaplar bunları yazarlar. İlim ve Sanat dergisini ilk çıkarttığımız zaman, hediye olarak bir broşürümüzü vermiştik; ben de orada "Dikkati toplamanın usülleri nelerdir?" filân diye yazmıştım. (Sonradan Başarının Prensipleri diye kitap haline getirildi.)

Zihninde başka bir şey olursa, insan zihnini toparlayamaz. O işi yapacak, ondan sonra ders çalışmaya oturacak. Etrafında kendisinin dikkatini dağıtacak mûsikî, kalabalık gibi sesler, konuşmalar olmayacak. Bir meseleyle meşgul olacak, çeşit çeşit meseleleri zihnine takmayacak. Bir anda sadece bir mesele üzerine eğilecek. Bunun gibi hususlar var... O kitabı okusun, onlara gayret etsin!..


7. Soru:

--Ben hâlis muhlis tenbel bir öğrenciyim. Bu tenbellikten ve vurdumduymazlıktan nasıl kurtulabilirim; çareleri nelerdir?


--İmam-ı Gazâlî'nin (4 ciltlik) İhyâ'sının 3. ve 4. cildini güzelce okusun, bitirsin.


8. Soru:

--İmam-hatip lisesi talebesiyim. Hıfzım pek sağlam değil, hıfzımı nasıl kuvvetlendirebilirim. Her şey hıfzıma kolay girmiyor ve bana verilen zekâyı pek kullanamıyorum. Bunun çaresi nedir?


--Bunun çaresi, günahlardan kesilmektir. İnsan günahlara bulaştıkça, haramlara baktıkça, yasak işleri yaptıkça hafızası zayıflar ve çeşitli sıkıntılara düşer. Çaresi takvâdır, günahlardan kesilmektir, haramlardan elini eteğini çekmektir. O zaman düzelir.

Yolu güzel yoldur, çünkü ilim öğrenme yoluna girmiştir. Gençtir, düzelme ihtimali vardır. Ağaç yaşken eğildiği için, işin başından düzeltilmesi sonradan yapılmasından daha kolaydır. Allah gayret versin, iyi olur inşallah...


9. Soru:

--Üniversitede okumaktayım. Derslerime çok çalıştığım halde sınavlarda iyi not alamıyorum. İngilizce çalışıyorum, fakat kelime ezberlemekte güçlük çekiyorum. Ne tavsiye edersiniz?


--Bu kardeşimizin üniversiteye kadar gelmiş olması, aslında bu işleri yapabilecek bir insan olduğunun isbatıdır. İlkokulda olsaydı, diyecektik ki: "Herhalde bu çocuğun ezberleme kabiliyeti zayıf!.." Ama, öyle bir durum olduğunu sanmıyorum. Üniversiteye kadar yükselebilmiş, gelebilmiş; o zaman, çok çalışsın!..

Bir de insan hiç anlayamayacğım, yapamayacağım diye moralini bozduğu zaman başaramıyor. Azmettiği zaman, öğreniyor. Meselâ, bir hafız tanıdığım kendini yerden yere atarmış. Annesi, "Hadi evlâdım, ezberle sayfayı!." dermiş. O da, "Yapamıyorum anne!.." diye üzülürmüş. Sonunda belli bir miktarda sayfa ezberledikten sonra, kendisi söylüyor ki, hafızası açılmış. Ezberleyememe durumu gitmiş, ezberlemeye başlamış. Demek ki, sebat edeceğiz.

Bunu koşulara benzetiyorum ben... İnsan ilk koşmağa başladığı zaman, 70-80 metre koştu mu, nefesine bir tıkanıklık gelirmiş. Ama, buna rağmen koşarsa, o tıkanıklık geçer daha fazla koşabilirmiş. O aldatıcı bir yorgunluk oluyor, gerçek yorgunluk olmuyor. Devam ettiği zaman geçiyor. Bu hafızaya alamama da, aldatıcı bir alamamadır tahminime göre... Gayret eder çalışırsa, alır.


Ben kendim sınıfın notları iyi talebelerinden, önde gelenlerinden idim. Bir hafta hastalandım, okula gidemedim. Matematikten zor bir bölümü anlatmış hoca... Bir hafta gidemedim, okuyorum, hiç bir şey anlamıyorum. Halbuki daha önce her şeyi anlardım, sınıfta iddialı bir öğrenci idim. Okudum anlamadım, bir daha okudum anlamadım, bir daha okudum anlamadım... Yazmağa başladım. Moralim de bozuldu: "Çalışkan bir talebe iken nasıl okuduğumu anlamıyorum?" filân diye... Kitabın o bölümünü deftere aynen yazdım, kelime kelime öğreneyim diye... O inadımla çok iyi öğrendim o konuyu... Çok zor bir konu idi. Sonradan ömrüm boyunca onun faydasını gördüm.

Demek ki, ilk başta insanın karşısına güçlükler çıkıyor ve korkutuyor insanı... İnsan o güçlükten yılarsa, yolundan kalıyor. Güçlüğün üzerine yürürse, bunun sahte bir duvar olduğunu anlıyor, geçebiliyor. Geçtikten sonra da rahat ediyor. Bu kardeşimize de bunu hatırlatırım. Devam etsin, olur.

Lisan öğrenmenin, ezberlemenin teknikleri vardır. Radyoda filân anlatıyorlar: Adam kırk-elli kişiyi diziyormuş da, hepsinin ismini sorduktan sonra, bir defada tekrar ediyormuş. Bunların tekniklerini de öğrensin!.. Hafızayı iyi kullanma teknikleri... Benim âcizâne yazdığım bir kitapta da (Başarının Prensipleri) böyle bir bölüm var; oraları okusun kardeşlerimiz!..


10. Soru:

--Kur'an kursunda okuyorum. Zihnimin açılması için ne tavsiye edersiniz?


--Bal şerbeti içmesini tavsiye ederim. Balı bardağa koysun, karıştırsın. Biraz tatlı geliyorsa içine yarım limon sıksın, içsin!.. Çünkü, bal enerji verir ve hafızasını kuvvetlendirir.

Bir de üzüm yesin. Üzümün de şekeri doğrudan doğruya insanın beynine faydalı olur, onun güçlenmesine sebep olur. Kuru üzüm veya taze üzüm yemek suretiyle, enerjisini arttırsın!..


11. Soru:

--Üniversitede okuyorum. Bir toplum içine çıkınca kekeliyorum, konuşma zorluğu çekiyorum. Bu sıkıntım yedi sekiz yaşında başladı. İki sene sonra okulu bitireceğim ama, içimde bir endişe var... Bu yüzden okulu bile bırakmayı düşündüm. Ne tavsiye edersiniz?


--Hiç lüzum yok! Bu korku normaldir, herkeste olur, hatiplerde bile olur. En hatip insan, meşhur bir hatip bile konuşmaya çıkacağı zaman heyecanlanırmış. Kitaplar böyle yazıyor. Hattâ Amerikan reisicumhurlarından Abraham Lincoln isminde, hitabetiyle tanınmış birisi enteresan bir söz söylemiş:

"Bir topluluğa karşı birkonuşma yapmaktansa, dövülmeyi, pataklanmayı, dayak yemeyi tercih ederim." diyor. "Dövsünler, yeter ki konuşmayayım!" diyor, o kadar çekiniyor. "Ama, konuşmaya başladıktan sonra da, sözü kesmektense pataklanmayı tercih ederim." diyormuş. Başladığı zaman da tatlı geliyor demek ki, o zaman da konuşup duruyor.

Konuşma için hiç endişe etmeyin! Bu bir kusur değildir, normaldir, hayâdan dolayıdır. İnsan, karşımdaki beni ayıplar mı diye ürküyor. O ürküntü kendisine tutukluk veriyor. Normaldir bunlar, anormal bir şey yoktur. Bütün hatiplerin buna benzer sıkıntıları olabiliyor diye düşünüp rahatlayın!..

Tabii, iyi şeyleri öğrenmeye devam edin! O zaman, konuşacak şeyi, söyleyecek şeyi olan nasıl olsa söyler. Köylü kadın da konuşur, cahil de konuşur, herkes konuşur. Konuşacak bir şeyi oldu mu, konuşuyor. Onun için ben diyorum ki: Şuranızda bir defter, bir de kalem bulunsun; güzel şeyleri, beğendiğiniz şeyleri yazın!.. Yazarsınız, birikir, böylece konuşacak şeyler artar.


12. Soru:

--Kopye çekmenin hükmü hakkında bilgi verir misiniz?


--Kopye çekmek doğru bir şey değildir. Doğru olmayınca mekruh olur, günah olur. Çünkü, bir aldatmaca vardır, hak etmediğin şeyi almak vardır. Bir de, tenbelliğe teşvik vardır. Adam dersi çalışmıyor, bütün ömrünü makara hazırlamakla geçiriyor. Bir çeşit sahtekârlık olduğundan, uygun değil...


13. Soru:

--Sürücü belgesi almak istiyorum. Yazılı imtihanı geçtim. Direksiyon imtihanına iki defa girmeme rağmen aşırı heyecan nedeniyle başaramadım. Dua eder misiniz?


--Allah başarmak nasib etsin... Ben nasib oldu, bir kerede başardım ama, çok çalıştım. İmtihan pistine arkadaşla gittik. O bizi imtihan pisti boşaldıktan sonra, altıdan yediden sonra çok çalıştırdı. Bilen bir kimse ile çalıştım, imtihana girdim. Polis kim olduğumu bilmiyordu. Üniversite hocası olduğum yazmıyordu kâğıtta... Özel bir hürmet de göstermedi. "Sür bakalım!" dedi, vitesleri değiştir dedi, şunu dedi, bunu dedi... Her şeyi böyle tıkır tıkır güzel yapınca, anladı:

"--Sen burda daha önce çalıştın mı?" dedi.

"--Çalıştım!" dedim.

Çalışınca insan, yavaş yavaş düzeltiyor. Yanındaki hocası, arkadaşı da, "Şurda hatâ ettin, burda hatâ ettin, buna dikkat et!.." filân diyor. Öğreniyor insan... Böyle birisiyle çalışsın!..


14. Soru:

--Üniversitede okuyorum, birinci sınıftayım. Okulda çeşitli İslâmî gruplar var; onlara karşı nasıl davranmamı tavsiye edersiniz?


--Grupların bir kısmı, yalan yanlış fikirlere sahiptir. Yalan yanlış fikirlere sahip olanlardan uzak durmağa, onlara kapılmamağa gayret etmek lâzım!.. Cumayı kılmaz, namaz kılmaz, sigara içer, sünnete uymaz, mezhebi kabul etmez... vs. Onlar yanlış yolda...


15. Soru:

--"Radikal dinci; sağlam müslüman, Kur'an-ı Kerim'in emirlerini tam olarak uygulamaya çalışan kimsedir." dediniz. Türkiye'deki radikal İslâmcı denilen gruplar bu tanıma uyuyor mu?..


--Şimdi Cezayir'de, Mısır'da öldürdükleri, orda İslâmî hareketi yapmağa çalışan kimseler... Radikal müslüman diye Avrupalılar onları kötüleyip, halkın nazarında kötü göstermeğe çalışıyorlar.

Bizde o isimdeki şahıslar; tasavvufu reddeden, dînî ahkâmı yanlış yorumlayan kesimler... Bizdekiler hatalı olmuş oluyor.


16. Soru:

--Düz liseden mezun olduğum için İslâmî bilgilerden yoksunum; ne tavsiye edersiniz?


--İslâmî bilgileri öğrenmek çok önemli!.. Hemen boş zamanlarında fırsatları değerlendirip, dinini iyi öğrenmesi lâzım insanın...

İnsan bir konuda mezun olup yetişti mi, başka bir yeni konuya girdiği zaman, o konuya metodlu bakabiliyor ve onu güzel öğrenebiliyor. Onun için bu kardeşlerimiz dini metodlu bir şekilde güzel öğrenebilirler. Ana noktaları yakalayıp işin içine iyi girebilirler. Allah öyle nasib eylesin...


17. Soru:

--İslâm'ı gerçek mânâda üniversiteye gelince tanıdım. Üniversiteye başlayalı dört yıl olmasına rağmen, İslâm'ı öğrenmeye nereden başlayacağımı bilemiyorum. Bazan tefsir okumaya çalışıyorum. İlmihal konusunda eksikliyim. İslâm hukukunu öğrenmek istiyorum. Bu hususta nasıl bir yol izlememi tavsiye edersiniz?


--Bu genel bir meseledir. Asıl mesleği İslâmî ilimler olmayan kimse, bu konularda böyle bir soruyla karşılaşır. İnsan ilkönce, çok büyük üstadların yazmış olduğu, gerçekten alim insanların yazmış olduğu genel mânâdaki kitapları okumalıdır. O genel mânâdaki kitapları okuduktan sonra, bir kitaba konsantre olmalıdır. O kitabı bitirmeli, ondan sonra öteki kitaba geçmelidir. Hepsini okumağa kalkıştı mı, bu acelecilikten dolayı hiç birinde tam bir ilerleme olmaz. Üzerine aldığı, eğildiği konuyu tam olarak okumalıdır.

Ben meselâ ilkönce, Said Havva'nın İslâm isimli iki ciltlik eserini okumasını tavsiye ederim. Ondan sonra Riyâzüs Sâlihîn'i bir okusun, onu bitirsin!.. Ondan sonra Fikri Yavuz'un fıkıh kitabını okusun, bitirsin!.. Ondan sonra İhyâu Ulûmiddîn'i bir okusun, bitirsin!.. Bunları okuduktan sonra yine gelsin, bir daha sorsun!..


18. Soru:

--Tagutî bir ülkede hakim, savcı, avukat olmanın hükmü nedir?


Bunu hukuk fakültesinden mezun hukukçu kardeşlerim bana sormuşlardı. Ben dedim ki:

"--Ben bu meselelerin detayını iyi bilmiyorum. Hakimlik yapmış olan, şimdi emekli olan, müslüman, mütedeyyin, ihvânımızdan bir kardeşimiz var; gidin ona sorun!" dedim.

Kalktılar, gittiler, İstanbul'da ona sordular. O demiş ki:

"--Ben bu mesleğin içinde yaşadım, emekli oldum. Nice nice müslümanlara nice nice faydalar sağladım. Nice nice adaletsizlikleri engelledim. Aman, bu işi yapın!" demiş.


Sonra bir başka misâl: Eyüb'de, sıkıyönetim zamanında, "Vay, siz izinsiz toplantı yaptınız." diye otuz-kırk kişiyi tıkmışlar içeriye, nezarete atmışlar. Savcı almış bunları karşısına... Bakmış; hepsi sakallı, nur yüzlü, mübarek, mâsum insanlar... Şöyle onları kendisine getiren adama bakmış, bir bunlara bakmış. Ona demiş ki:

"--Utanmıyor musun, bunları benim karşıma getirmeğe?.. Bunların hepsi mâsum, karınca ezmez, haram yemez insanlar... Ne istiyorsun bunlardan? Defol karşımdan!.." demiş.

Getiren maiyetinde tabii onun... Onu bir azarlamış. Ondan sonra da ötekilere demiş ki:

"--Beyler! Müslüman çocuklarınızı savcı hakim yetiştirin! Eğer benim yerimde bir başka dinsiz imansız birisi olsaydı, sizin epeyce canınızı yakar, sizi güzel terletirdi. Hadi bakalım gidin!" demiş. Onlara böyle nasihat çekip salıvermiş.

Bu cevap olabilir bu kardeşimize... Yâni hangi meslek olursa olsun, bir insan bulunduğu meslekte müslümanlığa, insanlığa, hayra, adalete hizmet edebilir; sıkı durursa...


19. Soru:

--Devletten burslu olarak yurtdışında master veya doktora yapmak hususunda ne buyurursunuz?


--Tavsiye ederim; çünkü, ilmini irfanını arttırmış olacak insan... Güzel bir şey... Fakat, yurtdışına bekâr gitmeyi tavsiye etmiyorum. Çünkü, Avrupa'nın kızları kandırıyorlar bizimkileri... Evleniyorlar. Onlar rahat ferah yetişmiş oluyorlar, örfleri adetleri bizim gibi olmuyor, flört etmiş olabiliyorlar, hattâ evlilik öncesi münâsebetler yapmış olabiliyorlar.

Burda gül gibi, imam-hatip okulunu bitirmiş, namuslu, örtülü, mütedeyyin kızlarımız durup dururken, gidip ordan bir kız alıp geliyor. Onun için, oraya bekâr gitmemelerini tavsiye ederim. Çünkü, donanıyorlar, boyanıyorlar, kandırmayı başarıyorlar. Bekâr gitmemeğe çalışmak lâzım!.. Tedbirli gitmeli, çalışmasını yapıp dönmeli...

Sonra, gideceği yeri seçmeli!.. Bazı yerlerde müslümanların cuma namazlarını kıldığı, cemaatlerin olduğu şehirler oluyor. Oralara giderse; orda bozulmadan, ibadetlerini aksatmadan, o cemaatin arasına katılarak rahat yaşayabilir. Böyle yerleri seçmeğe çalışmalı!..