- Nimete şükür

Adsense kodları


Nimete şükür

Smf Seo Versiyon , -- Seo entegre sistem.

Array
hafiza aise
Sun 6 May 2012, 07:01 pm GMT +0200
NİMETE ŞÜKÜR

Ekim 2011 73.SAYI

Rabbimiz insanlara pek çok nimet vermiştir. Bu nimetlerin en önemlisi de bize bahşedilen yeteneklerdir. İnsanoğlu alışkanlık olarak devam ettirdiği özelliklerinden ötürü günlük hayatta gerçekleştirdiği pek çok davranışın ne kadar kıymetli olduğunu idrakten uzak kalır. Halbuki nefes almamız, görebilmemiz, konuşmamız, elimizin tutması, ayaklarımızla yürümemiz ve daha pek çok davranışımız bize verilmiş çok büyük birer nimettir ve hayatımızın her anını bu nimetlere şükür ile geçirsek dahi bunların hakkını ödememiz mümkün değildir.

Bizler insan olarak yapılan en ufak iyiliğin karşılığında bile karşımızdakine teşekkür etme ihtiyacı duyarız. Komşumuz bize bir tas yemek verdiğinde, arkadaşımızın ufak bir yardımı ile karşılaştığımızda yahut eşimiz-dostumuzdan bir hediye aldığımızda çok mutlu olur ve hemen teşekkür ederiz. Fakat nasıl ki ummanın içinde olan, suyun kıymetini anlamaz da ancak susuz bir yere vardığında ne büyük bir nimetle yaşadığını idrak ederse, insan da kendine bahşedilen nimetler karşısında ummandaki kişinin misali gibi olur. Yüce Rabbimiz İbrahim Suresi’nin 34. ayetinde “...Allah’ın nimetlerini saymaya kalkışsanız sayamazsınız....” buyururken nimetinin çokluğuna dikkat çekmiştir. Fakat mühim olan sayısız nimet bahşedilen insanın bunların ne kadarının farkında olduğu ve bu nimetlerin şükrünü ne şekilde eda ettiğidir.

BİZE BAHŞEDİLEN HER ŞEY İÇİN ŞÜKRETMEMİZ GEREKİR

İnsanın kendine bahşedilen nimetler karşısında çeşitli şükür şekilleri vardır. Misal akıl nimetinin şükrünü eda etmek isteyen insan aklını iyi kullanmalı, hayır işler ve güzel davranışlara ulaşmak için düşünceli hareket etmeli ve insanları da hayra teşvik etmelidir. Beden nimetinin şükrü Allah yolunda hayır işler için çalışarak ve ibadet etmekle olur. Bir kimse sabah işe giderken “Ya Rabbi senin rızan için emrettiğin üzere çoluk çocuğumun rızkını kazanmaya gidiyorum, sen hayırlı, helal kazanç nasip et” diye niyetlense ve gün boyunca helal yollardan rızkını temin etmeye uğraşsa beden nimetinin şükrü için de çabalamış olur.

Bize verilen tüm nimetler için böyle çeşitli şükretme yolları vardır. Tabi bunların en başında aksatmadan ibadet etmek gelir. Özellikle de gençliğin yaptığı ibadet çok daha makbuldür. Allah Rasulü de (s.av) bu hususa binaen; “Beş şey gelmeden evvel beş şeyi ganimet bil. İhtiyarlık gelmeden gençliğini, hastalık gelmeden sıhhatini, fakirlik gelmeden zenginliğini, meşguliyet gelmeden boş vaktini, ecel gelmeden hayatını” buyurarak gençlik nimetine dikkat çekmiştir.

Evet, gençlik de insana verilmiş büyük bir nimettir. İnsanoğlu gafil olduğu için bu nimetten de bihaberdir. Lakin yaş kemale erdiği vakit pek çok kimse “Ah şimdi genç olsaydım, gücüm yetseydi de işimi daha iyi, ibadetimi daha şuurlu yapsaydım” diye hayıflanır durur. Çünkü çocukluk ve yaşlılık zamanı insanın bedenen ve ruhen zayıf olduğu çağlardır. Aklen, fiziken ve ruhen insanın en dinç, en verimli zamanı gençliğidir. İşte bu sebepten ötürü gençler bu zamanı bir hazine bilmeli, Allah’ın emrine uygun bir hayat yaşamaya gayret etmeli ve gençlik nimetinin şükrünü bu şekilde eda etmeye çabalamalıdır.

GENÇLİK NİMETİ VE BU NİMETİN ŞÜKRÜ

Fakat gençlikte ibadet ve taate yönelmek ihtiyarlıkta bunu yapmaktan çok daha zordur. Çünkü dünya hayatının bin bir çeşit cazibeli oyunu tam da gençleri mest edecek şekilde kurulmuştur. Şeytan en çok gençlerle uğraşır ve insanın şehevi arzularının en üst olduğu dönem de yine gençlik çağıdır. İşte bu yüzden de Allah Rasulü (s.a.v) hadiste “Gençliğini Allah Teala’ya ibadetle geçiren kişinin, yaşlandıktan sonra ibadet etmeye başlayan kimse karşısındaki üstünlüğü, peygamberlerin diğer insanlara olan üstünlüğü gibidir” buyurmuştur.

Öyleyse bize düşen gençliğin ne büyük nimet olduğunu idrak edip bu çağı malayaniden uzak geçirmektir. Anne babalara düşen görev evladın ne büyük nimet olduğunu idrak edip gençliğini güzel değerlendiren evlatlar yetiştirme gayesinde olmalarıdır. Arkadaşın üzerine düşen görev dostluğun ne büyük nimet olduğunu bilip dostunu hayır için teşvik etmektir. Velhasıl Rabbimiz’in bize verdiği nimetleri idrak etmek ve onları en güzel şekilde değerlendirmek, şükrünü eda etmek ve bu şükrü geç kalmadan; en verimli zamanımız olan gençlikte yapmak bize verilen nimetler karşısında boynumuzun borcudur.

M. Saki EROL