- O Şimdi Melek mi?

Adsense kodları


O Şimdi Melek mi?

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
reyyan
Wed 6 June 2012, 07:07 pm GMT +0200
O Şimdi Melek mi?


Hidayet Işık | Mart 2012 | DİĞER YAZILAR   


    Her medeniyet kendi kültürünü, kültürel kimliğini, dilini ve kavramlarını da beraberinde üretir. Kendi kültürüne ve o kültürün temel harcı olan inanç sistemine yabancı kalanlar, bazen kurduğu bir tek cümle ile kendi diniyle çelişir. Bugün özellikle filmlerde dizilerde böyle pek çok örneğe rastlamak mümkün.

Bir zamanlar doktora ve asistanlık hedefine yönelik yabancı dil çalışırken üzerinde mesai harcadığım Oxford English’te, İngilizce öğretilirken aynı zamanda okuma parçalarında hissettirmeden İngiltere Anglikan Kilisesi’nin kuruluş ve oluşum sürecinin de öğretildiğine şaşkınlık ve ibretle şahit olmuş ve adamları bayağı takdir etmiştim.

Aynı şekilde bizim klasik medrese usulümüzde de Arapça’nın ilk adımları öğretilirken sessizce İslâm’ın bazı temel değerlerinin de öğretildiğini hayret ve takdirle görmüştüm. Söz gelimi önde gelen bir gramer kitabı olan İmam Birgivî’nin “Avâmil” adlı eserinde böyle bir usul takip edilmiştir. Kitabın hemen başında harf-i cerler (edatlar) sıralanırken “Âmentü billâhi: Allah’a inandım”, “Tübtû min külli zenbin: Bütün günahlarımdan tövbe ettim” ve “Tübtü ilallâhi tealâ: Yüce Allah’a tevbe ettim” örnekleri verilmiştir. Bununla Allah’a imanın kalbî bir sorumluluk, günahlardan tevbe etmenin de amelî bir gereklilik olduğu, bir eğitim ve öğretim metodu olarak öğrenciye hissettirilmeden öğretilmektedir. Diğer gramer kurallarıyla ilgili örneklerde de aynı usul takip edilmiştir. Görülüyor ki Hıristiyan medeniyeti de İslâm medeniyeti de kendi kültürel kodlamalarını kullanıyor.

Kimin elleri temiz?


Geçtiğimiz yıllarda İtalya’da devlet içine yuvalanmış olan Gladyo’yu bitirme faaliyetleri ve devlet kurumlarını yolsuzluklardan ve hukuk dışı faaliyetlerden temizleme çalışmaları “Temiz Eller” operasyonu adı altında kamuoyunun dikkatine sunulmuştu. “Temiz Eller”in gerçekten de Batı’nın köklü bir devleti olan ve Vatikan’ı da bünyesinde barındıran İtalya’daki bir operasyon için kullanılması son derece manidardı. Çünkü sacayaklarını “Hıristiyan ahlâkı, Yunan Felsefesi ve Roma Hukuku” şeklinde oluşturan Batı için Hıristiyanlık her şeye rağmen vazgeçilmezdi ve söz konusu ismin Hıristiyanlık ve Hz. İsa boyutu bulunmaktaydı. Kısaca anlatalım:

Matta İncili’ne göre (27:11-26), Roma’nın Kudüs valisi Pontus Platinus, büyük bir Yahudi isyanından korktuğu için yahudilerin baskısıyla Hz. İsa’yı istemeden çarmıha göndermek zorunda kalmıştı. Vali, kararı imzalamadan önce su ile ellerini yıkayarak temizlemiş ve “Bu adamın kanından ben sorumlu değilim!” dedikten sonra Hz. İsa’yı askerlere teslim etmişti. Yani bu olaydan valinin elleri temizdi!

İncil, bundan sonra Hz. İsa’nın çarmıha gerildiğini ve üç gün sonra dirildiğini mitolojik bir dille anlatır. Kur’an-ı Kerim ise, “O’nu öldüremediler, çarmıha da geremediler, ancak -durum/olay/kişi- kendilerine benzer gösterildi.” (Nisa, 157) diyerek çarmıh olayının kesinlikle asılsız olduğunu söyler. Bugün Kilise’nin apokrif (uydurma) saydığı meşhur Barnabas İncili de (bab 215-217) İsa’nın çarmıhını kabul etmeyerek Hz. İsa’yı ihbar eden Yahuda İskaryot’un ilahi bir mucize ile Hz. İsa’ya benzetildiğini ve o zannıyla çarmıha gerildiğini anlatır. Böylelikle Kur’an’la tamamen uyuşur ve Kur’an’daki “benzer gösterilme” hususunu, “Yahuda’nın Hz. İsa’ya benzetilmesi ve O’nun yerine çarmıha gerilmesi” şeklinde açıklamış olur. İşte İtalya’daki Gladyo karşıtı operasyona “Temiz Eller” adının verilmesinin Hıristiyanlığa dayalı böyle bir tarihî-dînî arka planı bulunmaktadır. Bu noktada da Batı Medeniyeti Hıristiyanlık temeline dayalı kendi terminolojisini üretmiş ve kendi kültürel kodlarıyla konuşmuştur.

Senaryolarda Hıristiyanî bir anlayış


Birçoğumuz farkında değiliz ama aslında dînî-kültürel kodlarımızı zedeleyen ve Hıristiyanlığın arka planına atıfta bulunan hususlardan birisi de yazımızın başlığındaki “O şimdi melek” anlayışıdır. Birçok Batılı filmde görmüşüzdür. Annesi ölen küçük yavru babasına yahut kardeşi ölen masum çocuk annesine sorar: “Baba annem nerede?” veya “Anne kardeşim nerede?” Cevap çok manidardır: “O şimdi melek yavrum!” Böylelikle ölenin, öldükten sonra gökyüzüne çekilerek melekleştiği anlatılmış olur.

İşte meselenin can alıcı noktası buradadır ve farkında olunmadan izleyicilerin “melek” inancı şekillenmeye başlamıştır. Çünkü konunun çok güçlü bir Hıristiyanlık boyutu vardır ve Hıristiyanlığa göre ölen kişi aslında melek gibi olmaktadır. Bunun arka planı da yine İncil’de bulunmaktadır. Zira Matta (22:23-33), Markos (12:18-27) ve Luka (20:27-40) İncilleri, Hz. İsa ile öldükten sonraki dirilişe inanmayan Yahudi mezhebi Sadukîliğe mensup olanlar arasında geçen bir konuşmayı aktarırlar. Sadukîler Hz. İsa’ya gelerek her bir eşi/kocası öldükten sonra sırasıyla yedi kardeşle evlenen bir kadının ahirette hangisinin eşi/karısı olacağını sorarlar. Bununla Hz. İsa’yı zor durumda bırakmayı amaçlamışlardır. Hz. İsa, “Dirilişten sonra insanların ne evlendiğini ne de evlendirildiğini, aksine gökteki melekler gibi olduklarını..” söyleyerek onları şaşırtır. Bu durumda dünyadan ayrılan insan melek gibi olacaktır. Hatta Papa’nın, geçtiğimiz yıllarda “Cennet’te cinsel hayat olmadığı” şeklindeki açıklamasının İncil’deki dayanağı da söz konusu yerlerdir.

Kendi dinini bilmeyince


İşte filmdeki bu sahneyi gören seyircinin zihnine buradan hareketle kendisi de farkında olmadan ölen insanların melekleştiği inancı serpiştirilmiş olmaktadır. Hatta bizim medyamızda da -muhtemelen farkında olmadan- ölenler için “o şimdi melek” başlıklarının atıldığına şahit olmuşuzdur. Bu durumda hem Hıristiyanlığın hem de kendi dini olan İslâm’ın melek inancı ile ilgili sağlıklı bilgiye sahip olmayan izleyicinin zihni işlenmeye başlanmıştır.

Oysa İslâm’a göre ölen kişi melek olmaz, melek gibi de olmaz. Yani “o şimdi melek değildir”. Melek melektir, insan insandır. Hatta insanın melek gibi olmasına ihtiyacı da yoktur. Çünkü insan meleklerden de üstün şekilde Allah’ın isim ve sıfatlarının en kâmil manada tecelli ettiği “halife” olarak “eşref-i mahlûkat: yaratıkların en şereflisi”dir. Kur’an-ı Kerimde bildirildiği üzere (Bakara, 30-34) melekler Allah’ın kendilerine sorduğu “isimleri” sayamamışlar, aynı soruya büyük bir dirayetle cevap veren Hz. Adem’e secde etmişler ve böylelikle ilk insanın (ve dolayısıyla insan cinsinin) kendilerine üstünlüğünü kabul etmişlerdir. O halde insanın insan olarak kalması gereklidir ve melek gibi olmasına gerek yoktur.

Eğer günahsızlık anlamında melekleşmesinden söz ediliyorsa buna da ihtiyaç yoktur. Çünkü Yüce Allah insandan günahsız olmasını istememektedir. Nitekim bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber s.a.v., “Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz Yüce Allah sizi helak eder ve yerinize günah işleyecek ve (tevbeleri sebebiyle) affedeceği kimseler yaratırdı.” buyurmuştur (Müslim, Tirmizî). Elbette buradan günah işlemenin zorunlu olduğu anlamı çıkmamalıdır. Burada söz konusu olan günahta ısrar etmemek ve peşinden hemen tevbe etmektir.

Sonuç olarak, insan öldükten sonra melek gibi olmayacaktır, insan olarak ruhî hayatı devam edecektir. Öldükten sonraki yeri ve durumu melekleşme şeklinde değil, dünyadaki imanına ve amellerine bağlı olarak Cennet veya Cehennem’e gitmesi şeklinde tezahür edecektir. Eğer iman sahibi ve Allah’ın sevdiği salih amelli bir kul ise, meleklerin bile gıpta ettiği “a’lâ-yı illiyyîn: yücelerin yücesine”, eğer ameli kötü ve Allah’ın hoşnut olmadığı bir kul ise şeytanların bile korktuğu “esfel-i sâfilîn: aşağıların aşağısına” gidecektir. Yani burada da orada da “o şimdi melek değil” insandır, insanoğlu insandır!