GizEmLi_yAzaR
Tue 11 December 2007, 09:17 pm GMT +0200
Sadat-ı kiram'ın nisbeti bir müridin üzerine, Allah-u Zülcelal'in emir ve nehiylerine bağlı olmasına göre gelmektedir. Eğer mürid, yaptığı amele bid’at karıştırırsa, emir ve nehiyleri yerine getirmezse ve sünnet-i şerife uygun hareket etmezse, sadat-ı kiramdan gelen nisbet kesileceği gibi, diğer tarikat silsilelerinden gelen nisbet de kesilir.
Fakat, mürid ameline bid'at karıştırmayıp, sünnete uygun hareket ettiği ve Allah-u Zülcelal'in emir ve nehiylerini uyguladığı zaman, hem kendi silsilesinin hem de diğer tarikat silsilelerinin himmet (dua) ve nisbetleri onun üzerine gelir.
Bu yolun büyükleri olan Nakşibendi sadatının nisbeti, kışın en şiddetli zamanında yağıp bütün yeryüzünü kaplayan karlar gibidir.
Ancak şevke dayalı bir nisbetten mütevellid olan mürid, nefsini ıslah etmiş sayılmaz. Çünkü şevkten dolayı meydana gelen nisbet müride mülk olmaz. Yani kazanılmış, daimi bir ahlâki olgunluk oluşturmaz.
Fakat, mürid ameline bid'at karıştırmayıp, sünnete uygun hareket ettiği ve Allah-u Zülcelal'in emir ve nehiylerini uyguladığı zaman, hem kendi silsilesinin hem de diğer tarikat silsilelerinin himmet (dua) ve nisbetleri onun üzerine gelir.
Bu yolun büyükleri olan Nakşibendi sadatının nisbeti, kışın en şiddetli zamanında yağıp bütün yeryüzünü kaplayan karlar gibidir.
Ancak şevke dayalı bir nisbetten mütevellid olan mürid, nefsini ıslah etmiş sayılmaz. Çünkü şevkten dolayı meydana gelen nisbet müride mülk olmaz. Yani kazanılmış, daimi bir ahlâki olgunluk oluşturmaz.