- O’nun (sav) ardından ağlayan kuru ağaç

Adsense kodları


O’nun (sav) ardından ağlayan kuru ağaç

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

rray
selsebil
Tue 9 June 2009, 09:35 pm GMT +0200


Bismillahirrahmanirrahim

Mescid-i Şerif-i Nebevîde, kuru direğin büyük bir cemaat içinde, muvakkaten firak-ı Ahmedîden (a.s.m.) ağlaması, beyan ettiğimiz mucize-i şeceriyenin misallerini hem teyid eder, hem kuvvet verir.

Çünkü o da ağaçtır, cinsi birdir. Fakat şunun şahsı mütevatirdir. Öteki kısımlar, herbirinin nevi mütevatirdir; cüz'iyatları, misalleri, çoğu sarih tevatür derecesine çıkmıyor.

Evet, Mescid-i Şerifte, hurma ağacından olan kuru direk, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm hutbe okurken ona dayanıyordu. Sonra minber-i şerif yapıldığı vakit, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm minbere çıkıp hutbeye başladı. Okurken, direk deve gibi enin edip ağladı; bütün cemaat işitti. Tâ Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm yanına geldi, elini üstüne koydu, onunla konuştu, teselli verdi, sonra durdu.-1-
Şu mucize-i Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm, pek çok tariklerle, tevatür derecesinde nakledilmiştir.

Evet, Kuru hurma direği mucizesi çok münteşir ve meşhur ve hakikî mütevatirdir. Sahabelerin bir cemaat-i âlisinden on beş tarikle gelip, Tâbiînin yüzer imamları o mucizeyi, o tariklerle, arkadaki asırlara haber vermişler. Sahabenin o cemaatinden ulema-i Sahabe namdarları ve rivayet-i hadisin reislerinden Hazret-i Enes ibni Mâlik (hâdim-i Nebevî), Hazret-i Câbir bin Abdullahi'l-Ensârî (hâdim-i Nebevî), Hazret-i Abdullah ibni Ömer, Hazret-i Abdullah bin Abbas, Hazret-i Sehl bin Sa'd, Hazret-i Ebu Saidi'l-Hudrî, Hazret-i Übey ibni'l-Kâ'b, Hazret-i Büreyde, Hazret-i Ümmü'l-mü'minîn Ümmü Seleme gibi meşâhir-i ulema-i Sahabe ve rivayet-i hadisin rüesaları gibi, herbiri bir tarikin başında, aynı mucizeyi ümmete haber vermişler. Başta Buharî, Müslim, kütüb-ü sahiha, arkalarındaki asırlara o mütevatir mucize-i kübrâyı tarikleriyle haber vermişler.

İşte, Hazret-i Câbir tarikinde der ki: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm hutbe okurken, Mescid-i Şerifte Heninülciz denilen kuru direğe dayanıp okurdu. Minber-i şerif yapıldıktan sonra, minbere geçtiği vakit, direk tahammül edemeyerek, hamile deve gibi ses verip inleyerek ağladı. Hazret-i Enes, tarikinde der ki: Camus gibi ağladı, mescidi lerzeye getirdi. Sehl ibni Sa'd, tarikinde der: Hem onun ağlaması üzerine, halklarda ağlamak çoğaldı. Hazret-i Übeyy ibni'l-Kâ'b, tarikinde diyor: Hem öyle ağladı ki, inşikak etti.

Diğer bir tarikte, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etti: "Onun mevkiinde okunan zikir ve hutbedeki zikr-i İlâhînin iftirakındandır ağlaması."
Diğer bir tarikte, ferman etmiş: "Ben onu kucaklayıp teselli vermeseydim, Resulullahın iftirakından kıyamete kadar böyle ağlaması devam edecekti."

Hazret-i Büreyde, tarikinde der ki: Ciz' ağladıktan sonra, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm elini üstüne koyup ferman etti: "İstersen seni eski yerine nakledeyim. Orada kök salar, büyüyüp gelişirsin, yaprakların tazelenir ve defalarca meyve verirsin. Eğer Cenneti istersen seni Cennette dikeyim; orada meyvelerinden Allah'ın sevgili kulları yer."
Sonra o ciz'i dinledi, ne söylüyor. Ciz' söyledi; arkadaki adamlar da işitti: "Cennette beni dik ki, benim meyvelerimden, Cenâb-ı Hakkın sevgili kulları yesin. Hem bir mekân ki, orada beka bulup, çürümek yoktur." Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etti: "Öyle yaptım."

Sonra ferman etti: “Baki yurdu fani dünyaya tercih etti.”

İlm-i kelâmın büyük imamlarından meşhur Ebu İshak-ı İsferânî naklediyor ki: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm direğin yanına gitmedi. Belki direk onun emriyle onun yanına geldi. Sonra emretti, yerine döndü.

Hazret-i Übey ibni Kâ'b der ki: Şu hadise-i harikadan sonra Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm emretti ki, "Direk minberin altına konulsun." Minberin altına konuldu-tâ Mescid-i Şerifin tamiri için hedm edilinceye kadar. O vakit Hazret-i Übeyy ibni Kâ'b yanına aldı; çürüyünceye kadar muhafaza edildi. (Mektubat 19. Mektup 131)

Bediüzzaman Said Nursi

SÖZLÜK:

MESCİD-İ ŞERÎF : Mescid-i Nebevî; Peygamberimizin câmisi.
MİNBER-İ ŞERİF : Peygamberimizin (a.s.m.) şereflendirdiği minber.
HUTBE : Cuma günleri minberden cemaate okunan ve dinlenilmesi Cumanın farzlarından olan İlâhî emir ve yasakların hatırlatılması.
MU'CİZE : Benzerini yapmaktan insanların âciz kaldığı şey.
TARÎK : Yol, tarz, usul, vâsıta, meslek.
TEVÂTÜR : İçinde yalan ihtimâli bulunmayan ve birbirlerine kuvvet veren haberlerden oluşan büyük bir topluluğa ait haber.
MÜNTEŞİR : Yayılmış, dağılmış; intişar eden, gelişen.
TÂBİÎN : Peygamberimizi (a.s.m.) sağ iken görmüş olan mü'minlerle, yâni sahabilerle görüşmüş ve onlardan ders almış olan salih Müslümanlar.
ULEMÂ : Alimler, bilginler.
İBNİ : Oğlu.
HÂDİM-İ NEBEVÎ : Peygamberin hizmetkârı.
MEŞÂHİR-İ ULEMÂ-İ SAHÂBE : Meşhûr olan âlim sahâbeler.
RÜESÂ : Reisler, başkanlar.
KÜTÜB-Ü SAHİHA : Naklettikleri bilgilerin doğrulu kesin olan kitaplar.
TAHAMMÜL : Sabretme, katlanma, dayanma.
LERZE : Titreme, titreyiş.
İNŞİKÁK : Parçalanma, kırılma.
İFTİRAK : Ayrılmak, dağılmak.
CİZ' : Ağaç kütüğü.
HEDM : Yok etme, yıkma, bozma, ortadan kaldırma.


ceren
Sun 18 March 2018, 02:16 pm GMT +0200
Esselamu aleyküm.Bir kuru ağaç gibi bir dal parçası gibi peygamber efendimizin yolunda giden ona salavat getirip onun şefaatine rahmetine nail olan kullardan eylesin rabbim bizleri ...

Sevgi.
Mon 16 April 2018, 05:31 am GMT +0200
Aleyküm Selâm. Rabbim bizleri Peygamber Efendimize hayırlı ümmet eylesin. Aminnn ecmain