ecenur
Tue 23 March 2010, 12:24 pm GMT +0200
BEŞİNCİ KİTAP
NESEBE VE HİZANEYE AİD OLUB BİR MUKADDİME İLE ÎKÎ BOLÜME AYRILMIŞDIR
(MUKADDİME)
Neseb Île Hîzaneye Aid Istılahlar :
1 - (Neseb) : Esasen bir beldeye veya bir kabileye veya bir mesleğe olan nisbet ve izafe demekdir.
Neseb tabiri, karabet mânasında istimal edilegelmişdir. Bu halde, reseb: «baba ve ana cihetlerinden olan iştirak ve ittisal» den ibaretdir. Maahaza neseb, ekseri, baba cihetinden olan karabetde kullanılır. Bu cihetle neseb, iki nevidir: Nesebbittûl, nesebbil´arz.
2 - (Neseb bittûl = amudî neseb) : Babalar ile ve babaların ilâ nihaye babalariyle oğullar ve oğulların ilânihaye oğulları arasındaki ittisaldir.
3 - (Neseb bilarz - ufkî neseb): Erkek kardeşler ile bunların oğulları ve amca oğulları arasında olan ittisalden ibaretdir,
4 - (Nisbet) kelimesi, hem neseb mânasına gelir, hem de bâzı zevat veya mütecanis eşya arasındaki muayyen hususiyetlere, mikdarlara itlâk olunur.
iki şey arasındaki nıümaselet ve müşakeleye de «münasebet» denir. «întisab» da bir şahsın diğer bir şahsa veya bir mahalle veya bir mesleğe olan merbutiyet ve alâkası demekdir,
5 - (Dı´ve) : Henüz doğmuş veya henüz rahmi mâderde bulunmuş olan bir çocuk hakkında «bu, bendendir» veya «bu benim çpcu-ğumdur» diye ikrar ve itirafda bulunmakdır.
6 - (Deıy) : Nesebi başkasından salbit olub bir şahıs tarafından ebenni olunan, yani: evlâd ittihaz edilen çocukdur ki, o şahsın evladı olmuş olmaz. Cem´i: ed´iyadır. O şahsa «mütebenni» bu çocuğa da hem deıy», hem de «mütebennâ» denilir.
7 - (Tebennî) : Nesebi başkasından sabit olan bir çocuğu kendisine evlâd edinmektir. Bu çocuğa «mütebennâ» ve «deıy» adı verilir. Te-[bennîde bulunan şahsa da «mütebenni» denilir.
8 - (Firaş = firaşiyyet) : Bir kadının sahibi olan bir şahıs için doğurmağa teayyün etmiş olmasıdır. O sahib, ya zevç veya mâlik = seyyiddir.
Böyle bir erkeğe «müstefriş», Öyle bir kadına da «müstefreşe» denir.
Firaş, dört kısma ayrılmışdır:
9 - (Firaşı kavi): Menkûhenin ve ric´iyyen mu´tedde olan kadının firasıdır.
10 - (Firaşı mütevassıt) : Ummi veledin firaşıdır.
11 - (Firaşı akva) : Talâkı bainden dolayı iddet beklemekde olan kadının firaşıdır.
12 - (Firaşı zaîf) : Henüz istîlâd edilmemiş olan cariyenin firaşıdır. Ummi veled ve müstevlede için i´tak mebhasine müracaat!
13 - (Kizane = îhtizan): Lûgatde kucağa almak, besleyib büyütmek üzere yanında bulundurmak, kuşun yumurtaları kanatları altına alarak üzerlerine basması mânâsına gelir.
Istüahda «çocuğu salâhiyetdar olan kimsenin muayyen müddeti içinde imsak ve terbiye etmesi» demekdir.
Mecnun, matuh gibi çocuk hükmünde bulunan âciz kimseleri salahiyetli şahısların hıfz ve terbiye etmeleri, bunların yiyeceklerine, içeceklerine bakmaları, nezafetlerini, istirahatlerini teinin çalışmaları, kendilerini muzir şeylerden siyanete kıyam etmeleri de hizane demekdir.
14 - (RebbüThazane) : Hizane hakkına mâlik olan kimsedir. Buna (hâzin, hâzine, men lehül´hazane de denir. Hizaneye tâbi olan çocuğa da mahzun, mahzune» adı verilir.
15 - (Ulûk) : Bir şeye ilgili olmak. İki şey arasındaki sadakat veya husumet. Gebe kalmak. Rahim gibi oğlan yatağı denilen mahal.
«Alûk» da arzu ve süt manasınadır. Ölüme, ve dâhiyeye de alûk ve alûka denir. «Alâka» da bir şeye muhabbet veya husumet suretiyle olan merbutiyetdir. [48]
NESEBE VE HİZANEYE AİD OLUB BİR MUKADDİME İLE ÎKÎ BOLÜME AYRILMIŞDIR
(MUKADDİME)
Neseb Île Hîzaneye Aid Istılahlar :
1 - (Neseb) : Esasen bir beldeye veya bir kabileye veya bir mesleğe olan nisbet ve izafe demekdir.
Neseb tabiri, karabet mânasında istimal edilegelmişdir. Bu halde, reseb: «baba ve ana cihetlerinden olan iştirak ve ittisal» den ibaretdir. Maahaza neseb, ekseri, baba cihetinden olan karabetde kullanılır. Bu cihetle neseb, iki nevidir: Nesebbittûl, nesebbil´arz.
2 - (Neseb bittûl = amudî neseb) : Babalar ile ve babaların ilâ nihaye babalariyle oğullar ve oğulların ilânihaye oğulları arasındaki ittisaldir.
3 - (Neseb bilarz - ufkî neseb): Erkek kardeşler ile bunların oğulları ve amca oğulları arasında olan ittisalden ibaretdir,
4 - (Nisbet) kelimesi, hem neseb mânasına gelir, hem de bâzı zevat veya mütecanis eşya arasındaki muayyen hususiyetlere, mikdarlara itlâk olunur.
iki şey arasındaki nıümaselet ve müşakeleye de «münasebet» denir. «întisab» da bir şahsın diğer bir şahsa veya bir mahalle veya bir mesleğe olan merbutiyet ve alâkası demekdir,
5 - (Dı´ve) : Henüz doğmuş veya henüz rahmi mâderde bulunmuş olan bir çocuk hakkında «bu, bendendir» veya «bu benim çpcu-ğumdur» diye ikrar ve itirafda bulunmakdır.
6 - (Deıy) : Nesebi başkasından salbit olub bir şahıs tarafından ebenni olunan, yani: evlâd ittihaz edilen çocukdur ki, o şahsın evladı olmuş olmaz. Cem´i: ed´iyadır. O şahsa «mütebenni» bu çocuğa da hem deıy», hem de «mütebennâ» denilir.
7 - (Tebennî) : Nesebi başkasından sabit olan bir çocuğu kendisine evlâd edinmektir. Bu çocuğa «mütebennâ» ve «deıy» adı verilir. Te-[bennîde bulunan şahsa da «mütebenni» denilir.
8 - (Firaş = firaşiyyet) : Bir kadının sahibi olan bir şahıs için doğurmağa teayyün etmiş olmasıdır. O sahib, ya zevç veya mâlik = seyyiddir.
Böyle bir erkeğe «müstefriş», Öyle bir kadına da «müstefreşe» denir.
Firaş, dört kısma ayrılmışdır:
9 - (Firaşı kavi): Menkûhenin ve ric´iyyen mu´tedde olan kadının firasıdır.
10 - (Firaşı mütevassıt) : Ummi veledin firaşıdır.
11 - (Firaşı akva) : Talâkı bainden dolayı iddet beklemekde olan kadının firaşıdır.
12 - (Firaşı zaîf) : Henüz istîlâd edilmemiş olan cariyenin firaşıdır. Ummi veled ve müstevlede için i´tak mebhasine müracaat!
13 - (Kizane = îhtizan): Lûgatde kucağa almak, besleyib büyütmek üzere yanında bulundurmak, kuşun yumurtaları kanatları altına alarak üzerlerine basması mânâsına gelir.
Istüahda «çocuğu salâhiyetdar olan kimsenin muayyen müddeti içinde imsak ve terbiye etmesi» demekdir.
Mecnun, matuh gibi çocuk hükmünde bulunan âciz kimseleri salahiyetli şahısların hıfz ve terbiye etmeleri, bunların yiyeceklerine, içeceklerine bakmaları, nezafetlerini, istirahatlerini teinin çalışmaları, kendilerini muzir şeylerden siyanete kıyam etmeleri de hizane demekdir.
14 - (RebbüThazane) : Hizane hakkına mâlik olan kimsedir. Buna (hâzin, hâzine, men lehül´hazane de denir. Hizaneye tâbi olan çocuğa da mahzun, mahzune» adı verilir.
15 - (Ulûk) : Bir şeye ilgili olmak. İki şey arasındaki sadakat veya husumet. Gebe kalmak. Rahim gibi oğlan yatağı denilen mahal.
«Alûk» da arzu ve süt manasınadır. Ölüme, ve dâhiyeye de alûk ve alûka denir. «Alâka» da bir şeye muhabbet veya husumet suretiyle olan merbutiyetdir. [48]