- Nukebâ', Nucebâ', Evtâd İle İlgili Bazı Hadislerin Kritiği

Adsense kodları


Nukebâ', Nucebâ', Evtâd İle İlgili Bazı Hadislerin Kritiği

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
Eslemnur
Fri 3 June 2011, 06:57 pm GMT +0200
Ebdâl, Aktâb (Kutblar), Gavslar,

Nukebâ', Nucebâ', Evtâd İle İlgili Bazı Hadislerin Kritiği
 


307. Bu (uydurmalardan birisi de;) Ebdâl, Aktâb Kutblar Gavslar, Nukebâ', Nucebâ' ve Evtâd ile ilgili hadislerdir.[324]

Bu (tür) hadislerin hepsi, Resulullah (s.a.v) üzerine (atılmış) batıl (sözler)dir.

308
. Bu konuda (rivayet edilen) hadislerden doğruya en ya­kın olanı şu hadistir:

"Şam halkına sövmeyin. Çünkü onların içerisinde 'Abdal­lar' vardır. Onlardan biri öldüğü zaman Allah onun yerine baş­ka birisini seçer.” [325]

Bu hadisi, İmam Ahmed nakletmiştir. [326] Fakat bu hadis, yine de sahih değildir. Çünkü bu hadis, munkatı'dır.




[323] İmam Ahmed, Müsned, 6/115'de bu hadisi rivayet edip bu hadisle ilgili bir şey söylememiştir. İbnü'l-Cevzî'de, el-Mevzûât, 2/13'de, bu hadisi, nakletmiş olup bu hadis hakkında uzunca bir takım  sözler söylemiş ve daha sonra da İmam Ahmed'in bu hadisle ilgili şöyle dediğini haber vermiştir: "Bu hadis, yalan ve münkerdir. Hadisin senedinde yer alan Umâre, bir çok münker hadis rivayet etmiştir."

Hafız İrâkî'de, bu hadisi, uydurma olmakla zikrolunan hadîsler içerisinde nakletmiştir. Bu hadis, İmam Ahmed'in "Müsned"inde de geçmektedir. Nitekim hafız İbn Hacer'de, el-Kavlu'1-Müsedded, s. 9'da getirmiştir. Hafız İbn Hacer, "el-Kavlu'l-Müsedded"de, bu hadisi, hocası kâkî'ye uyarak nakletmiştir. Ayrıca da s. 25-28'de ise bu konuya genişçe yer ver­miştir. Daha sonra da hocası Irâkî'nin konuyla ilgili söylediği söz hakkın­daki karışıklığı çözmek için şöyle demiştir: "Hocam Irâkî'nin, bu hadisle ilgili açıklamaya genişçe yer vermediğini görmekteyim. Durum şu ki; İmam Ahmed'in, bu hadisin yalan olduğuna dair tanıklığı bize yeterlidir. İmam Ahmed'in naklettiği hadisler hakkında; 'Bu, İmam Ahmed'in atılmasını istediği hadislerdendir' dememiz daha uygundur. Çünkü atmak, ya sehven terk etmeyle olur ya da İmam Ahmed'in oğlu Abdullah'tan hadis yazan bazı kimseler, bu hadisi yazmış ve dolayı­sıyla da bu atma meselesini karıştırmış olabilirler. Yine doğruyu en iyi bi­len Allah'tır." Derim ki: Müellif İbn Kayyim (rh.a), el-Furûsiyye, s. 45-49'ta; İmam Ah­med'in "Müsned"i ile ilgili güzel sözler söylemiş, İmam Ahmed'in "Müsned"de rivayet edip hakkında konuşmadığı her hadisin ona göre sahih olduğu"nu belirten kimsenin sözünün batıl olduğunu açıklamış ve bu sözün batıl olduğuna dair yirmiden fazla delil getirmiş ve bütün bu delilleri de, İmam Ahmed'in "Müsned"de rivayet ettiği hadislerden getirmiştir. İmam Ahmed'in "Müsned"i hakkında söylenenleri genişçe bir şekilde öğ­renmek için, ta'likini de yaptığını üstad Abdulhayy el-Leknevî'nin, el-Ecvibetü'I-Fâdıla li-Es'ileti'l-Aşreti'l-Kâmile, s. 95-100'e bakabilirsiniz.

[324] Ebdâl: 'Yerine geçme, yerini alma" anlamına gelen "bedel" kelimesinin çoğuludur. Bunların; evliyalar ve ağabeydler oldukları, bunlardan biri öl­düğünde bir başkasının onun yerine geçtiği; bunlar sayesinde arzı ayakta kaldığı, yağmur ile ilahi yardımın bunlar vasıtasıyla geldiği ve belaların, bunlar sayesinde Müslümanlardan uzaklaştığı inancı. Ebdal inancı, tasavvufa; Hıristiyanlık ile Şii fırkalarından İmamiyye ile Rafiziliğin etkisiyle geçmiştir. İbn Haldun, sufilerin; Şii fırklarındaki "İmam" düşüncesine karşılık "Kutb"u, "Nukaba" düşüncesine karşılık ise "Ebdal'ı benimsemek suretiy­le Şia'yı taklit ettiklerini belirtmiştir, (ç)

Aktâb (=Kutblar): Bazı tasavvufçulara göre; ferdiyet makamına oturmuş en mükemmel insana yada yeryüzünde her zaman Allah'ın nazargahı olup bütün varlıkların işlerinin elinde meydana geldiği tek kişiye denir. Kutb, açık ve gizli yardımcılarıyla birlikte ruhun vücutta yayılması gibi, bü­tün kainata sirayet eder!! Ulvi ve süfli alem üzerine hayat ruhunu saçar!! (ç) Gavs: Tasavvuf literatüründe; kendisinden manevi yardım istenilen kutb'un unvanına denir!!, (ç) Nukebâ': "Nakibler", denetçiler", "gözetleyenler" anlamına gelir. Tasav­vuf literatüründe ise batin ismiyle tahakkuk edip bu ismin mazhan olduk­larından halkın içlerine bakıp ruhlarını okuyup oradaki en gizli hususları açığa çıkaran üçyüzler!!. (ç)

Nucebâ': "Seçkinler", "soylular" anlamında Tasavvuf literatüründe; kırk­lardır. Bunlar, halka ilgili hususları düzeltir, onların yüklerini taşır, sadece halkın hukuku konusunda faaliyet gösterirler!!, (ç)

Evtâd: "Direkler", "sütunlar" anlamına gelir. Tasavvuf literatüründe ise bi­ri doğuda, diğeri batıda, üçüncüsü kuzeyde, dördüncüsü güneyde bulu­nan dört büyük veli!, (ç)

[325] Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/112

[326] İmam Ahmed, bu hadisin senedini şöyle belirtmiştir: Bize Ebu'l-Muğîre tahdis etti. (O da dedi ki:) Bize Safvân tahdis etti. (O da dedi ki:) Bana Şureyh İbn Ubeyd tahdis etti. O da dedi ki: "Ali b. Ebi Tâlib (r.a), Irak'ta bulunduğu sırada yanında Şam halkı anıldı. (Etrafında bulunan kimselerden birisi:) Ey mü'minlerin emirî! Onlara lanet et' dedi. Ali: Hayır, (etmem). Çünkü ben, Resulullah (s.a.v)'in: “Ebdâl, Şam'da bulunurlar. Onlar, kırk kişidirler. (Onlardan) birisi öl­düğü zaman, Allah, ölen kimsenin yerine (başka) birini seçer. Bu kişi; in­sanların üzerine yağmur yağdırır, düşmanlara karşı insanlara yardım eder ve Şam halkının üzerine gelecek olan azabı onlardan korur." Şeyh Ahmed Şâkir, İmam Ahmed'in "Müsned"ine yaptığı ta'lik, 2/171'de konuyla ilgili olarak der ki: "Senedinde bulunan kopukluktan dolayı, bu hadisin senedi zayıftır. Hadisin senedinde yer alan Şureyh İbn Ubeyd, Hz. Ali'ye ulaşmamıştır. Sadece bazı sahabilerin ölümüne yetişmiştir. Midrâsî'de, Zeylu'l-Kavli'l-Müsedded, s. 89-90'da, bu hadisi, Ebdâl’ın sa­bit oluşuna delil olarak zikretmiştir. Fakat görüldüğü üzere bu hadis, zayıf bir delil getirme şeklidir. Bununla birlikte Ebdal’ın varlığı hususunda İmam Ahmed, Müsned, 5/322'de başka bir hadis vardır. İmam Ahmed, bu hadi­sin münker olduğunu belirtmiştir."

Ebdal meselesi, son dönem alimlerinden bir çoğunu meşgul etmiştir. Bu alimler, bu konudaki sözü uzatmışlar, bunlardan bazıları bu konuda kitap yazmışlardır.

Örneğin, Sehâvî, el-Mekâsıdu'l-Hasene, s. 8-10'da bu konuda sözü uzatmış ve konuyla ilgili olarak "Nazmu'l-Leâli fî'1-Kelâm alâ'l-Ebdâl" adında da bir eser yazmıştır.

Yine Sehâvî'nin çağdaşı olan Suyûtî'de, el-Leâli'1-Masnûa, 2/330-332'de bu konuda sözü uzatmış, daha sonra da şöyle demiştir: "Bu konuda müs­takil bir eser yazmak için bu hadisin bütün geliş yollarını topladım. Fakat bu geliş yollarını burada belirtmedim."

Suyûtî (ö. 911/1505)'nin bu eserinin adı, "el-Haberu'd-Dâl alâ Vucûdi'l-Kutb vel-Evtâd ve'n-Nücebâ' ve'l-Ebdâl"dır. Bu eser, Suyûtî'nin, el-Hâvî İi'l-Fetâvâ, 2/417-437 adlı eserinin içerisinde basılmıştır. Ayrıca tek olarak ta basılmıştır. 14 Munkatı': Genellikte ne şekilde olursa olsun, senedinde ittisal bulunmayan hadislere denir. Senede ittisalin olmayışı ya ravinin düşmesiyle veya müp­hem şekilde ifade edilmesiyle meydana gelir, (ç)