- Öfkeyle başımız dertte

Adsense kodları


Öfkeyle başımız dertte

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
hafiza aise
Wed 2 May 2012, 05:51 pm GMT +0200
ÖFKEYLE BAŞIMIZ DERTTE

Ağustos 2011 71.SAYI


İnsanoğlu fıtratında pek çok duyguyu barındırır. Neşelenmek, üzülmek, hiddetlenmek yahut sakin olmak bize yaratılışımızda verilen özelliklerdir. Bunların itidalli olanı, yerinde ve zamanında cereyan edeni elbette ki normal olan davranıştır. Fakat üzülmesi gereken bir insanın kahkaha ile güldüğünü, sakin olması gerekenin aşırı tepki ile sinirlendiğini gördüğümüzde bu davranışı yadırgarız. Çünkü bu hal; insanın fıtratına aykırı davrandığını gösterir. Bu aykırılığı belki en kuvvetli olarak hissettiğimiz duygu ise öfkedir.

Birçok kaynakta yer alan hali ile öfke; kişinin engellenme, reddedilme, haksızlığa uğrama gibi kişilik örselenmelerinde yaşanan bir karşı çıkış, anlık bir tepkidir. Dikkat etmemiz gereken nokta ise verdiğimiz tepkiler anlık olsa dahi, etkisinin uzun süre kalıcı olacağıdır.

ÖFKELİYİM, ÖFKELİSİN, ÖFKELİ!

Günlük hayatımızda sürekli insanlarla iletişim halindeyiz. Yani sürekli olarak bir duygu alışverişi yaparız. Yüzümüz biraz asılınca, ya da dudaklarımıza güzel bir tebessüm yerleştiğinde etrafımızdakiler hemen bu durumun nedenini sorar. Fakat bazen öyle duygularımız olur ki kimsenin bir şey sormasına gerek kalmadan biz aktarıveririz karşımızdakine. Bu duyguların başında ise öfke gelir. Üstelik de pek çoğumuz öfke duygumuzu dışarı yansıtırken muhatabımızı kırdığımızı düşünemeyiz. Hatta çoğu zaman kızgınlığımızın sebebi çok farklı bir mesele olsa dahi suçsuz bir insanı, yakınımızda olan dostumuzu, arkadaşımızı incitiriz.

İş yerinde patronu ile sorun yaşayan eşimiz akşam eve geldiğinde patlamaya hazır bomba gibi olur mesela. Ortada hiçbir sebep yokken “Yemek niye hazır değil?” diye bize çıkışabilir. Yahut tüm gün çocuğumuzun peşinde koşturup da onun yaramazlıklarına sinirlendiysek eğer, eşimizi anlayışsızlıkla suçlayıp ona kızarken buluruz kendimizi. Günlük hayatımızın çok içinde olan bu örnekler insanın aklına hemen kendi yaşantısından kesitler getiriyor şüphesiz. Trafikte birbirine bağıran, korna çalan sürücüler, evladına kızan bir anne, işçisini azarlayan bir patron ya da komşusundan şikayetlenen bir adam… Ne yazık ki bu örnekleri çoğaltmamız mümkün.

Hasılı yaşam şeklimiz dolayısıyla bir çoğumuz için öfke, kanıksanmış bir hal aldı artık. Ancak psikolog Yasemin Yalçın Aktasun’un ifadelerine göre öfkenin kanıksanmış olması olumsuz etkisini ortadan kaldırmıyor. Aksine daha hastalıklı olmamıza neden olabiliyor. Çünkü insanın öfkesi hem kendini hem de çevresindekileri etkiliyor. Aktasun öfkenin insan üzerindeki olumsuz etkisini şu örnekle aktarıyor: “Vakalarımda sıkça karşılaştığım bir durum oluyor. Biri geliyor ve çok ciddi bir öz güven problemi, sosyal fobisi olduğunu görüyorum. Ne oldu diyorum. ‘Geçenlerde hastanede kuyruktayken, danışmadaki adam aniden bağırdı ve ondan sonra ben kimseye, özellikle de danışmalara gidemez oldum. Bende bu bir fobiye dönüştü’ diyor. Bu sadece bir örnek; fakat önemli olan sonuç; bu ve benzeri öfke patlamaları karşı taraftaki insanda ciddi patolojik durumlar oluşturabiliyor.”

HER ÖFKE HASTALIK DEĞİLDİR

İnsana yakışan; “kontrollü” davranışlar sergilemek, öfkeye yenilip taşkınlıklar yapmamaktır. Fakat bu kontrolü abartarak her öfkeyi “hastalık” addetmek, kendimizi sürekli baskılamaya çalışmak da sıkıntılı bir durum. Çünkü bunun neticesinde baskılanan ruh halimiz daha büyük bir patlamaya sebep olabilir. Yani kimi zaman öfkelenmeyi de normal kabul etmemiz gerekir.
Bazı durumlarda öfkemizi dışa vurmamızın çok daha doğru bir davranış olduğunu vurgulayan psikiyatri uzmanı Dr. Barış Önen Ünsalver “Kişinin ezilmemesi ve mağdur olmaması için bazen öfkeyi dışa vurmak gerekiyor. Öfke insanın doğasında var olan bir şey, ama öfkenin hangi kanalla dışa akacağı çok önemli. Eğer öfke duygusu kişiyi hırsa, çalışmaya, başarmaya kanalize ediyorsa; kişi öfke duyduğu şeyi yenmek için çok başarılı olabilir. Diyelim ki yaşadığı bir öfke duygusu onu çok değersiz, mutsuz hissettirdi; kendini geliştirecek alanlara yönelebilir. Yani öfke bizi kamçılayabilir, motive edebilir. Ama öfkeyle gözü kararan kişi silah alıp insanları tarayabilir de… Öfkenin böyle bir kanala akması öfke ile ilgili bir sorun olduğunu gösterir. Önemli olan öfkeyi yönetebilmektir” diyerek öfkenin hangi durumlarda  “normal” hangilerinde “anormal” kabul edilebileceğini açıklıyor.

İNSANLAR NEDEN ÖFKELENİR?

İnsanın öfkelenmesinde pek çok etkenin yer aldığını vurgulayan uzmanların hemfikir olduğu nokta ise öfkemizin fıtrattan gelen bir duygu oluşu. Bu duruma Arifler Yolunun Edepleri isimli kitabında değinen S. Muhammed Saki Haşimi; insanın yaratılışında su, hava, ateş ve toprak olmak üzere dört unsurun yer aldığını ve bu unsurlardan her birinin insana belirli özellikler verdiğini söylüyor. Bu özelliklerden biri olan zulüm ve hiddet sıfatı da insanın yaratılışındaki ateş unsurundan kaynaklanıyor. Fakat yaratılıştan gelen bu özelliklerin zamanla bozulması yahut terbiye edilmesi mümkün olduğundan bazı insanlar oldukça sakin bir fıtratta iken bazısı öfkeli olabiliyor.

ÖFKENİZ ÇOCUKLUĞUNUZDAN GELİYOR OLABİLİR

İnsanın hiddet sıfatının pek çok sebepten tahrip edilebileceğini belirten Psikiyatrist Dr. Barış Önen Ünsalver ise öfkemize neden olan etkenleri şu şekilde dile getiriyor: “Erişkin yaşlarda öfke problemi yaşayan bireylerin öncelikli ortak özellikleri sorunlu bir çocukluk dönemi geçirmeleri oluyor. Mesela her istediğine sınırsız şekilde sahip olmuş, hayır sözünü işitmemiş, her şeyi elde etmiş çocuklar önlerine çıkan engeller karşısında ani tepkiler verebiliyorlar. Ya da çocuk zor durumlarda kendini yatıştırmayı öğrenmediyse, çocukluğunda çok fazla hayal kırıklığı yaşamadıysa, üzüntülere karşı beceri geliştirmediyse ileride öfke problemleri yaşayabiliyor.

Bunun dışında, çocukluk çağında yaşanan ailevi çatışmalar, anne baba kavgaları örnek alınabiliyor. Yani çocuk kavgadan çok korksa ve çekinse bile tıpkı anne babası gibi tepki göstermeyi doğru bir duygu dışa vurumu olarak değerlendirebiliyor. Diyelim ki çocuk annesine bağırdığı için babasından nefret ediyor, büyüdüğünde kendi karısına da babası gibi bağırmaya, öfkelenmeye başlayabiliyor.”

KİŞİLİK YAPILARI ÖFKEYİ ETKİLİYOR

Bir takım psikolojik sorunların bireyi öfkeli yapabileceğine değinen Psikiyatrist Ünsalver kişilik yapılarının da öfke üzerinde etkili olduğunu belirtiyor: “Narsistik kişiler için hayat onların merkezinde dönmektedir. Bu kişilerin temelde bir özgüven eksiklikleri vardır, ama farkında değillerdir. Daha çok kendilerini üstün görme ve gösterme çabasındadırlar ve bu sebeple de her şey onların istediği gibi olmalıdır. Başkalarının ne istediğini çok fazla göremeyebilirler. Bu kişiler de kolay öfkelenme eğiliminde olabilirler. Ayrıca çok hareketli ve tez canlı olan ve bizim ‘hipertimik mizaç’ adını verdiğimiz özellikteki insanlar da saman alevi gibi bir anda parlarlar ve hemen ardından öfkeleri yok olur. Bunun dışında engellemelere tahammülü olmayan yani bizim ‘borderline kişilik’ adını verdiğimiz insanlar ve obsesif bozukluklardan ötürü aşırı düzen takıntısı olan insanlar da çok çabuk öfkelenebilmektedir.”

ÖFKE İLE NASIL BAŞA ÇIKABİLİRİZ?

Allah Rasulü (s.a.v) bu hususta; “Öfke şeytandandır. Şeytan ise ateşten yaratılmıştır. Ateşi söndüren de sudur. Onun için biriniz öfkelendiğinde hemen abdest alsın” buyurarak öfke ateşini su ile söndürmemizi tavsiye etmiştir. Yine Allah Rasulü’nün (s.a.v) bir tavsiyesi olarak; “Kişi ayakta iken öfkelenirse, hemen otursun. Öfkesi giderse iyi, gitmezse hemen yatsın” hadisi de uygulandığı takdirde insanın öfkesinden uzaklaşmasına vesile olacaktır.
Ayrıca öfke insanı zayıf gösteren bir durumdur. İnsan ancak meramını güzel bir şekilde ifade edemediği takdirde öfkelenerek acziyetini ortaya çıkarmaktadır. Allah Rasulü (s.a.v) bu konuda da “Asıl pehlivan güreşte yenilmeyen kişi değil, öfke anında öfkesine hakim olan kimsedir” buyurmuş, ancak öfkemize hakim olarak gerçek manada güçlü olacağımızı hatırlatmıştır. Öyle ise bize düşen kendimizi bilmek, insanları incitmeden derdimizi anlatmanın yoluna gitmek ve öfke ateşi ile içimizdeki güzellikleri küllendirdiğimizi idrak etmek olmalıdır.

Öfke ile başa çıkmak için kişinin öncelikle kendini bilmesi, yani öfkeli olduğunu fark etmesi gerekmektedir. Bunun için yapacağı en doğru hareket ise çevresindeki insanların uyarılarını dikkate almak, davranışlarını gözden geçirmektir. Fakat her şeye rağmen kişi öfkesine hakim olamıyorsa, öfkeden ötürü çevresindeki insanlara bir kez olsun fiziksel şiddet uyguladıysa, öfkelendiği an eli ayağı titremeye başlıyorsa muhakkak bir uzmandan yardım alması, tedavi görmesi gerekmektedir. Unutmamamız gerekir ki öfke ateşten bir duygudur. Ateş ise en çok düştüğü yeri yakar. Yani öfke ateşi en çok öfkelenene zarar vermektedir. 

SEN KIZDIN MI BEN SANA HAKİM OLURUM

Safvan b. Selim’in rivayetine göre şeytan, Abdullah b. Hanzala’ya gözüktü ve İbn Hanzala’ya: “Ey İbn Hanzala sana bir şey öğreteyim mi?” dedi. Abdullah, “Senin bana bir şey öğretmene ihtiyacım yoktur” diye cevap verdi. Şeytan; “Dinle, şayet öğrettiklerim senin için hayırlıysa alırsın, yok eğer hayırlı değil şer ise onları da almazsın” dedi ve devamla; “Ey Hanzla’nın oğlu, Allah’tan başka hiç kimseden bir şey isteme. Her istediğini Allah’tan iste. Kızdığın zaman ne hal alırsın bir bak. Sen kızdın mı ben sana hakim olurum” dedi.

EŞİNİZ FAZLA ÖFKELİYSE

Öfke ile başa çıkabilme sürecinde özellikle eşlerin çok önemli bir rolü olduğunu belirten psikolog Yasemin Yalçın Aktasun öfkeli kişiyle nasıl konuşulması gerektiğine dair şu önerilerde bulunuyor: “Bir insana ‘sen öfkelisin’ demek onu bir şekilde itham etmek oluyor. Bu sebeple insanların öfkeli kişi karşısında kendilerini güçlü ifade etmeleri gerekiyor. Biz ilişkilerde şunu görüyoruz: ‘Çok bağırıyorsun, sen çok öfkelisin, çok yanlış konuşuyorsun…’ Hep bu ifadeler kullanılır. Bu ifadeleri kullananın aslında olayda kendiyle alakalı da bir boyut vardır, ama kişi kendiyle alakalı boyuttan çıkıp muhatabıyla ilgili boyutla işin içine girer. Bu durum da farkındalık oluşturmaz, bilakis öfkeli kişide bir savunma oluşturur. Çünkü öfkelenen insan suçlanır ve eleştirilir, bundan dolayı da sürekli bir savunma haline girer. Kendini savunduğu için de davranışına daha çok sahip çıkmaya başlar. ‘Ben böyleyim’ demeye başlar. Bu sebeple kendimizi ifade ederken, yaşadığımız duygu minvalinde konuşmalıyız, muhatabımıza yüklenerek suçlayarak değil. Biz ne yapıyoruz? Öfkeye -bazen örtülü bazen açıktan- öfke ile cevap veriyoruz aslında. Misal; ‘Bana bağıramazsın!’ Bu ne demek? Senden bana geldi öfke topu, ateş gibi; ben aynen sana geri püskürttüm ve kontrol dışı bir hal aldı. Bu şekliyle yaklaşmak ise çözüm yerine işleri daha da karmaşık bir hale getiriyor.”

ÖFKE İÇİN NEFES EGZERSİZİ

Öfke anında yapacağımız bir takım nefes egzersizleri de öfkemize yenik düşmemize engel olabilir. Nefes egzersizleri ile insanın çok rahatladığına özellikle vurgu yapan psikiyatri uzmanı Dr. Barış Ünsalver herkesin kolaylıkla yapabileceği nefes egzersizleri olduğunu belirtiyor ve rahatça yapılabilecek bir örneği şöyle özetliyor: “Kişi diyaframını kullanarak nefes alıp verdiği zaman akciğer tamamıyla şişer ve havalanır. Kişi nefesine odaklandığı için de öfke duygusundan uzaklaşmış olur. Öfkelendiğiniz zaman beşe kadar sayın ve derin bir nefes alın. Diyaframınızı aşağı indirerek karnınızı şişirin. Tekrar beşe kadar sayarak nefes verin ve bu sırada göbek deliğinizi içeri çekerek havayı dışarı verin. Bu egzersizi bu şekliyle on dakika yapmak ve yaparken de -öfke ateşli bir duygu olduğu için- akarsu, karlı bir dağ manzarası gibi soğuk ve sulu şeyler hayal etmek kişiyi sakinleştirir.”


Rümeysa DURAK

hafiza aise
Wed 2 May 2012, 06:14 pm GMT +0200
Çok yakınımın öfkeyle ilgili bir problemi var. İnanıyorum ki bu yazı onada ışık tutacaktır.

Öfke konusunda ise ; önemli olan o anı en az hasarla atlatmaktır.

saniyenur
Wed 2 May 2012, 07:27 pm GMT +0200
Hepimiz öfkeleniyoruz  bir fıtrat özelliği olarak. Fakat öfekenin de sınırı olmalı ve kendimizi bu konuda kontrol edebilmeliyiz ya da öfkeyi engelleyecek yollara başvurmalıyız. Efendimizin metodu ne güzel bu anlamda..

melikebat
Wed 2 May 2012, 07:44 pm GMT +0200
ALLAH Rasulü (s.a.v) bu hususta; “Öfke şeytandandır. Şeytan ise ateşten yaratılmıştır. Ateşi söndüren de sudur. Onun için biriniz öfkelendiğinde hemen abdest alsın” buyurarak öfke ateşini su ile söndürmemizi tavsiye etmiştir. Yine ALLAH Rasulü’nün (s.a.v) bir tavsiyesi olarak; “Kişi ayakta iken öfkelenirse, hemen otursun. Öfkesi giderse iyi, gitmezse hemen yatsın” hadisi de uygulandığı takdirde insanın öfkesinden uzaklaşmasına vesile olacaktır.
keşke öfkelendiğimiz anda gelse aklımıza.